Bu sene de, en büyük bayramımız olan Cumhuriyet Bayramını ve Cumhuriyetimizin 101. yıldönümünü, geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi, yine buruk kutlayacağız.
Cumhuriyet ve onun temel kurucu ilkeleri ve Cumhuriyetin kurucusu ATATÜRK ile sorunları olan AKP iktidarı döneminde, tüm milli bayramlarımızı, özellikle de Cumhuriyet Bayramımızı, kısıtlı ve buruk kutlamaya alıştık artık.
Daha doğrusu, bizler alışmadık ama, Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılının başlangıcında kurtulmayı çok arzu etmemize rağmen kurtulamadığımız AKP iktidarı; bizi bu duruma alıştırmakta kararlı gözüküyor.
Mutlaka bir bahane bularak, Cumhuriyet Bayramı Kutlamalarına sınırlandırma getirmeyi, kutlamaların yoğunluğunu ve coşkusunu asgari düzeye indirmeyi alışkanlık haline getirdi.
Bu sene, 29 Ekim 2024 de Cumhuriyetin 101. yaşını, millet olarak, ikinci yüz yıla yakışan görkemli bir şekilde kutlayacağız ama, saray iktidarında bu konuda yine hiçbir kıpırdanma ve hareketlilik yok, muhalefet cephesi de aynı suskunluk içinde maalesef, kendi dertlerine düşmüş durumdalar.
İktidar, FETÖ ile kol kola iken, aynı hedefe birlikte yürürlerken icat ettikleri kutlu doğum haftasını, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramına alternatif bir kutlama haline getirerek, 23 Nisan Bayramını gölgelemeye çalıştıkları gibi, Cumhuriyetin 101. yılını kutlayacağımız bu sene de, kutlamaları etkisizleştirmek için TUSAŞ'a yapılan silahlı saldırıyı bahane edecekler sanırım.
İktidar; bu davranışıyla, Cumhuriyeti ve Cumhuriyetimizin 101. yılının önemini ve görkemini, asla gölgeleyemeyecek, 101. yaşına basan Cumhuriyetimizi itibarsızlaştıramayacaktır, itibarsızlaşacak birileri varsa, bunlar da, iş başındaki siyasal iktidardır.
Cumhuriyetin; en başta laiklik olmak üzere, tüm değerlerine sadık olan biz Cumhuriyet ve ATATÜRK sevdalıları, Cumhuriyet Bayramını, Cumhuriyetin 101. yılını, iktidarın tüm engellemelerine rağmen, hak ettiği değerde ve coşkuda kutlamakta kararlıyız.
Saray yönetiminin arka baçesi olarak faaliyet gösteren Diyanet İşlerinin başındaki malum şahıs da, eski tutumunu bozmayarak Cuma hutbesinde yine Cumhuriyeti ve kurucusu ATATÜRK'ü yok sayma cüretini göstererek, adeta laik Cumhuriyete ve ATATÜRK'e meydan okumuş olup, laiklik ve Cumhuriyet karşıtı bu eyleminin hesabını iktidar değişiminde yargı önünde mutlaka verecektir.
Yenilenecek iktidar döneminde, senelik bütçesi birçok önemli bakanlığın bütçesinden de fazla olan Diyanet İşleri Başkanlığının lağvedilerek, İslam dini dışında çeşitli dinlerden vatandaşlara sahip olan laik bir Cumhuriyet Devletine yakışacak şekilde, yürütme organına bağlı, “Müftülük İşleri Genel Müdürlüğü” adıyla, çok dar bir kadro, teşkilat ve bütçeyle yeniden yapılandırılmasını ve sürekli açık veren genel bütçemizin büyük bir yükten kurtarılmasını umut ediyor ve bekliyoruz.
Hepinizin, Cumhuriyet sevdalısı Milletimizin Cumhuriyet Bayramını, yürekten kutluyor, bu vatanı ve Cumhuriyeti bize kazandıran ve emanet eden ATATÜRK ve tüm silah arkadaşlarını, rahmetle, minnetle ve şükranla anıyorum. Mekanları cennet olsun.
29. Ekim. 2011 yılında, Cumhuriyetin 88. yıldönümünde, yine çok kısıtlı ve buruk olarak kutladığımız Cumhuriyet Bayramı nedeniyle, bundan on üç sene önce yazdığımız ve güncelliğini hiç kaybetmeyen, “ŞİMDİ GERÇEKTEN ÖLDÜM İŞTE!” başlıklı yazımızı, aşağıda sizlerle yeniden ve aynen paylaşıyorum.
28/10/2024
Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu
ŞİMDİ GERÇEKTEN ÖLDÜM İŞTE!
Ben, Van ve Erciş de yüzlerce kişinin enkaz altında kalarak öldükleri depreme Erciş de yakalanarak enkaz altında yaşamını yitiren onlarca öğretmenden biriyim.
Ben, Cumhuriyet çocuğuyum, bu nedenle, Cumhuriyetin kazanımlarından yararlanarak ve Cumhuriyetin ilkelerini benimseyerek okudum ve öğretmen oldum.
Cumhuriyetin kazanımlarını ve ilkelerini benimseyerek, bunların savunuculuğunu yapacak ve Türkiye Cumhuriyetini daha da ileriye götürecek olan genç nesiller yetiştirmek üzere, tüm sıkıntılarına, yokluklarına ve zorluklarına katlanarak, Erciş ilçesinde severek ve isteyerek öğretmenlik yapmaya başladım.
Hayatın cilvesi işte, her şey iyi ve yolunda giderken, tabii bir afet olan depremin, Van ve Erciş'i vurması üzerine, yıkılan bir binanın enkazı altında kalarak, hayata veda ettim.
Beni bu fani dünyadan uzaklaştıran depremden üç beş gün sonra, 29. Ekim. 2011 de, Cumhuriyetimizin 88. kuruluş yıl dönümü kutlanacaktı. Tek arzum; öğrencilerimle birlikte 29. Ekim Cumhuriyet Bayramını kutlamak ve bu vesileyle, ülkemizde Cumhuriyeti kuran Atamızı ve diğer büyüklerimizi anıp, onlara şükranlarımızı sunmak ve öğrencilerime, Cumhuriyetin ilkelerini ve pozitif kazanımlarını anlatarak; onların, Cumhuriyetin ilkelerine ve Türkiye Cumhuriyeti Devletimize dört elle sarılmalarına katkı sağlayabilmekti.
İnanın, depremde enkaz altında kalarak bedenen sizlerden ve aile yakınlarımdan ayrılmış olmam, beni hiç üzmedi, tek üzüntüm, 29. Ekim. 2011 tarihinde Cumhuriyetimizin 88. kuruluş yıl dönümünü kutlama imkanından mahrum kalmış olmamdı.
Aslında daha yolun başındaydım ve bu vatana ve bölge halkına yapacağım ve yapmak istediğim daha çok güzel şeyler vardı. Ancak, benim için kısmet bu kadarmış.
Ülkemizde, Cumhuriyetin ilkeleri doğrultusunda yetişmiş, insan hak ve özgürlüklerini ve demokrasiyi benimsemiş ve özümsemiş çok sayıda insan ve öğretmenin var olduğunu bildiğim için, deprem yüzünden hayatımı kaybederek, Cumhuriyetimizin 88. kuruluş yıl dönümünü kutlayamamaktan kaynaklanan üzüntüme rağmen, teselli buluyor ve gözüm arkada kalmıyordu.
Canlı bedenim sizlerden ve ülkemden kopmuş olsa da, ruhum sizlerle ve ülkemle birlikte, tüm canlılığı ile yaşamaya devam edecek, Mustafa Kemal ATATÜRK ve arkadaşlarının yadigarı olan, insan hak ve özgürlüklerine dayalı demokratik ve laik sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyetinin yaşatılması ve daha da ileriye götürülmesi için yapılacak olan icraatları uzaktan izleyerek, teselli bulacaktım.
Biliyordum ki; benim yapamadıklarımı, arkamda bıraktığım arkadaşlarım yapacaklar, Cumhuriyetimizin kuruluşunun 88. yıl dönümü, tüm ülkede coşkuyla kutlanacak, Cumhuriyetimizi kurarak bize emanet eden Mustafa Kemal ATATÜRK ve arkadaşları, minnetle anılacak, bu coşkulu kutlamalarla, demokratik ve laik Türkiye Cumhuriyetinin her kesimden tüm iç ve dış düşmanlarına korku salınacak ve hak ettikleri cevap verilecekti.
Heyhat!
Bir de ne duyayım; her fırsatta insan hak ve özgürlüklerinden, demokrasiden, Cumhuriyetten dem vuran ve daha özgür bir yeni Anayasa yapma hazırlığında olan Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanı Recep Tayyip ERDOĞAN, bir genelge yayınlamış ve tüm yurtta, çelenk sunumu ve tebriklerin kabulü dışında, Cumhuriyetimizin 88. kuruluş yıl dönümü olan bu seneki Cumhuriyet Bayramı kutlamaları ve resmi geçit törenlerini iptal etmiş.
Gerekçe olarak da, benim de enkazı altında kalarak hayata veda ettiğim Van depremini göstermiş. Asıl beni üzen husus da, Cumhuriyet Bayramı kutlamalarının iptaline, benim de enkazı altında kalarak bu hayattan göçmeme neden olan Van depreminin gerekçe yapılarak, benim cansız bedenimin, bu gereksiz iptal kararına alet edilmiş olmasıdır.
Oysa ki, benim tek arzum ve vasiyetim, geride bıraktığım arkadaşlarım tarafından, Cumhuriyetin 88. kuruluş yıl dönümü olan 29. Ekim. 2011 bugün, Cumhuriyet Bayramının coşkuyla kutlanmasıydı. Şunu da ilave edeyim; Cumhuriyet Bayramı kutlamalarını iptal ettiniz ama, görüyorum ki, ölenle ölünmüyor ve herkes, olduğu gibi günlük yaşantısına aynen devam ediyor.
Kaldı ki, ülkemiz, tabii afet olsun, PKK terörü olsun, çok sık aralıklarla onlarca toplu ölümlere maruz kalıyor, bu koşullarda, Milli Bayramlarımızı iptal etmeye kalktığımızda, hiçbir bayramı kutlama imkanı bulamayacağımız çok açık. Önümüzde, bir de dini Kurban Bayramı var. Kurban Bayramı için Sayın ERDOĞAN ne düşünüyor bilemiyorum.
İşte, en önemli Milli Bayramız olan 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamalarının, hem de, benim de içlerinde bulunduğum Van depreminde ölenler gerekçe gösterilerek iptal edilmesiyle, şimdi ben gerçekten öldüm.
Sizlerin, kutlanması yasaklanan, ancak hepinizin gönüllerinizde yürekten kutladığınızdan emin bulunduğum 29 Ekim Cumhuriyet Bayramınızı kutluyorum.
Hoşça kalın.
29. Ekim. 2011
Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu
Yorum Gönder