Erdoğan'ın Ülkeye Yaşattığı Ekonomik Kısır Döngü

Uyan hemşerim uyan, kovulma pahasına da olsa, gör bu gerçekleri Sayın Mehmet ŞİMŞEK. Tam bir fasit daire ve kısır döngü sarmalı içinde, akıntıya kür

Erdoğan'ın Ülkeye Yaşattığı Ekonomik Kısır Döngü
Bugün 12 Eylül 2023. 


12 Eylül 1980 askeri darbesinden bu yana,  tam 43 yıl geçmiş. 


43 yıla rağmen;  ekonomide, refah düzeyinde, kişi başına düşen milli gelirde,  özgürlüklerde, demokrasi anlayışında, siyasette, yargıda, yargının bağımsızlığında,  ülkenin uluslararası saygınlık derecesinde ve birçok alanda,  ileriye giden, daha olumlu, bir gelişme var mı?


Maalesef,  bu sorumuzun cevabı,  koskocaman bir hayır. 


Bu nedenle, ülkeyi 12 Eylül 1980 askeri darbesinden bu yana geçen 43 yıl zarfında ve her alanda daha da kötüye götüren iş başındaki siyasal İslamcı, demokrasi, özgürlükler ve laiklik karşıtı tek adam yönetiminin hüküm sürdüğü bugün, tümü hakkın rahmetine kavuşmuş olan, yaşananların da tek sorumlusu kendileri olmayan, 12 Eylül 1980 askeri darbesini yapanları eleştirerek ve lanetleyerek onlara haksızlık yapmayı düşünmüyor ve bugünün 12 Eylül dönemini aratmayan koşullarında,  12 Eylül askeri darbesine yönelik eleştirel bir  yazı yazmanın ülkemize hiçbir yararının da olmadığını düşünüyoruz. 


Bu itibarla bugün, siz okurlarla ekonomiye yönelik bir fikir jimnastiği yapmayı uygun buluyoruz. 


Seçim kazanan ERDOĞAN; daha önce yıkandığı suda yıkanmayı deneyerek, daha önce yerden yere vurduğu ekonomi politikasını ve icraatlarını beğenmediği için yanından uzaklaştırdığı Mehmet ŞİMŞEK'i,  yalvar yakar uzun bir uğraşıdan sonra tekrar ekonominin başına getirdi ve görünen o ki; Mehmet ŞİMŞEK sanırım müdahale edilmemesini şart koştuğu için,  şimdilik,  büyük ekonomist ERDOĞAN'ın;  faiz sebep, enflasyon sonuç teorisini terk edip, faizleri artırarak, dolaylı vergileri artırarak, fiyatlarını iktidarın belirlediği birçok temel ihtiyaç maddelerine, akaryakıta vergi ve pompa bazında büyük zamlar yaparak iş başı yaptı ve millet bu zamların etkisiyle inim inim inler hale getirildi. 


Ülkemizin en büyük ekonomik sorunu; halkımıza,  pahalılık ve enflasyon olarak yansıyan; yeteri kadar üretmeden tüketmek, ürettiklerini de dışa bağımlı hammadde ağırlıklı olarak üretmek, üretemediklerini dışarıdan dövizle ithal ederek halka sunmak, bu nedenle sürekli döviz açığı, yani cari açık vermek, itibardan tasarruf olmaz şark kafasıyla kamudaki aşırı lüks ve israfı önleyememek, devletin giderlerini ürettiklerinden elde ettiği gelirlerden ziyade fakir halkın cebine el uzatarak özellikle dolaylı vergiler yoluyla elde ettiği vergi gelirleriyle karşılamak, her sene artarak sürekli bütçe açıkları vermek, dövizdeki arz ve talep dengesini kuramadığı için döviz fiyatlarının yükselişine engel olamamak, bu nedenle özellikle dışa bağımlı, dövizle karşılanan akaryakıt ithalatının tüm döviz yükünü, devlet olarak bir miktar sübvanse edemeyerek,  fazlasıyla fakir halkın sırtına yüklemek ve tüm bu olumsuzlukların sonucunda, ülkedeki tüm hizmetlerin ve üretilen malların maliyetlerinin yükselişine, bunun sonucu olarak da, içinde yaşamakta olduğumuz aşırı hayat pahalılığına, bir başka anlatımla maliyet enflasyonuna engel olamamak. 


Tam bir kısır döngü. 


Bizi yönetenler; acaba,  kısaca hayat pahalılığı olarak hissettiğimiz enflasyonun, talep ve maliyet enflasyonu olarak iki ayrı türünün olduğunu, şu anda içinde yaşamakta olduğumuz hayat pahalılığı ve enflasyonun talep değil bir maliyet enflasyonu olduğunu ve bu iki ay tür enflasyonla,  değişik yönetimlerle mücadele edilmesinin gerekliliğini biliyorlar mı dersiniz?


Bize göre bilmiyorlar. 


Evet ülkemizde, önemli bir talep enflasyon yoktur. Yani üretilen mal ve hizmetlerin arzının, halkın talep ve tüketimine yetmediğini kimse iddia edemez. 


Emekçi sınıfın;  gayrisafi milli hasıladan hak ettiği payı alamadığı, emeğiyle çalışan çoğunluğun,  alın terinin karşılığı, insanca yaşaması için gerekli asgari düzeydeki ücreti alamadığı, sırtına yüklenen ağır vasıtalı vergilerle de alım gücünün yok edilerek, asgari ihtiyaçlarını dahi gideremediği, taleplerinin sınırlı elzem ve hayati ürünlerle kısıtlı hale getirildiği ülkemizi de; bir talep patlamasının olduğunu,  arz ve talep dengesinin arz aleyhine bozularak,  bir talep enflasyonu ve pahalılığının olduğunu,  kimse savunamaz. 


Bu gerçeğe rağmen, iş başındaki saray yönetiminin ekonomiden sorumlu bakanı ve Merkez Bankası ne yapıyorlar?


Bir takım para oyunlarıyla; örneğin, kredi kartı limitlerini ve taksit sayısını azaltarak, dönem sonu asgari ödeme miktarlarını çoğaltarak, ihtiyaç kredilerini kısarak ve faizlerini artırarak,  talebi daha da kısarak, borçla ancak geçinebilen halkın boğazını sıkıp,  enflasyonu ve hayat pahalılığını önleyebileceklerini sanıyorlar. Yani, okulları kapatarak milli eğitim sorununu çözmek istiyorlar. 


Ekonomide yapısal değişiklikleri yapamayan, ülkeye döviz kazandıracak katma değeri yüksek dışa bağımlı olmayan sanayi ürünlerinin üretimini sağlayacak yatırımları gerçekleştiremeyen, ülkenin tüm varlıklarını taşa ve toprağa yatıran, üretimi yok eden, devleti mirasyedi gibi yöneten, verimli arazisi, iklimi ve çalışkan çiftçisiyle,  kendisine yetecek ve hatta ihraç ederek ülkeye döviz kazandıracak tarım ve hayvancılık ürünlerini üretecek büyük bir potansiyele sahip olmamıza rağmen, bu potansiyeli ateşleyecek bir tarım ve hayvancılık politikasını yürürlüğe koyamayan, tarım ve hayvancılık ürünlerini dahi dışarıdan ithal ederek,  altın değerindeki ülke dövizlerini çarçur eden, sanayicisine, tarımla ve hayvancılıkla uğraşan köylüsüne ekonomik destek sağlayamayan, enerjideki, özellikle doğalgaz ve mazottaki fiyat artışlarını,  olduğu gibi bu kesime de yansıtarak maliyet enflasyonunun ve dolayısıyla hayat pahalılığının yaratılmasında başrol oynayan, alın teriyle kazanmadığı için,  fakir halktan topladığı vergi gelirlerini,  kendisinin ve partisinin ve yandaşlarının yararına kullanmayı şiar edinmiş olan  bir siyasal iktidarın varlığıdır, ülkenin yaşamakta olduğu enflasyonun ve hayat pahalılığının nedeni ve temelinde yatan asıl gerçek. 


Uyan hemşerim uyan, kovulma pahasına da olsa,  gör bu gerçekleri Sayın Mehmet ŞİMŞEK. Tam bir fasit daire ve kısır döngü sarmalı içinde,  akıntıya kürek çekmeye çalışıyorsunuz, halkı ezerek. 


Hiç kendimi övmeyi sevmem, biraz ayıp olacak ama, Ankara Hukuk Fakültesinde okurken,  kendilerinden,  ekonomi ve maliye ve maliye politikaları derslerini aldığım rahmetli hocam Mahmut KOLOĞLU ve hayattaysa kulakları çınlasın Mualla ÖNCEL sayesinde güzel bir ekonomi yazısı oldu sanırım. Uzun diyerek mazeret uydurmadan, umarım okursunuz.

Güner Yiğitbaşı

12/Eylül/2023

Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget