PKK Silahlı Terör Örgütünün kurucu lideri olan ÖCALAN'ın da, 1999 senesinde yakalandığı anda, o ana kadar sürüp gitmekte olan örgüt üyeliği ve liderliği kesilmiş ve sona ermiş olup, tıpkı emekli olarak kürsüyü bırakan ve evine dönen ve kendisine onursal payesi verilen bir Yargıtay üyesi ve başkanı gibi, belki PKK'nın onursal lideri olarak kabul edilebilir.
Bu nedenle, ÖCALAN'ın PKK'ya yaptığı silahları bırakma ve kendini fes etme çağrısını; PKK örgütünün onursal liderinin, belki bir umut hakkı beklentisi ile bağlayıcı olmayan tavsiye niteliğinde bir çağrısı olarak nitelendirebiliriz.
PKK'nın şu anda başında bulunan ve örgütü yöneten ve yakalanmadıkları için liderlikleri ve yöneticilikleri fiilen sürmekte olan lider kadrosu da; 1999 da yakalanan, yargılanan ve 26 senedir tutuklu bulunan, fiilen örgütün sevk ve yönetiminde bulunmayan ÖCALAN'ı, eski bir kurucu ve onursal lider olarak kabul etmekte ve yaptığı çağrıya da bu gözle bakmaktadırlar.
PKK örgütünün Kandil kanadıyla sınırlı olarak ÖCALAN tarafından yapılan silahları bırakma ve fesih çağrısı, onursal lidere duyulan saygıdan ve karşı beklentilerden dolayı, Kandil tarafından peşinen reddedilmemiş ve ateşkes ilan edilerek, şimdilik kaydıyla koşullu olarak kabul edilmiştir.
ÖCALAN; Türkçe ve Kürtçe olarak okunarak kamuoyuyla paylaşılan çağrı mektubunda, herhangi bir ön koşul ileri sürmeden çağrı yapmışsa da; sözlü olarak Sırrı Süreyya Önder tarafından mektubun okunmasından sonra dip not olarak açıklanan; “demokratik siyaset yolunun açılması” koşulu başta olmak üzere, olası diğer karşı koşulların da, ilerleyen günlerde, peş peşe açıklanacağı, Kandil'in öncü ateş kes ilanının arkasından, silahları bırakma ve örgütün feshi çağrısının; bu karşı koşulların kabul görmesi üzerine hayat bulacağı anlaşılmaktadır.
Cumhur İttifakının; silah bırakma ve kendisini feshine yönelik PKK'nın karşı koşullarına vereceği olumlu yanıtlar için, önündeki tek engel, en başta şehit ve gazilerimizin yakınlarının ve gazilerimizin ve terörden zarar gören halkımızın tepkileri olacaktır.
ERDOĞAN; bu nedenle, DEM'in aksine. ÖCALAN'ın silah bırakma ve fesih çağrısına, dereyi görmeden paçaları sıvamamış, çağrıya gülücüklerle derhal sarılıp düğün dernek ilan etmemiş, bekle gör politikasını uygulamaya koymuş, hatta baştan beri ÖCALAN'ın çağrı mektubunun mimarı görüntüsünü vermeyi kendisi açısından sakıncalı bulmuş, BAHÇELİ'yi cepheye sürmüştür.
ERDOĞAN; bundan önceki açılım deneyimlerinin başarısızlıkla sonuçlanması nedeniyle, sütten ağzı yanan bir politikacı olarak, bu sefer yoğurdu üfleyerek yemeyi tercih etmiştir.
ERDOĞAN; meseleye o kadar temkinli yaklaşmaktadır ki; kendisini sandıkta sıkıntıya sokmayacak şekilde fazla bir ödün vermeden, ÖCALAN'ın açıkladığı gibi, örgütün silahları bırakmasını ve kendisini feshetmesini ümit etmektedir.
ERDOĞAN; ÖCALAN'ın çağrısının muhatabı PKK'ya, aklınızı başınızı toplayın, yoksa üzerinize gelirim ve taş üstünde taş bırakmadan sizi imha ederim mesajı vererek, aba altından sopa göstermeyi de ihmal etmemektedir.
Bize göre iki taraf da birbirlerine güvenmemekte olup, konunun uluslararası, Büyük Ortadoğu Politikası ayağı görmezlikten gelinmekte ve havada asılı durmaktadır.
ÖCALAN; kasıtlı ve bilinçli olarak, ancak kısa vadeli ve geçici bir çözüme belki merhem olabilecek ve kendisini de İmralı adasından kurtaracak bir adım atarak, sadece PKK ile sınırlı olarak çağrıda bulunmuş, PKK'nın özellikle Suriye ayağındaki PYD/YPG ile ilgili bir çağrıda bulunmamıştır. Bu suretle, örgütün; Suriye’nin Kuzey Doğusuna yerleşmiş olan, ABD ve İsrail himayesinde, neredeyse bir garnizon devlet olarak teşkilatlanan PYD/YPG üzerinde büyük yatırımları, vesayeti ve beklentileri olan ABD ve İsrail'e jest yapmış, onların hareket kabiliyetlerine müdahaleden çekinmiştir.
Burada DEM yöneticileri için de birkaç söz söylemek gerekirse; DEM yetkilileri, aslında samimiyetlerine inanmamakla ve kendilerine güvenmemekle birlikte, Cumhur İttifakının bu açılımına inanmak ve güvenmek konusunda kendilerini mecbur hissetmişler, denemekte yarar var diyerek yola çıkmışlar, bu sürece aracılık ve katkı sunmuşlardır. Ancak, mecburiyetten kaynaklı bu güven, sürecin başarıya ulaşmaması halinde, ERDOĞAN'ın açıkladığı gibi, PKK ile mücadeleye, taşın taş üstünde kalmayacağı şiddette, demir bir yumruk olarak geri dönülmesi halinde, DEM'in başına, DEM=PKK gibi bir soruşturma felaketi gelmez inşallah.
02/03/2025
Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu
Yorum Gönder