Kılıçtaroğlu demokrasi panelinde konuştu

Kılıçtaroğlu demokrasi panelinde konuştu Panelin anlatımları çok ilgi ve beğeni ile izlenilen Kemal Kılıçtaroğlu yaptığı konuşmada şunları söyledi:

Kılıçtaroğlu demokrasi panelinde konuştu
Demokraside Birlik Vakfı ve İnsani Değerler Derneğinin Türkiye’nin ikinci yüzyılda tam demokrasi hedefi ve yeni anayasadan beklentiler konulu ve Ankara Büyükşehir Belediyesi Gençlik Parkı Necip Fazıl Salonunda 23 Aralık 2023 günü düzenlenen panele konuşmacı olarak eski CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçtaroğlu, Eski Anayasa Mahkemesi) AYM) Başkanı Haşim Kılıç, Gazeteci Taha Akyol, Avukat Mehmet Gün katıldılar.
Vakıf Başkanı Mehmet Bozdemir açılış konuşmasında konuşmacıları sıra ile konuşmalarını yapmak üzere çağırırken, Kemal Kılıçtaroğlu’nun konuşmasından önce, alkışlara neden olan şu cümlesi salonda dikkat çekti: “..Geçmişteki siyasiler kanunen hakkettiklerinin dışında dipten götürdüklerini devlete iade etseler bir tane aç insan kalmaz, fakir insan kalmaz, o günler de gelecek inşallah; siyasiler bürokrasiye gelmeden önce malları ne idi, şimdi ne oldu”
Salonda eski bazı bakanlar, bazı milletvekilleri, eski yeni bürokratlar, yerel parti, dernek ve sivil toplum örgütü başkan ve temsilcileri ile geniş bir dinleyiciler konuşmaları ilgi ile izlediler. Panelin anlatımları çok ilgi ve beğeni ile izlenilen Kemal Kılıçtaroğlu yaptığı konuşmada şunları söyledi:
“Anayasamızın meşhur 5. maddesi var, devletin temel amaç ve görevleri, cumhuriyeti ve demokrasiyi koruma görevi vermiştir. Anayasanın ilgili 5. maddesine göre devletin görevi anayasayı korumaktır. Eğer biz anayasayı tartışıyorsak anayasanın bu maddesi bize uymuyor demektir. Yani sorunsuz olsa böyle bir toplantıya gerek kalmayacaktı, demek ki sorunumuz var. Rahmetli İsmet İnönü’nün bir sözü var. Bunu anlatan bölümü size okumak isterim, “demokratik rejimin gayet basit bir tılsımı vardır, iktidarı bırakabilmek. İktidarda bulunanlar bunu yapmadığı takdirde rejim soysuzlaşır. Rejimi yaşatmak için nasıl geliyorsak gitmesini bilmek gerekir, gitmeyi bilmeliyiz”.  Türkiye’de yaşadığımız asıl temel sorun bu. Nasıl geliyorsak geldiğimiz gibi gitmesini bilmiyoruz. Gitmemek için yasaları değiştiriyoruz. Gitmemek için anayasayı değiştiriyoruz. Gitmemek için pek çok hukuk dışına çıkan uygulamaları yapıyoruz. Türkiye’nin temel sorunlarından birisi budur. Bu sorunu çözer de halkın iradesi ile gider yargıyı siyasallaştırmadan parlamentoyu yönlendirmeden bunları çözebilsek pek çok sorunu aşabiliriz.
Demokrasi aynı zamanda bir kurumlar kullar zinciridir, kurallar ve kurumların olmadığı bir yerde demokrasi yaşamaz. Kurallar anayasan başlar, devleti devlet yapan kurallar kurumlar silsilesidir. Nedir onlar yargısı vardır, bakanlıkları vardır vb. bunların her birisi devletin kurumlardır. Bu kurumları çalıştırmak için yöneticiler atıyoruz. Şimdi bu kurumlarda şöyle bir sorunlar karşı karşıya kalabiliyoruz. Kurumları kurum yapan, kurumları güçlendiren temel öge liyakattir. Yani devleti de devlet yapan aslında liyakattir, yani işi ehline teslim etmektir, işi ehline teslim ettiğiniz zaman bunu yasaları öngören kuralları yerine getirir.; ama kurum kimliğini yok ederseniz, liyakatsiz kişileri ehil kurumların başına getirirseniz devlet devlet olmaktan çıkar, kurumlar kurum olmaktan çıktı, kurumlar yönetilemez noktaya geldiler. Bakanlar, Başbakanlar sorunları ortaya yatırır birlikte sorunu çözerler. Rahmetli Demirel’in, Rahmetli Erbakan’ın, Rahmetli Özal’ın pek çok toplantısına katıldım. O toplantılarda biz düşüncelerimizi özgürce söylerdik, yeri geldiğinde eleştirirdik, ama o siyasiler bizi dinlerlerdi. Şimdi yukarıdan bir kişi karar veriyor aşağıdan hiç itiraz etmiyor yanlış olsa bile, yanlış olduğunu söyleyemiyor, “ya bu yanlıştır” diyemiyor, yanlışlar düzeltilemiyor, çünkü itiraz edecek bir makam yok.
Dolayısıyla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİM) kararları uygulanmıyor, uygulanmaz niye uygulanmıyor, anayasayı ihlal ediyorsun aslında bununla. Ama eğer şiddetten destek alıyorsa, o zaman anayasaya uymama dozunu yükseltiyor ve bir süre sonra bir kişi “ben devletim” diye ortaya çıkıyor, güçü kontrol etmemiz lazım, kontrolsüz güç güç değildir, gücü yasalarla kontrol etmeliyiz, gücü kontrol eden güçlü müeyyideler var.

Kılıçtaroğlu demokrasi panelinde konuştu

Denetimsizlik, sağlıklı işleyen bir demokraside denetimsiz hiçbir organ yoktur, her organ denetlenebilir. Parlamento, yasa çıkarırsınız Anayasa mahkemesi denetler, “anayasaya aykırıdır” der.
Sayıştay, devletin harcadığı bütün harcamaları denetler, onun görevi bu, kim adına denetler TBMM adına denetler. TBMM bir yasama organı olarak devletin bütün harcamalarını denetler, gerçekten denetleniyor mu? Hayır, örneğin devletin nice organları denetlenemez, çünkü yasa ile denetlenemiyor.
Bir ülkede gerçek anlamda demokrasinin oluşabilmesi için, gerçek anlamda bütün harcamaların hesabını sormak zorundasınız. Verdiğimiz vergilerin hesabını sormalıyız, yeni doğan çocuktan her yaştaki kişilerin verdiği vergilerin hesabını sormalıyız. İster kefen bezi alalım ister çocuk bezi alalım hepimiz vergi veriyoruz, otobüse binelim, dolmuşa binelim, attığımız her adım, sadece nefes alma hariç vergi veriyoruz. Demokrasinin ayaklarından biri, verdiğimiz vergilerin hesabını sormaktır. Bu hesap sorulmadığı için demokrasi yeterli olmuyor. Size hesap veriliyor mu, verilmiyor, bu doğru mudur, yanlış mıdır neyin nesi. Dolayısıyla sorunumuz var.
Adaleti tesisi eden makamlar muktedirler tarafından ele geçirilirse o ülkede demokrasiyi icra edemezsiniz. Şimdi adaleti temsil eden makamların muktedirler tarafından ele geçirildiğini biliyoruz. Yasama, yargı bağımsız mı diyorsunuz, kesinlikle bağımsız değil. Bu muktedirler sadece yürütme organını değil, adaleti de çeteler oluşturuldu bağımlı hale getirdiler. Yargıda çetelerin oluşturduğunu sadece ben söylemiyorum, yargıdaki yargıçlar da söylüyor. Çetelerin istemine göre kararlar veriliyor. Yargıdaki çeteleşmeyi önleyemezseniz, yargıdaki çürümeyi önleyemezsiniz. Bu toplum için en hassas konu budur. Vergi bir toplum için çok önemlidir, vergi kaçıranlar hapse bile girmemekte. Vatandaş benden aldığın vergiyi nereye harcıyorsun” diye kimse sormuyor, soruşturulmuyor. Kesin hesap komisyonu kurulmalı, TBMM de kesin hesap komisyonu kurulmalı.
Anayasanın da önemi kalmadı, anayasa hükümlerine uyulmuyor, anayasanın bağlayıcılığı var, anayasanın hiçbir üstünlüğü de kalmadı, isteyen uygular isteyen uygulamaz, istediğiniz gibi yorumlayabilirsiniz.

 

Kılıçtaroğlu demokrasi panelinde konuştu
Başka bir şey hesap vermek. Demokrasi aynı zamanda bir hesap verme rejimidir. Siyasal iktidarın kendi halkına kendi toplumuna hesap verme zorunluluğu vardır. Eğer hesap vermiyorsa ve biz de onun hesabını sormuyorsak o ülkede mükemmel bir anayasa getirseniz gerekçe olamaz. Demokrasiyi kendi hududumuzda kabul etmeliyiz, ona saygı duymalıyız, farklı görüşlere saygı duymalıyız. Aksi de düşünmeliyiz, en değerli şey aksi düşünmemizdir. Eğer siyasal iktidar farklı düşünceden farklı görüşlerden korkuyorsa sağlıklı yönetemez, iyi yönetemez. Hep örnek veririm, Elma ağacının altında yatan bilim Nevton adamının kafasına elma düşüyor, kendi kendine, “bu elma neden yukarıya gitmiyor” diyor, Nevton’un bu farklı düşünmesi onun yer çekimini bulmasına yol açıyor. Farklılara saygı gösterdiğimiz zaman demokraside çözemeyeceğimiz hiçbir sorun yok.
Biz iktidara geldikten sonra hesap vermekten vazgeçiyorsak, hesap vermiyorsak, haklı kümeleri cezalandırıyorsak ülkeyi ileriye taşıyamazsınız. Bu nedenle sürekli yerimizde sayan bir ülke oluruz. Düşünün Güney Kore’den önce biz otomobil üreten bir ülkeydik; şimdi Güney Kore’nin gerek ekonomi gerek sosyal yaşantımız gerek bilim dalında çok daha ileriye gittiğini gördük. Namuslu bir siyasetçi halkına bir hesap vermeyi namuslu bir görev saymayı kabul etmelidir. (Alkışlar). Bırakın hesap vermeyi Parlamentodaki milletvekillerinin sorusuna cevap bile vermiyor. “Milletvekili alsın maaşını otursun yerine” diyor. Cevap vermiyor.
Milletvekili olmuş, AYM “hak ihlali” diyor, uymuyorlar “içerde kalsın” diyorlar. Bu udur demokrasi, bunlar oluyor. Hepimizin herkesin en mütevazi, kişiden en yukardakine kadar herkesin yması gereken kurallar vardır demokrasilerde. Osmangazi köprüsünün maliyeti 1 milyar 200 milyon dolar bu köprüye verilen garanti 16 milyar 900 milyon dolar. Bu adar farklılığı kim ödüyor, sizler ödüyorsunuz, hep beraber ödüyoruz. Eğer biz açıkça soyulmaya karşı sesimizi çıkarmıyorsak ve soyguncular itibarlı hale geliyorsa asıl tehlike buradadır. Çalanların itibarlı olduğu bir ülkede biz anayasa değişikliğini konuşuyoruz.
O nedenle hepimizin görev var, bir ulusal vergi konseyinin kurulması lazımdır. İş dünyası, akademik dünya orda olacak, siyasetçiler de orada olacak. Vergilerin paraların nereden alındığını nerelere harcandığını bütün vatandaşlar görecek, böylece çiftçisinden sanayisine kadar herkes ne kadar vergi verdiğini nerelere harcandığını görecek. Bu olması lazım.
Bütün bu olumsuzluklara rağmen hepimiz asla umutsuz olmayacağız. Beraber olmak zorundayız, birlikte olmalıyız”.
Cevat Kulaksız kulcevat599@gmail.com

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget