Korku Virüs'ü - Güner Yiğitbaşı

Korku virüsü'nün de bir ilacı yoktur.İnsanın beynine korku virüsü girdi mi,o beyin artık sağlıklı çalışma ve karar alma yeteneğini yitirir ve insanlar sürekli hata yapmaya başlarlar.

Korku Virüs'ü - Güner Yiğitbaşı
En kötü ve zararlı virüs, korku virüsüdür.Zira diğer virüslerde olduğu gibi, korku virüsü'nün de bir ilacı yoktur.

İnsanın beynine korku virüsü girdi mi,o beyin artık sağlıklı çalışma ve karar alma yeteneğini yitirir ve insanlar sürekli hata yapmaya başlarlar.

Bu korku virüsünün etkisiyle alınacak olan yanlış kararlar;hem kararı alana ve hem de o kararın muhataplarına büyük zararlar verir.Korkunun kazanan tarafı yoktur,korkan ve bu korkunun esiri olarak yanlış ve hatalı kararlar alıp uygulayanlar, sonunda kaybetmeye mahkumdurlar.

Korkular, yeni korkuları doğurur,korkulara önlem olarak alınarak uygulamaya konulan hatalı kararlar;duyulan korkuları gideremediği gibi, korkunun eseri olan bu hatalı karar ve davranışların toplumda yol açacağı yeni oluşumlar ve haklı tepkiler, yeni korkuları doğur ve korkular çığ gibi büyüyerek ortaya çıkan korku sarmalı, tüm topluma hayatı zehir eder.

Bunları niçin yazıyoruz?

Tek suçları,KHK ile görevlerine son verilmesi üzerine, hukuksuz olduğuna inandıkları bu görevden alınma işlemi nedeniyle, seslerini ilgililere duyurmak için, demokratik ve barışcıl protesto haklarını kullanarak, bireysel olarak açlık grevi yaparlarken, eylemlerinin 76.gününde durduk yere gözaltına alınarak, yasal koşulları olmadığı halde tutuklanan iki eğitimcinin açlık grevinden korkan ve bu barışcıl direniş eyleminin diğer insanlara da örnek teşkil ederek, tüm yurt sathına yayılacağı endişesine kapılan siyasal iktidarın, bu iki eğitimciye reva gördüğü hatalı ve hukuka aykırı tutumu ve sergilediği ruh halini, başka türlü izah etmek mümkün değildir.

Siyasal iktidarın; yersiz evham,endişe ve korkuları, iki eğitimciyi tutuklamaya sevk eden sayın savcının, bu iki eğitimciye sorduğu sorulardan açıkça anlaşılmaktadır.

Bu iki eğitimcinin, hiçbir yasal nedeni olmadığı halde,yasada yazmayan "delillerin henüz tam toplanmamış olması, tutuklanmamaları halinde adaletin işleyişine zarar verecekleri ve eylemlerin ceza süreleri dikkate alındığında adli kontrol koruma tedbirlerinin yetersiz kalacağı"gerekçesiyle tutuklanmaları da, yargının tarafsızlığını ve bağımsızlığını tamamen yitirdiğini açıkça ortaya koymaktadır.

İki eğitimcinin tutuklanmalarına ilişkin kararda yer alan; “tutuklanmamaları halinde adaletin işleyişine zarar verecekleri” şeklindeki gerekçe, Ceza Muhakemesi Kanununda tutuklama nedeni olarak gösterilmediği gibi,bu gerekçe ile neyin anlatılmak istendiği de açık değildir.

Delillerin henüz tam toplanmamış olması da, tek başına tutuklama nedeni olamaz,öncelikle kuvvetli suç şüphesinin varlığını ortaya koyan deliller olacak,bu tutuklamanın olmazsa olmaz ön koşuludur, bu koşul olacak ki,ondan sonra tutuklamanın ek koşullarının var olup olmadığı tartışılabilsin.

Delillerin henüz tam olarak toplanmamış olması da tek başına yeterli değildir, henüz tam olarak toplanmamış olan bu delillerin, şüpheli veya sanık tarafından karartılacağına dair somut olguların bulunması da gerekecektir,henüz toplanmamış olan deliller, resmi mercilerden sorulan ve/veya istenen bilgiler,kayıtlar raporlar ise, şüpheli veya sanıkların resmi mercilere etki yaparak henüz toplanmamış olan bu delilleri karartmaları ve yok etmeleri mümkün olmayacağından, henüz delillerin tam olarak toplanmamış olması da, çoğu hallerde yasal bir tutuklama nedeni olamaz.

Eylemlerin ceza süreleri de, tutuklama nedeni olamaz.Zira, tutuklama kurumu, maddi hakikate ulaşmanın önündeki engelleri aşmak amacıyla getirilen bir emniyet tedbiri olup, ileride verilmesi muhtemel bir ceza hükmünün peşinen infazı kurumu değildir.Asıl olan tutuksuz yargılamaktır. Tutuklama; yasada öngörülen nedenlerin varlığı halinde,istisna'en başvurulabilen bir kurumdur.Asıl önemlisi de,bizim yargı sistemimizde, mecburi tutuklama yoktur,yani tutuklamanın yasal koşulları bulunsa dahi, hakim tutuklama kararı vermeyebilir,tutuklama ihtiyaridir.

Tutuklama kurumu ülkemizde yozlaştırılmış ve özellikle son yedi sekiz yıl içinde, siyasi bir sopa olarak kullanılmaya başlanmıştır.

Adalet devletin temelidir sözü,boş yere söylenmiş bir söz değildir.Bu söz,içinde bulunduğumuz bu günler  öngörülerek, adaletin önemine vurgu yapmak için söylenmiştir.Devleti temelsiz,yani adaletsiz bırakmaya kimsenin hakkı yoktur.

24/05/2017
Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget