Bu kriterler, 22. Haziran. 1993 tarihinde düzenlenen Kopenhag Zirvesinde Avrupa Konseyi tarafından alınan kararlar kapsamında belirlenmiş ve bu karar ve kriterlerin alındığı Avrupa Konseyi zirvesi Kopenhag’da icra edildiği için, bu kriterlere de Kopenhag kriterleri denilmiştir.
Avrupa Birliğine girmek için aday konumunda olan ülkelerin ve tabii bizim de Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak uymakla mükellef olduğumuz Kopenhag kriterlerine göre;
Demokrasi
Hukukun üstünlüğü
İnsan hakları
Azınlık hakları
İşleyen bir piyasa ekonomisi
gibi alanlarda, belirli bir düzeye erişmiş olmamız gerekmektedir.
Kopenhag Kriterleri Avrupa Birliğinin insani kriterleridir.
Ülkemizde halen içinde bulunduğumuz fiili koşullar itibariyle Kopenhag kriterlerine uygun gerçek bir demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan hakları, maalesef mevcut değildir.
Anayasamıza göre; Anayasa hükmünde olan ve anayasanın da üzerinde bir geçerliliği bulunan imzalamış bulunduğumuz ve yürürlüğe aldığımız Uluslararası sözleşmelerin ülkemize yüklediği vecibeleri yerine getirmemekte inat eden, Avrupa Birliği ve Avrupa Konseyinin İnsan haklarına ilişkin mahkemesi konumundaki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarına uymamakta ve bu kararları yok saymakta ayak direyen bir siyasal iktidar iş başında bulunmaktadır maalesef.
1. Ekim de Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılış konuşmasını yapan partili Cumhurbaşkanı ERDOĞAN; Mecliste yaptığı konuşmada, her zaman olduğu gibi, Avrupa Birliğine, Avrupa Konseyine ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine ve kararlarına ağır eleştirilerek getirerek, Kopenhag Kriterlerine meydan okumuş ve gerekirse biz de Ankara Kriterlerini uygularız diyebilmiştir maalesef.
Zaten uzunca bir süredir ülkemizde maalesef Kopenhag Kriterleri yerlerde sürünmekte ve onun yerine Ankara, yani Saray ve ERDOĞAN Kriterleri yürürlüğe sokularak uygulanmaktadır.
Nedir bu Ankara Kriterleri diyecek olursanız;
Yasama, yürütme ve yargıdan ibaret olan egemenlik hakkı; bir atımlık barut, bir günlük kelebeğin ömrü misali, beş yılda bir yapılan seçimlerde oy kullanmakla sınırlı olarak Türk Milletine aittir.
Seçimde oyların çoğunluğunu alarak iktidara gelen Saray yönetimi ve onun başındaki partili Cumhurbaşkanı ERDOĞAN, seçimlerin sonuçlarının ilan edildiği andan bir sonraki seçimlere kadar, anayasa ve yasa hükümlerine uymaksızın, kendi iktidarının devamı, yandaşlarının yararları için gerekli tüm kararları alabilir ve uygulayabilir.
ERDOĞAN; anayasa ve yasa hükümlerine, ülkenin yararlarına aykırı olan hiçbir karar ve icraatından dolayı kimseye hesap vermekle yükümlü değildir.
Yasama ve Yargı ERDOĞAN'ın talimatlarına göre çalışmak zorundadır.
Hukukun üstünlüğü rafa kaldırılmıştır.
Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş ilkeleri fiilen yok hükmündedir.
İnsan haklarının sınırı, Saray ve ERDOĞAN yönetiminin kişisel ve siyasal yararları ile kesiştiği ve çatıştığı yerde sonlanır.
İnsan haklarıyla ERDOĞAN'ın kişisel ve siyasal yararları çatıştığında, öncelik ERDOĞAN'a aittir.
Basın; iktidar yanlısı basınla sınırlı olmak koşuluyla, özgür ve hürdür.
Dünya beşten büyüktür, ancak ERDOĞAN ve Saray yönetimi, 84 milyon Türk Vatandaşından ve Büyük ATATÜRK tarafından kurulan T. C. Devletinden daha büyüktür.
Saray yönetiminin itibarından asla tasarruf edilemez. Zira, T. C. Devletinin itibarı, ERDOĞAN'ın ve Saray yönetiminin itibarıyla koşuttur.
Kopenhag Kriterlerinin, Ankara ve ERDOĞAN Kriterlerine aykırı hükümleri yok hükmünde olup, tamamen geçersizdir.
84 milyon T. C. Vatandaşı ANKARA Kriterlerine kayıtsız şartsız uymak zorundadır.
Bu ANKARA Kriterleri; ERDOĞAN tarafından yürütülür ve bu kriterlere göre alınacak tüm kararlar, yargı denetimine kapalıdır.
Güner Yiğitbaşı
02/10/2023
Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu
Yorum Gönder