Yavuz Sultan Selim Şah İsmail Savaşı

Tarihte Türk’ük Türk’le yaptığı savaşlardan belli başlısı Timur-Yıldırım Beyazıt ile Yavuz Sultan Selim’in Şah İsmail’le yaptığı savaşlardır. Yavuz Su

Yavuz Sultan Selim Şah İsmail Savaşı
Öğrenci iken Pir Sultan Abdal’ın hemen her şiirinde “şaha giderim” sözünü ne anlamak geldiğini yani Pir Sultan’ın kime gitmek istediğini anlamamıştım. Oysa mezhebinden dolayı Alevi-Şafi olan Şah İsmail’e (Hatayi’ye) bağlı olduğunu ona gitmek istediğin anlatırmış. Bazıları da, “Şaha giderim” sözü bir semboldür, yani doğru yola giderim” demek istiyor diye yorumlamaktalar. Yavuz Sultan Selim mezhebinden dolayı Şah İsmail’e kinlendiği gibi, Pir Sultan Abdal da bu mezhebinden dolayı Sivas’ta bunun için asılmış da olabilir.
Tarihte Türk’ük Türk’le yaptığı savaşlardan belli başlısı Timur-Yıldırım Beyazıt ile Yavuz Sultan Selim’in Şah İsmail’le yaptığı savaşlardır. Yavuz Sultan Selim’le Şah İsmail arasında birbirlerine tehdit dolu mektuplar yazarlar. Biz de bu yazımızda Yavuz’la Şah İsmail’in (iki Türk’ün kavgalarına yer vermek istedik.

Yavuz Sultan Selim, Şah İsmail ile yaptığı Çaldıran savaşından önce, yanında bulunan devlet erkânına şunları söylüyordu:
“Hâlâ Acem Kısralarından olan Şah İsmail tamamıyla İran topraklarına müstevli olmuştur. Diyar-ı Irak ve Diyar-ı Arab, Azerbaycan, Gence, Şirvan, Geylân, Mazenderân, Taberistan ve Cürcan ile bütün Kürdistan ve özellikle Gürcistan vilâyetleri hâkimiyetleri altına girmiştir. Cihan ülkelerinde fermanlarını yürüten ve tahtlarında oturan Harezm padişahları ile Türk cinsinden on dört adet saltanat tahtında cülus etmiş bulunan cihan padişahlarının başlarının ve ömürlerinin defterlerini dürmüştür. Onların askerlerini kırdırdı ve hezimete uğrattı; mallarını ve hazinelerini mülhitlere ve zındık taifesine yağma ve garet ettirdi. Özbekistan hâkimlerinden Şeybe Han demekle maruf olan büyük ve şanı yüce padişahın da kellesini altınla kaplatarak, çeşitli cevher ve incilerle süslendikten sonra, şarap meclisinde o kab ile kumandanlarına şarap ve dolular içirdi. Bundan böyle cemaatle namaz kılınmasını yasaklayarak, camilerde minberleri yıktırdı. Hâşâ küfür ve lanet ile hidayete müntesip onları taciz eylemekle, İran mülkünü viran ve sünnet eserlerini o imlâmın makarrı olan bölgeden, bî-nam ve bî-nişan eyledi. Din âlimlerinden bu dinsiz ve mezhebi bozuk kimi buldu ise helâk eylemiştir”.    
Bilindiği gibi, Şah İsmail bu savaşta yenilmiş, karısı Taçlı Hatun, nice cariyeleri, tahtı Osmanların eline geçmişti. Şah İsmail Türk olmasına karşın, Alevi olup “Hatayı” mahlası ile içli şiirler yazmış, Anadolu Alevileri gönlünde engin bir sevgisi vardı. Alevi Anadolu Türk ozanları onun için coşkulu ve ona bağlılığı bildiren şiirler yazmışlar. Ünlü Pir Sultan’ın, şiirlerinde geçen, “şah” ve “şaha giderim” sözleri, “Hatayi” mahlası ile şiirler yazan Şah İsmail içindi. Yani “Şah”a giderim derken, Şah İsmail’e giderim” demektedir.

Yavuz Sultan Selim Şah İsmail Savaşı

Yavuz Sultan Selim’in nasıl gaddar bir padişah olduğunu; {8 yıllık iktidarı sırasında 20 binden fazla (kimi tarihçilere göre 40 bin) Aleviyi kılıçtan geçirmiş, iki oğlunu, beş yeğenini ve birini kendi eliyle üç sadrazamını öldürmüş} Tarih kitaplarından Solakzade tarihinde şunları yazar:
“Yavuz Sultan Selim ordusu ile Şah İsmail ile savaşmak üzere yola çıktığında, yeniçerilerin, ordunun bazı ileri gelenleri, “bu seferin yanlışlığını, Müslümanın Müslüma kırdırılacağı” dile getirmek ve Yavuz’a iletmek için, Karamanoğlu Beylerbeyi Hemdem Paşa’yı sözcü seçerler. Padişah’a bu dileği anda, Hemdem Paşa o anda boynu vurularak padişah tarafından katledilir”.(1)
Yavuz Sultan Selim’in Alevi düşmanlığı, Alevi katliamı Şah İsmail da tarihte ünlüdür. Şah İsmail’in yenilmesinden sonra, Osmanlı Ordusu Şah İsmail’in yakın akrabası Bağdat Hâkimi Kara Han’la da savaşır. Kara an yenilip başı kesilir. “Müfsitlerin serdarı olan Kara Han, katl olununca askeri hemen firara tebdil eyledi. Yavuz S.Selim’in paşaları cenk meydanında düşen Kızılbaşların burunlarını ve kulaklarını keserek Kara Han’ın başı ile birlikte yüce saltanat dergâhına (İstanbul) a gönderdiler.(2)  
Yavuz Mısır’da:Yavuz Sultan Selim Mısır’ı 1517 de işgal edince asker şehre girer. Öylesine bir katliam olur ki, şehri savunan Arap ve Çerkezlerden binlerce kişi katlediliyor. (40 bin kişinin katledildiğini bazı tarihler yazıyor) Kesilen kellelerden, cesetlerden sokaklardan geçilmez oluyor. Bu arada birçok sokakta pek çok kadın ve çocuk, Osmanlı Ordusuna (gördükleri katliama tepki olarak) askerlere yüksek binalar üzerinden, pencerelerden, bazı evlerden, damlardan taş, toprak ne buldularsa atarlar; Öyle ki sokakta gezen Osmanlı askerlerinin üstüne kaynar suyu kazanlarla yukarıdan aşağıya dökerler. Yavuz’un emri ile evlerin kapıları kırılıp kadınlar saçlarından sürüklenir; hemen evlerinin köşelerinde memelerinden demir mıhlar ile asıldılar. Cesetleri çürüyüp düşünceye kadar, nice gün “bakanlara ibret” ve hazır olanlara nasihat” olsun diye asılıp kaldılar”.
Sokak savaşlarında birçok komutanla Sinan Paşa şehit olunca, Osmanlı askerleri sokakta yakaladıklarının başlarını kesip Nil nehrine attılar. Nice zaman Nil Nehri, kokmuş insan cesetleri ile doldu. Nil Nehrinin suyu kullanılmaz kalınca, Nil Nehri kıyısında konuşlanan Otağ-ı Hümayunu, o mahalden uzak bir yere naklettiler”.

Yavuz Sultan Selim Şah İsmail Savaşı

Yavuz Sultan Selim Mısır’ı aldıktan sonra, bir Çerkez komutanı oraya vali atayıp, geri Şam’a Osmanlı mülküne doğru yönelir. 1517 yılının altı ramazanında, Salihiye adlı bir belde yakınlarında, veziriazam Yunus Paşa, Yavuz Sultan Selim’e hem-inan olmuşlar idi ki, edebe aykırı hareketlerde bulunarak bazı ham sözler söyledi: “Böyle bir güzel iklimi fethedince bu denli âlem halkı payimal ve hâk ü helâk oldu. Nice ümmet-i Muhammed-in kanları döküldü. Nihayet yine hükümetini hain bir Çerkez’e verdiniz. Böyle olacağı bilinse, kulların bir adım bile gitmezlerdi”. Veziriazam Yunus Paşa bunları söyler söylemez, yanlarında ve önlerinde birlikte yürüyen solaklara padişah emrederek başını cesedinden ayırdı. Tenini vahşi hayvan ve kuşlara gıda ettirdi”.
Katledilen Yunus Paşa’nın oğlu, bu dehşet karşısında Mısır tarafına doğru firar etti. Hayri Bey, kendisini tutarak padişaha gönderdi. Geldiğinde o da başının yasını gördü” (katledildi).
Yavuz Sultan Selim, elli bir yıl ömür, sekiz yıl sekiz ay saltanat sürdükten sonra, 1520 de öldü. Halk arasında “yanıkara” diye bilinen bir hastalıktan iki ay çekti. Bütün tabiplerin, özellikle devrin tanınmış tabibi Ahî Çelebi’nin gayretine rağmen kurtulamadı. Yavuz ölüm döşeğinde şu ik mısrayı mırıldandı:
“Bana derman eder sanurdum Ahî
“O gelirse hekim imiş o dahi”.(3)

Yavuz Sultan Selim Şah İsmail Savaşı
Şah İsmail, bir Türk kökenli kişi olarak Ehli Beyte, Aleviliğe iman etmiş kişi olup, Öztürkçe birbirinden güzel şiirler yazmış, yazdığı şiirlerde “Hatayi” mahlasını kullanmıştır. Günümüzde bile radyolarda, müzik dünyasında Alevi meclislerinde onun şiirleri üstüne bestelenmiş duygu yüklü türküler söylenmiştir. Başta Pir Sultan olmak üzere, bütün Alevi ve Abdal ozanları onu saygı ile anarak onu öven şiirler yazar, türküler söylerler. Şah İsmail’in (Hatayi) nin bir şiirin aşağıya alıyoruz. 


İkrâr Verdim Dönmem Elest Bezminden
İkrâr verdim dönmem Elest bezminden
Mürîdim ikrârı îmândan aldım
Başka seyrân gördüm kendi özümden
Bu mahabbeti ben Merdân’dan aldım

Nâr ü bâd ü hâkden halk oldum
Kendi kendim ana rahminde buldum
Müddet tamam oldu dünyaya geldim
Bu ibret nümâyı cihândan aldım

Bildiğim unuttum eylerem feryâd
Derdim budur dil yok isteyem imdâd
Tekrar yine ta’lîm etti üstâd
Dersimi mekteb-i irfândan aldım

Can gözü gafletten açıla düştü
İkilik perdesi seçile düştü
Kudret hazînesi açıla düştü
Cevâhiri kân-ı mercândan aldım

Bu bir gizli sırdır her cân duyamaz
Ehl-i aşkın katârına uyamaz
Değme cevher fürûş bahâ koyamaz
Bu dürr ü yektâdır ummândan aldım

Bu aşk ki görünmez bilmem nedendir
Esrâr-ı mahabbet gizli yerdedir
Gerçeğe ayândır bize perdedir
Hakîkati Şâh-ı Merdân’dan aldım

Gel düşünme akla sığmaz bu ilim
Kudret hazînesi miftâhı dilim
Bir ulu dergâha ulaştı yolum
Bilmeyen sanur ki dükkândan aldım

Âh edüb utandım kendi sözümden
Mest olub türâba düştüm özümden
Kanlı yaş akıttım iki gözümden
Mâcerâyı çeşm-i giryândan aldım

Mûsâ-ya tecellî göründü Tûr’dan
Mest olub aklını şaşırdı sırdan
Enel Hak sırrını aldım Mansûr’dan
Mahabbet kemerin erkândan aldım

Mü’minler bulurlar oddan necâtı
Budur mü’min lerin elde berâtı
Mi’rac dan indirdi savm ü salâtı
Hak bilür Hazret-i Sultân’dan aldım

Şerîat sancağı geldi dikildi
Tarîkat yolunda dürler saçıldı
Ma’rifet deryâsı taştı döküldü
Hakîkati pîr ü pîrândan aldım

Hakîkat yolunda gör savaşımı
Akıttım gözümden kanlı yaşımı
Pîrler eşiğine koydum başımı
İcâzet ol demde meydândan aldım

Hak budur sözüme hile katmazam
Herkese bu sırrı ayân etmezem
Kıymeti bilinmez yerde satmazam
Ben bu nasîhatı bir cândan aldım

Çalış bir girdâbın çık yöresine
Dermân gizlenübdür derd arasına
Merhem sarılır mı aşk yarasına
Bu ilm-i hikmeti Lokman’dan aldım

Âlem baştanbaşa bir seyrangâhtır
Gir gönül şehrine gör ne dergâhtır
Bir gizlice sırdır kudretullâhtır
Yazılmış defter ü dîvandan aldım

Terk ü tecrid oldum döktüm kabâyı
Eğnime giyindim şâl ü abâyı
Bana sorun kimden aldım yasayı
İsmâil’e inen kurbandan aldım

Dünyâdan el çektim erkândır işim
Çeşm ile bürhândır dökülür yaşım
Sizlere hediye eldedir başım
Ol yeşil yaprağı Selmân’dan aldım

Gerçi Hatâyî’yem günâhım çoktur
Kalbimde benlikten bir eser yoktur
İncîl, Tevrât, Zebûr dört kitab haktır
Lezzeti âyât-I Fürkân’dan aldım
Şah İsmail (Şah Hatayi)  17 Temmuz 1487- 23 Mayıs 1524
Cevat Kulaksız kulcevat599@gmail.com

Sonnotlar

(1)Solakzade tarihi Cilt 2 Sf:20

(2) Solakzade Tarihi Cilt:2 Sf:46)

(3) Kaynak: Solakzade Tarihi: Cilt: II Sf:73–74–75- 84- 96

Etiketler:

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget