Sonbahar geldi mi leylekler, turnalar ve öteki göçmen kuşlar Mısır, Afrika gibi sıcak bölgelere göçerek kışı orada geçirirler. Geçenlerde bir yere yürürken, gökyüzünde katar katar turnaların güneye doğru uçtuklarını gördüm.
Yine merak edip uçuşlarını gözlemek istedim. Elimdeki poşeti yere bırakıp, gökyüzünü tam görebileceğim yüksek bir yere oturup uçuşlarını izlemeye başladım. Tam sayamadım ama 100- veya 150 kadar varlardı. İnsana hüzün veren peş peşe söyledikleri “guurrruuk” diye sesler çıkarıyorlar, giderken ayakları geride, gagalı başları öne uzanmış, aerodinamik duruşları ile açılmış kanatlarını sanırım yedi sekiz çırpıyorlar, bir süre süzülüyorlar. Kocaman V harfi şeklinde diziliyorlar, V harfinin uç kısmında bir kılavuz var, onun rotasında ilerliyorlar. En öndeki sürekli uçta durmuyor, yandan gelen sıra ile başa geçiyor, sıra ile başkan oluyorlar. Yani herkes sıra ile başkan oluyor, tam bir demokratik başkanlık uyguluyorlar. Bunu yolda yol alırken yapıyorlar. Onları göremeyeceğim noktaya kadar gözledim. Ankara’dan güneye doğru gidiyorlardı.
Turnaların bu hazin yolculuklarını gören ozanlar onlara hüzünlenmişler, türkülerine ağıtlarına katmışlar. Yolda hasta, yorgun, yaralı turnayı görünce daha bir hüzünlenmişler. Âşıklar, ozanlar, gurbette, sılada, uzaktaki sevgililerine selam götürmesini gönüllerinden istemişler, bunun için yanık özlem dolu turna türküleri söylemişler. Hele yüzyıllar boyu kıyıma, kırıma uğramış Alevi ozanların türkülerinin ana unsuru, ilham kaynağı olmuş turnalar. Köylerde kentlerde ulaşımın çok kıt zamanlarda hüzünle uçan turnalar uzaktaki sevdiklerimize selam haber ileten bir ulak gibi gelmiş ozanlara. Onların bu hazin uçuşları ozanlara türkücülere ilham kaynağı olmuştur.
Keskin’li Türkmen Abdal ustalarından Hacı Taşan’ın (1930-19839) şu turnalar üstüne söylenmiş türküsünü bir dinleyin hangimiz hüzünlenmeyiz. İşte bu ozanlar bu destanlar bu türküler halkımızın özlemine özlem katmıştır, dilden dile söylenip havalanıp durur uçan turnalara doğru…
Allı turnam bizim ele varırsan
Şeker söyle kaymak söyle bal söyle
Gülüm gülüm kırıldı kolum
Tutmuyor elim turnalar ey
Ah gülüm gülüm yar gülüm
Kız gülüm gülüm turnalar ey
Eğer bizi sual eden olursa
Boynu bükük benzi soluk yar söyle
Gülüm gülüm kırıldı kolum
Tutmuyor elim turnalar ey
Ah gülüm gülüm yar gülüm
Kız gülüm gülüm turnalar ey
Allı turnam ne gezersin havada
Arabam kırıldı kaldım burada
Gülüm gülüm kırıldı kolum
Tutmuyor elim turnalar ey
Ah gülüm gülüm yar gülüm
Kız gülüm gülüm turnalar ey
Ne onmamış kul imişim dünyada
Akşam olsun allı turnam dön geri
Gülüm gülüm kırıldı kolum
Tutmuyor elim turnalar ey
Ah gülüm gülüm yar gülüm
Kız gülüm gülüm turnalar ey
Arap atın iyisine binerler
Mor çiçeğin koyusuna konarlar
Gülüm gülüm kırıldı kolum
Tutmuyor elim turnalar ey
Ah gülüm gülüm yar gülüm
Kız gülüm gülüm turnalar ey
Turnalar güzellikleri, etkileyici büyüklükleri ve uzun mesafeli uçuşlarından ötürü, binlerce yıldır baş tacı ediliyor türkülerde, ozanların dilinde. Turna üstüne nice sayısız türküler yakılmıştır, şiirler yazılmıştır.
Yüce Dağ Başında Uçan Turnalar
“Yüce dağ başında uçan turnalar
Var mı sizin vatanınız eliniz
Bir selâm var göndereyim yârime
Bizim köye uğrar ise yolunuz
Turnam geçerseniz dostun elinden
Gurbet elde kimse sormaz halimden
Bir selâm söyleyin benim dilimden
Nazlı yare uğrar ise yolunuz
Giderseniz karlı dağın ardına
Selâm söyle aslanına kurduna
Kimseler konmasın yayla yurduna
Nazlı yâre böyle söylen turnalar. (Gaziantep Yöresi, Kaynak: H. Kırmızıgül
Mısır mezarlarında, Rus şarkılarında, Amerikan yerlilerinin totemlerinde, Avustralya yerli danslarında, Yunan ve Roma mitlerinde karşımıza çıkıyorlar turnalar. Asya’nın pek çok bölgesinde turnalar mutluluğun, şansın, uzun yaşamın ve barışın simgesi olarak kutsal kabul ediliyor. Alevi ozanların dilinde turnalar pek kutsal bir varlık olarak sayılır, turnalar üstüne ne duygulu türküler söylerler.
Türk Halk ozanları, gurbet, hasretlik, sıla türkülerini havalandırırken, havada uzak diyarlara katar katar giden uçan turnalardan, onun hazin avazından-sesinden ilham almışlar, türkülerine turnanın adını katmışlar. Sıladaki, uzaktaki sevgilisine, hastasına onun hazin uçuşundan selam göndermişler. Hacı Taşan'ın bozlak avazında, “allı turnam bizim ele varırsan şeker söyle bal söyle” diyerek nasıl bir özlemi olduğunu, sevdiklerine “benzi soluk yar söyle” derken, gurbette kendi çaresizliğinin hazin duygularını yaşatır.
Bilmem (V) harfi şeklinde dizilip, uzak diyarlara giden turnaları gökyüzünde gördünüz mü? Turnalar bizim ozanların türkülerin, bozlakların baş motifi, esin kaynağıdır. Turnanın gidişinden, sazın telinden, türkünün özünden, aşığın yaşlı gözünden sevgililere özlem dolu mesajlar gönderir ozanlarımız. Adata yalvarır ozanlarımız turnalara, “bizim ele doğru gidin turnalar” diyerek, sevgilisinin bulunduğu ellere, kendi köyüne doğru uçması için yalvarır.
Bir çift turna gördüm durur dallarda
Seversen Mevla'yı kalma yollarda
Sizi bekleyen var bizim ellerde
Bizim ele doğru gidin turnalar.
Mektubun çok uzun bir zamanda gidip geldiği, telefonun, haberleşmenin çok az olduğu veya olmadığı zamanları, o zamanların sevgililerin özlemlerini, âşıkların duygularını bir düşünün; gurbette, sılada hasta yatan sevenleri düşünün, uçan kuşun gidişinden, turnaların avazından nasıl bir haber, nasıl bir özlem duyarlar. Âşıklar sazında, sözünde turnalara öğüt verirler, ona bir zarar gelmesini istemezler, (çünkü hayal de olsa, onun özlemlerini kim götürür sonra sevdiklerine), avcılardan alıcı kuşlardan sakınmasını ister, ozanlarımız. Turnalı türkülerimiz, turnalı şiirlerimiz bizi uzak diyarlara, sılaya götürür, sıladan getirir, hâsılı hazin duygular yaşatır ozanlara. Küçüklüğümde hep merak ederdim, “acep nere gider bu turnalar” diye. Yazın başlarında kuzeye kuzeye, kışın başlarında hep güneye güneye uçup giderken, “guurrrk” “guurrrk” diye ses çıkarıp gitmeleri bana pek hazin gelirdi. İşte bunun üstüne ben de bu -turnalar- dizelerimi yüreğimde sıraladım.
TURNALAR
Gökte uçan allı turnalar,
Yolunuz böyle nere gider,
Havada bir sırrınız mı var,
Varır mı yolun yâre turnalar.
Uçarken bizim köye bakın,
Aman turnam avcıdan sakın,
Yüksek gidin uçmayın yakın,
Yakında sonra vura turnalar.
Selam edin bizi bekleyene
Umutlara hasreti ekleyene,
Sevgiyle yüreği tekleyene,
Özlemişmi bizi sora turnalar.
Havada mıdır sizin yolunuz,
Avcıya aman tekin durunuz,
Vurur sizin kırar kanadınız,
Sarmaz sonra yara turnalar.
Uzak yolunuz gider Mısır’a,
Uçarsın hep böyle sıra sıra,
Bizim elden geçin ara sıra,
Sıla uzak, yâd kara turnalar.
Kerbelâ’dan geçerse yolunuz,
Şah Hüseyin’e divan durunuz,
Şehitler hatırını bir sorunuz,
Ehlibeyte selam vere turnalar.
Yolda mola verin ırmaktan,
Bekleyenim var yakın ıraktan,
Yol geçerse Kerbelâ Irak’tan,
O kanlı toprağı göre turnalar.
Göklerde ne içer ne yersiniz?
Nerden gelip nere gidersiniz?
Sılayı gurbeti ne edersiniz?
Aman gidin sıra sıra turnalar.
Göçmen kuştur sizin adınız,
Âşıklara ayandır sizin tadınız,
Hep yoldamıdır sizin yâdınız,
Gide dide yolunuz ıra turnalar.
Her mevsim gökte uçarsınız,
Turna acep neden kaçarsınız,
Yoksa ben gibi mi naçarsınız,
Yolunuz halınız zora turnalar.
Sesiniz gelir dertlice hazin,
Yolda gurbettedir alın yazın,
Hep yoldasınız kışın yazın,
Yolun yoldaşa sora turnalar
Turna olup göğe uçasım gelir
Yadelden sılaya geçesim gelir,
Ben de siz gibi göçesim gelir.
Sevda avcıları vura turnalar.
Bakın gökte turna sesi var,
Sesi pek yanık acep nesi var,
Yaralı yavrusun göresi var,
Yavru yarasın sara turnalar.
Havadan turnam havadan,
Yavru uçtu gitti yuvadan,
Denizden, dağdan, ovadan,
Uçun yola tura turnalar.
Geçerse yolun o dağlardan,
Haber verin sılada ağlardan,
Ağlayıp da yürek dağlardan,
Kaldı gurbette dara turnalar.
Önde kılavuz arkada katar,
Düzgün uçun varana kadar,
Yolda nice pusular yatar,
Dalman hara hura turnalar.
Yolda görürseniz o ayalimi,
Gözü yaşlı benzi soluk halini,
Deme yâre hazin ahvalimi,
Sonra düşer zara turnalar.
Ona “şeker söyle bal söyle”,
Sevmiş özlemiş hal söyle,
Rızk için gurbette kal söyle,
Sıla halimi bir göre turnalar.
Yazan Cevat Kulaksız
Cevat Kulaksız kulvevat599@gmail.com
Yorum Gönder