Mahzuni Şerif Ve Engelli Oğlu

Bu yazımızda Mahzuni Şerif’in engelli oğlu ile ilgili bir ilginç anekdotu sizlerle paylaşmak istedim. Mahzuni Şerif’in sekiz oğlundan biri engellidir.

Mahzuni Şerif Ve Engelli Oğlu
Seçkin halk ozanlarımızdan Mahzuni Şerif (1939-2002) Türk Halk Müziğimize değerli türküler eserler kazanmasına karşın, türkülerdeki anlamlı vurguları bahane eden baskılı iktidarlar onu susturmak için türküleri nedeniyle nice davalar açmışlar, zaman zaman Türküleri devlet radyo ve televizyonlarında yasaklanmış çileli bir ozanımızdır. Birçok yazarlarımız ve şairlerimiz düşünceleri, görüşleri yüzünden böyle mahkemelerde sürünmüşler, hapislerde yatmışlar fikir ve ifadeleri böylece engellenmiş, çile çekmişlerdir.

Bu yazımızda Mahzuni Şerif’in engelli oğlu ile ilgili bir ilginç anekdotu sizlerle paylaşmak istedim. Mahzuni Şerif’in sekiz oğlundan biri engellidir. Bu engelli oğlunun başına gelen bir olayı Mahzuni Şerif bilgisayarımda bulunan kendi sesinden bir videoda şunları anlatıyordu:

“Benim hayat boyu bir felsefem ver; benim sekiz tane çocuğum var, bunlardan bir tanesi çalar çağırır, şair iyi sanatçıdır. Bu sekiz çocuğumdan bir tane var ki, Elbistan’lı hemşerilerim çok iyi bilirler, sağır, dilsiz ve hiç konuşmaz. Bizim Elbistan’ın iki köyü var, ikisi de aynı Yapalak diye bir köy. Biri Sunni köy, öteki Alevi köyü, yüzlerce yıl bu köyde hepsi de dostça yaşarlar. 

Benim oğlum dilsiz ve sağır olduğu için Aleviliği Sünniliği bilmez Allahtan öylesine bir adam, 25 yaşındaki bu oğlum babayiğit, ben ufağım ama o babayiğit. Bu oğlum bir cuma günü Ramazanlıkta oruçlu iken Sunni köyüne doğru elinde bir dürüm ısıra ısıra gidermiş. Yapalak’lı oruç tutan Sunni hemşerilerim, onun tanıyamamışlar. Elinde dürümünü ısıra ısıra giden engelli oğluma şöyle çıkışmışlar:

“Ulan eşşek oğlu eşek, utanmıyor musun, bizimle alay mı ediyorsun yiyorsun” (Ramazanlıkta neden oruç yiyorsun demek istiyorlar). Benim oğlum dilsiz ve sağır olduğu için söyleneni duymuyor tabi, onu normal biri zannediyorlar. Onu orada üç dört kişi utanmada sopa ile dövüyorlar, vurup düşürmüşler. Sağır ve dilsiz olduğu için derdini anlatamıyor, numara yapıyor zannediyorlar, yine dövüyorlar. Sonunda yanındaki kâğıda bakıyorlar ki “Mahzuni” yazıyor. “Ula bu bizim Mahzuni’n çocuğu” diyorlar, üzülüyorlar. Durumunu anlıyorlar dürümünü veriyorlar cebine para koyuyorlar, ona diyorlar ki. “Sen hiçbir zaman böyle yerlerde gezme (elini kulak memesine değdirerek namaz kılınan yerlerde gezme); saz çalma işareti yaparak “şöyle yerlerde gez” diyorlar. (Alkışlar) 

Bu zavallı dilsiz oğlum bile şimdilerde 33 yaşlarında bir çocuk şimdilerde gittiği köylere ilkin girerken ilk kimselere sorarmış, “sen şöyle misin, böyle misin” (namaz kılma ve saz çalma işareti). (Videoda alkış ve kahkaha sesleri).

“Şimdi ben de oğlum gibi oldum, hangisini doyuracağımı şaşırıyorum, çünkü ben bir halk ozanıyım, beni sevenler arasında böyle de var, böyle de var, (yine namaz kılma işaretini yaparak). Ben inanıyorum ve kendime açıkça söylüyorum, ben kültürlü bir insanım, sadece sol cenahta büyüdüm, fert itibariyle bir Alevi olduğum için solcu görünürüm. Ama dünyada bütün sağcıları insanlık adına kişileri sağcı solcu diye yargılamıyorum, bütün Sünnileri şeriat adına yargılamak gibi saygısızlık yapmıyorum. Ben ne mutlu şuyum ne mutlu buyum da demiyorum, “ne mutlu insanım” diyene bir sözüm var benim insan olmak güzel şey”.

Not: Bu notlar videodan alındı.

"Çeşmi Siyahım", "Oy Bizim Eller", "Mevlam Gül Diyerek", "Dom Dom Kurşunu" ve "Mamudo" gibi türküleriyle tanınan Aşık Mahzuni Şerif,

Asıl adı Şerif Cırık olan Mahzuni Şerif, 17 Kasım 1939'da Kahramanmaraş'ın Afşin ilçesinin bugünkü adıyla Tarlacık olarak bilinen Berçenek köyünde, Döndü ve Zeynel Cırık çiftinin oğulları olarak dünyaya geldi.

Afşin'in Alembey köyündeki Lütfi Mehmet Efendi Medresesi'nde eğitim hayatına başlayan halk ozanı, köylerine ilkokulun yapılmasıyla medrese eğitimini bıraktı ve buradan mezun oldu.

Aşık Mahzuni, 1959'da Mersin 3. Astsubay Hazırlama Okulu'ndan ve 1960'ta ise Ankara Ordu Donatım Teknik Okulu'ndan mezun oldu. Daha sonra Kuleli Askerî Lisesi'ne kaydolan ozan, maddi zorluklardan ötürü eğitimini yarıda bıraktı.

Eşi Suna evi terk ettikten sonra üçüncü evliliğini Gaziantep'te bir ilkokul öğretmeni olan Fatma Hanım ile yapan Aşık Mahzuni'nin bu evlilikten ise Derya, Ali Bülent, Şeyda ve Yetiş adlarında dört evladı dünyaya geldi.16 May 2020

Saz çalmayı ve deyiş söylemeyi küçük yaşlarda amcası Aşık Fezali'den (Behlül Baba) öğrenerek müzik hayatına başlayan halk ozanının mahcupluğu nedeniyle, tasavvuf dersleri aldığı Cırık Baba tarafından "Mahzuni" mahlası verildi.

Son asrın büyük halk ozanı: Aşık Mahzuni Şerif (1939-2002)

Henüz 17 yaşındayken dayısının kızı Emine ile dünya evine giren Aşık Mahzuni Şerif'in bu evlilikten Züleyha adında bir kızı dünyaya geldi. İlk eşinden boşanan ozan, Ankara'da okurken tanıştığı İtalyan asıllı Sovina (Suna) ile ikinci evliğini yaptı ve bu evlilikten Ferhat, Şirin ve Emrah adlarında üç çocuğu oldu. Eşi Suna evi terk ettikten sonra üçüncü evliliğini Gaziantep'te bir ilkokul öğretmeni olan Fatma Hanım ile yapan Aşık Mahzuni'nin bu evlilikten ise Derya, Ali Bülent, Şeyda ve Yetiş adlarında dört evladı dünyaya geldi. 3 evlilik yaptı ve bu evliliklerden 8 çocuğu oldu.

İlk plağını 1964'te çıkaran sanatçı, bir süre Gaziantep'te ikamet ettikten sonra göç ettiği Ankara'da Fikret Otyam, Feyzullah Çınar, Nesimi Çimen, Aşık Daimî, Kul Ahmet gibi isimlerle bir araya gelmeye başladı. Aşık Mahzuni, Aşıklar Derneğini kurdu, ressam Fikret Otyam'ın ve Gazeteciler Sendikası'nın desteğiyle konserler verdi.

"Balık denize nasıl bakıyorsa ben de türkülere öyle bakıyordum" diyen Aşık Mahzuni, "Dom Dom Kurşunu", "Yedin Beni", "Yuh Yuh", "Fadimem", "Gül Yüzlüm", "Ciğerparem", "Merdo", "Dostum Dostum", "Han Sarhoş Hancı Sarhoş", "Çeşmi Siyahım", "Yalan Dünya", "Ağlasam mı?", "Abur Cubur Adam", "Katil Amerika" ve "Ekmek Kölesi" gibi birçok esere imza attı.

Aşık Mahzuni, 1972'de aşık geleneğinin en büyük temsilcilerinden Aşık Veysel Şatıroğlu'nu Sivas'ın Sivrialan köyünde ziyaret ettiğinde Aşık Veysel tarafından ayakta karşılandı.

12 Mart Muhtırası sonrasında 8 yıl boyunca sahneye çıkması ve yurt dışına gitmesi yasaklanan Aşık Mahzuni, sanattan ve türkülerden uzak kalmamak için bu süre zarfında küçük bir dükkânda plak satmaya başladı ve bu yılları verdiği bir röportajda şöyle anlattı:

"Türkü söyleyememek beni çok üzüyordu. Canlı bir balığı tutun ve kumun üzerine atın o balık o denize nasıl bakıyorsa ben de türkülere öyle bakıyordum."

Yaşamı boyunca 453 plak, 58 kaset çıkardı, "Dolunaya Tül Düştü" kitabını yazdı

Duygu ve düşüncelerini sazının yanı sıra "Milliyet", "Meydan", "Anadolu'nun Sesi" gazeteleriyle "Pir Sultan", "Hacı Bektaş", "Kızıldeli", "Ozanca" gibi dergilerdeki yazılarıyla dile getiren Aşık Mahzuni, bazı yazıları ve türküleri sebebiyle birkaç defa hapse mahkûm edildi, iki defa idamla yargılandı.

Aşık Mahzuni Şerif, 1989-1991'de Halk Ozanları Federasyonu tarafından dünyanın en büyük 3 ozanı arasında gösterildi. Halk şiirine gönülden bağlanan Mahzuni Şerif, yaşamı boyunca 453 plak, 58 kaset çıkardı.

Ayrıca TRT tarafından hakkında çekilmiş 2 belgesel olan ozan, 2001 yılı başlarında Almanya'nın Köln şehrinde kalp ve solunum yetmezliği nedeniyle yoğun bakıma alındı. Halk ozanı, aynı yılın mayıs ayında hastaneden taburcu edilse de bir yıl sonra 17 Mayıs 2002'de, 62 yaşındayken hayata veda etti.

Aşık Mahzuni, vasiyeti üzerine Nevşehir'in Hacıbektaş ilçesindeki Hacı Bektaş Veli Külliyesi'nin yakınında Çilehane adı verilen yere defnedildi.

Abdurrahim Karakoç ve Aşık Mahzuni Şerif'i Gönül Dağı buluşturdu

Aşık Mahzuni Şerif ile şair Abdurrahim Karakoç'un dostluğu oldukça dikkat çeker. Oğuz Karakoç bu durumu şöyle geçer kayıtlara:

"İlimiz Kahramanmaraş’ta yayın hayatını sürdüren mahalli Birlik TV’de 1997–2000’li yıllarında “Edebiyata Gönül Verenler” ve “Gönül Telimizi Titretenler” adı altında programlar yapıyordum. “Gönül Telimizi Titretenler” programını aynı zamanda öğretmen olan, güzel saz çalan, Âşık Mahzuni Şerif hayranı ve onun eserlerini dilinden düşürmeyen öğretmen Nevzat Başkonuş’la birlikte hazırlıyordum.

Program boyunca ben, İlimizin yetiştirdiği halk şairi, hiciv ve söz ustası Abdurrahim Karakoç’un şiirlerinden, Nevzat Başkonuş ise âşıklık geleneğini sürdüren, doğru bildiğini söylemekten çekinmeyen Mahzuni Şerif’in türkülerinden okuyordu. İlimizin iki ünlü ismini eserleriyle bu programda bütünleştiriyorduk. Farklı kulvarlarda gözüken bu iki değerli üstadı programımda birleştirmiştik. O dönemlerde her ikimiz de değişik kesimlerden tepkiler aldık, böyle bir şeyi nasıl yaparsınız diye.

Aradan birkaç yıl geçmişti ki Kanal 7 TV’de program yapan Devlet Sanatçısı Bayram Bilge Tokel “Gönül Dağı” Programına Abdurrahim Karakoç ve Âşık Mahzuni Şerif’i konuk etti. Bu program büyük yankı uyandırdı. Türkiye’de böyle bir şey ilk defa oluyordu.

Programın başlangıcında, Âşık Mahzuni Şerif, Abdurrahim Karakoç için “Sevgili üstadım Karakoç sanat hayatına benden önce başladı. Ondan etkilenmedim desem yanlış olur.” derken Abdurrahim Karakoç ise Mahzuni için “Hemşerim olmasından gurur duyuyorum. İkimiz de kendi çizgimizde, yiğitçe mertçe, inandığımızı yorumladık, inandığımızı söyledik. Ama hiç kimseye zarar vermeyi hedeflemedik, yapıcı olduk.” diyordu."

Yıllar sonra hastanede yatmakta olan Aşık Mahzuni'yi ziyarete giden Abdurrahim Karakoç, ziyaret sırasında aralarında geçenleri şu şekilde anlattı:

"Kar sesi üstüne Mahzuni ile bir saate yakın konuştuk, tartıştık. Kar sesi ne demekti. Karın rengini değil de niye sesini mevzubahis ediyor şair. Karın sesi nasıl bir şey? Sonunda Mahzuni bir iltifat yaptı bana: 'Lambada titreyen alevin üşüdüğünü yazan kar sesini de bulur."

 

Mahzuni Şerif Ve Engelli Oğlu

"Bütün dünya tanımalıydı onu"

Sanatçı Sezen Aksu, ünlü ozanın vefatından sonra 2006'da çıkarılan "Mamudo Kurban" albümü için kaleme aldığı değerlendirmede şunları kaydediyor:

"En az herkes kadar sevdim türkülerini, şiirlerini, hayatı bir çırpıda özetleyen sözlerini. Ama sanırım en çok adaletini sevdim, doğuya, batıya, kimseye yandaş olmadan, ayırmadan, yanımızda ve içimizden biri oluşunu. Doğruya ters düşene verdiği mücadeleyi, başkaldırıyı. Haksızlığa uğradığı bütün yaşadıklarına karşın yılmadan, kızmadan hatta kırılmadan, insanı ve ona ait tüm değerleri sevip, kollamasını. Mücadele ederken kükreyen sazının, aşkı ve sılayı anlatırken ki narinliğini. Artık fizik olarak aramızda değil ama ne hoş ki bu albüm bir yandan yaratıcının ölümsüzlüğünü sonsuza kadar hatırlatırken, bir yandan da zor zamanlarda tutunmak için çırpındığımız hayat ağacının en güçlü dallarından biri olarak ümidimizi taze tutacak. Bu yüzden bütün dünya tanımalıydı onu. Yeterince sahiplenip de hakkıyla takdim edemedik şimdiye dek. Aşık Mahzuni Şerif'e ve kültürel geçmişimize bir borç olan bu çalışmanın bu eksiği kapatmasını umuyorum."

Müzisyen Metin Turan, Mahzuni Şerif'in sanat anlayışına ilişkin, "Aşık Mahzuni, Yunus Emre, Şah Hatayi, Pir Sultan, Kul Himmet, Köroğlu, Karacaoğlan, Dadaloğlu, Aşık Veysel silsilesindeki halk ozanı birikimimizi Nazım Hikmet, Ahmed Arif, Enver Gökçe, Hasan Hüseyin, Cahit Külebi gibi çağdaş şiirimizin ustalarıyla bütünleştirmiş birisidir. Bu bakımdan da onun özümsenmesi, bütün bir Anadolu kültürünün anlaşılması gibidir." değerlendirmesinde bulunuyor.

Bingöl Üniversitesi Dr. Öğretim Üyesi Yılmaz Irmak ise "Aşık Tarzı Şiir Geleneğinde Aşık Mahzuni Şerif ve Şiirleri" isimli eserinde, halk ozanının yazdığı şiirlerden bestelediği türkülerin yaşadığı dönemdeki insan acılarına odaklandığına dikkati çekerek, "1950'li yıllardan itibaren ülkemizde başlayan sanayileşme ve köyden kente göç olgusuna bağlı olarak bazı kırılmalara ve değişimlere uğrayan aşık tarzı şiir geleneği, 1960-1980 yılları arasında Türkiye'de baş gösteren toplumsal ve siyasi olaylardan etkilenmiştir. Bu etkileri, Aşık Mahzuni Şerif’in şiirlerinde de görmek mümkündür. Geleneğin yoğun olarak tekrara düştüğü bu dönemde kendine özgü bir üslup ile sanatını ortaya koyan ozanın yaşadığı dönemdeki sosyal ve siyasi olaylar, sanayileşme, göç, kentleşme, gurbet olgusu, askeri darbeler, gelir dağılımındaki adaletsizlikler ve işçi sorunları gibi konular, onun şiir evrenini ve şiirlerini ürettiği bağlamı belirleme noktasında bize yardımcı olmaktadır." ifadelerine yer veriyor.

Eserleri

Aşık Mahzuni'nin albümlerinin başlıcaları arasında, "Gel Gizli Gizli", "Zincirli Vize", "Fadimem", "Dargın Mahkûm", "Dom Dom Kurşunu", "Benim Neyim Var", "Barışak" ve "Son Acı (Orta Doğu)" bulunurken, türkülerinin yanı sıra serbest vezinde yazdığı şiirleri "Dolunaya Tül Düştü" adlı kitabında topladı.

Doğumu ve eğitimi

Asıl adı Şerif Cırık olan Mahzuni Şerif, 17 Kasım 1939'da Kahramanmaraş'ın Afşin ilçesinin Berçenek köyünde dünyaya geldi. Soyu Horasan'dan Tunceli'ye göçen Ağuiçen aşiretine dayanmaktadır.[1] Babasının adı Zeynel, annesinin adı Döndü'dür. "Şerif" adı, kendisi doğmadan önce ölen amcasının adına ithafen verilmiştir. Yazdığı bir dörtlükte doğum tarihi ve soyu hakkında şunları dile getirmiştir:[2]

"Tevellüdüm merak ise miladî otuz dokuz

Kasımın on yedisinde Zeynel babadan geldim.

Döndü anaya rahmolmuş, ehlibeyt meftunuyuz

Ben faninin acısına, seyrü sefadan geldim"

Alembey köyündeki Lütfi Mehmet Efendi Medresesinde Kur'an eğitimi alırken köylerine ilkokulun yapılmasıyla medrese eğitimini bırakarak ilkokula başladı. 1955 yılında, sonradan Ankara'ya nakledilen Mersin Astsubay Okuluna kaydoldu ve 1959'da okulu bitirerek ordonat tekniker sınıfına ayrılarak Ankara Ordonat Tekniker Okulunda eğitim almaya başladı. Burada okurken yapılan bir arama sonucu çantasında Alevi-Bektaşi ozanlarının şathiyye ve şiirleri ile ilgili kitaplar çıkmasıyla okuldan atıldı ve bir daha geri dönemedi. 1961'da Kuleli Askerî Lisesi'ne gitti fakat maddi zorluklardan ötürü eğitimini yarıda bıraktı.

Ölümü:

2001 yılının başlarında rahatsızlanarak, kalp ve solunum yetmezliği nedeniyle yoğun bakım altına alındı. Mayıs ayında taburcu edildi. Ancak evli, sekiz çocuk, dört torun sahibi olan Mahzuni Şerif 17 Mayıs 2002 tarihinde Köln, Almanya'da öldü. Öldüğünde, Devlet Güvenlik Mahkemesindeki davası henüz sonuçlanmamıştı. Mezarı Hacı Bektaş Veli Külliyesi'nin yakınındaki Çilehane adı verilen yerdedir. Mezar taşında ''Eğer bana gel gel olsa yüceden, çırpar kanadımı uçar giderim. İsteğim yok gündüz ile geceden, ben bir Mahzuni’yim naçar giderim.'' yazmaktadır.

https://tr.wikipedia.org/wiki/Mahzuni_%C5%9Eerif#:~:text=Halk%20%C5%9Fiirine%20g%C3%B6n%C3%BCl%20veren%20ve,%C3%A7ekilmi%C5%9F%202%20adet%20belgeseli%20bulunmaktad%C4%B1r

Derleyen Cevat Kulaksız kulcevat599@gmail.com

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget