Mısır'da sular durulmuyor. Dünyanın gözü bu ülkede. Peki Mısır'daki kavganın aktörleri kimler? Yakın gelecekte Mısır'da neler olabilir? Cumhuriyet'in diplomasi muhabiri Bahadır Selim Dilek, Mısır'daki gelişmeleri Cumhuriyet Haber Portalı için değerlendirdi. Görünen o ki, Mısır kritik bir yol ayrımında. Ya, 1952 yılında darbe ile kurulan “tek adam” sistemi devam edecek ya da ülkenin en güçlü organize muhalefet hareketi olan Müslüman Kardeşler, ülke yönetiminde güçlü şekilde etkinlik sağlayacak. Yani Mısır, diktatörlükten kaçarken ılımlı İslam sarmalına düşecek ya da tercihini “tek adam” yönetiminden yana kullanacak.
'Hamas'ın iktdarı gibi...'
Üçüncü bir yol, şu aşamada olası görünmüyor.
Mısır halkı “tek adam” yönetimine son verse hatta bu yönetimin arkasındaki yapıları ortadan kaldırsa bile, oluşturulacak Batılı anlamda demokratik bir sistemin kısa süre içinde Müslüman Kardeşler’i iktidara taşıyacağından kimsenin kuşkusu yok. Tıpkı, Gazze’de Hamas’ın iktidar olması gibi..
Müslüman Kardeşlerin, değil iktidarı tamamen ele geçirmesi, Mübarek sonrası kurulacak yeni bir yönetimde küçük bir etkinlik sağlaması bile Ortadoğu’daki İslamcı yapıların geri dönülmez biçimde güçlenmesine zemin hazırlayacak.
Bu, başta ABD olmak üzere çoğu Batılı ülkeler açısından kabus senaryosu. Ortadoğu’nun stratejik denklemini Atlantik ötesi etkilerden bağımsız olarak şekillendirmek sözkonusu olamayacağı için bu kabus senaryosunun hangi yöne evrileceği konusunda dikkatler doğrudan Washington’ın takınacağı tutuma çevrilmiş durumda.
'ABD için sürpriz olmadı'
Wikileaks’te 28 Ocak’ta yayınlanan 4 Nisan 2007 tarihli “gizli” belgeden anlaşılacağı üzere Mısır’daki gelişmeler Washington yönetimi açısından sürpriz değil. Wikileaks belgelerinde Mübarek sonrası için İstihbarat Başkanı Ömer Süleyman’ın işaret ediliyor olması da dikkat çekici.
Washington yönetiminin, Suriye ve Azerbaycan’da olduğu gibi Mısır’da cumhurbaşkanlığının babadan oğula geçmesine sıcak bakmadığı anlaşılıyor. Cemal Mübarek’in ordunun desteğini alamayacak olmasını düşündüğünden mi yoksa doğrudan ordu içinden gelmeyen birinin, yönetim-ordu ilişkilerini dengeleyemeceği öngörüsünde bulunmasından mı bilinmez ama ABD yönetimi bu noktada frene basmış gibi görünüyor.
Türkiye'nin görevi ne olacak?
Anlaşılan o ki, bugün itibarıyla ABD Mübarek’i gözden çıkarmış ancak tercihini demokratik bir sistemden yana kullanmaktan da kaçınmış bir görüntü veriyor.
Ülkenin şimdiki yapısının, ABD’nin Ortadoğu’daki çıkarlarına uygun olduğunda kuşku yok ancak kısa ve orta vadede çelişkilerin giderek keskinleşmesinin önüne geçmek için bir geçiş dönemi öngörüldüğü de anlaşılıyor.
Bu geçiş döneminde ise Türkiye’ye nasıl bir rol verilecek? Şimdi yanıtı aranan soru da bu.
Obama’nın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile yaptığı telefon görüşmesinden sonra Başbakanlığın yaptığı açıklamanın satıraraları, Mısır’ı ve Ortadoğu’yu yakından ilgilendiren gelişmelerin Washington yönetiminin bölgesel/küresel çıkarları aleyhine seyretmemesi için yeni bir yol haritası belirlendiğini ortaya koymakta...
Bu yol haritası içinde Türkiye’tam olarak nin nasıl bir rol üstleneceği ise ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’ın ziyaretinden sonra netleşecek gibi görünüyor.
Yorum Gönder