Biz kullar, hangi yaşta olursak olalım, çocuk, genç, olgun ve yaşlı her zaman hata yapabiliriz.
Allah’ın en sevgili kulu Peygamberimizin dahi, ufak tefek hataları olmuş olabilir.
Hepimiz, çiğ süt emmiş insanlarız.
Ailevi, çevresel, iş, toplumsal, ekonomik ve sair bazı olumsuz koşulların yarattığı birikimlerle, hatalı bir davranışa imza atabiliriz.
Önemli olan; bu hatamızı anlayabilmek ve hatalı davranışımız nedeniyle üzülenler varsa, birilerini kırmışsak ve üzmüşsek, erdemli bir kişi olarak, onlardan özür dileyebilmek ve sevgi elini uzatabilmektir.
Bu da yeterli değil tabi, özür dilediğiniz ve sevgi elinizi uzattığınız kişi veya kişilerin de, bir erdem olan özürü kabul edebilmeleri ve hazmedebilmeleri, kendilerine yönelik haksız ve hatalı davranışları unutarak kinlenmemeleri, ön yargılardan uzaklaşabilmeleri şarttır.
Aslında, insanların diğer bir insana karşı yaptığı hatalı davranışta, genellikle az veya çok karşı tarafın da bir kusurunun bulunmuş olduğu inkar edilemez bir gerçektir.
Bir insanın hatalı bir davranışından sonra, en büyük görev ve sorumluluk, hatalı bir davranışa maruz kalan kişiye düşmektedir.
Erdemli bir davranışla, hatasını kabul ederek özür dileyen bir insanın, bu erdemli ve içten davranışına rağmen; şayet, karşı taraf içten içe kin tutmaya ve o kişiye ön yargılı yaklaşmaya devam ediyorsa, fırsat kolluyorsa, peş peşe yeni hataların doğması muhakkaktır.
Ön yargılı kişi, sürekli yeni hatalara yol açan davranışlar sergileyecek ve karşı tarafı batırmak için elinden geleni yapacaktır.
Özür dilemesini bilen erdemli kişi de, artık aklı selimini kaybedecek ve karşı tarafın tuzağına düşecek ve ipler tamamen kopacaktır. Ön yargılı taraf, etrafına alacağı destekçileriyle, adeta linç girişiminde bulunacaktır.
Peki bu durumdan kim karlı ve kazançlı çıkacak dersiniz?
Kimse kazanmayacak, ancak; insandaki hoşgörü, iyi niyet gibi çok güzel duygular yara alacak, belki de zamanla yok olacaktır.
Güner Yiğitbaşı
28/02/2019Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu
Yorum Gönder