Bu ülkede uzun süre Adalet Bakanlığı yapan Hükumet Sözcüsü Bekir BOZDAĞ, attığı tiwitlerle Anayasa Mahkemesini topa tutmuştur.
Bekir BOZDAĞ, Anayasa Mahkemesinin bir istinaf ,temyiz ve süper temyiz mahkemesi olmadığını,anayasaya ve kanunlara aykırı bir karar verdiğini ileri sürmektedir.
Anayasa Mahkemesinin;bir hak ihlaline dayalı olarak, bir kişinin bireysel başvurusu üzerine yapmakla görevli ve yetkili olduğu incelemenin konusu, Anayasada ve ilgili yasa maddesinde açıkça belirtilmiştir.
Anayasanın ve ilgili yasanın bireysel başvuru hakkını düzenleyen ilgili maddelerinde açıkça;”Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna ek Türkiye’nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir. İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir. “hükmüne yer verilmiştir.
Bu hükme göre,Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunulabilmesi ve Anayasa Mahkemesinin de,başvurucunun bir hak ihlaline uğrayıp uğramadığı konusunda bir karar alabilmesi için; başvurucu şahsın, anayasada güvence altına alınan ve/veya İnsan hakları sözleşmesinde yer alan hak ve özgürlüklerden birinin kamu gücü tarafından ihlal edilmesi ve bu ihlale karşı tüm başvuru yollarının tükenmiş olması yeterli olacaktır.
Biz bu makaleyi yazarken, etki altında kalmamak ve bir hukukçu olarak kendi özgün fikir ve düşüncelerimizi açıklayabilmek için, Anayasa Mahkemesinin kararının gerekçesini özellikle okumadığımızı belirtmek istiyoruz.
Anayasa Mahkemesinin; Mehmet ALTAN'ın başvurusunu kabul ederek, almış olduğu bir hak ihlali vardır kararının, tutuklu yargılanmaya ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.
Anayasa Mahkemesinin, bir hak ihlalinin bulunduğuna ilişkin olarak almış bulunduğu kararın doğru bir karar karar olup olmadığını değerlendirebilmek için, dava dosyasındaki delilleri tek tek incelemeye,bu kişinin suçluluğu konusunda yeterli delilin bulunup bulunmadığını araştırmaya dahi gerek yoktur.
Bir kişinin tutuklanabilmesi için,hakkında kuvvetli suç şüphesinin varlığını ortaya koyan somut deliller tabi olacaktır,bu koşul,tutuklamanın, olmazsa olmaz ön koşuludur.Bu ön koşul olmadan, zaten tutuklama söz konusu olamaz.Ancak, bu ön koşul olsa dahi, tutuklama kararı verilebilmesi veya tutukluluk halinin sürdürülebilmesi için, delillerin karartılması ve/veya şüpheli veya sanığın kaçması ihtimalini ortaya koyan somut olguların bulunması gerekecektir.Bunun dışında kanunlarımızda tutuklama nedeni yoktur.
Bizim mahkemelerimiz,hiçbir somut olgu ve gerekçe göstermeden, şüpheli veya sanığın üzerine atılı suçun vasıf ve mahiyetine,katalog suçlardan bulunmasına, delillerin henüz tamamının toplanmamış bulunmasına,cezanın üst sınırına gibi, klişe,şablon ve soyut gerekçelerle tutukluluk halinin devamına karar vermektedirler.
Aslında cezanın üst sınırı gibi bir tutuklama nedeni yasalarımızda yer almamaktadır.
Anayasamıza göre, mahkemelerimiz tüm kararlarını yasal ve meşru gerekçelere dayandırmak zorundadırlar.
Hukukumuzda mecburi tutuklama yoktur,bu nedenle,tutuklamanın yasal koşulları olsa dahi, hakim bir tedbir olan tutuklama kararı vermeyebilir.Asıl olan tutuksuz yargılanmaktır.Tutuklu yargılanmak istisnadır.Masumluk karinesine göre; herkes, hakkında kesin mahkeme kararı çıkıncaya kadar masumdur.
Tatbikatta, tutukluluk halinin devamına gerekçe olarak,yargıçlarımızdan sıkça duyduğumuz, delillerin henüz tamamının toplanmamış olması da ne demek oluyor?Delillerin tamamının henüz toplanmamış olması,yasalarımızda tutuklama nedeni olarak gösterilmemiştir.Tutuklama nedeni olan husus;henüz toplanmamış olan bir kısım delilin, sanık tarafından karartılması riskinin,varlığını hala sürdürüyor olmasıdır.Bu itibarla, şayet, henüz toplanmamış olan delil; örneğin, resmi kurumlardan beklenen bir belge,doküman,rapor ve benzeri deliller ise, bunların henüz toplanmamış ve dosyaya girmemiş olması, bu delillerin yok edilmesi ve karartılması riskini doğurmadığı için, bu türden delillerin henüz toplanmamış olması tutukluluğun sürdürülmesinin gerekçesi yapılamaz.Mehmet ALTAN örneğini ele alacak olursak,yazıları nedeniyle suçlanan Mehmet ALTAN'ın yazıları gazete arşivlerinde mevcut olup,bu yazıların yok edilmesi mümkün değildir.Kendisinden elde edilen telefon,bilgisayar ve sair elektronik ve dijital unsurlar üzerinde ilgili resmi kurumlarda yapılacak olan incelemelere ait raporlar henüz dosyaya girmemiş olsa da, sanık Mehmet ALTAN'ın bu incelemeyi yaparak rapora dökecek olan resmi kurumları etkilemesi ve delilleri karartması mümkün değildir.
Bir şüpheli veya sanığın katalog suçlar tabir edilen bir suçla suçlanıyor olması da, onun tahliye edilmemesi için kesin bir neden sayılamaz.Ceza Muhakemesi Kanununda açıkça belirtilen katalog suçlardan biriyle suçlanan bir kişi hakkında tutuklama nedenlerinin var sayılabileceğine dair bir karineye yer verilmişse de,bu karine kesin değildir,her somut olaya ve sanığa göre, yargıcın bir değerlendirme yapması zorunludur.Örneğin, balyoz davalarında tanık olduk,yurt dışı görevi nedeniyle yurt dışında bulunan bazı subaylarımız gelip teslim oldular,şimdi yurt dışından kendi ayağıyla gelip teslim olan bu subay sanığın,katalog suçla yargılandığını ileri sürerek, onun kaçacağını varsayıyorum diyebilir misiniz?Veya tüm deliller toplanmış olmasına rağmen,yargıç katalog suç söz konusu ben tutuklama nedeninin var olduğunu var sayıyorum diyebilir mi?
Tutuklulukta makul bir sürenin geçmesine,tahliyeye yönelik tüm başvuru ve itiraz yollarının defaat le denenip kullanılmasına,tutuklamanın yasal koşullarının ortadan kalkmış olmasına rağmen, tüm talepler ret edilerek olumlu bir sonuç alınamamışsa ve tutuklama kurumu, hukuki bir tedbir olan asıl amacına aykırı bir şekilde, ileride verilmesi muhtemel bir cezanın infazına dönüştürülmüşse,bir hak ihlali ortaya çıkmış ve kişinin Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkı doğmuş ve Anayasa Mahkemesinin de bu başvuruyu kabul edip, bir hak ihlali vardır şeklinde alacağı karar da, haklı,yasal ve hukuki demektir.
Anayasa Mahkemesinin kararını beğenmeyen Hükumete, haddimiz olmadan, buradan bir tavsiyede bulunmak istiyoruz. hak,hukuk,adalet,anayasa,tarafsız yargı,hukuk devleti,insan hakları,bunların hepsi boş laflar,ülkenin bekaası için çıkarın bir OHAL KARARNAMESİ,Anayasa Mahkemesini kapatıverin gitsin,sizler de kurtulun bizler de.
12/01/2018
Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu
Yorum Gönder