Eylül 2022
Abbas Güçlü Ahmet Tan Alev Coşkun Ali Eralp Ali Sirmen Ali Tartanoğlu Alican Uludağ Altan Öymen Arslan BULUT Ataol Behramoğlu Atilla Kart Aydınlık yazarları Ayşenur Arslan Barış Yarkadaş Bedri Baykam Bekir Coşkun Bilim Teknik Bozkurt Güvenç Burak H. Özdemir Bülent Soylan Can Ataklı Can Dündar Celal Şengör Cengiz Önal Cengiz Özakıncı Cevat Kulaksız Ceyhun Balcı chp Coşkun Özdemir Cumhuriyet yazarları Cüneyt Arcayürek Çiğdem Toker Deniz Kavukçuoğlu Doğan Kuban Dr. M. Galip Baysan Dünya haberleri Ece Temelkuran Eğitim Ekonomi Emin Çölaşan Emine Ülker Tarhan Emre Kongar Erdal Atabek Erdal Atıcı Eren Erdem Ergin Yıldızoğlu Erhan Karaesmen Erol Manisalı Ertuğrul Kazancı Ferhan Şensoy Fırat Kozok Fikret Bila genel Gündüz Akgül Güner Yiğitbaşı Güngör Mengi Güray Öz Gürbüz Evren Hakkı Keskin Hasan Pulur Hayrettin Ökçesiz Hikmet Çetinkaya Hikmet Sami Türk Hulki Cevizoğlu Hüner Tuncer Hüseyin Baş Işık Kansu Işıl Özgentürk İlhan Cihaner İlhan Selçuk İlhan Taşçı İnci Aral İrfan O. Hatipoğlu İsmet İnönü Kemal Baytaş Kemal Kılıçdaroğlu Köşe Yazıları Kurtul Altuğ Kürşat Başar Levent Bulut Levent Kırca Leyla Yıldız lozan Mehmet Ali Güller Mehmet Faraç Mehmet Haberal Mehmet Halil Arık Mehmet Türker Melih Aşık Merdan Yanardağ Meriç Velidedeoğlu Mine Kırıkkanat Miyase İlknur muharrem ince Mustafa Balbay Mustafa Mutlu Mustafa Sönmez Mümtaz Soysal Müyesser Yıldız Necati Doğru Necla Arat Nihat Genç Nilgün Cerrahoğlu Nuray Mert Nusret Ertürk Oktay Akbal Oktay Ekinci Oray Eğin Orhan Birgit Orhan Bursalı Orhan Erinç Ömer Yıldız Özdemir İnce Özgen Acar Özgür Mumcu Öztin Akgüç Rıza Zelyut Rifat Serdaroğlu Ruhat Mengi Sabahattin Önkibar Sağlık Saygı Öztürk Selcan Taşçı Serpil Özkaynak Sevgi Özel Sinan Meydan Siyaset Soner Yalçın Sözcü yazarları Spor Süheyl Batum Şükran Soner Tarım Tarih Tayfun Talipoğlu Tekin Özertem Tülay Hergünlü Tülay Özüerman Tünay Süer Türey köse Türkiye Türkkaya Ataöv Uğur Dündar Uğur Mumcu Utku Çakırözer Ümit Zileli Vatan Yazarları Video Yakup Kepenek Yaşar Nuri Öztürk Yaşar Öztürk Yazı Dizileri Yener Güneş Yeniçağ yazarları Yılmaz Özdemir Yılmaz Özdil Yurt Yazarları Yüksel Pazarkaya Zeki Tekiner Zeynep Göğüş Zeynep Oral Zulal Kalkandelen

“Çılgın Türk” Turgut Özakman ölümünün 9. Yılında anıldı
Şu Çılgın Türkler, Diriliş-Çanakkale 1915, Cumhuriyet- Türk Mucizesi kitaplarının yazarı, edebiyat ve tiyatro dünyasının önemli ismi Turgut Özakman, ölümünün 9’uncu yılında Yenimahalle Belediyesi Nazım Hikmet Kongre ve Sanat Merkezi’nde 28 Eylül 2022 günü düzenlenen etkinlikle anıldı.

Yenimahalle Belediye Başkanı Fethi Yaşar’ın ev sahipliğinde Eğitim Dostları Vakfı, İnönü Vakfı, ANAÇEV, Atatürkçü Düşünce Derneği ve Tohumluk Vakfı tarafından düzenlenen program, Hanri Benazus’un “Atatürk’ün Fotoğrafları” sergisi ile başladı.

"Gelecek Kuşaklara Çok Önemli Bir Miras Bıraktı"

Turgut Özakman’ın eşi Ayla Özakman ve ailesinin de bulunduğu programda, açılış konuşmasını gerçekleştiren Eğitim Dostları Vakfı Başkanı Özgün Ökmen, eserlerinde Türk milletinin emperyalist işgalcilere karşı verdiği özgürlük mücadelesini anlatan Özakman'ın gelecek kuşaklara çok önemli bir miras bıraktığını söyledi.

Anma Programında Ali Nihat Yavşan’ın sunumunda Eğitim Dostları Vakfı Başkanı Özgün Ökmen, Yenimahalle Belediye Başkanı Fethi Yaşar açılış konuşmalarını yaptılar. Daha sonraki konuşmalarda seçkin kişiler Turgut Özakman’la ilgili anılarını, görüş ve düşüncelerini, İstiklal Savaşı, Atatürk ve günümüzdeki olumsuz siyasal yaşantımızdan örneklerle konuşmalarını sürdürdüler.

Anma programı boyunca Yekta Güngör Özden- Anayasa Mahkemesi Onursal Başkanı, Özden İnönü Toker-İnönü Vakfı Başkanı, Hanri Benazus-Yazar, Yılmaz Büyükerşen Eskişehir Belediye Başkanı, Leyla Serpil ANAÇEV Kurucu Üyesi-Yazar, Aytunç Ürkmez-ADD Kültür Kurulu Temsilcisi, Mustafa Hüsnü Bozkurt-Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Başkanı konuşmalarını sundular. Program sonunda Pınar Ayhan sunumu “Şu Çılgın Türk” müzikali anlatıldı.

"En Kıymetlimizin Cumhuriyet Olduğunu Öğretti"

Özakman’ı minnetle andığını ve eserlerinin çok değerli olduğunu dile getiren Yenimahalle Belediye Başkanı Fethi Yaşar, “100 yıllık geçmişimizle ilgili birkaç tane dışında kayda değer bir Atatürk ve Kurtuluş Savaşı ile ilgili film, dizi, tiyatro oyunu, müzik eseri yapamadık. Hâlbuki Kurtuluş Savaşı millet olarak gururlanacağımız, özgüvenimizi artıran, birbirimizi sevmeye ve anlamayı sağlayan en büyük tutkalımızdır. Tüm dünyanın takdir ettiği bir insanı biz kendimiz belki de yeteri kadar anlamadık veya anlatamadık. İşte Turgut Özakman bu büyük eksikliğin giderilmesinde büyük rol oynayan bir insandı. Onun yüzlerce baskısı yapılan kitaplarıyla, milyonlarca insanımız nerelerden nereye geldiğimizi, milletçe en kıymetlimizin Cumhuriyetimiz olduğunu öğrendi” dedi.

“Çılgın Türk” Turgut Özakman ölümünün 9. Yılında anıldı

Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen de Özakman'ın kendisinin hocası olduğunu söyleyerek, Özakman’ın Türk tiyatrosuna ve öğrencilik yıllarında kurdukları amatör tiyatroya verdiği destekten bahsetti.

İstiklal Savaşı’mızın destansı romanı “Şu Çılgın Tükler”i yazan “Çılgın Türk” yazar Turgut Özakman, ölümünün dokuzuncu yılında Yenimahle. Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde geniş katılımcı ve konuşmalarla anıldı.

Kültür Merkezi’ndeki salon girişinde Yazar Hanri Benazus’un (92) “Atatürk Fotoğraflar Özel Kolleksiyonu” sergisi beğeni ile izlendi. 

Savaşımızı Yaşayarak Yazmış"

“Çılgın Türk” Turgut Özakman ölümünün 9. Yılında anıldı

Konuşma yapan bir diğer isim İnönü Vakfı Başkanı Özden İnönü Toker, Özakman'ın eserleriyle Türkiye'nin yakın tarihine ışık tuttuğunu ve ülkenin geleceği olan gençlerin yolunu aydınlattığını vurguladı.

Özakman’ın Millî mücadeleyi Çanakkale Savaşı'ndan alıp Kurtuluş Savaşı'nın sonuna kadar eserlerinde anlattığını belirten Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Genel Başkanı Mustafa Hüsnü Bozkurt da "Turgut Özakman, adeta ulusal bağımsızlık savaşımızı safha safha yaşayarak yazmış. Bu inanılmaz bir edebi güç. Kendisini rahmetle yad ederken bize bıraktığı eserlerin hepsi için ona ömrümüz boyunca ödeyemeyeceğimiz kadar borçlandığımızı düşünüyorum" diye konuştu.

“Çılgın Türk” Turgut Özakman ölümünün 9. Yılında anıldı

Hayatı "Şu Çılgın Türk" Müzikali ile Anlatıldı

Anadolu Çağdaş Eğitim Vakfı (ANAÇEV) Kurucu Üyesi Yazar Leyla Serpil ise köşesinde yazdığı hikayelerini kitaplaştırmak için çeşitli yayınevleriyle görüştüğünü ancak olumlu sonuç alamadığını ve yazarlığı bırakma noktasındayken, Özakman’ın kendisinin elinden tuttuğunu anlattı.

Etkinliğin sonunda sanatçı Pınar Ayhan’ın sunumuyla Özakman’ın doğumundan ölümüne kadar olan hayat hikayesi "Şu Çılgın Türk" adlı müzikal anlatı ile gözler önüne serildi.

Program sonunda Başkan Yaşar tarafından tüm katılıcılara çiçek, İnebolu Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Başkanı Kerim Daşçı tarafından ise Turgut Özakman'ın eşi Ayla Özakman'a plaket takdim edildi.

TURGUT ÖZAKMAN

Turgut Özakman (1 Eylül 1930, Ankara- 28 Eylül 2013, Ankara), Türk bürokrat, yazar ve avukat.

1 Eylül 1930 tarihinde Ankara'da dünyaya geldi. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. Bir süre avukatlık yaptı. Köln Üniversitesi Tiyatro Bilimi Enstitüsü'ne devam ettikten sonra Devlet Tiyatrosu'na dramaturg olarak girdi. TRT'de Merkez Program Daire Başkanlığı, Genel Müdür Yardımcılığı; Devlet Tiyatrolarında Genel Müdür Başyardımcılığı ve 1983-1987 yılları arasında aynı kurumda genel müdürlük yaptı. 1988-1994 yılları arasında Radyo-Televizyon Yüksek Kurulunda üyelik ve başkan yardımcılığı görevlerinde bulundu. Uzun yıllar Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümü'nde (DTCF Tiyatro) kadrolu öğretim görevlisi olarak çalıştı ve dramatik yazarlık dersleri verdi.

28 Eylül 1998'de, üstün hizmetleri nedeniyle Anadolu Üniversitesince, 2006 yılında Ege Üniversitesi'nce ve 2007 yılında, mezun olduğu ve uzun yıllar görev yaptığı Ankara Üniversitesince 'fahri doktor' unvanı verilen Özakman, sayısız esere imza attı.

Nisan 2002'de Eskişehir Belediye Başkanlığı, açtığı ikinci tiyatroya 'Turgut Özakman Sahnesi' adını verdi. 2006 yılında Orta Doğu Teknik Üniversitesi Özakman'a Üstün Hizmet Ödülü verdi. 2005 yılında piyasaya sürülen, 50 yıla yakın bir sürenin emeği olan ve Türk Kurtuluş Savaşı'nı romansı bir dille anlatan Şu Çılgın Türkler (Bilgi Yayınevi) adlı belgesel-romanı, Uğur Dündar'a göre cumhuriyet tarihinin en çok satan kitabı oldu. Haftalarca çok satanlar listelerinde ilk sırada kaldı.

Kaynak:

1-https://tr.wikipedia.org/wiki/Turgut_%C3%96zakman

2-https://ankahaber.net/haber/detay/turgut_ozakman_yenimahallede_anildi_105163

Cevat Kulaksız

 Cevat Kulaksız kulcevat599@gmail.com

Faile gitmek için cevabı aranan klasik sorudur;  bu eylemden kim yarar sağlıyor?
Mersin Polis evine yapılan ve henüz sahiplenilmemiş olmakla birlikte,  ilk tespitlere göre bölücü PKK terör örgütü militanlarınca gerçekleştirildiği zannedilen saldırıyı şiddetle kınıyor ve lanetliyoruz, şehit olan polis memurumuza Allah'tan rahmet diliyor, ailesinin acısını paylaşıyoruz, Milletimizin ve ailesinin başı sağ olsun. 

Bu, milletimizi yasa boğan silahlı ve canlı bomba saldırı eylem; üzücü olduğu kadar,  zamanlaması itibariyle de çok ürpertici ve korkutucudur. 

Benzer filmi millet olarak 7. Haziran. 2015 seçimlerinde AKP'nin tek başına iktidar çoğunluğunu kaybetmesinden sonra, seçimlerin yenilendiği 1. Kasım. 2015 tarihine kadar geçen beş aylık dönemde  iki polis memurumuzun faili meçhul bir şekilde öldürülmeleriyle başlayan yüzlerce kişiyi PKK terörüne kurban verdiğimiz olaylar zinciri içinde görmüş idik. 

Şimdi, yine,  iş başındaki aynı AKP iktidarının,  Haziran 2023 seçimlerini büyük olasılıkla kaybedeceğinin anlaşılmasından sonra, seçimlere sekiz ay kala, Mersinde dün gece uygulamaya konan silahlı ve canlı bombalı saldırı olayı,  millet olarak hepimizin geçmişi hatırlamamıza vesile olmuştur. 

Seçimi kaybedeceğine  kesin gözüyle bakılan  AKP iktidarının; seçim kazanmak için sürekli ülkenin beka sorununu gündeme taşıması ve bu ülkenin milyonlarca seçmeni olan ana muhalefet partisi CHP'yi ve yasal bir parti olan milyonlarca seçmene sahip HDP'yi, her vesileyle teröristlikle suçlaması dikkate alındığında, Mersin saldırısının;  AKP'nin,  CHP ve HDP'yi teröristlikle suçlayarak,  ülkenin beka sorununu yeniden ısıtarak seçmene sunacağını ve 1. Kasım. 2015 seçimlerinde olduğu gibi, halkı terörle korkutup terbiye etmek suretiyle,  kaybetmek üzere olduğu 2023 seçimlerini kendi lehine geri çevirme gayreti içine gireceği konusunda ciddi kuşkular doğurmuştur. 

AKP iktidarı; 7. Haziran. 2015-1. Kasım. 2015 seçim sürecinde  bu yolu denemiş ve faydasını görerek, 7. Haziranda  kaybettiği seçimi,  beş ay sonra 1. Kasım. 2015 de  yeniden kazanmıştır.  

Bu itibarla, Mersin saldırısından çıkar sağlayan kim ya da kimlerdir? Sorusunun,  kesin olmayan,  ancak olası olan cevabı önemlidir. 

Burada AKP dahil hiçbir partiyi ve kişiyi açıkça suçlamak istemiyoruz. Ancak, bu konudaki olası kuşkularımızı belirtmek de,  düşünce ve düşünceyi açıklama özgürlüğü kapsamında hakkımızdır. 

7. Haziran. 2015 ila 1. Kasım. 2015 döneminde yaşadığımız yüzlerce vatandaşımızın ölümü ile sonuçlanan önlenemeyen ve her terör saldırı eylemden sonra,  partimizin oyları terör eylemleri nedeniyle artıyor diyen ve sonrasında AKP tarafından kazanılan seçim sonuçları,  bizim, zamanlaması itibariyle, bu eylemden çıkarı olan kişi veya kişilere yönelik olası kuşkularımızı, kuvvetlendirmektedir. 

Mersin saldırısından hemen sonra, daha şehidimizin cenazesi toprağa dahi verilmeden, on bir yıl önce cezaevindeki gazetecilerle ilgili olarak hazırlanan bir raporda, saldırıyı gerçekleştiren kişinin de  adının yazılı olmasını bahane ederek, saldırganla CHP arasında bağ kurulmaya ve CHP'nin haksız bir şekilde suçlanmaya kalkışılması, bunun yanı sıra, yıllarca, PKK terörünü kınamamakla suçladıkları HDP ve Edirne Cezaevinde tutuklu bulunan HDP Eski Eş Genel Başkanı Selahattin DEMİRTAŞIN, Mersin saldırısını amasız ve fakatsız açık ve net bir şekilde kınayarak üzüntülerini bildirmelerine rağmen, bu ülkenin asayiş  ve güvenliğinden sorumlu, bölgede tek bir teröristin kalmadığını, hepsini izlediklerini, teröristlerin ayakkabı numaralarını dahi bildiklerini söyleyen İçişleri Bakanının talihsiz bir şekilde, Selahattin DEMİRTAŞIN saldırıyı açıkça kınayan mesajına rağmen; DEMİRTAŞ ve HDP'nin,  terörü ve  saldırıyı açıkça kınamalarından memnun kalamayarak,  bu mesaj üzerinden Selahattin DEMİRTAŞA; ”Katil DEMİRTAŞ, o kadar iğrenç ve aşağılıksın ki. . ” diyerek karşı mesajla hakaretler ve suçlamalarda bulunmasından, bu saldırı eyleminden kendileri ve partileri için siyasal yarar umanların,  umdukları ve bekledikleri bu yarardan yoksun kaldıklarını anlayarak,  teşbihte hata olmaz, elinden oyuncağı alınmış bir çocuğun hırçınlığına benzer bir şekilde  hırçınlaşarak kin kustuklarına tanık olmaktayız. 

AKP ve yandaşları bilmelidirler ki; bir suyla iki kez duş alınmaz, önceden gördüğümüz film aynı zevki  ve sonucu vermez. 

Aklınızı başınıza toplayınız ve bizlere,  yüzlerce vatandaşımızın ölümlerine neden olan  aynı terör filmini yeniden  seyrettirmeye sakın kalkışmayınız.

Güner Yiğitbaşı

27/09/2022  

Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

Kızım Sana Söylüyorum Gelinim Sen Anla
İzmir'in Seferihisar ilçesinde düzenlenen 27. dönem 5. Çalışma ve Değerlendirme Toplantısına katılan CHP Genel Başkanı KILIÇDAROĞLU,  parti üyelerine seslenerek;  "Şunu artık bilmek zorundayım.  Siz gerçekten benimle birlikte misiniz? Bazılarınızın sesi çıkmıyor.  Bazılarınızın da isteyerek veya istemeyerek zarar verdiğini görüyorum.  Artık beraber karar verelim;  bu halk düşmanlarını beraber yenecek miyiz? Benimleyseniz benimle olduğunuzu da artık hissetmek istiyorum.  Sırtımı size yaslayacağımı bilmek istiyorum" diye konuşarak; resmen,  CHP'nin Cumhurbaşkanı adayı benim dedi ve zaten malum olan adaylığını alenen ilan etti bize göre.  

Evet, en başta CHP'li İstanbul ve Ankara Büyük Şehir Belediye Başkanları ve yandaşları olmak üzere, anket sonuçlarına göre isimlerinin Cumhurbaşkanlığı adaylığında öne çıkmasından memnun ve mutluluk duyarak, açıkça biz bu adaylıkta yokuz, belediyemizin başındayız, yıllar sonra kazandığımız belediyelerimizi ve kestiğimiz hortumları, yeniden AKP'ye teslim etmenin vebalini taşımak istemiyoruz, bizim cumhurbaşkanı adayımız,  genel Başkanımız KILIÇDAROĞLU'dur diyemedikleri, bu kapıyı aralık tuttukları için, anket yapan şirketler İMAMOĞLU ve YAVAŞ'ı da dikkate almak zorunda kalıyorlar ve anket sonuçlarında bu iki isim de yer aldığı için seçmenin ve partililerin kafaları karışıyordu. 

CHP içindeki; kendilerini,  sözde katıksız ATATÜRKÇÜ ve ulusalcı gören ve KILIÇDAROĞLU'nu sağa yanaşarak partinin ilkelerine ihanet içinde gören, KILIÇDAROĞLU'nun merkez sağı da kucaklayan ülke gerçeklerine uygun seçim  kazanma ve sonuç alma stratejisine anlayış göstermekten aciz,  azınlık teşkil eden KILIÇDAROĞLU'na  muhalif malum  kanat,  KILIÇDAROĞLU'nu haklı olarak endişelendiriyor ve  üzüyordu. 

KILIÇDAROĞLU; dünkü rest mahiyetindeki konuşmayı bu nedenle yapmak zorunda kaldı. 

Parti içindeki muhalifler kadar, Millet İttifakı ve altılı masanın bileşeni partiler arasında da,  hala KILIÇDAROĞLU'na seçimi kazanacağı konusunda güvenemeyenler vardı. Hem altılı masaya koşarak gelmiş, birçok toplantılarına katılmış,  Millet İttifakının ve Altılı Masanın mimarı ve lideri KILIÇDAROĞLU ile el sıkışmış olmalarına rağmen, KILIÇDAROĞLU'nun ortak adaylığı konusunda hala çatlak sesler çıkarıyorlardı. 


KILIÇDAOĞLU; dünkü Seferihisar konuşmasında, kızım sana söylüyorum diye CHP'ye hitap ederken, aynı zamanda gelinim sen anla diyerek,  Altılı Masanın bileşeni parti liderlerine ve mensuplarına da sesleniyordu aslında. 


KILIÇDAROĞLU;  bu konuşmasıyla, evet ben demokratlığım, saygım  ve kibarlığım nedenleriyle, Altılı Masanın onay vermesi halinde ortak adayım demekle birlikte, artık geri dönüşü olmayan bir yola girdim, CHP benim adaylığımı kabul edecek, CHP olarak adayımızı belirledik, CHP'nin tek adayı benim, bırakın artık partimizin içini karıştırmayı, İMAMOĞLU ve YAVAŞ isimlerini artık telaffuz etmeyin ve bana odaklanın, benim adaylığıma karşı çıkan altılı masa bileşeni parti veya partilerin, altılı masadan ayrılmaya hak ve yetkileri vardır, ancak bunun hem partileri ve hem de ülkenin menfaatlerine vereceği zararlara da katlanmak ve sorumluluğunu da üzerlerine almak zorundadırlar demek istemiştir. 

Bize göre de,  KILIÇDAROĞLU'nun adaylığına onay vermeyecek olan altılı masanın bileşeni partiler, şimdiden eşyalarını toplamaya başlamalılar ve halkı daha fazla kandırıp mutlandırmadan masadan sessizce ayrılarak, kaderleriyle baş başa kalmalıdırlar. 

Bize göre, ara sıra çıkan çatlak seslere rağmen; Altılı Masada yer alan ve bugünkü varlığını CHP'ye borçlu olan İYİ Parti; lideri AKŞENER'in kadirbilir kişiliği ve ülke severliği sayesinde,  KILIÇDAROĞLU'nun Cumhurbaşkanlığı ortak adaylığına tereddütsüz onay verecektir. 

Altılı Masanın, Millet İttifakından gelen Demokrat Parti ve Saadet Partisi bileşenleri de, bugüne kadar süre gelen tutumlarına bakıldığında;  bize göre,  KILIÇDAROĞLU'nun otak adaylığına onay vereceklerdir. 

AKP'den kopup gelen, esasen önceki Millet İttifakının bileşenleri de olmayan Gelecek ve Deva Partileri'nin ne yapacakları,  bize göre şüphelidir ve sonuca da önemli bir katkıları olmayacaktır, masada olmalarıyla olmamaları,  farklı bir  sonuç doğurmayacaktır.  AKP'nin oylarını,  altılı masada olsalar da olmasalar da bir miktar böleceklerdir o kadar.  

Bize göre, KILIÇDAROĞLU'nun;  dünkü çıkışı ve sonrasında atılan mesajlarla,  partisinden tam destek almasından  ve CHP'nin tek ve vazgeçilemez  Cumhurbaşkanı adayı olduğunun tescil edilmesinden sonra, artık Altılı Masanın bu işi uzatmasının hiçbir anlamı ve değeri kalmamıştır. 


KILIÇDAROĞLU'nun;  artık iyice ortaya çıkan ve geri dönülmesi imkansız ortak adaylığı;  Altılı Masada, 2. Ekim toplantısında derhal oylanmalı ve Altılı Masanın,  bundan sonra kaçlı olarak devam edeceği, şimdi olduğu gibi altılı masa olarak mı, yoksa dörtlü veya üçlü masa olarak mı devam edeceği, hiç arzu etmeyiz ama, altılı masanın tamamen dağılıp dağılmayacağı, seçimlere daha zaman varken açıklık kazanmalı ve milletle daha fazla  alay edilmemelidir.

Güner Yiğitbaşı

24/09/2022

Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

İktidarın Gider Ayak Açıkladığı Sosyal Konut Projesi
İktidar, yirmi sene bekledi ve tam seçimlere dokuz ay kala ve sözüm ona dar gelirlilerin konut ihtiyaçlarını karşılamaları için sosyal konut projesini büyük bir müjdeyle açıkladı. 

Bu proje, seçimlere dokuz ay kala açıklanan zamanlaması itibariyle,  tamamen siyasal rant ve oy devşirme amaçlı, dar gelirlilerin sosyal konuta olan ihtiyaçlarının istismar edilmesidir. 

Açıklanan fiyatlarına ve ödeme koşullarına bakıldığında, gerçek anlamdaki dar gelirlilerin,  en doğal ve elzem ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra ellerinde kalmayan eksi paralarla bu taksitlerin ödenmesi,  asla mümkün değildir. 

Başvuru sırasında,  miktarı ne olursa olsun,  bir başvuru ücretinin alınması, sosyal konut ve sosyal devlet anlayışına sığmamaktadır. 

Sosyal konut deyince; bu işler için kurulan Toplu Konut İdaresi ve Varlık Fonu tarafından sübvanse edilen, karşılıksız olarak sermaye aktarımı yapılan, bırakınız kar elde etmeyi,  gerçek maliyetinin dahi altında satılan ve satış bedelinin geri ödenmesinde çok büyük kolaylıklar sağlanan, ödeme taksitleri sabit tutulan konutlar akla gelmelidir. 

İktidarın gider ayak açıkladığı sosyal konut projesinde,  bu özellikleri ve kolaylıkları görmüyoruz, belirsizliklerle dolu bir proje. 

Bu ülkede insanlarımızın konut ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla kurulan ve hazine arazileri tahsis edilen Toplu Konut İdaresi, bugüne kadar daha çok lüks ve pahalı konular üretmiş ve fahiş fiyatlarla varlıklı kişilere satmış olup, bu durum eleştirilince de, Toplu Konut İdaresinin;  Robin Hood misali,  zengine yaptığı lüks konut ve işyerlerinden elde ettiği gelirle, dar gelirlilere ucuz konut üreterek maliyetine ve hatta maliyetinin altında satacak ve satıyor savunması yapılmıştır. 

Hani nerede? Koskocaman bir yalan. 

Bu ülkede Varlık Fonu kuruldu. 

Varlık fonunun kuruluşunun gerçek amacı; bizim ülkemizde olduğu gibi, kar getiren devlet iktisadi kurumlarının bu fona dahil edilerek, Sayıştay denetiminden muaf olarak keyfi yönetilmesi ve siyasi amaçla içleri boşaltılarak zarar eder  hale getirilmesi değildir. 

Varlık Fonunun (Tabi kaldıysa ve varsa) varlıklarından ve Toplu Konut İdaresinin kar amaçlı olarak yaptırıp varlıklılara fahiş fiyatlarla satarak elde ettiği bütçesinden,  sosyal konut projesine karşılıksız paralar aktarılarak katkı sunulmalı ve gerçek dar gelirliler objektif olarak saptanarak,  bu gerçek dar gelirlilerin, maliyet fiyatlarının dahi altında konut edinmeleri sağlanmalıdır. 

Bize göre, sosyal konut ve sosyal devlet anlayışı budur.

Güner Yiğitbaşı

16/09/2022

Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

Yapmayınız Sizi Bataklıktan Kurtaracak Çekip Alacak Uzatabileceğiniz Temiz Bir Eliniz Kalsın
Yapmayınız lütfen. 

Sizi, her geçen gün içine iyice gömüldüğünüz bataklıktan kurtaracak, çekip alabilecek temiz bir eliniz kalsın. 

Demokrasinin nimetlerinden,  özgürlüklerden, halkın verdiği oylardan yararlanarak iktidar oldunuz ve yirmi yıldır, demokrasinin tüm nimetlerinden yararlanarak;  bu ülkeyi, demokrasinin tüm kurum ve kurallarını kaldırarak, anayasayı rafa kaldırarak, ülkenin tüm ekonomik kaynaklarını israf ve çarçur ederek, tepe tepe ve keyfinizce,  babanızın çiftliği gibi yönettiniz ve hala doymadınız, seçimlerde kaybedeceğinizi ve iktidardan düşeceğinizi anladınız, muhalefetin ve halkımızın sesini, haklımızın haber alma özgürlüğünü tamamen yok etmek için muhalif olarak doğruları söyleyen birkaç kanaldan biri olan Halk Tv. ye, emrinizi uygulayan RTÜK marifetiyle dün de büyük yasaklar ve cezalar getirdiniz. 

Sizler;  yasaklamalar ve cezalar dışında bir şey bilmez misiniz?

Demokratik ve tarafsız olması gereken Yargı, Merkez Bankası, Türkiye İstatistik Kurumu,  RTÜK, Basın ilan gibi kurumları boyunduruğunuz altına alarak, bu kurumları maşa ve sopa olarak kullanıyorsunuz, tek amacınız;  eşit koşullarda yapılması gereken, halkın özgürce haber alabildiği, yanlışlarınızı görüp öğrenebildiği demokratik bir seçimi engellemek ve milletin iradesine gölge düşürmektir. 

Ancak, ne yapsanız nafile, korkunun ecele faydası yok, sizler inanç sahibi insanlarsınız sözüm ona, insan ömrünün dahi bir sonu olduğunu herkesten iyi biliyorsunuz, madem öyle, iktidarların da bir sonunun olduğunu bilmek ve kaçınılmaz olan bu gerçeği kabul etmek zorundasınız, nedir bu antidemokratik direnişiniz?

Şu anda iktidardasınız, parti genel başkanlığı ile Cumhurbaşkanlığını aynı kişide topladınız, sizlere parti genel başkanı sıfatıyla yaptığınız hukuk dışı icraatlarınız nedeniyle yapılan ağır eleştirileri, cumhurbaşkanı şapkanızı giyerek,  cumhurbaşkanına hakaret olarak yorumlayarak, emriniz altındaki, sopa olarak kullandığınız yargı marifetiyle insanlara haksız ve hukuk dışı cezalar verdiriyorsunuz. 

Bir tarafta sopa olarak kullandığınız yargı, diğer tarafta yine sopa olarak kullandığınız RTÜK ve Basın İlan Kurumu, öbür tarafta anayasal toplantı ve gösteri yürüyüşü yapma ve protesto haklarını kullanmak üzere silahsız ve barışçıl olarak sokağa çıkarak eylem yapanları,  orantısız güç kullanarak engelleyen emniyet güçleriniz ve bu kişileri terörist ve hükümeti devirmeye teşebbüs etmekle suçlayan haksız ve hukuksuz yaftalamalarınız. 

RTÜK yasak ve cezaları, 

Cumhurbaşkanına hakaret suçu kalkanı ve sopası, 

Bağımlı yargı, 

Bağımlı Basın İlan Kurumu, 

Demokratik protesto haklarını, hükümeti devirmeye teşebbüsle suçlama silahınız. 

Ne yaparsanız yapınız. Bu sefer,  gerçekten iktidarınızın seçimlerle sonlanacağı nihai viraja girmiş bulunuyorsunuz. 

Hiç değilse, sizi iktidar yapan ve yirmi yıl bu ülkeyi yönetmenizi sağlayan demokrasiye ve özgürlüklere,  gider ayak biraz saygılı olun, halkımız için değil, sizi iktidara taşıyan  demokrasiye ve onun nimetlerine olan minnet borcunuz olarak saygılı olun. 

Hiç değilse, tutunacak bir dalınız kalsın elinizde, her şeyi o karanlık bataklığınıza gömmeyin, belki elinizden tutarak sizi bu gömüldüğünüz bataklıktan çekip kurtaracak insanlar hala vardır bu ülkede. Hiç değilse onlara,  kurtarın bizi bu bataklıktan  diyebileceğiniz ve uzatabileceğiniz,  temiz bir eliniz kalsın.

Güner Yiğitbaşı

15/09/2022

Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

Pazar günü Kalecik üzüm bağlarına gittik
Cumhuriyet (CUMOK) okurlarından oluşan 40 kişilik bir grupla Ankara’nın bağcılık ve şarapları ile ünlenmeye başlanan Kalecik üzüm bağlarına geziye gittik.

Nejdet Özer yönetiminde organize olduğumuz ve çoğunluğunu çeşitli kurumlardan emekli olmuş 40 kadar emeklilerle birlikte 11 Eylül Pazar günü bir tur otobüsü ile Kalecik ilçesine doğru yönlendik. 

İki ay kadar önce eşimi kaybettiğim için üzüntü içinde içine kapanmış bir durumda iken, arkadaşlar, “acını paylaşıyoruz, kendini kapatma, sosyal ilişkilerine devam et, moralini bozma grubumuza katıl açılırsın, içine kapanma çökersin” diyerek beni de yanlarına aldılar.

Pazar günü Kalecik üzüm bağlarına gittik
Gideceğimiz Kalecik ve çevresi üzüm bağları ve şarap üretimi ile tanınmaya başladığı için arabanın içinde grubumuzda bulunan DDY yolları ve gemi feribot işlerinden emekli olan Makine Mühendis İlhan Öztürk, şarapçılık, şarap, şarap imalatı konusunda ilginç bilgiler verdi. Eline araç mikrofonunu alan İlhan Öztürk şarap konusunda şunları anlattı:

“İlk yapılan şarabı içmek kısmet olsaydı yedi bin yıllık şarap içecektiniz. Yedi bin yıllık şarap insanlığın hizmetinde, tabi ki bugüne kadar bilinenlerden. Eğer yeni bulunan Göbekli Tepe’ye birkaç tane üzüm çekirdeğe bakarsanız şarabın tarihi 12 bin yıllık olacaktı. 

İlk şarabın mitolojide nasıl meydana geldiğini Nuh Peygambere dayandırıyorlar. Nuh Peygamber gemisini karaya oturttuktan sonra, bütün hayvanlar orada ya, o hayvanları salıyor. Tabi ki gemide iki tane karınca varmış, iki tane de karınca yiyen varmış, hepsi ikişer tane ya hayvanlardan. Nuh Peygamber bir gün bakıyor ki, keçi çok neşeli hoplaya zıplaya geziyormuş, bunun neşesi nereden geliyor acaba diye peşine takılıyor. Ondan sonra görüyor ki, bir ağacın dibinde biraz su birikmiş, onu içiyor, üzümünden yiyor, Nuh Peygamber de bunu merak edip içiyor, üzümden yiyor. Şeytanın işi yok tabi geliyor, asmanın dibine ağzıyla üflüyor asmayı kurutuyor. Nuh Peygamber buna çok üzülüyor, hasta oluyor yataklara düşüyor, neyse melekler araya giriyorlar, diyorlar ki şeytana, “yav adam ölecek şuna yardımcı ol da kurtulsun hayatı bak çok sevmişti” falan diyorlar. 

Neyse şeytan diyor ki, “yedi tane hayvanın kanından asmanın o bitkinin dibine dökerse o zaman canlandırırım onu ben” diyor. O hayvanlar kim? Aslan, kaplan, ayı, köpek, horoz, saksağan. Yedi tane hayvanın kanından döküyor sonra asma canlanıyor ve ondan sonra asmanın suyundan içenler, kimisi aslan gibi gururlu, kimisi kaplan gibi yırtıcı, kimisi ayı gibi kuvvetli, kimisi köpek gibi kavgacı, kimisi tilki gibi kurnaz, kimisi horoz gibi yaygaracı, kimisi de saksağan gibi geveze oluyormuş.

Şarabın kerametini bu. (Arabada gülüşmeler).

Bir de bunun tarihte geçen bir şeyi var. İranlı Cemşid ailesinden Cemşid’in bir gözdesi varmış. Tabi ki hanedan burası, imkânları var. Bunun sürekli migreni varmış. Hep başı ağrırmış, o sene de üzüm çok mahsul vermiş, bunları küplere doldurmuşlar, sonra yeriz, diye. Sonra bakıyorlar ki bunlar bozulmuş. Diyorlar, “bu zehirli artık içilmez, böylece kalsın, hiç kimse içmesin bundan” diyorlar.

Pazar günü Kalecik üzüm bağlarına gittik

“Bu gözden bu ağrımdan sarayı bıktırdın” deyip bir akşam iniyor oradan o zehirli sudan içiyor. Neyse ölsün millet de kurtulsun” diye yatıyor. Bir de sabah uyanıyor ki, hiç daha dinlenmediği kadar dinlenmiş, dimağı dinlenmiş, baş ağrısı geçmiş, kadın iyileşmiş birdenbire. Ondan sonra Cemşid ülkedeki bütün üzümleri toplatıp şarap yapmaya başlamış. Tarihte de şarabın böyle hikayesi var.

İnsanın yaşaması için üç şey gerekiyor buğday, zeytin ve üzüm, bu üç şey insanın organizmasını yaşatıyor. Buğdaydan her şey yapıyoruz biliyoruz, zeytin yağı var yiyoruz, bir de üzümden şarap yapın, pekmez yapın, sirke yapın bir sürü şeydir, şarap bir saklama türüdür; turşunu kurdun, makarnanı kestin, salçanı yaptın, şarabını kurdun mu? Üstelik bu malzemelerin hepsi iki yıl sürer ve iki yıl yaşar çalışır. Ama şarap on yıl size hizmet eder, yani üzümün kabuğunu, çekirdeğini atmanın hiçbir alemi yok.

Tarih boyunca şarabın tanrılarına gelince, şarabın üç tane tanrısı var, sizin bir tanrınız var o da Arabın Allahı, Mısırlılar şarap tanrısına “Osiris” demişler, Romalılar şarap tanrısına Bakıs demişler ve Grekler Yunanlılar Şarap Tanrısına “Dionysos” demişler. Dionysos’sun Anadolu’dan gittiğine dair Özgen Acar Bey’in bir iddiası var, bir konferans verdi bunun için de “Anadolu’dan gidiyor” diyor. Dionysos Anadolu’dan Yunanistan’a geçmiş öyle Grek olmuş diyor. Denizli’li bir arkadaş, Dionysos Denizli Bekilli’den diyordu.

“Şarabı nasıl tadarız”, (eline şarap kadehini alarak) “bu şarap tadım kadehidir, her tür tadım tadacağınız kadeh budur. Bazı firmalara şaraba göre bardak kadeh çıkartıyorlar. Şarabı ağzımıza aldıktan sonra dilimizin tadına göre dolaştırıyoruz, öyle tadım yapıyoruz. Şarabı kadehin karnına kadar doldurulur, üç şekilde tadım muayene yapılır görsel muayene, damakta muayene, koku muayenesi ve burun muayenesi var.

İsa Peygamber şarap sayesinde peygamber olmuştur, “Bu Tanrının kanı ben de onun oğluyum, bu benim kanım içerseniz Tanrının iksiri size geçecek” diyor. Şarap yasaklansa kimse peşinden gitmez, şarabı kıldığı için piçin teki. Şarap bardakları şöyle tutulur, papazlar da günah çıkarırken şarabı böyle kaldırıyor. 

Pazar günü Kalecik üzüm bağlarına gittik

Şarabın düşmanı oksijendir, şarapla sirke birbiri ile kardeştir onlar; birine oksijen değerse üzüm suyuyla oksijen değerse sirke oluyor, kapatırsanız içine hava girmezse şarap oluyor. Diyelim şarabı açtınız içinde hava kaldı, havayı pompa ile çekerseniz veya kala şarabı o şarabı alacak kadar bir şişeye koyarsanız aylarca durabilir. Şarabı açtık bitecek diye bir şey yok, yalnız oksijen teması olmasın yeter. İçinde az bir hava kalsa bile hafifi çalkalama ile bozulur. Şarap hassas bir içecektir, piyasada şarap kadar temiz bir içecek bulamazsınız. Şaraplık üzümler boğaz kere, öküzgözü, şiraz bol tanenli insanın dilini buranı yıllarca saklamaya müsaittir, ama hafif içimi kolay Kalecik karası olanı fazla yıllandırmaya gelmezler, bozulurlar. Şarap insanı öldürmez, e kadar yıllanırsa yıllansın içebilirsiniz.

Şarabın faydaları ile ilgili bir öykü:

Sayıştay iş kontrolu takibine geliyor, üç tane elemanım var yanımda, gidiyoruz bir ara yemek yiyoruz, Van’a gidiyoruz yolda kontrol yapacaklar, çok dedikodusu var oranın bizim yaptığımızı kontrol edecekler, Sayıştay elemanları ile gidiyoruz, içlerinden birisi dini bütün biri, “şuradan peygamberimiz şöyle olmuş, peygamberimiz şöyle olmuş diye konuşuyor. Ne yapıyorsunuz, dedi Ayaş’tayız, dedim, eşim organik tarım yapıyor ben de şarap yapıyorum, falan dedim. “Ne iyisini gördün” dedi, dedim saç diplerini kuvvetlendirir, tansiyonu düzenler, cildi güzelleştirir, tansiyonu düşürür, kolesterolü düzenler”. Adam, “madem bunu içiyorsun, yarabbi beni affet” de dedi, böyle övünce şirk koşmuş oluyorsun, dedi.

Şarap fazla sarhoş eden bir içki zannetmeyin gıdadır, üstelik kutsaldır, ziraat fakültesinde sorsanız, “gıda bölümündedir, şarap kısmı” derler. Şarap gıdadır, hiç korkmayın için güzelleşin.

Şimdi size basit olarak şarap nasıl yapıldığını göstereceğim.

Geçerken eczaneden 20cm hava hortumuna ihtiyacınız var, geri kalanları çöpten de alabilirsiniz çok ucuz, üzümü sıktık suyunu buraya kadar doldurduk, omuza kadar, (blendirde olmayacak çekirdek kırılmayacak) üzümü elle ayakla ezin, çekirdeği ezmeyin, çekirdek ezilirse şarap acılaşır, omuzuna kadar doldurduk üzüm suyunu, hamur mayasından yaş mayadan biraz alın, çok katarsanız hızlanır bütün aromayı kaybedersiniz, şarap mayasından katarken on litreye iki gram bir çay kaşığı kadar katıyoruz o kendisi, kendisi ürüyor, çoğalıyor, kapağını kapatıyoruz bir ucunu da şişenin içine batırıyoruz, içinde su var kapağı açık, ikinci üçüncü günü kendisi kaynama kızışma derler, maya katarsanız sizin mayanızla şaraba döner. Bir gün bahçede topluyorum dutları, misafir gelmiş yan komşu ne yapıyorsun falan dediler, şarap yapacak her halde dediler. Orada birisi anlattı “benim babam Sinop’ta şarap yapıyor”, “vereyim telefonu sorun” dedi. Telefon ettim yaşlı bir kadın çıktı, beyamca yok mu dedim, camiye gitti, dedi. Tamam çattık dedim. Bir ziraat mühendisi şarap yapmasın mı? camiye gitmesin mi şarap testide, meyhanede olur. Adam geldi sordum, böyle taarif etti. Yalnız dibini iyi sıkıştırın balmumu mu kullanırsınız, sakız mı kullanırsınız, buradan hava çıkmayacak, dedi. Kendi kendine kızışıyor bu, kendi kendine de şaraba dönmeye başlıyor. İçerdeki şeker karbondioksite dönüşüyor, fermantasyon sonucu içerdeki mayalar şeker alkol ve karbondioksite dönüştürüyor. Karbon dioksit çıkıyor, koyduğunuz hortum ve şişenin içinden içerde alkol kalıyor. Eğer bunun hortumu çekerseniz hava alıyor sirkeye dönüşür. Aradan 20 gün geçtiğinde bidonun dibinde iki parmak portör iki cm tortu kalır işte size suru bir şarap. Bunu siyah bir torbanın içinde yapılırsa daha çabuk olur”.

Sirke, içinde şeker olan her şeyden şarap ve sirke yapabilirsiniz. Sirke yapmak için de meyve kabuğu vb şeyleri bir kabın içine koyun üzerine bir bezle kapatın bırakın durdun, üç ay beş ay altı ay içinde tortu falan olur tortusunu süzün, çok güzel sirkeniz olur.

Pazar günü Kalecik üzüm bağlarına gittik

Tur aracının içinde bu şarap tanıtımından sonra Kalecik’i geçip üzüm bağlarının arasından, İş adamı Mehmet Yiğit’in bağ ve bağ evine vardık. Teraslı, geniş balkonlu çok büyük üzüm bağlarını her yandan görünecek biçimde yapılan bu bağ evinin alt bodrumunda şarap üretiliyor. Çok düzenli yapılmış 350 dönüm yerdeki üzümlerin hepsi Kalecik karası ve şaraplık üzümmüş. Kasa dolusu üzümü 40 kişinin önüne koydular herkes birer ikişer salkım derken herkes üzüm yemeye doydu. Şişesi 150 lira olan şaraptan birçok arkadaş şarap aldılar. Bu tesisin önünde topluca bir fotoğraf çektirdik. Gruptaki arkadaşların içinde en yaşlımız 94 yaşındaki emekli mühendis Halit Karababa ile oturduk, anılarından ilginç olaylar ve anılar anlattı. Dönüşte arkadaşlarla Kaleciğin içindeki bir fırından oraya özgü tanesi 30 liradan cevizli ekmek çörek alındı.

Dönüşte Akyurt’taki Kavaklıdere bağ ve şarap tesislerine uğradık. Öğle yemeğini orada yedik. Herkese limitsiz şarap sundular. Bir tepeciğin en üstünde bulunan tesislerde, kapalı yüzme havuzu, lokanta gibi birimlerin bulunduğu binadan dört bir taraftan yüzlerce dönüm üzüm bağları görülüyordu. Kafayı neşeyi bulan arkadaşlar binanın önündeki meydanda topluca halaylar çektiler. Dönüşte aracın içindeki koridorda özellikle bayan arkadaşlar neşe içinde oyun oynadılar.

Cevat Kulaksız

 Cevat Kulaksız kulcevat599@gmail.com

Altılı  Masa Liderlerine Açık Mektup
Halkımızı daha fazla oyalamayınız. 

Altılı masanın gerçekten devamından yanaysanız, gerçekten samimiyseniz, ortak Cumhurbaşkanı adayınızı, acilen ve derhal toplanarak belirleyiniz ve açıklayınız. 

Cumhurbaşkanı ortak adayınız,  altılı masadan çıkacak ve altılı masa tarafından belirlenecek bunu açıkladınız. 

Cumhur İttifakı ve onların beslemeleri bazı malum iş ve basın çevrelerinde,  adaylığı kesin gibi görünen ve onlara korku salan KILIÇDAROĞLU'nun isminin, ortak  aday olarak çıkacağı kesin gibi. 

Birçok defa yazdık, artık adayınızı açıklayınız dedik, malumu ilan etmekteki gecikmenin asla yararı yoktur, bilakis zararları olup, KILIÇDAROĞLU aleyhinde yapılan kampanyalar, kurulan kumpaslar  da göstermiştir ki;   o zararlar ortaya çıkmaya başlamıştır. 

ERDOĞAN adayınızı açıklayın diye ısrar etti diye,  ona inat açıklamamakta inat etmeyiniz, derhal açıklayınız. 

Yok aranızda bu konuda bir anlaşmazlık varsa, bunu da derhal açıklayınız, biz anlaşamıyoruz diyerek derhal masayı deviriniz. 

ERDOĞAN; sizin,  kendisine inat adayınızı açıklamama konusunda ısrarcı olduğunuzu görünce,  ellerini ovuşturmakta ve mutlu olmaktadır. 

Zira, ortak adayınızı,  daha ismi açıklanmadan seçilemez algısı yaratarak, yıpratmaya başladı bile.  

Sizler, ERDOĞAN'ın taktik oyununa geliyorsunuz. 

Sizler ortak adayınızı, sanki birtakım açmazları, açıkları varmış gibi, yıpratırlar düşüncesiyle açıklamakta gecikince, bunu fırsat bildiler ve en kuvvetli muhtemel aday KILIÇDAROĞLU kazanamaz kampanyası ve kumpası başlattılar, paralı adamlar, yazarlar tutup kiraladılar, sizleri içerden birbirinize düşürmek için planlar yapıp uygulamaya geçtiler, KILIÇDAROĞLU işin farkına vardı ve karşı hamleye geçti, KILIÇDAROĞLU'nu,  yalnız bırakmayınız, bu oyunu bozacak olan tek hamleniz adayın ismini derhal açıklamak olacaktır. 

İktidar cephesi;  her koldan,  KILIÇDAROĞLU'nun adaylığının açıklanmasını engellemek için paralı askerleriyle KILIÇDAROĞLU'nun aleyhine seçilemez algısı yaratmak için kumpaslar  kurduğuna ve onun adaylığını daha açıklanmadan engellemeye çalıştıklarına göre, vardır bir bildikleri, KILIÇDAROĞLU aday olursa mutlaka kazanır inancı yerleşmiş onlarda. 

Sizler hala uyuyorsunuz ve KILIÇDAROĞLU'nun adaylığını açıklamakta nazlanıyor ve çok geç kalıyorsunuz. 

Aslında, adayınızı derhal açıklarsanız,  KILIÇDAROĞLU'nun adaylığına yönelik, kazanamaz algısı yaratma  kampanya ve kumpas kozunu,  iktidarın elinden çekip alacaksınız. 

Adayımız şudur diye hemen açıklarsanız, KILIÇDAROĞLU'na yönelik kumpas ellerinde patlayacak. 

İktidar ve yandaşlarının yaptıkları, adayınız seçilemez havasını yayarak, bu konuda bir algı yaratarak, aslında seçileceğinden adları gibi emin oldukları  KILIÇDAROĞLU'nun adaylığına engel olmaktır. 

Altılı masanın ortak Cumhurbaşkanı adayı, oybirliğiyle  KILIÇDAROĞLU'dur, diye açıkladığınız an, çanlarına ot tıkanacak,  sesleri kesilecek ve çok üzüleceklerdir. 

Dikkat ederseniz, KILIÇDAROĞLU seçilemez algısı yaratan kampanyalarında,  KILIÇDAROĞLU'nun niçin seçilemeyeceğine ilişkin olarak;  hırsızdır, liyakatsizdir,  adı yolsuzluklara bulaşmıştır, rüşvetsiz iş göremez, yalancıdır, kişisel yararına düşkündür gibi,  somut ve haklı bir gerekçe beyan edemiyorlar, KILIÇDAROĞLU seçim kazanamaz diyorlar,  soyut bir şekilde. 

Aslında, biz;  KILIÇDAROĞLU aday olursa mutlaka seçilir biliyoruz ama, onun seçilmesini, kişisel yararımız adına istemiyoruz,  ondan korkuyoruz demek istiyorlar, ama söyleyemiyorlar. 

KILIÇDAROĞLU'nun ismi,  aday olarak daha açıklanmadan, seçilemez algısı yaratarak, adaylığına engel olmak istiyorlar. 

KILIÇDAROĞLU'na kumpas kuran iktidar ve paralı besleme yandaşlarına sormak lazım, KILIÇDAROĞLU madem seçilemez,  sizin için daha iyi olmaz mı?ERDOĞAN seçilir o zaman. İstediğiniz de bu değil mi?

Bizden hatırlatması. 

ERDOĞAN'ın oyununa gelmeyiniz lütfen.

Güner Yiğitbaşı

09/09/2022 

Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

Son Günlerin Portresi Meral Akşener
Bugün; demokratik,  düşünce ve düşünceyi açıklama özgürlüğümüzü kullanarak, muhalefete muhalefet edeceğiz, doğruları yazarak. 

BAHÇELİ muhalefeti olmayacak bu. 

Artık,  olup bitenlere, söylenenlere, yapılan aymazlıklara, nankörlüklere daha fazla dayanamıyoruz ve bu nedenle, Millet İttifakının ikinci büyük partisi İYİ Parti lideri Meral AKŞENER'e tutacağız aynayı bu yazımızda. 

Meral AKŞENER; önce,  eski partisi MHP içinde BAHÇELİ'ye bayrak açarak genel başkanlığa soyunda, AKP'nin dümen suyuna giren BAHÇELİ,  AKP ve lideri ERDOĞAN'ın yargıya yaptığı baskılardan ve onun yardımlarından yararlanarak, AKŞENER'e karşı koltuğunu korudu. 

MHP içinde giriştiği genel başkanlık yarışında uğradığı haksızlıklar sonucu genel başkanlık koltuğuna oturamayan AKŞENER; sonunda,  kendisiyle birlikte MHP'den ayrılan ve sonradan katılanlarla birlikte,  İYİ Parti'yi kurdu. 

İYİ Partiye'de rahat vermedi ERDOĞAN ve BAHÇELİ ikilisi, İYİ Parti'nin seçimlere katılmaması için çok uğraştılar, ancak CHP Genel Başkanı KILIÇDAROĞLU ödünç milletvekili vererek,  İYİ Partinin Mecliste grup kurmasını sağlayarak, seçimlere girmesinin önünü açtı ve bugün İYİ Parti bir yerlere gelmişse ve seçim barajını aşacak derecede bir parti tabanına sahip olmuşsa, bunda CHP ve lideri KILIÇDAROĞLU'nun bu demokratik tavrının büyük payı,  asla unutulmamalıdır. 

Millet İttifakının ve altılı masanın mimarının, muhalefeti derleyip toplayanın,  ERDOĞAN Saray yönetimine karşı etkili muhalefet sergileyen siyasetçinin CHP Genel Başkanı KILIÇDAROĞLU olduğunda,  çoğunluk hemfikirdir. 

DP Genel Merkezi’nde yapılan altılı masa toplantısında, altı lider;  seçim senaryoları,  cumhurbaşkanı adayı,  parlamenter sisteme geçişte atılacak adımlar ve yol haritası için ayrıntılı çalışma yapmış ve toplantıda ilk defa isim zikredilmeden cumhurbaşkanı adayının profili konuşularak, toplantı sonrası yapılan  açıklamada, ilk defa net biçimde cumhurbaşkanı adayının taşıması gereken nitelikler sıralanmıştır.  

Alınan karara göre, Cumhurbaşkanı adayı; 

Uzlaşmacı,  

Özgürlükçü,  

Demokratik değerleri içselleştirmiş,  

Siyasi ahlak ilkelerini benimseyen, 

Milletimizin tamamını kucaklayan

Liyakat sahibi… vasıflarının tümünü üzerinde taşıyacaktır. 

CHP Genel Başkanı KILIÇDAROĞLU; nezaketen, Cumhurbaşkanı adayını altılı masa belirleyecek diye açıklamalarda bulunuyorsa da, KILIÇDAROĞLU'nun altılı masanın kurucusu ve sergilediği performans ve masada en büyük partinin lideri olarak, ismi açıklanmamış ortak aday olduğu, KILIÇDAROĞLU'nun da bu adaylığı çok istediğini görmemek için, görme ve duyma özürlüsü olmak gerekmektedir. 

Tüm bu gerçeklere rağmen, bugünkü ikbalini,  bir yerde CHP ve lideri KILIÇDAROĞLU'na borçlu olan İYİ Parti lideri Meral AKŞENER'in ve bazı İyi Parti yöneticilerinin;  son günlerde,  CHP'ye ve KILIÇDAROĞLU'na yönelik olarak üstü kapalı olarak  yaptıkları olumsuz açıklamalara üzülmemek ve endişe duymamak mümkün değildir. 

Gürsel TEKİN'in HDP'ye de bakanlıklar verilebilir sözü üzerine İYİ Partililerin ve AKŞENER'in CHP'yi suçlayıcı beyanları ve özellikle de AKŞENER'in;  ortak adayın belirlenen kriterlere sahip olmasına,  kazanacak bir aday olması şartını da ilave etmesi,  büyük bir talihsizlik olup, bizleri düş kırıklığına uğratmış, AKŞENER hakkında kafalarımızda soru işaretleri doğurmuştur. 

AKŞENER'e buradan soruyoruz. 

Kendisinin de dahil olduğu altılı masa liderleri tarafından, cumhurbaşkanı adayında olmasının gerekliliği  belirlenen;  Uzlaşmacı, özgürlükçü, milletimizin tamamını kucaklayan, demokratik değerleri içselleştirmiş, siyasi ahlak ilkelerini benimseyen, liyakat sahibi olmak kriterlerini taşıdığında,  kimsenin itirazı olmayan KILIÇDAROĞLU'nda,   seçim kazanması için eksik olan özellik nedir de, KILIÇDAROĞLU'nun seçim kazanacağından kuşku duyuyorsunuz?

Sayın AKŞENER; acaba, bizim seçmenimiz seçeceği adayda biraz da hırsız olma, yalancı olma, yolsuzluk yapma özelliği arar, KILIÇDAROĞLU hırsızlık, yolsuzluk ve yalancılık yapamaz,  bu nedenle seçimi kazanamaz, demek mi istiyor acaba?

Güner Yiğitbaşı

08/09/2022

Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

Hadi Gürsel tekin bir densizlik yaptı diyelim sizin göreviniz yangına körük tutmak mı ey iyi partili yöneticiler
CHP Milletvekili Gürsel TEKİN;  katıldığı bir programda, ittifakın seçimi kazanması halinde,  HDP'ye bakanlık verilebilir demiş. 

CHP Milletvekili Gürsel TEKİN;  katıldığı bir programda, ittifakın seçimi kazanması halinde,  HDP'ye bakanlık verilebilir demiş. ölgesinin dahi düştüğü yerde bulunamayız, haddini bil CHP diyerek bağırmaya başladılar. 

İYİ Partili Yavuz Ağıralioğlu, kendisinden beklendiği gibi,  Tekin'in açıklamalarına tepki gösterip,  "'Terör örgütünün gölgesinin bile düştüğü yerde olmayız. ' beyanına,  asgari ittifak hukukuna ve nezaketine rağmen,  kime sordunuz da kime neyi veriyorsunuz?" demiş. 

Tekin'e bir tepki de İYİ Parti Grup Başkanvekili Müsavat Dervişoğlu'ndan gelmiş olup,  CHP'li vekili 'haddini bil' diyerek hedef alan Dervişoğlu,  "İlkelerimizi anlamayanlara karşı ders vermek gerekirse,  geri durmayacağımız unutulmamalıdır. " ifadelerini kullanmıştır. 

En şaşırtan tepkiyi de; Tekin'i işaret ederek,  "CHP'nin kilit taşlarından bir tanesi.  Böyle bir cümle kurduğuna ve kanaat getirdiğine göre partisinin görüşlerini iletiyor demektir. " demek suretiyle, İYİ Parti Genel Başkanı Meral AKŞENER göstermiştir. 

Beyanları partiyi bağlayan, parti adına görüş açıklamaya yetkili CHP üst yönetimi; CHP adına,  CHP'yi bağlayan hiçbir beyanda bulunmaya ve açıklama yapmaya yetkili olmayan Gürsel TEKİN'e sahip çıkmamışlar ve beyanlarının,  kendi kişisel görüşü olduğunu açıklamışlardır. 

Buna rağmen, Millet İttifakının en büyük ortağı İYİ Partinin; bugünkü varlığını kendisine borçlu olduğu CHP'ye sahip çıkarak,  Millet İttifakında ve altılı masada bir çatlak oluşmaması için gayret gösterecek yerde, Gürsel TEKİN'in;  temelde,  HDP'nin legal bir parti olduğunu vurgulamak amaçlı,  ancak günümüz koşullarında, altılı masa bileşenlerinin hassasiyetini gözetmeden ağzından çıkardığı talihsiz beyanlarını CHP'ye maletmesi,  partisinin görüşlerini iletiyor çıkışını yapması, bizim baştan beri bir türlü güvenemediğimiz İYİ Parti'nin,  kendisine asla güvenilemeyecek, birlikte yola çıkılamayacak nankör bir yönetim altında bulunduğunu kamuoyuna göstermiştir. 

İYİ Parti üst yöneticilerinin CHP li bir vekil olmaktan öteye, beyanlarıyla CHP'yi bağlayan bir görev ve sıfatı bulunmayan Gürsel TEKİN'in, temelde haklı ama günümüz koşullarında gereksiz olan beyanlarını ciddiye alarak, yangına körükle gitmeleri, CHP'yi hedef almaları, Millet İttifakı ve altılı masa, en önemlisi ülkenin demeokratik cephesi adına,  büyük bir talihsizlik olmuştur. 

Şehir şehir dolaşarak,  çarşı esnafının dertlerini dinleme ve grup toplantılarında konuşma dışında,  hiçbir ciddi projesini göremediğimiz, bize göre yeterli kadrosu da bulunmayan Meral AKŞENER'in; bu gezileri ve kadın olmasının yarattığı sempati ile İYİ Partiye puan kazandırıyor olması, hiç kimseyi yanıltmasın, insanlar kumar ve içki masalarında gerçek renklerini ve yüzlerini açığa çıkarırlar ya, işte en ufak bir krizde İYİ PARTİ,  hem de genel başkanlarının ağzından;  "CHP'nin kilit taşlarından bir tanesi.  Böyle bir cümle kurduğuna ve kanaat getirdiğine göre partisinin görüşlerini iletiyor demektir. "demek suretiyle,  gerçek yüzünü göstermeye başlamıştır. 

Biz AKŞENER'den; Gürsel TEKİN'i kastederek, onu CHP'nin kilit taşı olarak nitelendirmeden ve beyanlarıyla, partisi CHP'nin görüşlerini iletiyor demek suretiyle ortağı ve velinimeti CHP'yi suçlamadan, CHP Genel Başkanı KILIÇDAROĞLU ile kapalı kapılar ardında baş başa görüşerek, İYİ Partinin endişe ve hassasiyetlerini iletmesini beklerdik. 

Maalesef, AKŞENER bu siyasi nezaketi ve hoşgörüyü gösterememiş ve selden partisine kütük devşirmeyi yeğlemiş, İYİ Partinin ve Millet İttifakının ayağına kurşun sıkmış, güvenilirliğini kaybetmiştir. 

Allah;  Türk Milletine ve altılı masa içinde,  canla başla ve iyi niyetle,  ülkesi ve laik demokrasi adına çalışan KILIÇDAROĞLU'na,  kolaylıklar ve sabırlar versin.  

Biz, altılı masa artık oturup ortak Cumhurbaşkanı adayını açıklamalıdır derken, bu tür riskleri ve çatlakları düşündük. Bize göre,  altılı masayı,  ortak Cumhurbaşkanı adaylarını bir an önce belirleyerek açıklamak değil, bunda gecikmeleri, densiz açıklamalarıyla, bizzat altılı masanın bileşenleri yıpratacaktır. Cumhurbaşkanı adayının derhal belirlenip açıklanmaması,  altılı masanın zaafı ve yumuşak karnıdır. 

Böyle giderse, sanırım altılı masa,  ortak cumhurbaşkanı adayını belirleyerek açıklama şansını,  ilelebet yitirecek ve bu da ülkenin tamamen karanlığa gömülmesi olacaktır.

Güner Yiğitbaşı

07/09/2022

Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

Bir Yargıcın anlattıkları
Adaletin-yargının nasıl yok edildiğini ve yürütmenin (AKP-RTE’nin) emrine girdiğinin somut örneği olarak, bir arkadaşın cep telefonuma gönderdiği yazıdan bir yargıcın anlattıklarını size sunmak istedim. Gerçekten yargı tamamen bağımsızlığını yitirmiş olduğunu yargı mensubunun anlatımından öğreniyoruz.

“Merhabalar, ben Cumhuriyet savcısı iken başsavcının hukuka aykırı taleplerini yerine getirmediğim için isteğim dışından hakimliğe geçirilerek Doğu illerinden birine “tayin edilmiş” bir yargı mensubuyum. “Nerede bu savcılar” sorusunun cevabını kendimce vermek istiyorum. 

Öncelikli olarak bir kısım vatandaşımız “nerede bu hakimler” de diyor, üzgünüm ancak hakimlerin yapabileceği hiçbir şey yok. Soruşturma açma yetkisi yalnızca savcılara verilmiş bir yetki. Şimdi gelelim savcılara.


1-Öncelikle bir suç ile ilgili olarak soruşturma yapma yetkisi suçun işlendiği yer savcılığındadır.  Yani İstanbul Ya da Ankara’da işlenen bu suçları yalnızca İstanbul ya da Ankara savcıları soruşturabilir. Yozgat’ta görev yapan bir savcı ne kadar isterse istesin, bu hususta yetkisi yoktur. 

2-Savcılar büro sistemi ile çalışır. Bilişim suçlarını soruşturma bürosunda görevli savcı terör suçunu, aile bürosunda görevli savcı sahtecilik suçunu soruşturamaz. Dolayısıyla İstanbul ve Ankara’daki tüm savcılar da bu suçlar hakkında soruşturma açmaya açsa da yürütmeye iş bölümleri gereği yetkili değil.

3-Biz, savcılık sistemini eskisi gibi anımsıyoruz ancak maalesef durum değişti. 5235 sayılı yasa ile birlikte savcılar başsavcının memuru gibi bir konuma getirildi. Bir savcı başsavcıdan habersiz soruşturma açamaz, açsa da zaten o soruşturmayı yürütemez. Başsavcı o dosyayı alıp başka bir savcıya vermeye yetkilidir. Başsavcının yetkisi bununla da sınırlı değil. Diyelim ki bir savcı bir şekilde soruşturmayı tamamladı ve karar verecek. Savcının verdiği karar başsavcı onayından geçmeden geçerli olmuyor. Sözün özü, artık iş savcılarda değil, başsavcıda bitiyor. Başsavcı istemediği sürece savcılar bir şey yapamaz maalesef.

4-) Hadi diyelim ki bir savcı bir şekilde soruşturma açtı, başsavcı da bir şey demedi. Savcı soruşturmayı yapacak.  Nasıl yapacak? CMK diyor ki bir suçun işlendiğini öğrenen savcı, emrindeki kolluk görevlileri ile derhal suçu araştırır. Peki kimdir bu kolluk görevlileri? Temel olarak polis ve jandarma. Polis de jandarma da içişleri bakanlığına bağlı. Yasaya bakarsak savcının emrindeler, hatta yasaya göre bakanın emri ile savcının emri arasında bile savcını emri önceliklidir. Peki fiiliyatta öyle midir? elbette hayır. Bir savcı kolluğa bu hususta bir talimat yazdığı an kolluk birimleri o talimatı yukarılara iletir ve hiçbir şekilde bu emri yerine getirmezler.

5-) Uzun lafın kısası şu anda bir savcı istese de soruşturma açamaz. Açsa da yürütemez. Türkiye’de bu inisiyatifi alabilecek yalnızca İstanbul ve Ankara başsavcıları var, onlar bile bu işe giriştikleri an görevden alınırlar. Bu işe girişen savcı kim olursa olsun, görevden alınır. Çünkü savcılar HSYK’ya bağlı. HSYK’nın başkanı adalet bakanı. Bir üyesi adalet bakan yardımcısı. Diğer üyeleri ise meclis ve cumhurbaşkanı seçiyor. Yani siyasiler tarafından seçilen bu kişiler hakimler ve savcılar kuruluna başkanlık ediyor. Üstelik bir kısmı hâkim savcı bile değil.

6- görevden alınan savcı arkasında kimsenin durmayacağını da biliyor. Bizler hep kahraman arıyoruz ama çabuk da unutuyoruz. Mesela yazın google'a; cumhurbaşkanına hakaret suçunda beraat kararı verdiği için önce Erzurum’a oradan da Kars’a sürülen Balıkesir hâkimi kimmiş, kim arkasında durmuş? Devrimci savcı diye anıldığı için bam başkanlığından Erzurum savcılığına atanan savcının arkasında kim durmuş? Bakanlarla ters düştü diye başsavcı iken yargıtay savcılığına çekilen başsavcıların arkasında kim durmuş? Onlarca, yüzlerce örnek var. Pek çok hâkim görevden alındı ya da sürüldü. Arkalarında kimse durmadı. Hal böyle iken kim, neden Donkişot lük yapsın? Zaten seçimler oldukça yakın. Seçimden sonra soruşturmayı açıp, yürütebilecek ve sonuçlandırabilecekken kim, neden sonuç alamayacağını bile bile bu soruşturmayı şimdi açsın?

7-) Hep söylenen şu; AKP’nin hakimleri, AKP’nin savcıları. Işin aslı şu ki; görevde olan hakimler ve savcıların yarısına yakını yaşam tarzı itibariyle iktidara oldukça zıtlar. Namaz kılmayan, mini etek giyen, alkol tüketen vb hâkim savcılar hala meslekte ve sayıları oldukça fazla. Inanmayanlar Hakim evlerine ya da adliyelere gidip bakabilirler. Bunlar sadece eski hakimler savcılar değil göreve yeni başlayanlar da böyle. Yine geriye kalan hakimler ve savcılar da yaşam tarzları itibariyle muhafazakâr bile olsalar mevcut hükümeti sevmiyorlar. Sevmiyorlar çünkü işlerini iyi yapabilmek istiyorlar. Siz sanıyor musunuz ki tüm suçlular sokakta gezinirken hakimler savcılar mutlu? Hayır, bu cezasızlıktan en çok onlar şikayetçi.

 8-) Yukarıda da söylediğim gibi, savcılıklarda bürolar var. Yani meslekte 8 bin savcı varsa 8 bininin de sizin adamınız olmasına gerek yoktur. Başsavcılar, müracaat savcıları, kaçakçılık ve örgütlü suçlar bürosu savcıları, kamu görevlilerinin suçlarını soruşturma bürosu savcıları gibi kilit bürolarda sizin istediğiniz gibi kararlar çıksın yeter. Yoksa tehdit hakaret suçlarına bakan savcı kimin umurunda? Dolayısıyla kilit büroları dolduracak kadar savcınız olsun yeter. Bu kişiler kimler derseniz çoğu bir süre partide siyaset yaptıktan sonra avukatlık mesleğinden savcı yapılanlar. Gidin bakın, kilit görevlerde hep benzer geçmişe sahip kişileri görürsünüz.

 9-) Mustafa Kemal Atatürk, bir Osmanlı subayı olarak ilk anda reaksiyon gösterseydi belki de bugün cumhuriyetimiz yoktu. Ulu önder, bekledi, sabretti. Önce padişahın emri ile Anadolu’ya gitti. Sonra hem vatanı kurtardı hem de cumhuriyeti ilan etti. Sözün özü; her şeyin bir doğru zamanı vardır. Gerçek kahramanlar bu zamanı bilir ve bekler. Kahraman olacağım diye ilk andan atlayanlar ise ancak ahmaklardır.

 10-) toparlarsak; savcıların da hakimlerin de büyük bir kısmı bu gidişattan rahatsız ancak yapabilecekleri bir şey yok. Kilit görevde belirli kişiler var ve onlar da zaten bir şey yapmayacak kişiler. Vatansever hakimler ve savcılar ise maalesef doğru günü beklemek zorunda.

Yani yakın zamanda yapılan değişikliklerle birlikte savcılar adım atamaz, soruşturma yapamaz hale getirildi. Işın özü budur. Badem bıyıklı olmasa da savcıların bir yetkisi yok.

Telefona gelen mesajı yazıya aktaran Cevat Kulaksız  kulcevat599@gmail.com

Cevat Kulaksız

Sedat Peker'in İddialarına Ve Bu İddiaları Yargıya Taşıyan Muhalefete Hem De Yargıtay Kürsüsünden Akıl Almaz Cevap Ve Suçlama
2022-2023 Adli yılı Yargıtay'da yapılan bir törenle açıldı. 

Çok şükür bu sene tören Saray'da yapılmadı ama, Saray'ın gölgesi yine törenin üzerine çöktü tabi. 

AKP iktidara gelene ve Saray rejimi ile demokrasinin, güçler ayrımının ve yargı bağımsızlık ve tarafsızlığının tamamen ortadan kalkmasına, yargının Saray rejiminin sözcüsü ve muhalefeti susturan sopası haline getirilişine kadar, yeri geldiğinde yargıya hesap vermek zorunda kalacak olan yürütmenin başının, her nerede yapılıyor olursa olsun,  bir Adli Yıl açılış töreninde konuşması,  asla mümkün değildi. 

Demokrasinin, güçler ayrılığının ve yargının bağımsızlık ve tarafsızlığının;  olmazsa olmaz, zorunlu bir gereğiydi bu uygulama. 

Saray rejimin başındaki, tek yetkili ve tek adam,  partili ve taraflı Cumhurbaşkanı,  maalesef bu törende yine konuştu, her zaman söylediklerini aşağı yukarı tekrarladı. 

Yargının üç temel kurucu unsurundan biri olan savunmayı temsil eden Türkiye Barolar Birliği Başkanının konuşmasının dahi sansür edildiği ve ülkeden gizlendiği bu çok önemli ve anlamlı törende, yürütmenin başı konuştu ve tüm yurda naklen verildi. 

Bakınız, ne söyledi?

Dedi ki; ”Birileri,  ülkemizin adalet sistemini nerelerle bağlantılı oldukları az çok tahmin edilen suç çetelerinin kirli oyunlarına kurban etmek için var gücüyle çalışıyor.  Karşımıza çıkan kim olursa olsun böyle bir rezilliğe asla izin vermeyeceğiz.  Türkiye Cumhuriyeti devletinin,  karanlık mihrakların güdümünde istikamet çizilen bir ülke olmadığını herkes görecek,  kabul edecek.  Bu ülkede herkes mücadelesini hukuk ve en önemlisi ahlak kuralları çerçevesinde verecek. ”

Evet,  herkesin gözünün içine baka baka bunları söyledi ve taraflı ve bağımlı yüksek yargıçlar tarafından da alkışlandı. 

Partili ve tek yetkili taraflı cumhurbaşkanı, hem de Yüksek Yargının Mabedi Yargıtay’da;  alenen,  “Birileri,  ülkemizin adalet sistemini,  nerelerle bağlantılı oldukları az çok tahmin edilen suç çetelerinin kirli oyunlarına kurban etmek için var gücüyle çalışıyor. ”

Yani, demek istiyor ki; siz yargı mercileri, savcılar ve hakimler; sakın ola, suç örgütü lideri Sedat PEKER'in sosyal medyada açıkladığı, iktidarımıza yönelik suçlayıcı iddialarına aldırmayın, bu iddiaları görmezlikten gelin, bu iddialara değer vermeyin, üzerine gitmeyin, görevinizi yapmayın, araştırmayın,  soruşturmayın, bu iddialar gerçek dışı ve çetelerin kirli bir oyunudur,  gerçek dışı kirli bir oyundan ibaret olan bu iddialara alet olmayın, kendinizi ve mensubu olduğunuz adalet sistemini kurban etmeyin diyerek, savcı ve hakimlerimize açıktan talimat veriyor. 

Sedat Peker'in İddialarına Ve Bu İddiaları Yargıya Taşıyan Muhalefete Hem De Yargıtay Kürsüsünden Akıl Almaz Cevap Ve Suçlama olmadığı, tahminle saptanamaz, bu iddialar savcılar tarafından soruşturulmalı ki; bu çetelerin nerelerle bağlantılı oldukları, tahminin ötesinde,  netlik ve kesinlik kazanmalıdır. 

Nedir bu korkunuz?

Partili Cumhurbaşkanı; savcı ve hakimlere talimat anlamına gelen bu çıkışıyla, ucu kime dokunursa dokunsun, bu suç iddialarının  ve iddia sahibi çetelerin kimlerle ve nerelerle bağlantılı olduklarının, tahminden çıkarılarak,  kesinlikle saptanmasının, kesinlik kazanmasının üstünü örtmeye çalışmaktadır. 

Türk Milletinin şerefli ve ATATÜRK'çü subayları, o kumpas davaları sırasında, çete mensuplarının itirafçı ve gizli tanık sıfatıyla, yargı mercileri tarafından alınan gerçek dışı beyanlarıyla hapse atılırlarken, Yargıtay'da yaptığı konuşmasında; “Birileri,  ülkemizin adalet sistemini,  nerelerle bağlantılı oldukları az çok tahmin edilen suç çetelerinin kirli oyunlarına kurban etmek için var gücüyle çalışıyor. ”diyen zat, o tarihlerde Başbakan olarak, bu çetelerin beyan ve iddialarına inanıyor ve sesini çıkarmıyordu, halinden çok memnun ve mutluydu. 

Özgürlükçü, kuvvetler ayrımına dayalı, yargının bağımsız olduğu ve iktidarın hesap verirliğinin bulunduğu normal demokrasilerde, olması gereken;  bu iddiaların önüne set çekmek, üzerini örtmeye çalışmak değil, gerçeklerin gün yüzüne çıkarılması, varsa sorumlularından hesap sorulmasıdır. 

Ülkemize tek adam rejiminin getirilmesinin amacına ve gerçek nedenine de ışık tutmaktadır,  bu talihsiz konuşma, maalesef.

Güner Yiğitbaşı

03/09/2022

Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

Cumhuriyetin Savcıları
Günümüzde, görevlerini layıkıyla yapan Cumhuriyet Savcılarına olan ihtiyaç kamuoyunun dikkatinden kaçmamaktadır. 

Bugünlerde,  Cumhuriyet Savcılarının kulakları sıkça çınlatılmaktadır. 

Bu nedenle, 01/05/2020 tarihinde yazmış olduğumuz ve halen güncelliğini koruyan CUMHURİYET SAVCILARI başlıklı makalemizi,  aşağıda noktasına virgülüne aynen, siz okurlarımla paylaşıyorum. Güner YİĞİTBAŞI 02/09/2022


CUMHURİYET SAVCILARI

Bu makaleyi, şu anda 25 senelik avukat ve öncesinde de,  25 sene Askeri savcı ve Cumhuriyet Savcısı olarak görev yapmış,  50 yıllık faal ve tatbikatın içinde yoğrulmuş bir hukukçu kimlik ve deneyimimizle yazıyoruz. 

Cumhuriyet Savcısı,  adı üzerinde,  Cumhuriyetimizi,  Cumhuriyetimizin Anayasamızdaki ilkelerini benimseyen,  savunan ve koruyan savcı demektir. 

Peki,  Cumhuriyetimizin ilkeleri nelerdir?

Darbe Anayasası diyerek horlanan ve suçlanan,  ancak,  onu dahi uygulayacak kadar Cumhuriyet ve demokrasiden nasibini almamış olan AKP iktidarı tarafından tam olarak uygulanmayan ve çoğu demokratik maddeleri askıya alınan 1982 Kenan EVREN Anayasasının 2.  maddesinde,  Türkiye Cumhuriyetinin ilkeleri;  insan haklarına saygılı,  Atatürk milliyetçiliğine bağlı,  demokratik,  laik ve sosyal bir hukuk devleti olarak belirtilmiştir. 

Gerçek Cumhuriyet Savcıları;  Cumhuriyetimizin,  insan haklarına saygı göstermeyi,  Atatürk milliyetçiliğine bağlılığı,  demokrasinin ilkelerini,  laikliği ve hukukun üstünlüğünü benimsemek ve bu ilke ve değerleri ülke genelinde hakim kılmak için uğraş vermek zorundadırlar. 

Cumhuriyetin savcısı olduklarını unutarak,  kendi ikballeri,  koltukları ve gelecekleri için,  iş başındaki siyasal iktidar tarafından Anayasaya aykırı olarak yaratılan zor koşullara karşı,  meslek onurlarını ve  direnme güçlerini kullanmayıp kolay yolu seçerek iktidara teslim olan,  hal ve hareketleriyle,  verdikleri kararlarıyla,  iktidara hizmet eden ve  iktidarın savcısı görüntüsünü vererek,  Cumhuriyetin ilkelerini savunan savcılar oldukları  konusunda halkımızda kuşku uyandıran savcılar;  Cumhuriyet Savcısı unvanlarını taşısalar dahi,  milletimizin vicdanlarında,  gerçek anlamda bir Cumhuriyet  Savcısının  saygınlığını asla kazanamazlar. 

Gerçek Cumhuriyet Savcılarının önemi;   Cumhuriyetin ilkelerini amaç olarak benimsemeyen,  Cumhuriyetin ilkelerini kendilerine vasıta yaparak,  gizli amaçlarını tesis etmek üzere sandıktan çıkmayı başaran,  Cumhuriyet ve demokrasi düşmanı kişilerin iktidar olabildikleri zor dönem ve koşullarda ortaya çıkar.  Halkımız,  bu zor dönem ve koşullarda Cumhuriyet Savcılılarının varlığını fark ederler ve ararlar. 

Cumhuriyet Savcıları;  sadece ve sadece,  işsiz ve güçsüz oldukları için çalmak zorunda bırakılan hırsızların,  adam yaralayan,  öldüren,  gasp yapan ve sair,  arkası olmayan gariban adi suçluların peşine takılan, en önemlisi de, siyasi iktidarların,  muhalefete sopa olarak kullandıkları savcılar konumunda olmamalıdırlar. 

Cumhuriyet Savcıları; yani,  Laik ve Demokratik Cumhuriyetin Savcıları,  Cumhuriyetin ilkelerinin çiğnendiği dönemlerde,  bu ilkeleri çiğneyen siyasal iktidarların ve yandaşlarının karşısında da dik durabilmeli,  tüm siyasal baskılara karşı koyup direnerek,  saygınlıklarını koruyabilmeli ve maruz kalabilecekleri her türlü olumsuzluklara rağmen,  laik ve demokratik cumhuriyetin ilkelerini korumaya yönelik görevlerini,  korkusuzca yerine getirebilmelidir. 

Diyanet işleri Başkanının, Ramazan Cuma Hutbesinde eşcinsellere ve nikahsız beraberlik yaşayanlara yönelik olarak; onları,  bulaşıcı hastalık gibi her kötülüğün sebebi olarak gösteren, insanları onlarla mücadeleye davet eden, onları hedef gösteren beyanları sebebiyle, din ve vicdan özgürlüklerini, özel yaşamı, cinsel tercihleri yok sayan, insanları sözüm ona ahlaklı olmaya zorlayan, değersizleştiren,  itibarsızlaştıran, demokratik ve laik cumhuriyet karşıtı dayatma ve zor içeren beyanları üzerine, AKP Genel Başkanının;  görev ve yetki hudutlarını aşan Diyanet İşleri Başkanına sahip çıkarak, bu beyanları sebebiyle Diyanet İşleri Başkanı hakkında suç duyurusunda bulunan Ankara Barosunu,  Diyanet İşleri Başkanına yapılan bu saldırı,  devlete yapılmış saldırıdır diye beyanda bulunması üzerine, Ankara Cumhuriyet Savcılığının; asıl suçluyu bırakarak, aslında laik ve demokratik cumhuriyeti savunan Ankara Barosu hakkında,  hem de resen,  soruşturma açması,  çok düşündürücü ve laik ve demokratik cumhuriyetimiz adına çok üzücü ve korkutucudur. 

ATATÜRK;  savcılarımızın unvanlarının başına, ”Cumhuriyet” ekleyerek, onları sebepsiz Cumhuriyet Savcıları olarak onurlandırmamıştır. 

ATATÜRK'ün; hiçbir kamu görevlisine layık görülmeyen cumhuriyet payesini savcılarımıza vererek onları onurlandırması,  savcılarımızın demokratik ve laik cumhuriyeti koruyup kollama konusundaki görev ve sorumluluklarını daha da artırmış ve onlara bu görev ve sorumluluk,  yasaların yanında ATATÜRK tarafından adeta vasiyet edilmiştir. 

Diyanet İşleri Başkanının; özel yasasında belirtilen görev ve yetki sınırlarını aşarak söylediği, eşcinselleri ve zina yapanları hedef gösteren dayatıcı sözlerine,  Ankara Barosunun ve diğer demokratik ve laik çevrelerin gösterdikleri tepkiler; evet, çok doğru,  AKP Genel Başkanının söylediği gibi,  devlete yapılan bir saldırıdır. 

Ancak, Ankara Barosunun saldırısına uğrayan devlet;  meşru, laik ve demokratik Türkiye Cumhuriyeti Devleti değildir. 

Ankara Barosunun sorumluluğu gereği haklı olarak saldırdığı devlet; Diyanet İşleri Başkanının, meşru demokratik ve Laik Türkiye Cumhuriyeti Devletine yaptığı saldırıyı püskürtmek amacıyla yapılan,  defakto oluşturulmaya çalışılan ve adım adım sona yaklaşılan, paralel anti laik şeriat devletine karşı yapılan bir saldırıdır. 

Bu nedenle, en başta Cumhuriyet Savcılarımız olmak üzere, ATATÜRK tarafından kurulan, meşru laik ve demokratik cumhuriyetin tüm sevdalılarının,  Ankara Barosuna destek vermeleri,  ATATÜRK severliğin ve cumhuriyetimizin demokratik ve laik niteliğine sahip çıkmanın zorunlu bir gereğidir.

Güner Yiğitbaşı

01/05/2020

Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget