Laik Cumhuriyetimiz İçin 3 Mart Gününün Önemi

T.C.Devletinin laiklik adına attığı adımın temel taşlarını oluşturan çok önemli devrimlerin gerçekleştirildiği bir gün olması nedeniyle;3 Mart gününün

Laik Cumhuriyetimiz İçin 3 Mart Gününün Önemi
T.C.Devletinin laiklik adına attığı adımın temel taşlarını oluşturan çok önemli devrimlerin gerçekleştirildiği bir gün olması nedeniyle;3 Mart gününün önemi çok büyüktür.


Bugün (3.Mart. 2024) 100.yıldönümünü yaşamakta olduğumuz 3 Mart 1924 tarihinde kabul edilen ve her biri devrim niteliğindeki;


429 Sayılı Yasayla, Şeri'yye Ve Evkaf Vekaleti(Osmanlı döneminde din hizmetleri ile beraber Vakıf hizmetleri için kullanılırdı. Aynı anlama gelen Şeriye ve Evkaf kelimelerinin bir araya gelmesi ile kurulmuş bir bakanlık olarak ifade edilebilir.) kaldırılmıştır.


430 Sayıl Tevhid-i Tedrisat(Öğretim Birliği) yasasıyla, öğretimin birleştirilmesi sağlanmış, medreseler kaldırılmış ve Türkiye Cumhuriyeti sınırlan içindeki bütün okullar, Millî Eğitim Bakanlığı'na bağlanmıştır.


431 Sayılı Yasayla halifelik kaldırılmış ve Osmanlı Hanedanının Türkiye Cumhuriyeti topaklarının dışına çıkarılması sağlanmıştır.


Bu yazımızda herbiri birbirinden değerli olan bu üç devrim yasamızdan, bugün uygulanmayan ve her yeri delik deşik edilen 430 Sayılı Tevhid-i Tedrisat (Öğretim Birliği) Yasasını, büyük bir üzüntü içinde gündeme getireceğim.


Öğretim Birliği Yasasının;

Diğer devrim yasalarımız gibi, Türk toplumunu, çağdaş uygarlık seviyesinin üstüne çıkarma ve Türkiye Cumhuriyetinin laik niteliğini koruma amacını güden bir devrim yasası olduğu, Anayasanın 174.maddesinde açıkça belirtilmiştir.


Anayasamızın, devrim yasalarını koruma altına aldığı 174.maddesi;

Anayasanın hiçbir hükmünün; Öğretim Birliği Yasasının yürürlükte bulunan hükümlerinin, Anayasaya aykırı olduğu şeklinde anlaşılıp yorumlanamayacağını açıkça hüküm altına almıştır.


Başka bir anlatımla, Öğretim Birliği Yasası hükümlerinin; Anayasanın herhangi bir hükmüne aykırı olduğu şeklinde  anlaşılması ve yorumlanması, açıkça yasaklanmıştır. Tabir yerinde ise, Öğretim Birliği Yasasının hükümleri; kurallar hiyerarşisinde, Anayasa hükümlerinden de üstün tutulmuştur.


Bir devrim yasası olan 3.3.1924 tarih ve 430 sayılı Öğretim Birliği Yasasının; 


1.maddesi ile Türkiye dahilindeki bütün ilim ve öğrenim müesseseleri Milli Eğitim Bakanlığına bağlanmış,


2.maddesi ile Şer’ iye ve Evkaf Vekaleti veyahut hususi vakıflar tarafından idare olunan bilcümle medrese ve mektepler, Milli Eğitim Bakanlığına devir ve bağlanmış olup,


4.maddesi ile de, Milli Eğitim Bakanlığının, yüksek din uzmanları yetiştirmek üzere, üniversitede bir ilahiyat fakültesi kurması, imamlık ve hatiplik gibi din hizmetlerinin ifasıyla görevli memurların yetiştirilmesi için ayrı mektepler açılması öngörülerek,

Dini eğitim ve öğretim; yüksek din uzmanları ile imamlık ve hatiplik gibi din hizmetlerinin ifasıyla görevli memurların yetiştirilmesi amacıyla ve bu amaç ve ihtiyaçla sınırlı sayıda açılacak olan, ilahiyat fakültesi ve bir meslek okulu olan imam hatip okullarıyla sınırlı tutulmuş, öğretim laikleştirilmiş ve bu suretle, Türk toplumunun, çağdaş uygarlık seviyesinin üstüne çıkması ve laik devlet düzenine kavuşmasının önündeki engellerin kaldırılması amaçlanmıştır.


Anayasamızın 42.maddesi uyarınca da; eğitim ve öğretim, Atatürk ilkeleri ve inkılapları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre yapılır ve bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz,


Üzülerek söylemek gerekirse; dini eğitim ve öğretimi kaldırarak, eğitim ve öğretimi laik hale getiren ve Türkiye Cumhuriyetinin laik niteliğini korumak amacı taşıyan Öğretim Birliği Yasası, bugüne kadar, amacı doğrultusunda tam olarak uygulanamamıştır. Hatta, fiilen yürürlükten kaldırılmıştır. 


Dini siyasete alet ederek, oy toplayıp, siyaset’ en kolayca bir yerlere gelmek isteyen din simsarı politikacılarımız ve siyasal iktidarlar;


Öğretim Birliği Yasasının 4.maddesini açıkça ihlal ederek, 4.maddenin amacına aykırı şekilde, sayıları itibariyle, din hizmetlerinin ifasıyla görevli memurların yetiştirilmesine yetecek seviyelerle sınırlı kalmayıp, toplumun din adamı ihtiyacını fazlasıyla aşan sayıda imam hatip okulları açarak ve bu okulları, zaman içinde, lise haline getirip, mezunlarına da, genel liseler mezunları gibi, her dalda yükseköğretim kurumlarına girme hakkı tanımak suretiyle;


Dinin; emredici, yasaklayıcı ve değişmez dogmatik katı kuralarına göre yetiştirilen anti laik, dindar ve kindar, cumhuriyetin temel ilkelerine ve kuruluş değerlerimize, kurucumuz ATATÜRK'e düşman bir kitlenin oluşumuna neden olmuşlardır.


Gerçekten, bugün ülkemizdeki imam hatip liselerinin ve mezunlarının sayılarına bakıldığında, bu sayının, imamlık ve hatiplik gibi, dini hizmetlerin ifasıyla görevli memur ihtiyacının çok üzerinde olduğu görülecektir. İmam hatip lisesi mezunlarının tümünün, din hizmetlerinde çalışmadıkları, İslam dininin kurallarına göre, imam ve hatip gibi, bayan din hizmeti görevlisi olmadığı halde, kız çocuklarının devam etmeleri için dahi, kız imam hatip liselerinin açıldığı dikkate alındığında;


Türkiye Cumhuriyetinin laik bir devlet olduğuna ilişkin Anayasamızın 2.maddesine, eğitim ve öğretimin Atatürk ilkeleri ve inkılapları doğrultusunda çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre yapılacağını ve bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim yerlerinin açılamayacağına ilişkin 42.maddesine ve 430 sayılı Öğretim Birliği Yasasının 1,2 ve 4.maddelerine aykırı bir uygulamanın yürürlüğe sokulduğu, bütün çıplaklığı ile  ortaya çıkmaktadır.


Tüm Anayasal ve yasal engellere rağmen, böyle bir uygulamanın yürürlüğe sokulmasında, hala iyi niyet aramak, saflığın da ötesinde, açık bir aymazlıktır.


Bizler; sabırla, Öğretim Birliği yasasının uygulanarak,  imam hatip liselerinin, Öğretim Birliği Yasasının 4.maddesindeki sınırları içine çekilerek, sadece din adamı yetiştiren meslek okulları haline getirilmesini ve miktarlarının da, ülkemizin din adamı ihtiyacına göre azaltılarak, ihtiyaç fazlası imam hatip liselerinin, diğer dallardaki meslek liselerine dönüştürülerek, Türkiye Cumhuriyetinin laik niteliğine gönülden bağlı, laik genç nesillerin yetişmesinin önündeki engellerin  kaldırılmasını beklerken, dünleri dahi arar hale gelmiş ve İmam Hatip Liselerine olan ilgi ve tercihin istedikleri düzeyde olmadığını gören iş başındaki Saray İktidarının ve emrindeki Diyanet İşeri Başkanlığının ortaklığıyla yapılan ve uygulamaya konan sinsi programlar ve Milli Eğitim Bakanlığıyla yapılan portakallarla; din adamları, laik okullarımızın öğretim kadrolarına dahil edilmişler ve genç beyinler; küçük yaşlarda dinin ve dini eğitimin; emredici, yasaklayıcı ve değişmez dogmatik katı kuralarına esir edilmiştir.


İşin en kötüsü ve korkuncu da nedir, biliyor musunuz?


Unvanlarının  başında Cumhuriyet bulunan Cumhuriyet Savcılarımızın;, anayasamızın koruması altındaki bu devrim yasalarının delik deşik edilmesine, uygulanmamasına ve Laik Cumhuriyete yönelik karşı devrime ve saldırıya  geçenlere karşı sessiz kalmalarıdır.


3/Mart/2024

Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget