Mustafa Kemal kalpağı mı, Rus kalpağı mı?

Gazetedeki Rus kalpağını Mustafa Kemal’in kalpağına benzetmişler İşkal yıllarında tüm gazeteler sansür heyetinin kontrolünden geçiyordu. Adı geçen

Mustafa Kemal kalpağı mı, Rus kalpağı mı?
İstanbul’un işgal yıllarıdır. Türk gazeteleri ve halk Padişah Mehmed Vahdeddin Sadrazam Damat Ferit hükümetinin ve işkâl kuvvetlerinin müthiş bir baskısı ve sansürü altında. Çıkacak olan gazeteler önceden sansür heyetinin kontrolü-sansüründen sonra yayınlanabiliyordu. 

Damat Ferit Babıali’sinin Kuva-yi Milliyeci Gazetesi İleri yayınlanmakta gazetede masum bir tefrika yayınlanıyor. İşte bu gazetede yayınlanan tefrika yüzünden gazetenin çalışanları Damat Ferit’in meşhur Nemrud Mustafa Paşa’sı Divan’ı Harbine nasıl boyladığını bir kaynaktan aktarmaya çalışacağım.

Mustafa Kemal Anadolu’da Milli Hükümeti kurmuş, İstanbul’la ilgisini kesmiş, Padişah Vahdeddin’in Sadrazamı Damat Ferit Gazi Mustafa Kemal’le arkadaşlarını idama mahkûm eden o aşağılık fetvaları yayınlanmış, ulusal ordu kurulmuş, hatta şurada burada düşmana karşı bölgesel başarı elde etmeye başlanmıştı.

İşte işgal altında İstanbul’da yayınlanan Türk gazetesi İleri’in İstihbarat Şefi Cevat Gültekin, Anadolu’dan Kuvay-i Milliyecilerde gelen başarı haberlerini, Yunan işkâl kuvvetlerinin bildirileri arasında yayınlamaya çalışıyordu. Anadolu’da Kuvayi Milliyecilerin haberlerini, İstanbul’a İzmit, Karamürsel, Adapazarı ve ötelerden gelen sebze zerzevat meyve sepetlerinin kasalarının altına saklanmış mili ordu Kuvaay-i Milliyeci kabzımallardan birinden resmi tebliğlerini İleri gazetesi için haber alabiliyorlardı. Böylece Mustafa Kemal’in iç açıcı başarılarını bu gizli belgelerden gelen bilgileri İleri gazetesi İstanbul halkına yayınlamağa çalışıyordu.

İşgal altındaki İstanbul’da İleri gazetesi sansürler baskılar altına yayını sürdürürken bir gün gazeteye bir paşa bir tefrika teklif eder. Birinci Dünya Savaşı’nda Kafkas cephesinde o zamanın başkumandanı Enver Paşa merhumun yaptırdığı yersiz bir taarruz hücumunda birçok askerimiz şehit olmuş, bir kısmı esir düşmüş, daha çoğu da düşman kurşunlarından ziyade azgın bir tabiatın ayazında Sarıkamış Allahuekber Dağlarında donarak ölmüşlerdi. 

İşte gelen paşa İhsan Latif Paşa’dır; Enver Paşa’nın bu çılgın taarruz hücumunda Ruslara esir düşmüş fakat sonraları Rusya’da Bolşevik 1917 Devrimi isyanı çıkınca sürgün bulunduğu Sibirya’dan kaçmaya teşebbüs etmiş, kıyafet değiştirip yaya olarak kaçmaya teşebbüs etmiş, sonunda vatana dönmeye muvaffak olmuş. Daha sonra İstanbul milletvekili de olan ve İzmir Valiliğinde de bulunan İhsan Latif Paşa, esirlikte geçen yılları için gazetede tefrika edilmesini istiyordu. İleri Gazetesi, bu paşanın parlak ve biraz sıkıntılı esir yaşamının, o kapkara mütareke günlerinde Türk okuyucusunun manevi kuvvetini yükseltir düşüncesi ile parlak ilanlarla yayınlanmasını istiyordu. Ancak Paşa işgal İstanbul’unda olduğu için, her ihtimale karşı kimliğinin gizli tutulmasını şart koşmuştu. Bu nedenle Paşa’nın kendi fotoğrafını gazeteye koymak koymadılar. Paşa’nın kimliğinin fotoğraftan belli olmaması için İleri gazetesinin Ressamı Namık İsmail’e başı kalpaklı, sırtı asker kaputlu temsili bir resim yaptırıldı, bunu hem ilanda hem de gazetede çıkan tefrika yazısının yanına koydular. 

İlanlar ve yazı tefrikası İleri gazetesinde yayınlanmaya başlayınca gerçekten kamuoyunda ilgi uyandırmaya başladı. Gazetede yayınlanan yazıda günün politikasına temas eden bir durum yoktu. Savaşta esir düşen ve Sibirya’ya sürgün edilen İhsan Latif Paşa, Sibirya’dan sürgün edildiği yerden kaçarken kılık değiştirdiğini, filan kasabadan nasıl kimlik değiştirdiğini gizleyerek gizlice geçmeye nasıl başarılı olduğunu, o zamanki Bolşevikler arasından nasıl süzüldüğünü, o devirde Rusya’da cereyan eden kardeş boğuşmalarının kanlı safhalarını Paşa ballandıra ballandıra gazetede yazıyor, tatlı tatlı zevkle okunacak meraklı bir seyahatname kaleme alıyormuş gibi şehirlerden, kasabalardan bahsediyordu. Ama zülfüyâra katiyen dokunmuyor, fincanlı katırlarını ürkütmekten çekinir bir kalem kullanıyordu. 

Gazetedeki Rus kalpağını Mustafa Kemal’in kalpağına benzetmişler

Paşa’nın Rusya’da esir yaşantısı ile ilgili serüveni gazetede yayınlanırken, günlerden bir gün matbaada gazete çalışanları çalıştığı sırada padişahın ve işgalci İngiliz polisinden gizli elemanları içeri doluşuyorlar. Kapıları tuttuktan sonra çalışanlara:

“Buyurun, polis müdürlüğüne kadar gideceğiz” derler. Çalışanların hepsi dona kalırlar. Sivil polisler hiçbir bilgi vermek istemiyorlar, sadece doğruca müdüriyete götürülmeleri gerektiğini söylüyorlardı. Gazetede çalışanları palas pandıras polis müdürlüğüne götürdüler. Polis müdürlüğünde kimlikleri tespit edildi, suçlarının ne olduğunu bilmiyorlardı, belki polis müdürlüğünde suçlarını öğreniriz diye ümit ediyorlardı, ama orada da suçlarını söylemediler. Orada yarım saat bekledikten sonra tekrar yola çıkarıldılar ve sanki bir vatan haini gibi Harbiye Nezaretindeki Nemrud Mustafa Paşa Divan-ı Harbine götürdüler. Çok şaşkındılar hala suçlarını bilmiyorlardı. 

Gazete çalışanları götüren polisler Divan-ı Harpteki görevli subaylara teslim ettikten sonra gittiler, ama suçlarını hala öğrenememişlerdi. O sıralarda ise İttihatçı diye, Kuva-yı Milliyeciden bir sürü insan tevkif edilmiş, Bekirağa bölüğünde birleşip duruyordu. Fazla olarak İngilizler de tevkifler yapıyor, onlar da bir oteldeki tevkifhaneleri ile Galata yangın kulesindeki tutuklulara akla gelmedik eziyetler, işkenceler reva görüyorlardı. 

Hala suçlarını bilmeyen gazete çalışanları, Divan-ı Harb heyetinin kapısında saatlerce bekledikten sonra nihayet içeri alındılar. Aksi, kara suratlı, parlak paşa üniformalı, ters görünüşlü bir adam gazetecileri baştan aşağı süzdükten sonra birdenbire şöyle gürledi:

“- Sizi melunlar sizi! Padişah haini Mustafa Kemal’in resmini basarsınız ha? Diye çıkışmaya başladı. Gazeteciler hayretler içinde dona kaldılar. Evvela o zamana kadar Mustafa Kemal’in bir fotoğrafını dahi görmemişlerdi. Gazete çalışanları şöyle yakınıyorlardı: “Biz Mustafa Kemal’in resmini görmüş olsak bile basamazdık, halbuki herif verip veriştirip duruyor. Ne nankörlüğümüz ne padişah hainliğimiz ne Halife düşmanlığımızı bırakmıyorlardı. Meğer gazete ressamının İhsan Latif Paşa’nın tefrika yazısında çizilen başı kalpaklı temsili resim Mustafa Keml Paşa’yı andırıyormuş. O sıralarda Kuvay-i Maliyeciler kalpak giyiyorlardı, onun için Mustafa Kemal’e benzetilen kapaklı resimlerle Mustafa Kemal propagandası yapıyorlar iddiası ile padişah düşmanı, idam mahkûmu diye suçlanıyormuş. Mustafa Kemal’in fotoğrafını dahi görmediğimiz gibi çizilen o kalpak Kuvayi Milliyecilerin kalpağı değil, Rus kalpağı idi”. 

 İşkal yıllarında tüm gazeteler sansür heyetinin kontrolünden geçiyordu. Adı geçen kalpakla ilgili tefrika yazıları sansür heyetinin kontrolünden geçtiği ve her nüsha kontrolünde sansür heyetinin imza ve kaşesi olduğu için gazeteciler paçayı kurtarıyorlar. 

Cevat Kulaksız kulcevat599@gmail.com

Kaynak: Mütareke yıllarında İstanbul Ahmed Cemaleddin Saraçoğlu İstanbul 2009 sf. 104-106

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget