ERDOĞAN; bu beyanıyla ne demek istediğini açıkça söyleyerek altını doldurmamış, yorumu bilerek ve isteyerek, bu beyanını lehine yorumlayacak olan kendi seçmenlerine bırakmış, bu beyanı bizim gibi muhalif ve ATATÜRK sevdalısı laik ve demokrat seçmen kitlesinin de, bugün memleketin içinde bulunduğu kötü koşullara göre, en doğru bir şekilde yorumlayacağını aklına getirememiş olmalıdır.
ATATÜRK'ü ve onun kurucusu olduğu CHP'yi sevmediğini, laik ve demokratik düzenden hoşlanmadığını bildiğimiz, ülkeyi tek adam olarak kendi iradesiyle yönetmekten hoşlanan otokrat ERDOĞAN'ın bu beyanı, sadece ATATÜRK sonrası İNÖNÜ ve CHP yönetimi dönemini, hatta üstü kapalı olarak, bizzat ATATÜRK dönemini kötülemek amacıyla söylediğini, ülkenin menfaatleri, ülkenin gelişmesi ve çağdaş medeniyet seviyesini yakalamak, cumhuriyetin temel değerlerini yükseltmek, demokratik ve laik cumhuriyeti daha da ileri seviyelere ulaştırmak adına söylediğini, asla düşünmüyoruz ve ERDOĞAN'ın bu beyanını; ülkenin bugün içinde bulunduğu tüm olumsuz koşullara vurgu yaparak, en gerçekçi ve olması gereken şekilde biz yorumlamaya ve değerlendirmeye çalışacağız.
Evet ERDOĞAN'ın neyi kast ettiğine bakmaksızın, Gazi on yıl daha yaşasaydı bambaşka bir Türkiye olurdu sözü, lafzen çok doğrudur.
Gerçekten, ATATÜRK; on yıl daha yaşasaydı ve ülkenin başında Cumhurbaşkanı olarak kalarak ülkeyi yönetseydi, 1950 seçimlerinde ülkenin yönetimi Demokrat Parti'ye ve sonrasında da iş başına gelen din simsarı, laiklik karşıtı sağ partilerin eline geçmezdi.
Bunun sonucu olarak da;
Kapatılan tekke ve zaviyeler, cemaatler yeniden hortlamazdı.
Bir devrim yasası olan ve anayasanın sözde koruması altında bulunan Öğretim Birliği Yasası ve onun getirdiği laik eğitim rafa kaldırılmaz ve aşama aşama bugüne gelen dini eğitim, laik eğitimin önüne geçmez, İmam hatipler meslek okulu olarak kalır, üniversitelere öğrenci yetiştiren liseler konumuna getirilmez ve kız imam hatip liseleri açılmaz, sayıları giderek azalan laik eğitim kurumlarımızda, sarıklı ve cüppeli sözde din adamları cirit atarak çocuklarımızın beynini yıkamaz, ülkemizin çağdaş medeniyeti yakalamamasının olmazsa olmazı olan; akıl, bilim ve laik eğitimden uzaklaşılmazdı.
ATATÜRK devrimleri ve ilkeleri bizzat ATATÜRK'ün iş başında bulunacağı artı on yıllık dönemde daha kökleşir, yerleşir ve boy atardı ve sonrasında, kökleşen ve iyice yerleşen devrim ve ilkelerin yozlaşması, sağ iktidarlara rağmen daha bir zorlaşırdı.
Bilim ve aklın, laik eğitimin öncülüğünde ve eşliğinde, ülke kısa zamanda kalkınırdı.
Ülke; iş başına gelen sağ ve din tabanlı iktidarlara mahkum olmayacaktı.
Darbelere zemin oluşturan anti laik ve anti demokrat kötü siyasetten uzak olacak ülkemizde, halkın da yeşil ışık yakması sonunda, on yılda bir gelen askeri darbeler de yaşanmayacaktı.
En önemlisi de ERDOĞAN'ın başında bulunduğu AKP; iş başına gelmeyecek ve bunun sonucu olarak;
Siyaset tamamen dinselleşmeyecek, siyasal dinci bir iktidar, 22 yıl boyunca kesintisiz olarak ülkeyi yönetmeyecekti,
Parlamenter sistem değiştirilmeyecek ve yerine tek kişinin dudağından çıkanların yasa haline geldiği Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi kurulmayacaktı,
Hakimiyetin kayıtsız ve şartsız millete ait olduğu ilkesi geçerliliğini korumaya devam edecek, Türkiye Büyük Millet Meclisi işlevsiz ve etkisiz bırakılamayacak, saraydan gelen kanun teklifleri, meclis çoğunluğu tarafından aynen onaylanarak yasa haline gelmeyecekti,
Masumluk karinesine rağmen, hakkında kesinleşmiş bir yargı kararı olmayan seçilmiş belediye başkanları, uyduruk suçlamalarla görevlerinden alınarak hapse atılmayacak ve yerlerine kayyum adı altında atanmış belediye başkanları getirilmeyecekti,
Devletin temeli olan Yargı ve adalet esir alınamayacak ve devletin temeline dinamit konulamayacaktı,
Devleti yöneten ve halktan vergi olarak toplanan devlet gelirlerini istediği gibi harcayan, tek adam; icraatları ve harcamaları nedeniyle denetimsiz kalmayacak ve ülkeyi keyfine göre, kendi koltuğunu koruma ve yandaşlarını zengin etme amacıyla yönetemeyecek ve halka hesap verecekti.
Devlet Planlama Teşkilatı kaldırılmayacak ve planlı kalkınma sürdürülecekti,
ATATÜRK ve İNÖNÜ dönemiminde CHP iktidarı tarafından yapılan üretime dönük tüm iktisadi ve sanayi tesisleri yok değerine özelleştirilerek yandaşa peşkeş çekilemeyecek ve kapılarına kilit vurulmayacaktı,
Tarikat ve cemaatler mantar gibi çoğalmayacak ve devletin kaynakları bunlara peşkeş çekilmeyecekti,
FETÖ Silahlı Terör Örgütü yetiştirilmeyecek ve 15 Temmuz darbe girişimi yaşanmayacak, onun sonucunda ilan edilen olağanüstü Hal’den yararlanarak, çıkarılan KHK'larla ülkenin en önemli kurumlarının kapılarına kilit vurulmayacak, demokrasi, insan hak ve özgürlükleri budanmayacaktı,
Cari açık, iç ve dış borçlar tavan yapamayacak, ülkemizin çalışan emekçi ve emeklilerimiz yoksullaşmayacak, gelir dağılımında yandaş sermayenin lehine bir eşitsizlik yaşanmayacaktı,
Devlet yönetiminde israf tavan yapmayacak, devletin kaynakları halkın yararına kullanılacaktı,
Yap işlet devret yöntemiyle yapılan yatırımlar vasıta kılınarak, bir avuç yandaş iş adamları ve müteahhitlere, kar garantili para transferleri yapılamayacaktı,
Yeşil korunacak ve maden arama bahanesiyle ormanlarımız kesilerek yok edilemeyecekti, ATATÜRK'ün Yalova Termal Tesislerinde bulunan köşkü için ağaç kesilmeyerek binanın kaydırılarak ağacın yaşatılması, bir mucize gibi abartılmayacak ve hala günümüzde dahi tüm canlılığıyla gündemde kalmayacaktı,
Aklımıza gelenleri yerimizin elverdiğince yazdığımız ve daha nice tüm bu olumsuzluklar yaşanmayacaktı.
ERDOĞAN'ı iyi tanıyorsak, hiç ihtimal vermiyoruz ama; şayet, ERDOĞAN da “Gazi on yıl daha yaşasaydı bambaşka bir Türkiye olurdu” derken, ülke olarak, bizim sıraladığımız ve daha nice olumsuzlukları yaşamazdık demek istemişse, kendisini tebrik ediyoruz, bu çok haklı çıkışı ve beyanı için.
12/11/2024
Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu
Yorum Gönder