15 Temmuz’u demokrasi günü olarak kutlamaya yüzümüz var mıdır?

15 Temmuz; ülkemizde demokrasiye son vererek, tek adama (FETÖ) dayalı otoriter ve faşist, dini esaslara dayalı bir diktatörlük kurmak için, sinsi

15 Temmuz’u demokrasi günü olarak kutlamaya yüzümüz var mıdır?
Bugün,  15/Temmuz/2023

15 Temmuz; ülkemizde demokrasiye son vererek,  tek adama (FETÖ) dayalı otoriter ve faşist,  dini esaslara dayalı bir diktatörlük kurmak için,   sinsi planlar yaparak,  bu planı bir bir uygulamaya koyan hain FETÖ'nün; iş başındaki AKP iktidarıyla işbirliği halinde,  Türk Silahlı Kuvvetlerinin büyük bölümüne sızarak ve yuvalanarak,  amacını gerçekleştirmek için düğmeye basıp darbe girişiminde bulunduğu günün, yedinci yıl dönümüdür. 

Gün,  hamaset yaparak,  sadece hain FETÖ'yü yerden yere vurup,  olmayan demokrasinin edebiyatını yapma ve gerçeklerin üzerini örtme günü değil,  korkmadan ve çekinmeden,  eğri oturup doğru konuşma,  objektif olarak,  15  Temmuz darbe girişiminden kurtulan demokrasimizin; demokrasi adına,  demokrasi kullanılarak yok edildiği içler acısı durumuna bakarak,   gerçek bir değerlendirme yapma ve sözüm ona darbe girişiminden kurtarılan demokrasimizin,  darbeyi başarısız kılmakla ve bugünü demokrasi günü olarak ilan edip  kutlamakla övünen AKP iktidarı tarafından yok edildiği bugünkü acıklı halini değerlendirme ve gözler önüne serme günüdür. 

Darbe girişiminde bulunan FETÖ'nün; paralel bir yapı olarak,   devleti ele geçirerek darbe girişiminde bulunabilecek güce erişmesinde; AKP iktidarının,   atama kararnamelerindeki,  meclise sunduğu yasa teklif ve tasarılarındaki imzalarını ve icraatlarını yok sayarak,  sadece FETÖ'yü suçlamak,  FETÖ'nün güçlenmesindeki AKP katkılarını yadsımak ve yok saymak,   kendimizi aldatmak ve demokrasimize yapacağımız en büyük kötülüktür. 

15 Temmuz darbe girişimi önlenmiştir de ne olmuştur,  

Ondan sonra neler yapılmıştır,  darbe mağduru iş başındaki siyasal iktidar,  samimi bir şekilde demokrasimize sahip çıkarak,  demokrasimizi ve özgürlükleri daha yukarılara mı taşımıştır,  

Yoksa,  demokratik seçimle işbaşına gelen iktidar,   yine seçimle iş başından gitmelidir düşüncesiyle,  demokrasiyi sadece seçimlere mi indirgemiştir,  

Siyasal iktidarın tek derdi,  FETÖ darbesiyle iktidardan düşürülmemek midir,  yoksa gerçekten  demokrasinin özü olan laik ve demokratik insan hak ve özgürlüklerine sahip çıkmak mıdır?

Bugün,  ülkesini ve demokrasisini seven gerçek demokratlar; korkmamak ve hamaseti bırakarak,  eğri oturup doğruları konuşmak ve bu soruların gerçek cevaplarını arayıp bulmak zorundadırlar. 

15. Temmuz FETÖ darbe girişimi önlenmiştir de,   sonrasında neler olmuştur?

Bir düşününüz lütfen. AKP iktidarı,  darbe girişiminin önlenmesinden sonra,  FETÖ yerine bizzat kendisi,   demokrasiyi yok etmek için öyle kötü şeyler yaptı ki; bu ülke insanı,   FETÖ darbe girişiminden kurtulduğuna dahi sevinemedi,  sevinci kursaklarında kaldı. 

Sahi,  bir hatırlayınız,  ERDOĞAN'ın FETÖ için söylediklerini. 

Ne istediler de vermedik,  ne istedilerse verdik. 

Aynı menzile (hedefe) birlikte gidiyorduk. 

Demedi mi?

FETÖ ile aynı menzile birlikte giderken,  iktidar hırsı ve yarışı içinde,   birbirlerini yok etme ve yeme  yarışına giren AKP iktidarı,  FETÖ ile aynı hedefe gitmekte ise,  bu hedefin ne olduğu çok açıktır. 

Darbe girişiminden sonra,   darbeye katılan hainleri soruşturan savcıların iddianamelerinde ve darbeci FETÖ'cüleri yargılayarak mahkum eden mahkemelerin gerekçeli kararlarında;  FETÖ'nün menzili,  hedefi ve amacı açıkça yer almaktadır,  açınız bakınız ve AKP iktidarının gitmekte olduğu menzili anlayınız. Bu menzilin demokrasi,  laiklik ve özgürlükler olmadığını açıkça göreceksiniz. 

Sayın ERDOĞAN'ın; 15. Temmuzu demokrasi günü ve bayramı olarak kutladığına ve nutuklar attığına bakmayınız. O,   ülkenin darbe girişiminden,   demokrasinin,   FETÖ'nün elinden  kurtulduğuna değil,  iktidardan düşürülemediğine sevinmekte ve şükretmektedir. kendisinin,   FETÖ ile aynı menzile gittiğine dair açık ve samimi itirafları vardır ve FETÖ'nün demokrasiyi yıkarak faşist bir din devleti kurmayı hedeflediği ve amaçladığı mahkeme kararlarıyla tescil edilmiştir. 

Parantezi kapayarak devam edelim. 

Darbe girişiminden beş gün sonra,  bu darbe girişimi vesile yapılarak,   20. Temmuz günü,  darbeden kurtulan ve demokrasiyle yeniden tanışan,  demokrasiye şükretmesi ve iyi ki demokrasi varmış demesi gereken AKP iktidarı tarafından ülkemizde olağanüstü hal ilan edildi ve yıllarca,   bu ülke olağanüstü hal altında idare edildi. 

Olağanüstü hal yönetimi,  geçici ve Anayasal demokratik bir yönetim tarzıdır,  koşulları varsa ilan edilebilir,  buna bir diyeceğimiz yoktur. 

Ancak,  olağanüstü hal yönetiminin anayasal kuralları vardır. Olağanüstü hal döneminde  acil ve sadece olağanüstü halin ilanını gerekli kılan konulara sınırlı kanun hükmünde kararnameler çıkarılabilecekken,  ERDOĞAN başkanlığında çıkarılan Cumhurbaşkanlığı Olağanüstü hal kararnameleriyle,  devletin yapısı değiştirilmiş,  kökleşmiş kurumlar kapatılmış,  demokrasiyi teminat altına alan kurum ve kurallar yok edilmiştir.  Olağanüstü halin ilanını gerekli kılan konular dışında,   yasa gibi her alanı düzenleyen kurallar içeren olağanüstü hal kararnameleri çıkarılarak,   meclis devre dışı bırakılmış ve anayasa açıkça ihlal edilmiş,   ülkemiz keyfi ve anti demokratik bir yönetimin altına sokulmuştur. 

Sonrasında anayasa değiştirilerek,   Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemi adı altında ucube bir rejim tesis edilmiş,  partili cumhurbaşkanıyla bugünkü antidemokratik ve anti laik düzen kurulmuş,  yargı bağımsızlığı ve kuvvetler ayrımı ilkesi kaldırılmış,   yasama,  yürütme ve yargı tek elde sarayda birleşmiş,  ülke;  saraydan ve tek adam tarafından kararnamelerle,  yargıya ve yasama ‘ya saraydan verilen talimatlarla yönetilmeye başlanmıştır. 

Yargı bağımsızlığı yok edilmiş,  yargı Türk Milleti adına değil saray adına yetki kullanmaya başlamıştır. 

FETÖ'nün iktidar ortağı iken yargı ne ise,   bugün de yargı odur.  

Kumpas davalar,  haksız tutuklamalar artarak devam etmektedir. 

FETÖ'nün siyasal iktidar ortağı olduğu dönemde yargılanan aynı gazeteciler,  bugün de,   AKP iktidarını eleştirdiler diye,  bugünün bağımlı yargısı tarafından tutuklu olarak yargılanmaktadır. 

Gazetecinin kimliği hiç önemli değildir. Dün FETÖ'nün,   bugün ise,   ERDOĞAN yargısının yargıladığı gazetecilerin ortak yanları; laik,  demokrat,  özgürlükçü olmaları ve siyasal iktidarı haklı olarak eleştirmeleri ve ülkelerini seven kişiler olmalarıdır. 

Bu koşullarda,  bu güzel ülkemizde;  15. Temmuzları,   demokrasi günü ve bayramı olarak kutlamaya,   en başta AKP iktidarı olmak üzere,   kimsenin yüzü ve hakkı yoktur. 

Hep birlikte demokrasimizin ruhuna bir Fatiha okumak,   tek yapmamız gereken gerçekçi bir davranış olacaktır.  

Demokrasi; ha darbeyle ve silah zoruyla yok edilmiş,  ha devleti yönetenler tarafından,   devletin ve yasaların gücü ve koruması kullanılarak içeriden yok edilmiş,  biz insanlar için hiç önemli değil,  önemli olan demokrasinin yaşatılması ve geliştirilmesidir. 

15 Temmuzda darbe girişiminden dersler çıkarılmamış ve darbeci GÜLEN Cemaati yerine yeni cemaatler Devlet'e sızmış ve siyasal iktidarın gözdeleri olmuştur. 

Menzil Tarikatının liderinin geçtiğimiz gün ölümü üzerine iş başındaki iktidarın gösterdiği yakın ilgi,  bu konuda bir arpa boyu yol alınmadığını,  tarikat ve cemaatlerin,  anti laik bir anlayışla devlet çarkı içinde önemini ve ağırlığını muhafaza ettiği gerçeğini, çarpıcı olarak ortaya koymuştur.

Güner Yiğitbaşı

15/Temmuz/2023

Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget