AKP-RTE iktidarınca ülkemize yerleştirilen, mülteci mi, vatandaş mı olarak kabul edilen çöreklenen Suriye, Irak ve öteki Müslüman ülkelerden gelen insanlar sorunlar yaratmaya başladılar. Kimisi çeşitli olaylar yaratırken, kimi mülteciler iş yeri açarak, Harf Devrimine aykırı olarak vitrinlerine Arapça harflerle ilan, reklam ve işyeri tabela levhaları yazıp eleştiri konusu olmaya devam etmekteler. Dini simgeleri sürekli ön plana çıkarak, din devleti olma çabasını sürekli dayatmaya çalışan AKP-RTE iktidarının belediyeleri Arapça yazıları “Kuran dili” diyerek bu Arapça yazılara göz yumarken, bazı CHP li belediyeler de bu Arapça yazılı tabelaları indirmeye başlamışlardı.
Ayrıca geçenlerde İstanbul'da okuldan atılmasından sorumlu tuttuğu okul müdürü İbrahim Oktugan'ı silahla vurarak öldüren 17 yaşındaki Iraklı eski öğrenci Y.K. olayının görünümünde birçok yerde mülteciler çeşitli sorunlar yaratamaya başladıklarına tanık oluyoruz. AB beslemeli bu mültecilerin ileride Türkiye’nin başını ağrıtacağı, ülkemizin başına çeşitli çoraplar örecekleri belli gibi.
Neyse bu konumuza paralel olarak Arapça yazılan işyeri yazılarını konu alan, Gazeteci Yılmaz Özdil’in bir videodaki konuşması dikkatimizi çektiği ve konumuzla da ilgili olduğu için yorumunu size bırakarak buraya alma gereğini duyduk. Duayen gazetecimiz Yılmaz Özdil konuşmasında Arapça yazılar konusunda aynen şunları söylüyordu:
“.. Başka bir tartışma konusuna gelirsek. Ağzını her açtığında yepyeni bir gündem oluşturan Özgül Özel bu defa Arapça tabelalar konusunda konuştu, CHP li Belediyeleri uyardığını söyledi. Malum bazı CHP li belediyeler Arapça tabelaları indiriyor. Bu belediyeleri uyardığını söylüyor Özgür Özel, ne demiş, diyor ki “ben belediye başkanlarımı uyardım, etkileşim alacağım diye artık Arapça tabelalara karışmayın Arapça Kuran dilidir halk incinir”, Arapça tabelalar “Kuran dili” diyor.
Söylüyorum buradan gözlüklü Özgür Özel ile Gözlüksüz Özgür Özel arasında akıl almaz bir görüş farkı var. Gözlüğü çıkardı bambaşka görüyor. Suriyeli gelmiş mesela tatlıcı açmış baklava filan satıyor veya emlakçılık yapıyor Suriyeli tabelası Arapça. Bunun Kuran dili ile ne alakası var kardeşim. Manav mesela tuhafiyeci tabelası falan, Arapça değil de Türkçe yazınca halk niye anlamsın, Arapça dediğin İngilizce, Rusça gibi yabancı dil, hepsi bu.
Özgür Özel belli hiç kavrayamamış ama Arap kültürü İslamiyet değildir. Arap gibi konuşmak, Arap gibi giyinmek, Arap sevmek din değildir. Bakın Özgür Özel’in söylediği bakın yüz yıllık bir tartışmadır, yüz yıl. Bu hafta 19 Mayıs Haftası, 19 Mayıs vesilesiyle size yüz yıl ötesinden Cumhuriyetimizin kuruluşundan örnek vereyim. CHP Genel Başkanı Atatürk’ün koltuğunda oturan Özgür Özel’e Cumhuriyetimizin kuruluşundan örnek vereyim. Cumhuriyet beş yaşına geldiğinde Türk Alfabesine geçildi biliyorsunuz, Türk Alfabesine geçildiğinde Türkiye’deki manzara neydi biliyor musunuz? Arapça yazılmış tüm kitaplara işte şimdi Özgür Özel’in zannettiği gibi “kutsal” gözüyle bakılıyordu., Arapçaya dinsel anlamlar yükleniyordu. Arap alfabesiyle basılmış evraklar bile mesela Arapça yazılmış yemek tarifleri bile İslamiyet’le alakalı zannediliyordu. Çünkü halk okur yazar değildi. En basit dilekçesini, mektubunu bile yazmaktan acizdi. Arapça yazmayı bilenler bilim adamı olarak algılanırdı, iki satır mektup yazmasını bilen ulema muamelesi görürdü. (Pir Sultan Abdal bile bir dizesinde “kul olayım kalem tutan ellere, şekerler ezeyim şirin dillere… diyerek okuma yazma bilenleri göklere çıkarmıştır) Tarikatçılar işte bu kara cehaleti sömürdüler, bu kara cehaleti sömürerek kendileri lehine fırsata dönüştürdü, ahaliyi istediği gibi güttüler, sırf Arapça sayesinde.Atatürk aslında tee 1905 yılında Şam’dayken alfabeye kafa yoruyordu. Hatıralarda var, Kurtuluş Savaşı sürerken mesela Halide Edip Adıvar’a söylüyor, Alfabeyi değiştirme gereğini söylüyor. Türk Alfabesine “kolay okuma yazma hakları” diyordu Atatürk “yüzyıllardır kafamızı demir çerçeve içinde tutan anlaşılmayan ve anlamadığımız işaretlerden kendimizi kurtarmalıyız” diyor. Cumhuriyet beş yaşına geldi tüm yurtta seferberlik başlatıldı, parklara meydanlara kara tahtalar konuldu. Kafaları henüz Arap harfleri ile karışmadığı için özellikle çocuklarımız tarafından öylesine kolay öğrenildi ki, okula gitmeyen anne babalarına çocukları yeni alfabeyi öğretti, çocuklar anne babalarına öğretti. Nüfusumuz 13 milyondu o dönemde bakın bir yıl gibi çok çok kısa sürede sadece bir yılda iki milyon kişi gibi inanılmaz sayıda insan okuma yazma öğrendi. Akıl almaz bir orandı. Bakın Türk Alfabesi üç Kasım’da kabul edildi, sadece 27 gün sonra bir Aralık’tan itibaren Türkiye’de basıl bütün gazeteler Türk alfabesi ile basıldı, sadece 27 gün sonra. Devrim işte böylesine böyle hızlıydı. Son derece akılcı projeler uygulandı Türkçe eğitimi için Türk Alfabesi için.
Sinema mesela, Harf Devriminin yaygınlaşması için kullanıldı, sessiz filmlerdeki yazılar Arapça idi. Hükümet resmi anlaşma yaptı, Kemal Film, Opera film, Macisg gibi sinema şirketleri ile Anlaşmalar imzalandı, maliyeti Millî Eğitim Bakanlığı tarafından karşılandı, sinema filmlerindeki alt yazılar Türkçe Alfabeye çevrildi. Efsane Tiyatro sanatçımız Hazım Körmükçü, aynı zamanda gölge oyuncusu ustasıydı. Beşiktaş’ta her akşam bu semtte Karagöz Hacivat oynatıyordu. Mustafa Kemal’in isteği ile Hazım Körmükçü okuma yazma öğrenen Karagöz’le Hacivat oyun yazdı. Karagöz Hacivat seyreden insanlarımız hem seyrediyor hem kahkahalarla gülüyor hem de Türk alfabesine alışıyordu. Türkçe eğlenerek öğreniyordu.
Türk alfabesi sadece Türk vatandaşlarının okuma yazma öğrenmesini sağlamadı aynı zamanda Latin harfleri kullanan yabancıların da Türkçe öğrenmesini sağladı. Bakın harf devriminin bu evrensel yönü hiç ele alınmaz, halbuki inanılmaz derecede önemlidir. Osmanlıca bilen insanların tümü tüm dünyada bir elin parmakları bile geçmezken öğrenme kolaylığı sayesinde Türkçe okur yazar olan yabancı sayısında adeta patlama yaşandı. Bakın bugün bile Türkiye’de yaşayan son derece kolay şekilde Türkçe öğrenen Ruslar var, İtalyanlar var, Almanlar var, bunlar örnek. Harf Devriminin bu evrensel yönü hiç ele alınmaz.
Bakın Türk Alfabesi ile birlikte uluslararası rakamlara da geçildi mesela. Arap rakamları yerine uluslararası rakamlar Latin rakamları kullanılmaya başlanıldı. Uluslararası takvim ve uluslararası saate geçtiğimiz için o geçişin devamıydı. Kaçınılmaz bir zorunluluktu zaten, çünkü Osmanlı Devleti, bilimde teknolojide, ticarette çok çok geride kalmıştı. Arap rakamlarına devam ettiğimiz için uluslararası rakamları kullanmadığımız için gelişmiş dünya ile özellikle ticaret konusunda entegre olmamız imkansızdı. Lütfen altını çizerek söylüyorum karşı devrimciler Arap alfabesinden Türk alfabesine geçmemizi “İslam karşıtı” olarak yansıtmaya çalışırlardı. Ama Arap rakamları yerine uluslararası rakamlara geçmemizden hiç bahsetmezler, “niye Arap rakamları kullanmıyoruz” diyeni gördünüz mü? Yok. Bakın bu sırf ikiyüzlü çelişki bile “Türk alfabesinin İslam karşıtı olduğu” iddiasını aslında ne kadar yalan ne kadar gülünç olduğunu ortaya koymaya yeter. Tarikat cemaat gibi zır cahil kitlerine mesela Arapça yazılmış televizyon kullanma kılavuzu verin, kutsal metin sayar öper başına koyar. Özgür Özel aslında İyi niyetle söylüyor ama, belli ki hiç kavrayamamış. Arap kültür İslami değildir kardeşim. Arap gibi konuşmak, Arap gibi yazmak, Arap giyinmek, Arap’ı sevmek din değildir”.
Bu güzel ve öğretici konuşmadan sonra hemen aklıma gelen bu konudaki anılara yer vermek istiyorum. Benim küçüklüğümde hiç okuma yazma bilmeyen Zeynep Babaannem, yere düşmüş Arap harfleri ile yazılmış bir yazı gördüğü zaman hemen yerden alır, onu öper alnına değdirir, sonra da yerden boyundan yüksek bir yere bir kovuğa saklardı veya eve götürüp iyi bir yerde saklardı.
Ağanın iti
Bir köyün çok zengin bir ağası ve ağanın da çok sevdiği bir köpeği varmış. Veteriner olanağı da olmadığı için her hasta olanın zaman zaman muska yazdırdığı “nefesi çok guvatlı” bir tekke şeyhi varmış. Bu şeyh para karşılığı herkese hastalıklar için çeşitli muska yazarmış.
Ağanın çok sevdiği köpeği hastalanmış, köpeğe muska yazılması için bu “nefesi çok guvatlı” tekke şeyhinden muska yazılmasını isterler. Tekke şeyhi hemen ağanın köpeği için “kuvvetli” bir muska yazıp ağaya gönderir.
Ağa muskayı merak eder, acep içinde ne yazıyor, diye sır katibini çağırır muskayı açıp okumasını ister. Sır kâtibi efsunlu muskayı korka korka açar ne yazdığını ağaya okur, muskada şöyle yazıyormuş:
“Selam saldım itine, iyi olsa da s..kime, iyi olmazsa s..kime”!
Cevat Kulaksız kulcevat599@gmail.kom
Yorum Gönder