Demokrasi Ve Basın Özgürlüğü Paneli (3)

Sosyal Demokrasi Derneği’nin (SDD) düzenlediği Demokrasi ve Basın Özgürlüğü paneli Çankaya Belediyesi Yılmaz Güney salonunda 13.9.204 günü düzenlendi.

Demokrasi Ve Basın Özgürlüğü Paneli (3)
Seçkin sivil toplum örgütlerinden Sosyal Demokrasi Derneği’nin (SDD) düzenlediği Demokrasi ve Basın Özgürlüğü paneli Çankaya Belediyesi Yılmaz Güney salonunda 13.9.204 günü düzenlendi. Panele konuşmacı olarak kolaylaştırıcı Gazeteci Orhan Uğuroğlu’nun gözetiminde Fikret İlkiz, CHP Ankara Milletvekili Okan Konuralp, Mustafa Balbay konuşmacı olarak katıldılar.

Salonun yarısının bile doldurulamadığı bu etkinlikte üçüncü konuşmacı olarak Mustafa Balbay yaptığı konuşmada (özetle) şunları söyledi:

“Anayasa Mahkemesinin (AYM) Anayasaya aykırı olduğu bir ülkede anayasaya aykırı olduğunu kime söyleyeceğiz. Her şeyden önce ifade özgürlüğü basın özgürlüğü ile birlikte bu kavramlar geçmişten bugüne çok genişledi çok değişti. Ama olağanüstü bir baskı unsuru olmanın yanı sıra bize fırsatlar sunan unsurları da var. Ege Üniversitesi İletişim Fakültesinde öğrenci iken gazetecilikle ilgili kelime şuydu, “yeryüzünde hiçbir şey bir önceki haber kadar bayat değildir”. Ama şimdi bırakın bir önceyi bir saatlik haber bayatlayabiliyor. Bazen bir arkadaş telefon ediyor bana, “şöyle bir şey olmuş duydun mu” ona oo yarım saati geçti yayınlayanı diyorum. Bir kere çok hızlı yayılıyor, hayatın bütün alanını etkileyen bir güç oldu medya, geçmişten daha yoğun daha etkili. Tabi bu alanın toplumsal önemi, mücadelelerdeki önemi itibariyle de ben birkaç dakika, Atatürk’ün basın özgürlüğünü belirten görüşünü biliyoruz ama bir basın mensubu gibi adeta mücadelesinden örnek vermek istiyorum.

Mütarekeden sonra İstanbul’a geliyor (Mustafa Kemal), ilk işi Minber diye gazete çıkarmak oluyor. Orada müstear adla baş yazı yazıyor. Kimse okumasa bile o yazıyı bir kişinin mutlaka okuyacağını biliyor. Kim olabilir, İngiliz işgal komiseri o okuyacak diye yazıyor.

Demokrasi Ve Basın Özgürlüğü Paneli (3)

Samsun’a çıkıyor, oradan en uzun kaldığı yer Sivas 108 gün kalıyor ve orda yine gelişinden bir süre sonra İradei Milliye diye bir gazete çıkarıyor. Çünkü o karaları aldık topluma anlatmazsak biz kendi kendimize almış oluruz. Sivas Kongresinin kararlarını halka ulaştırmak için bir gazete çıkarıyor.

Ankara’ya geliyor 27 Aralık’ta 10 Ocak’ta Hakimiyeti Milliye gazetesini çıkarıyor 15 gün geçmeden; bu sefer Anadolu’daki mücadelesini halka yaymak istiyor. 23 Nisan 1920 de Meclisi açacak ama ondan önce 6 Nisan 1920 de Anadolu Ajansını (AA) kuruyor. AA da yazıyor, “Türkiye’nin sesini bütün dünyaya duyuracak” diyor. Meclis açılmamış, Devlet örgütlenmemiş İstanbul İzmir işgal altında, Mustafa Kemal o mücadelesini duyurmanın en önemli unsurun basın olduğunu görüyor ve bu şekilde içinde yer alıyor. Nutuk’ta yaklaşık 785 kez telgrafçılardan söz ediyor. Neden, çünkü o devirde en önemli iletişim aracı telgraf ve “biz Kurtuluş Savaşını telgrafçılarla kazandık” diyor. Bugün de mücadele verilecekse, demokrasi korunacaksa, kurumlaşacaksa Türkiye demokratik bir ülke olacaksa basınla mücadele bunun en önemli unsuru. Bunun önemi siyasal mücadeledeki önemi basındır. 

Bunun en önemli nedeni Erdoğan, o yüzden hem kendi medyasını oluşturdu hem de kendi medya içerisinde bir yelpaze oluşturdu, İslamcı yelpaze, magazin yelpaze, ortada görünen yelpaze oluşturmuş oluyor. Hepsine bakın aynı yelpaze, birinin üzerinde Ebru Gündeş vardır, ötekinin başında Kuran’dan bir ayet vardır, ötekinin üstünde başka bir konu vardır. Başka mücadele şekli bu.

Tabi gazeteler bu şekilde olunca gazetecilerle ilgili de senin gibi düşünmeyene “terörist” ifadeyle başlayan bir algı, öyle bir terörist ilan etme ki, Silivri’de tutuklanmadan önce bana ilk sorulan soru şöyle idi, “Uğur Mumcu’yu öldüren örgüte üyesin olmadığını ispat et”. Bir vücut kimyasının bu kadar değişebileceğini insan bilmezdi, toparlamak bile sıkıntılı. İlk soru böyle, seni en hassas yerden vurma, iddia eden durum olmadık şeye ispata yönelik, iddiayı söylendiği zaman sana işkenceye de gerek yok, o kadar vahşileşti bu iktidardakiler.

Böylece benimle değilsen işkence, benimleyse başka şekilde abat olursun. 2000 yılların başında Yiğit Bulut ve Hulki Cevizoğlu beni bu iktidarla mücadelede pasif buldu. Sonradan anladım ki bunlar gerçekten aktifmiş. Gerçi bizim yerimiz yurdumuz belli ama o kadar, o günden bugüne ne kadar değiştiyse neler olduysa, nasıl bir ikna gücü kullanıldıysa şimdi başka bir şekilde sahnede yerlerini almış durumdalar. Bu da ipin iki ucu benim değilsen her türlü suçlamaya açıksın, eğer benimleysen her türlü fırsata her türlü milletvekilliğinden sarayın her yerine kadar yerin açık gibi bir tablo ile karşı karşıya kalıyoruz. Bu anlamda medya üzerinden basın diyoruz, medyanın gücü arttıkça daha etkin hale geldi. Hani nükleer kimyasal diyoruz, nerdeyse silahları görürüz. Bence en az onlar kadar etkili olan kitle imha silahları görürüz. Ama bir yanıyla en az onlar kadar etkili olan bir kitle imha silahları, yeni fikir yeni düşünce yapısı imal ediyor. Yeni bir adeta millet imal ediyoruz, işte bunun da en önemli unsuru medya medyanın unsuru, her yelpazeyi, her kesimi kendi kapsam alanına alçak şekilde örgütlemiş oluyorsunuz. Günümüzde medya gücü için bir anlamda geçmişte de geçerli idi, ama artık bugün artık net bir şekilde üreteceğimiz durum medya gücü yok, güçlerin medyası var. O medya gücünü daha etkin bir şekilde kullanabiliyoruz.

Burada geçmişteki toplumsal mücadelelerin unsurlarına baktığımızda, medya oralarda önemliydi, basın da önemliydi ama basın bugün artık daha bir etkili bir araç haline geldi. Zaten bu çağa iletişim çağı denmesi de anlatımı kolaylaştıran bir durumdur. İletişim çağının içindeyiz. Şimdi devrimci mücadelede propaganda örgüt ve siyasal İslam’ın mücadelesinin tevhit, cemaat, cihat, yani sözcükleri değiştirdiğinizde ilk ulaşma toplumu toplanma yerinde bir an önce bitirme o da belli bir medya gücüyle basın gücüyle olabiliyor. Bizler tabi İran İslam Devrimine genel anlamda İran Devrimi Humeyni rejimi dedik ama iletişim literatüründe Humeyni Rejimi İran dünyadaki ilk dijital devrimidir. Humeyni’nin kasetlerinin o dönemin aramızda pek çok ak saçlı gençler var. O devirde sıcak kasetler vardı ve onları sırf satan onları aldığımız ettiğimiz yerler vardı onlar kendi yapılarında örgütleyip o devrimi gerçekleştirdiler. Ulusal tabanın uluslararası desteği Humeyni’nin Paris’ten uçup gitmesi, Paris el Paris değil, öyle Paris, Humeyni rejiminin ülke dışında güçlendiği yer oldu. Humeyni Bursa’da kaldı oradan Paris’e gitti oradan İran’a geldi. Ama İlk dijital yolla gelmiş devrim lideri olarak kabul edilir.

Bugüne geldiğimizde hani Tramp’ın medya patronu olması herhalde çok tesadüf değil, İtalya’da uzun süre başbakan olan gidip gelen Berloski’nin de medya patronu olması herhalde tesadüf değil, başka ülkelerde de medya patronu olmayanlar bile belli bir medya gücünü ellerinde tutup o mücadelenin önemli gücü olarak kullanan kişiler.

Demokrasi Ve Basın Özgürlüğü Paneli (3)

Bizim ülkemizdeki somut örneklerden gelirsek şimdi en iyi gören Erdoğan gelir. O yüzden kendi medyasını kendi etrafında birebir kendine bağlı tam bağımlı yarı bağımlı medyayı dört yelpazede görmek istiyorlar onun ötesi yok. Özsaraycılar saray sempatizanları, “saraysız olmaz diyenler, şu dönem saraydan başka destekleyen yok” diyenler. Bunun her biri toplumda kendince bir başka kentli ifade etme şekli de var. Bu boyutunun yanı sıra ve bence kişi olarak iflah olmaz iyimserim de ama sadece içi boş insan değil bu, içinde bulunduğumuz çağ aynı zamanda iktidarı alan medya yoluyla toplumu etki altına alma, adeta medyokrasi diyeceğimiz bir rejimi kendi halkı içinde hapsetmek istiyor ama bir başka medyada medya gücünü elde etme etmek isteyenlerin de kolayca da ulaşabileceği bir fırsat sunma çağı. Örneğin şu anda bizi çeken arkadaşlar sosyal medyada on bin izleyicisi varsa on bin tirajlı medya sahibi. O yüzden hepimiz aktroller denen kurum rastgele bir durum değil. Örneğin şu an içinden geçen süreç itibariyle genel iktidar çevresinde yakın dönemde haber değeri olan bir durum, Mansur Yavaş’ı destekleyip Ekrem İmamoğlu’na soğuk bakanlar gibi bir aktrol oluşturuldu. Ekrem İmamoğlu’nu destekleyip Mahsur Yavaş’a soğuk bakanlar aktrol oluşturuldu. Böylece bunlar kendi aralarında çatışıyor gibi görünecekler bir anlamda CHP tabanında kendi içinde o sonra birbirine dönmesini sağlayacak medya çalışması. Bundan korkup saklayalı demek çözüm değil. O zaman bu gücü evet bunun demokrasi zemininde olması istemek hakkımız. O mücadeleyi vereceğiz, her birimiz de medya gücümüz olduğunu unutmamalıdır. İçimizde Sami Bey’in yüz paylaşımı varsa onların da binlerce paylaşımcısı olacak böylece sosyal medya gücü artacak bu gücü küçümsemeyin.

Bu günkü iktidar artık tutunacağı bir şey kalmadı, sadece “ben gidersem felaket olur, bir de yeni seçeneği yok başka bir şey veremez. Hakikaten bitti, somut olarak bitti, o zaman ne yapıyor, “yaparsa parti yapar” ne demek ben seçeneklerimi çürüteceğim demek, ben bozdum ben yaparım tekrar” demek. B unu en çok hangi güçle öne sürüyor, medya gücüyle. O zaman onu en az demokratik duruma getirmek, önemli olan da o gücü bilinçli bir şekilde kullanabilmek. Örneğin bir telefon TV nun kararını etkiliyor, bir yerlerden gelen.

Çağımızın kitle imha silahları dediğimiz medya gücü var, buna karşı her birimizin medya sahibi olabiliriz, bu çağ için üretilen bir tanım daha var iletişim. İletişim tamam, titreşim ben bir şey iletiyorum sayın Pınar öyle değil, diyor, ben öyle diyorum, böyle olmadığını ispatlıyor, yayıyor peşin konuşmuş oluyor. Bu da bu çağın fırsatı ya da kullanılabilecek unsurlarından biri. Karşılıklı olarak sadece iletmek değil olay, ilettiğinde oradan tepki aldın ama o tepkisini sade sana vermiyor. Tepkisini alenen duyurduğunda o kitlesine dönüyor. Öyle bir aynı zamanda fırsat da var, aynı yoldaki arkadaşları bu mücadelenin içine itmek gerekiyor. Çünkü iletişim başkanlığının o aktroller dediğimiz şu anda ölçüsünü tam da bilmiyoruz, farklı kanallardan bize ulaşan bilgi üç bin kadar maaşlı olan akroller olduğunu öğreniyoruz. Mesela iktidarı ağır eleştiren bir şey yazdım, dakika olmuyor 30 saniye sonra hemen mesaj geliyor “Silivri soğuktur”. Ağustosta yanacak değil aslında ama ilk böyle Silivrili olduk. Buna yakın çevremden bana “bu şeylere nasıl dayanıyorsun” diyorlar. İyi yaptığınızda mesaj daha sonra geliyor, gelirse o da. 

Şu anda basın özgürlüğünün bir başka boyutu da karmaşık bir kavram gibi ama şu, basın özgürlüğü bir kişinin fikrini ifade etme etmemesi için pek kullanılır. Örneğin bir arkadaşımız çok iyi bir ziraat mühendisi, bu kuraklığın gerçek nedenlerini iktidarın kaynaklarından olduğunu söyleyen bir demeç verdi, gazeteler de yayın organları da onu büyüttü. İktidarın yayın organları o demeci veren kişiye özel hayatından başlıyor, geçmişte şunu demişti, “alçak iyi dönmüş”. Bu sefer ne yapıyor, “ben konuşmayayım” diyor, orda basın özgürlüğü olsa bile anlamı yok artık. O basına bilgi veren kaynak kuruyor.

Şu anda gazetecilerin haber aldığı kaynaklarda şu anda aynı bir habersel kuraklık var küresel ısınma gibi habersel ısınma var. Biz bunu Cumhuriyet’te yaşıyoruz. Muhabir ama bütün kapılar duvar, haberi veren bile beş defa “benim adımı verme” diye uyarıyor. Basına giden haber kanallarını kestiğinizde dünyanın Türkçeyi en iyi kullanan olursa en iyi haberleri yapmak isteyen insan da olsa habere ulaşamayacağı için bilgiye ulaşması çok zor olacağı için ne oluyor bir şekilde toplum haberden yoksun kalmış oluyor.

Yine basının bugünün diliyle medyanın en temel tariflerinden biri halka haberi taze olanı bilgiyi vermek. Ama şimdi bugün medyanın görevi halka verilmesi gereken bilgiyi vermektir. Medya hala dünyada sorun güç büyüdü, AB merkezinde bile medya ön plandadır. 

Medya bu çağa adını veren güç haline geldi. Bütün insanlık tarihini dünyayı etkileyen üç büyük devrimi vardır, tarım devrimi, sanayi devrimi, iletişim devrimi. Biz şimdi iletişim devrimi içindeyiz. MÖ on bin yılında başlamış devrim, sonra 18. Yüzyılda Sanayi devrimi, şimdi 21. Yüzyılda iletişim devrin içindeyiz. Bugün yapay zekâ diye bir kavramı, bu gücü kullanan arkadaşlarım var. Örneğin diyorsun ki yapay zekaya “evladım basın özgürlüğü ile ilgili makale yaz” diyor. Basıyorsun düğmeye bir dakika sonra sana elli kaynaklı makale veriyor, cümleler de düzgün. Yapay zekanın ana konusu iletişim. Biz sanayi devrimini ıskaladık. Fatih Sultan Mehmet İstanbul’a girerken Gutenberg’ın matbaası da baskıya giriyordu. Oradaki devrimini ıskaladık hala onun sancılarını yaşıyoruz. Şimdi iletişim devriminin müşterisiyiz. Demokrasiyi inşa etmek için iletişimi medyayı hem yerinde kullanımı temiz kullanımı önemlidir”.

Konuşmalardan sonra karşılıklı sorularla panel sona erdi.

Cevat Kulaksız kulcevat 599@gmail.com

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget