Politikacılara güven dip yaptı benin açımdan bundan sonra.
KILIÇDAROĞLU'na iki konuda çok güveniyordum.
İlk'i; başarısız olduğunu gördüğü anda koltuğu bırakır ve istifa eder. tıpkı batılı politikacılar gibi diye düşünüyor ve kendisine bu konuda çok güveniyordum.
14 Mayıs seçimlerinden sonra, tüm olumlu koşullara rağmen maalesef kazanamadığı halde istifa edip koltuğu bırakamadı.
İkincisi; KILIÇDAROĞLU'nu dürüst ve şeffaf, ülke yararını önceleyen bir kişi ve politikacı olarak tanımıştım ve çok güvenmiştim kendisine.
KILIÇDAROĞLU; evet namuslu, dürüst, boğazından haram geçmemiş bir kişi ve politikacı, ancak; sebebi ne olursa olsun, bir tv kanalında yaptığı son açıklama ve itirafları, şeffaflığına ve ülke yararını öncelediğine ilişkin güvenime büyük bir darbe indirdi maalesef.
Birinci turu kazanamamış ikinci tur için arayış içindeki KILIÇDAROĞLU; her şeye rağmen, seçim kazanmak uğruna Zafer Partisi lideri Ümit ÖZDAĞ ile Millet İttifakı ortaklarından ve kendi partisinin yetkili kurullarından gizli bir protokole imza atmamalıydı, bir takım vaatlerde bulunmamalıydı.
KILIÇDAROĞLU; çıktığı bir televizyonda yaptığı söyleşide, Ümit ÖZDAĞ'ın ileri sürdüğü gibi, ikinci turda kendisini desteklemesi karşılığında, Zafer Partisine; birisi İçişleri Bakanlığı olmak üzere üç bakanlık verileceğine ilişkin protokole bağlanan ikili gizli anlaşmayı doğruladı. Bu protokollün varlığını inkar eden CHP sözcüsü Faik ÖZTRAK'ın, bu gizli anlaşmadan habersiz olduğunu itiraf etti.
KILIÇDAROĞLU; denize de düşmüş olsa, yılana sarılarak itibarına gölge düşürmemeliydi.
KILIÇAROĞLU; Cumhurbaşkanı seçilseydi, gizlice ikili olarak anlaştığı ve protokola bağladığı Zafer Partisine verdiği sözü tutması için, Ümit ÖZDAĞ, haklı olarak KILIÇDAROĞLU'ndan vaadini yerine getirmesini talep edecekti ve bu gizli rezil anlaşma ortaya çıkacaktı. KILIÇDAROĞLU; bu durumda altılı masanın diğer bileşeni parti liderlerine bu rezaleti nasıl açıklayacaktı, bu rezaleti nasıl savunabilecekti?
KILIÇDAROĞLU'nun; altılı masanın diğer bileşeni partilerden gizlice Zafer Partisi ile yaptığı ikili anlaşma ve protokol; seçimin kazanılması halinde, haklı olarak altılı masanın diğer liderleri tarafından olumlu karşılanmayacak ve daha ilk başta yürütmeyi kazanan Millet İttifakı içinde bir kriz çıkacaktı. İşe krizle başlayan, millet meclisinde de çoğunluğu elinde bulundurmayan, Cumhur İttifakına büyük bir koz veren KILIÇDAROĞLU liderliğindeki Millet İttifakının, sadece yürütme ile sınırlı iktidarı halka da güven vermeyeceği gibi, asla başarılı da olamayacaktı.
Bu krizi düşünemeyen bir skandala imza atan KILIÇDAROĞLU; benim de adayım olmasına ve kendisine oy vermeme rağmen, iyi ki; seçilememiş demek zorundayım.
Ben kendimi aldatılmış hissediyorum, sanırım KILIÇDAROĞLU'na oy veren seçmenler de aynı duyguları yaşıyorlardır.
Bu skandal da ortaya çıktıktan sonra, seçimi kaybetmiş olan KILIÇDAROĞLU, artık hiç durmamalı ve derhal istifa etmelidir.
Bir önceki yazımızda, İMAMOĞLU liderliğindeki değişim isteyen, aslında bunda hakları ve inandırıcılıkları bulunmayan CHP içindeki bir muhalif kadronun sanal ortamda yaptıkları gizli toplantıyı etik dışı bulduğumuzu gerekçeleriyle açıklamaya çalışmıştık, bu yazımız bazı okurlar nezdinde KILIÇDARĞLU destekçisi olarak yorumlanmış, asla öyle bir niyetimiz yok, olayı tarafsız bir gözle değerlendirdim sadece, bu son yazım da KILIÇDAROĞLU'na körü körüne biat eden kişiliksiz bir kişi olmadığımı, tarafsız bir şekilde sadece doğruları beyan ettiğimi sanırım ortaya koymuş olmalıdır.
Evet, sen de mi KILIÇDAROĞLU?
Güner Yiğitbaşı
21/07/2023
Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu
Yorum Gönder