İslam alemi, otuz gün süreyle, gün boyu yemez ve içmez, vücudunu dinlendirir, nefsine hakim olmayı öğrenir, nefsini terbiye eder, gün boyu aç kaldığı için, açlığın ne olduğunun farkına varır, tokluğun değerini kavrar, tüm sene boyunca fakir oldukları için aç kalanların halinden anlar, fakir ve fukaraya yardım etme inancı doğar içinde.
Oruç tutanlar akşam olunca ezanla birlikte oruçlarını bozarlar yer ve içerler.
Ramazan ve oruç ayı, aynı zamanda toplumsal bir yardımlaşma ayıdır. Varlıklı insanlar, fakirlere yardım ederler, iftar yemekleri düzenlerler ve fakir fukaranın karınlarını doyururlar.
Olması gereken budur.
Ramazan ayında bizler ne yapıyoruz?
Ramazan ayını ve orucu da istismar ediyoruz, siyasete alet ediyoruz.
Bakıyoruz, siyasiler reklam amaçlı iftar ziyaretleri yapıyorlar, yanı başlarında yemek masası dururken, ev sahibine yer sofrası hazırlatarak yer sofralarında yemek yemek suretiyle, sözüm ona halka iniyorlar. tüm gazete muhabirleri çağırılıyor ve bu ziyaretleri izliyorlar, medyada yayınlıyorlar,
Dün akşam Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisinin bahçesinde eski ve yeni milletvekillerine görkemli bir iftar yemeği verildi, fakir fukaranın vergilerinden oluşan devlet parasıyla, bir anlamda fakir fukaradan alıp varlıklı milletvekillerine yardım transferi yapıldı, hani Ramazan ayında varlıklılar fakir ve fukaraya yardım edeceklerdi, Ramazan ayının bu özelliği nerede kaldı?
AKP Genel Başkanı; bu Meclis iftar yemeğinde siyasi bir konuşma yaptı ve Ramazan ve oruç, yine siyasete alet edildi.
AKP Genel Başkanı, birlik ve beraberlikten bahsetti, Türkiye ittifakından dem vurarak aynı gemide olduğumuza, 82 milyonluk Türkiye gemisinde olduğumuza vurgu yaptı.
Peki, aynı Türkiye gemisinde olmak ne anlama geliyor?
Bize göre aynı gemide olmak, o geminin tasasına ve kıvancına ortak olmak, o geminin tasasını da kıvancını da eşit olarak paylaşmak, aynı geminin 82 milyon yolcusunun ve personelinin acılarına ve sevinçlerine ortak olmaktır.
Aynı gemide olmak güzel hoş da, geminin bir de kaptanı var tabi, geminin bu kaptanına da bir bakmak gerekiyor. Geminin kaptanı, üzerine düşen görev ve sorumlulukları tarafsız olarak yerine getirebiliyor mu, kaptan köşkünden inerek, geminin ambarlarında, makina dairesinde, güvertesinde zor şartlarda çalışarak yaşamaya çalışan tüm gemi efradının ne alemde olduğunu merak edip onların ihtiyaçlarına çözüm üretebiliyor mu?
Lafla peynir gemisi yürümüyor beyler, bizi lafla yürütülen peynir gemisine mahkum etmeye kimsenin hakkı yoktur.
Güner Yiğitbaşı
22/05/2019Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu
Yorum Gönder