Dünkü Açık Oturumun Yorumu

Biliyorlar ki; seçimi yine kaybedecekler, hiç değilse vuruşa vuruşa kaybedelim, belki rakibimize de biraz hasar veririz, bu da bizim için kardır demek istediler

Dünkü Açık Oturumun Yorumu
Dün gece, yıllar sonra, siyaset eski güzel günlerine döndü.
Yıllarca, seçim öncesinde rakipleriyle bir araya gelip medya ve seçmen önünde ülke sorunlarını tartışmaktan kaçan ve bu kaçışına da; muhalefet, bizim sırtımızdan seçim rantı elde etmek istiyor, biz buna alet olmayız, sırtımızdan rant elde etmelerine müsaade etmeyiz gibi, saçma sapan gerekçeler üreten AKP, nihayet 23 Haziran seçimleri için bu perhizini bozdu, daha doğrusu bozmak zorunda kaldı.
Biliyorlar ki; seçimi yine kaybedecekler, hiç değilse vuruşa vuruşa kaybedelim, belki rakibimize de biraz hasar veririz, bu da bizim için kardır demek istediler sanırız.
Açık oturumun sunucusundan başlarsak, tecrübeli gazeteci ve televizyoncu olan İsmail KÜÇÜKKAYA, oldukça rahattı, elinden geldiğince tarafsız kalmasını bildi ve otoritesinden her iki katılımcıya da taviz vermemeye çalıştı.
Programın sonunda, akıllı bir çıkış yaparak, özellikle bu oturuma çok nazlanarak çıkan Binali YILDIRIM'a yönelik olarak,” beni nasıl buldunuz tarafsız ve iyi bir yönetim gösterdim mi?” diye sorarak, Binali Bey'den aldığı olumlu cevapla, bugün kendisinin yönetimine yönelecek olan AKP taraftarlarının eleştirilerini, kaynağında engellemiş oldu.
Sunucu İsmail KÜÇÜKKAYA FOK Tv. deki sabah haber programı ile Türkiye'nin tanıdığı başarılı bir gazeteci idi, tüm kanallardan bütün ülkenin izlediği bu açık oturumun yöneticisi olarak, artık onu tanımayan hiç kimse kalmadı ve kariyerinin zirvesine oturdu, bu programın sunuculuğunu kabul etmeyen Uğur DÜNDAR'a, artı bir teşekkür borcunun olduğunu kendisine hatırlatıyoruz.
Oturumun katılımcılarına gelince; her iki katılımcı da, vücut dillerine değişik şekilde yansıyan bariz bir heyecan taşıyorlardı. Kolay değil tabi, günlerce tüm ülkenin beklediği, herkesin pür dikkat izleyecekleri, seçime etkili olacak önemli bir kapışma yapacaklardı.
Binali Bey; bugüne kadar işgal ettiği koltuklar ve yaşı nedeniyle, daha tecrübeli bir politikacı idi ama, onun da bu tür bir alışkanlığı ve tecrübesi yoktu, bir de performansına ilişkin olarak, saray'ın baskısını ayrıca üzerinde hissettiği açıktı.
İmamoğlu da, kolay değil, kazandığı anasının ak sütü gibi helal başkanlık koltuğu elinden alınmıştı, rakipleri açığını bulmak için kendisini didik didik ediyorlardı, Ordu ilinde bir tuzakla karşılaşmıştı, haksız bir şekilde Ordu Valisine hakaretle suçlanıyordu, bu nedenle psikolojisi bize göre tam sağlıklı olmayabilirdi,31.Marttan bu yana ayakta ve tedirginlik yaşıyordu, bu ortamda, rakibine göre daha deneyimsiz olma dezavantajıyla bu oturuma katılıyordu.
Sorulara, üç dakika ile sınırlı cevap süresi tanınması, bize göre çok kısa ve anlamsızdı, program Pazar günü değil, Cumartesi günü akşamı yapılabilir ve ertesi günün tatil olması nedeniyle, cevap süreleri en az beş veya on dakika olabilir, program uzayabilirdi.
Bize göre, on yedi sonra kavuşabildiğimiz böyle bir açık oturum için, halkımız sabaha kadar uykusuz kalmayı göze alarak, adayları daha iyi değerlendirme imkanının kendilerine tanınmasını arzu ederlerdi.
Katılımcılardan Binali YILDIRIM, yıpranmış ve 25 yıldan bu yana İstanbul'u idare eden bir partinin adayı olduğu için, Millet İttifakı adayı İmamoğlu daha avantajlıydı. Bu avantajlarını elinden geldiğince kullandı ama, söylediğimiz gibi, cevap sürelerinin kısalığı, öldürücü darbelerin vurulmasına engel oldu diyebiliriz.
İmamoğlu'nun; Binali Bey'e, seçim sonuçlanmadan galibiyetinizi açıkladınız afişler astınız çıkışına, Binali Bey, İstanbul genelinde daha çok ilçe belediyesi kazandık o nedenle galip geldiğimizi açıkladık cevabı, mantıklı gibi geldiyse de, aldatıcıydı, henüz seçimlerin sonuçları alınmamıştı ve Binali Bey'in resmi afişlerde Büyük Şehiri kazanmış gibi yer aldığı halde, İmamoğlu bu ayrıntıyı iyi vurgulayamadı, siz ilçeleri kazandığınızı söylüyorsunuz ama, kendinizi afişlerle Büyük Şehiri kazanmış gibi gösterdiniz vurgusunu, çok iyi yapamadı.
Binali Bey'in en zayıf ve yumuşak karnı, mal varlığı ve mal beyanları idi, ama İmamoğlu bu kozunu ve avantajını da, bize göre iyi kullanamadı ve Binali Bey'i köşeye sıkıştıramadı. Binali Bey, mal beyanı yasal bir zorunluluk diyerek, sanki kendisinin ve tüm yakınlarının mal varlıklarını, yasa gereği eksiksiz bildiriyormuş gibi, mal beyanı fırtınasından kolaylıkla kurtulmasını bildi. İmamoğlu; seçimlerden önce, her iki adayın kendilerinin, eş ve çocuklarının mal varlıklarını kamuoyuna açıklamaları konusunda ısrarcı olmalıydı.
Bize göre, sunucunun en güzel sorusu olan, katılımcılara yönelik birbirinize birer soru sorun jestini, böyle bir soruyu beklemedikleri ve hazırlıklı olmadıkları için, her iki katılımcı da iyi kullanamadılar.
Binali Bey'in; İstanbul belediyesindeki verilerin, İmamoğlu tarafından usulsüz olarak kopyalanması suçlamasını, bir Fetö yöntemi olarak açıklamasına rağmen; İmamoğlu'nun, Fetö yöntemlerini siz daha iyi bilirsiniz ve uygularsınız dememesi ve rakibini, Fetö'nün devleti eline geçirmesinin baş sorumlusunun kendileri olduğu konusunda suçlayarak, karşı hücuma geçmemesi, bize göre bir eksiklik ve hataydı.
Aynı şekilde, İmamoğlu'nun; Belediye Sosyal Tesislerinde içki içilmeyeceği vurgusunu ısrarla yapma gereğini duymasını da biz anlamış değiliz. Laik bir Türkiye Cumhuriyetinde, İstanbul Belediyesi Sosyal Tesislerinde içki servisi yapılmasının, yadırganacak bir durum olmadığı ve çok doğal olduğu, İmamoğlu tarafından kabul edilmeli ve bu konuya özel bir vurgu yapmamalıydı.
Binali Bey'in en zor anlarından biri de; belediyenin, bazı torpilli vakıflara para aktarımıydı. Binali Bey, ilke olarak para aktarımının usulsüzlüğünü ve yasa dışılığını kabul etmekle birlikte, yok öyle bir şey diyerek, konuyu kapatmaya çalıştı, sunucuyu da Sayıştay raporunu okumadan böyle bir soru sormakla suçladı, İmamoğlu; Sayıştay raporlarına göre, bu konuda Binali Bey'in savunmalarını çürütmeye çalıştı ama, zamanın kısıtlılığı, Binali Bey'in imdadına yetişti.
Binali Bey; hiçbir kanıt sunmadan, oylar çalındı diye rakibini itham ederken, rakibi İmamoğlu'nun da, kul hakkı yediniz iddiasını, itham olarak nitelendirmesi, haksız ve büyük bir çelişkiydi.
Bize göre, bu oturumun dezavantajlı katılımcısı Binali YILDIRIM,İMAMOĞLU tarafından çok daha zor durumda bırakılabilir ve sayıyla galip gelme yerine, nakavt bir galibiyet alınabilirdi.

Güner Yiğitbaşı

17/06/2019
Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget