Amacına ulaşmak için terörü ve cinayet, yaralama, gasp, adam kaçırma, devletin sivil ve asker silahlı kuvvetlerine ve kurumlarına yönelik her türlü bombalı ve silahlı şiddet eylemlerini yöntem olarak kullanan PKK ve benzeri örgütlerin, illegal silahlı terör örgütü olduklarında hiçbir şüphe yoktur.
Uygulamada bu konuda bir tereddüt ve anlaşmazlık yoktur. PKK ve benzeri illegal kuruluşların silahlı çete ve silahlı terör örgütü olduklarında herkes hemfikirdir.
Uygulamada tereddüt, zorluk ve ihtilaf yaratan husus; kimlerin ve neye göre silahlı terör örgütü üyesi sayılacağıdır.
Bu zorluk da; terör örgütlerinin, illegal örgütler olmalarından, yasa dışı olmaları nedeniyle, örgüt üyelerini kayıt altına alacakları bir üye kayırt defteri ve beşge tutma mecburiyetinde olmamalarından kaynaklıdır.
Yasal; dernek, siyasi parti, sendika gibi örgütlerde; bu kuruluşların üyelerinin kayıtlı olduğu belge ve defterler olduğu için, yasal örgütlerde üyelerin belirlenmesi adına bir zorluk yaşanmaz.
Yasaya bağlı olmadıkları, yasa dışı oldukları için, üyelerini kaydedecek bir belge ve defter düzenleme yükümlülükleri olmamasına rağmen; bazı silahlı terör örgütlerinin, bir zorunlulukları olmadığı halde, arşiv niteliğinde üye ve mensuplarını, bunlarla ilgili bilgileri kaydettikleri yazılı veya dijital materyaller olabiliyor. Güvenlik güçleri yaptıkları operasyonlar sonucunda bu tür materyallere ulaştıklarında, bazen bunların içeriklerinden de örgütün bazı mensuplarını ortaya çıkarmak mümkündür, ancak bu durum çok istisnai bir durumdur.
Peki öyleyse bir kişinin illegal silahlı bir teröre örgütüne mensup üyesi olup olmadığını, nasıl anlayacağız?
Her ne kadar örgüt üyesi olmak için örgü adına bir eylem yapmak mecburiyeti olmasa da, yani örgüt üyeliğinin statik bir statü ile de kazanılabilecek olmasına rağmen, bir kişinin örgüt üyesi olduğunun en önemli ve kesin kanıtı, o kişinin örgütün amacına yönelik olarak örgüt adına işlediği, gün yüzüne çıkan, silahlı veya silahsız her türden somut eylem ve söylemleridir.
Özellikle silahlı terör örgütü PKK açısından dikkate alınması zorunlu hassas bir konu vardır ki; bu asla gözden kaçırılmamalı ve de unutulmamalıdır.
Şöyle ki;
PKK terör örgütünün üyelik ve militanlıklarına büyük oranda kaynaklık yapan ülkemizin Doğu ve Güneydoğu Bölgelerinde yaşayan Kürt kökenli vatandaşlarımızdan oluşan ailelerin içinden; dağa, PKK üyesi ve militanı olarak çıkan bir aile ferdi olabildiği gibi, aynı aileden, aynı ana ve babadan doğan diğer aile fertleri, yaşadıkları T. C. Devletinin yasalarına bağlı ve saygılı kalabiliyorlar. Hatta dağa çıkan ve PKK terör örgütünün üyesi ve militanı olan bazı teröristlerin; örgütün zoruyla dağa kaçırıldıklarını ve iradeleri dışında PKK mensubu yapıldıklarını da biliyoruz.
Yine yöredeki bazı annelerin; PKK tarafından kaçırılarak zorla militan yapılan çocuklarının, dağdan indirilmesi için devletimize sığınarak yardım talep ettiklerini de biliyoruz.
Şöyle veya böyle, isteyerek dağa çıkan veya zorla dağa çıkarılarak PKK üyesi ve militanı olan veya yapılan bu insanlarımız da; o yaşa gelene ve dağa çıkana kadar, yöresinde okula gitmiş, mahallesinde arkadaşlarıyla oynamış ve top koşturmuş iyi veya kötü bir arkadaş çevresi oluşturmuş, o yörenin sosyal yapısı içinde yer almış kişilerdir. Bu kişiler, sonradan PKK örgütüne katılmış olsa da, PKK üyesi ve militanı olmayarak temiz kalmış arkadaşlarıyla beşeri ve insani bağlarını tamamen koparmamış olabilir, eski hukuklarına, arkadaşlıklarına ve gönül bağlarına dayanarak karşılıklı olarak isimleri, telefon numaraları üzerlerindeki bir kayıtta kalmış alabilir, örgütsel amaç dışında beşeri ve insani bir nedenle, aralarında kısa bir telefon konuşması da olabilir. Örneğin bir ölüm sebebiyle, bir telefon taziye araması da yapılabilir, teröristin örneğin ölen annesinin veya babasının iyi bir insan olduğu da dile getirilebilir.
Diyelim ki; birisi dağa çıkarak terörist olmuş, diğeri ise, ülkesinin yasalarına saygılı ve bağlı kalmış PKK örgütü üyesi olmayan iki eski arkadaş arasındaki, bu beşeri ve insani, eski hukuklarına dayalı gelip geçici, örgütsel olmayan ilişki, bir vesileyle seneler sonra ortaya çıktı, şimdi siz, bu dağa çıkan ve PKK militanı olan kişinin arkadaşına nasıl PKK üyesi diyebilirsiniz? Bu kişi, PKK'nın amacını, stratejisini ve yöntemini benimsememiş, devletine ve onun yasalarına saygılı kalmış, eline silah almamış, PKK adına hiçbir eyleme katılmamış ve katılmayı da düşünmemiş, PKK örgütünün suç teşkil eden eylemlerini övmemiş, örgüte yardım ve yataklık yapmamış, bu kişiyi nasıl PKK örgütünün üyesi olmakla suçlayacaksınız? Suçlayamazsınız kardeşim. Örgüt üyesi olmak o kadar basit, kolay ve ucuz değil.
Bu nedenle, ülkenin bu acı sosyolojik gerçeğini göz ardı eden bir ceza hukukçusu, savcısı ve yargıcı, büyük bir yanılgı içine girer. Bugün, ülkemizde, savcılarımızın; örgüt üyeliğinin koşullarını, yasaya aykırı olarak, sulandıran mantığından hareket edecek olursak, dağa çıkarak PKK militanı olan bir kişinin annesini de, sen bu çocuğu niçin doğurdun? bu çocuğu doğurduğun için seni PKK üyeliğinden tutukluyorum demek gerekecek ve trajikomik bir durum ortaya çıkacaktır.
Sonuç olarak belirtmek gerekirse; Türk Ceza Yasasına göre, silahlı terör örgütüne üye olmak, bu örgüte doğrudan yardım ve yataklık etmek, örgütün propagandasını yapmak, örgütün eylemlerini övmek suç olup, Örgüt üyesi olmak ve örgüt üyeliğinden ceza almak için de; örgüt adına ve onun amacı doğrultusunda bir eylem gerçekleştirmiş olmak yasal bir zorunluluk olmasa da, bir kişinin örgüt üyesi olmakla suçlanabilmesinin yasal koşulu; örgüt üyeliğinin ispat koşulu ve kanıtı; kural olarak, gün yüzüne çıkan ve kanıtlanan, örgüt adına ve onun amacı doğrultusunda işlenmiş somut eylemleridir. Bu eylemler kanıtlanamadan kimseyi örgüt üyesi olarak yaftalayamazsınız, tutuklayamazsınız ve belediye başkanlığını sonlandıramazsınız.
02/11/2024
Güner YİĞİTBAŞI
Yorum Gönder