Suriye Kördüğümü

Suriye’nin geleceğine dair kalıcı çözüme ilişkin, bugün içinde bulunduğumuz bilinmezliği ifade etmek amacıyla kullandığımız Suriye kördüğümü derken;

Suriye Kördüğümü
Suriye’nin geleceğine dair kalıcı çözüme ilişkin, bugün içinde bulunduğumuz bilinmezliği ifade etmek amacıyla kullandığımız Suriye kördüğümü derken;  aslında, bölgenin baş aktörleri ABD, İngiltere başta olmak üzere Avrupa’nın belli başlı devletleri ve Suriye'nin komşusu İsrail açısından; bilinmeyen,  kördüğüm ve sır olan bir durum yoktur. Suriye'nin geleceğine dair planlar,  bu emperyalist ülkeler tarafından önceden  yapılmış ve uygulanmıştır. 


Suriye’nin geleceğine ilişkin kördüğüm ve bilinmezlikler; 


ABD'nin yeni başkanı TRUMP'un da ifade ettiği gibi,  şu anda Suriye'nin anahtarını elinde bulundurduğu kabul edilen ve buna inanarak,  Suriye'nin yeniden kurulup inşasında ev sahipliğine soyunup,  Suriye’nin emanetçi yeni lideri Golani'ye hamilik ve abilik yapmaya başlayan, MİT Başkanını ve arkasından da Dışişleri Bakanını Şam'a göndererek Golani ile samimi bir şekilde kucaklaştıran, iç politikadaki makûs talihini yendiği ve eski popülerliğine kavuştuğunu kabul ederek koltuğunu sağlamlaştırmanın ve Suriye’ye ilişkin  mezhepsel zaferinin sevincinden yerinde duramayan, en kısa zamanda  Sam'a giderek Golani ile kucaklaşmak için can atan ve gün sayan ERDOĞAN ve biz Türk halkı içindir. 


TRUMP'un; Suriye'nin anahtarı ERDOĞAN'ın elindedir sözü,  bize göre bir gaz vermedir. Suriye on üç yıldan bu yana yaşadığı dış müdahaleli iç savaş sonunda perişan olmuş şehirler yıkılmış halkı darmadağın olmuştur. Mutlaka ekonomisi de yok olmuş hazinesi boşalmıştır. 


Bu durumda devlet yönetiminde tecrübesiz olan Golani ve ekibinin elinden tutulmalı ve Suriye’de yeniden asgari bir yönetim yapısının ve yeni bir rejimin  kurulması, yıkılan şehirlerin yeniden ayağa kaldırılması, günlük yaşamın sağlanması zorunludur.  İşte bu görev,  ABD ve İsrail tarafından  sanırım ERDOĞAN'a verilmek istenmektedir. 


ERDOĞAN; halkının çoğunluğunun, ATATÜRK'e, laik Cumhuriyete, demokrasi ve insan haklarına sıkı sıkıya bağlı olan kendi ülkesi Türkiye'de bir türlü yaşama geçiremediği Sünni İslam’a dayalı anti laik din temelli devlet düzenini, şimdilik hiç değilse Suriye'de tesis etme, burada kurucu lider olma, Suriye’deki bu göreceli başarıları nedeniyle,  iç siyasette,  kendi kafa yapısındaki ve acından geberirken boş hamasi duyguları her şeyin önünde gören bir kısım seçmen kitlesini yanına çekerek koltuğunu sağlama alma, Suriye’nin yeniden imarı için elde etmeyi başarabileceği Uluslar arası finans kaynaklarından,  kendisine yakın olan ve doymak bilmeyen  yandaş işadamlarına pay elde edebilme amacıyla, bu durumdan  çok memnun ve mutlu gözükmektedir. 


Sanırım ERDOĞAN' da; Suriye’den, ülkemiz adına bir pay alamayacağını, ülkemize hiçbir katkısı olmayan, yukarıda belirtmeye çalıştığımız kendi siyasal geleceğine yönelik bazı avantajlarla çırak çıkarılacağını, yıkılışına olduğu gibi, yeniden kuruluşuna yardımcı olacağı, büyük katkılar sunacağı Suriye sofrasından aç kalkacağın, yemeği;  ABD ve İsrail'in yiyeceğini, kendisinin bulaşıkları yıkayacağını çok iyi bilmektedir. 


Korkarım, ERDOĞAN; Suriye’nin yeniden imarı ve normal düzenin tesisi için gerekli uluslararası maddi kaynak sağlanana kadar ve sonrasında da, fakir Türk halkından kemerleri sıkılarak toplanan, aslında hizmet olarak Türk halkına geri dönmesi gereken vergilerden oluşan hazinemizden;  Suriye'ye,  eskisinden daha da fazla para transferleri yapacak ve sözüm ona ülkemizin bekası ve güvenliği adına,  örtülü ödenek son kuruşuna kadar Suriye için kullanılacaktır. Böyle olduğu takdirde, Suriye’nin imarında söz sahibi olacak olan yandaş şirketler,  ülkenin paralarına Suriye topraklarında da el koyacaklardır. Ülke ekonomisi hiçbir kazanç elde etmeyecek, bilakis daha da kötüye gidecektir. 


Kısacası Suriye'nin anahtarı ve Suriye’ye yönelik hamiliğimiz ekonomik olarak ülkemize büyük zararlar verecek, umarız;  Suriye metresimiz haline gelmez, Suriye davul olarak boynumuzda asılı, davulun tokmağı da başkalarının elinde olmaz. 


Suriye de ne davul,  ne de davulun tokmağı olmak istemiyoruz.  


Muhalefet de;  artık, daha fazla gecikmeden ve  oy kaygısına  kapılmadan,  komşumuz Suriye'nin geleceğine ilişkin  ve bunda ülkemizin rolünün ne olması veya olmaması gerektiği konularındaki düşünce ve  politikalarını  belirlemeli ve çekinmeden yüksek sesle dile getirmelidir.


23/12/2024

Güner YİĞİTBAŞI

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget