Benim de partim olan CHP'nin Genel Başkanı olduğu andan itibaren hakkında çok yazılar yazmak zorunda kaldım. Kendisini övdüğüm yazılar olduğu gibi, çoğunlukla kendisini eleştirmek zorunda kaldım.
Kötü niyetli olmadığından, her eylem ve sözünün, parti ve ülke yararı güdülerek yapıldığından ve söylendiğinden adım gibi eminim.
Ancak, nedendir bilinmez, hata üstüne hata işliyor.
Son gafı da, geçtiğimiz salı günü yapılan grup toplantısı konuşmasının sonunda, ordudan ihraçlarına karar verilen beş teğmenimiz adına tazminat olarak çıkarılan okul masraflarının kendilerinden geri alınmasına ilişkin, sanırım 128 milyon TL tutarındaki bedelin, CHP milletvekillerinin maaşlarından kesilerek toplanacak bağış paralarıyla ödenmesine ilişkin teklifin alenen grubun onayına sunularak kabul edilmesi ve sonuç olarak beş teğmenin ödeyeceği tazminat paralarının CHP grubu tarafından karşılanacak olmasıdır.
Ülkemizin laik ve demokratik düzenine ve ATATÜTK'e sahip çıkarak, toplum adına bunun bedelini Türk Silahlı Kuvvetlerinden ihraç edilerek çok ağır ve haksız bir şekilde ödeyen beş teğmenimize, Türk halkı olarak hepimiz üzüldük ve gayet tabi onlara sahip çıkacağız.
Ancak, verilen ihraç kararı ve onun sonucu olan tazminat ödenmesi keyfiyeti henüz kesin bir karar haline gelmiş değil. Bunun bir yargısal denetim safhası var, önce idare mahkemeleri ve sonrasında Danıştay.
Bu itibarla, nedir bu gereksiz acele, dereyi görmeden paçayı sıvayarak karar kesinleşmiş gibi alelacele grupta karar alınması bize pek samimi gelmedi. Özgür ÖZEL'in bu acelesi, biraz politik bir manevra ve teğmenler üzerinden partiye ve kendisine oy kazandırmaya yönelik bir davranış gibi geldi bize, doğrusu.
ATATÜRK'ün askerleriyiz dedikleri, laik demokrasiye sahip çıktıkları için, Atatürk tarafından kurulan, laik ve demokrat bir parti olan CHP, gayet tabi bu ihraç kararını eleştirecek ve teğmenlerin yanında olacak, bu çok doğal, ama bu sahip çıkmanın da bir usul ve yordamı, sınırı olmalıdır. En azından, kararın şöyle veya böyle, lehe veya aleyhe kesinleşmesi, yargı sürecinin sonlanması beklemeliydi.
Teğmenlerin ihracı kararıyla sonuçlanan; slogan ve yemin eylemlerini, kendilerine yönelik politik bir tavır ve protesto olarak nitelendiren ERDOĞAN'ın bu tavrı karşısında; özellikle CHP tarafından, teğmenlere verilen desteğin kararın hukuki olmadığı ve haksız bir karar olduğu eleştiri ve değerlendirmesiyle sınırlı olması gerekirdi. Aksine, aşırıya varan sahip çıkışlar, olayı siyasallaştırır ve en başta ERDOĞAN olmak üzere, ihraç kararını verenlerin ellerini güçlendirir.
CHP'nin bu tavrı ve aşırı sahiplenmesi karşısında; teğmenler tarafından, haklarında alınan ihraç kararının iptali için İdare Mahkemesinde açılan davalarda, prosedür gereği, mahkeme tarafından davalı idareden istenecek olan savunmada, davalı idare; pek ala, henüz karar kesinleşmeden, davacı teğmenlerin ödeyecekleri tazminatın teğmenler adına ödenmesinin CHP tarafından üstlenilmesi kararını, teğmenlerin dava konusu eylemi politik amaçlarla işlediklerinin kanıtı olarak ileri sürebilir.
CHP ve Özgür ÖZEL herkese açık grup toplantısında bu kararı alarak büyük bir hataya imza atmışlar, ihraç kararını alanların eline büyük koz vermişledir.
Olayın politikaya malzeme olabileceğini ve amacından saptırılabileceğini fark eden teğmenler ve avukatları, ellerinden geldiği kadar üstün bir gayret göstermekte, ona buna demeçler vermekten kaçınmaktalar ve avukatlarıyla birlikte topluca kamuoyuna haber vererek Anıtkabir’e ATATÜRK'ün huzuruna çıkmayı dahi göze alamamaktadırlar.
Hal böyleyken, bir siyasi parti ve politik bir kimliği olan CHP'nin bu davranışı hiç hoş olmamıştır.
Şayet, yargılama sürecinin sonunda; hiç beklemiyor ve temenni etmiyoruz ama, ihraç kararı teğmenlerimiz aleyhine kesinleşirse, kadirbilir Türk Halkı mutlaka onlara sahip çıkacaktır, tazminatlarını da ödeyeceklerdir. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın.
Lütfen, teğmenlerimizin menfaatleri için, biraz daha itidalli olalım.
06/02/2025
Güner YİĞİTBAŞI
Yorum Gönder