Önceki yıllarda yazdığımız bir bayram yazımızda demişiz ki;
“Bizim gibi yaşını başını almış olanları dinleyecek olursanız, duyacağınız ilk söz; “ Ah, nerede o eski bayramlar” olacaktır şüphesiz.
Gerçekten de, nerede çocukluğumuzun o gerçek eski bayramları?
Bugün kutlamaya başladığımız Ramazan Bayramı; günümüzde, özellikle genç ve orta yaştaki nesil için; artık, bir tatil ve tatil beldelerine seyahat etme, dinlence ve eğlence anlamına gelmektedir.
Haklılar tabiatıyla, ana, baba, kardeşler, dede, nene, dayı amca, hala, teyze gibi, yakın aile fertlerinden oluşan geniş çekirdek ailelerin, aynı il veya ilçede ve hatta aynı konutta topluca yaşadıkları, eskinin o kapalı toplum ve yaşam tarzı kalmadı, bu nedenle yeni nesiller, kapalı toplumlardaki geniş çekirdek aile içinde yaşanan o eski bayramları tanımamışlar, içinde yaşamamışlar, onun tadını tatmamışlar, kıyısından köşesinden bayramların o güzelliklerine dokunamamışlar ki; o, eski bayramlara özlem duysunlar.
Yaşlı yakınlarının ve dostlarının anlatımlarından, o eski bayramların güzelliklerini duysalar da, gençlerimiz o eski bayramların güzelliklerini bizzat göremedikleri, onunla tanışamadıkları ve içinde yaşayamadıkları, bu nedenle o bayramlara bizzat değip dokunamadıkları için, asıl marifet ve güzellik bayramlarda olmasına rağmen; tüm güzelliklerin, bayramların yerini alan tatillerde ve bu vesileyle gittikleri tatil beldelerindeki dinlence ve eğlence de olduğunu, zannetmeye başlamışlardır.
Değerli sınıf arkadaşım ve meslektaşım emekli Hakim Leyla ALKAN; geçtiğimiz gün, Facebook sayfasında Cahit ZARİFOĞLU'ndan çok güzel bir söz paylaşmış, o sözde deniyor ki; “Asıl marifet buluttaydı ama, herkes Yağmur’a şiir yazdı”
Evet bu sözde yer aldığı üzere, asıl marifet bulutta olduğu halde, herkesin bulut'u unutarak Yağmur’a şiir yazması gibi, Bulut’a yapılan bu haksızlık, günümüzde de, bayramları bir kenara koyarak tatil beldelerine tatile giden insanlarımız tarafından, o eski ve güzel bayramlara yapılmaktadır.
Asıl marifet bulutta olmasına rağmen, herkes şiir'i Bulut’a değil de niçin Yağmur’a yazma gereğini duydular, hiç düşündünüz mü?
İnsanlara doğrudan değen ve dokunan, insanı ıslatan, insanla bütünleşen, insanın doğrudan hissettiği ve tanıştığı, yerine göre bu ıslanma nedeniyle alınan zevki insanlara doğrudan yaşatan, bulut değil yağmurdur çünkü.
İnsanların bir şeyi tanıması, ondan hoşlanması ve zevk alması, kıymetini bilmesi için, o şeyin insana doğrudan değmesi ve dokunması gerekiyor. İnsanların tokalaşmaları. kucaklaşmaları ve öpüşmeleri gibi.
Günümüzde, genç nesiller, bizim nerede o eski bayramlar dediğimiz o güzellikleri yaşamadıkları, onunla tanışamadılar, ona dokunup değemedikleri için, bayramların güzelliğini ve kıymetini anlayamıyorlar. ”
Evet, özlem duyduğumuz eski bayramlarla ilgili olarak, bunları yazmışız.
Bayramların; asıl amacından saptırılarak, tatil ve tatil beldelerinde geçirilen bir dinlence ve eğlenceye dönüşmesini eleştirmişiz, bu eski yazımızda.
Beterin de beterinin olacağını, hiç aklımıza getirmemişiz.
Dün, eski bayramları ararken ve eski bayramlara özlem duyarken; bugün, gözle dahi görülmeyen bir virüs (Korona), bırakınız çocukluğumuzun o güzelim eski bayramlarını aramayı; tatil, dinlence ve eğlenceye dönüşen dünün o sevmediğimiz bayramlarını dahi, aratır hale getirdi.
Bugün, kutlamaya başladığımız Ramazan Bayramında, çoluğumuzu çocuğumuzu yanımıza alarak bir tatil beldesine gidemiyoruz, ayrı beldelerde ve/veya konutlarda yaşaya yetişkin çocuklarımız ve torunlarımız, komşularımız ve dostlarımız ile bir araya gelemeyeceğiz, el sıkışarak sarılıp öpüşemeyeceğiz, çocuklarımız ve torunlarımız gelip elimizi öpemeyecekler, sosyal medyaya sarılacağız, dijital ve sanal ortamda yalnız ve buruk bir bayram kutlayacağız, maalesef.
Bu vesileyle, tüm dost, arkadaş ve akrabalarımın Ramazan Bayramlarını; o eski tadında ve güzelliğinde, sağlık ve mutluluk içinde yaşamaları dileklerimle, gönülden kutluyorum.
Güner Yiğitbaşı
13/05/2021
Hukukçu
Yorum Gönder