Kalp, beyin, akciğer, karaciğer, mide, bağırsaklar gibi.
İnsan vücudunun yakıtı da; kalbimiz tarafından hiç durmadan sürekli pompalanarak, damarlarımız vasıtasıyla tüm vücudumuzu dolaşan, yaşamsal organlarımıza ve hücrelerimize can veren kanımızdır.
Bu nedenle, vücudumuzun yakıtı olan kanımızı organlarımıza ve hücrelerimize taşıyan damarlarımızın da, yaşamsal çok önemli bir fonksiyonu vardır.
Damarlarımız; kendi aralarında, ana damarlar ve kılcal damarlar olarak ikiye ayrılırlar, o kılcal damarlarımızı asla yabana atmamalıyız, onların da vücut sağlığımız için büyük ve önemli görevleri vardır.
Örneğin; ileri yaşlarda, kalbimiz yorulmaya ve kalbi besleyen ana damarlardan bazıları tıkanmaya başladığında, kalbimizde oluşan bu kılcal damarlar devreye girerler ve belki de kalp krizi geçirmemizi ve ölüp yok olmamızı önlerler. Kalpdeki kılcal damarlar henüz tam olarak oluşup devreye girmediği içindir ki, otuzlu ve kırklı genç yaşlarda kalp krizi geçiren insanlar, kılcal damarların korumasından yoksun oldukları için, genellikle krizi atlamazlar ve ölürler.
Biz doktor değiliz ama, genel kültürümüzden yararlanarak ve biraz da ukalaca bu tıbbi bilgileri niçin yazdık, haklı olarak merak edeceksiniz tabi.
Açıklayalım öyleyse.
Demokrasiler de, yapısal olarak insan vücuduna çok benzerler.
Sağlıklı bir demokrasiden bahsedebilmek, demokrasiyi sağlıklı bir şekilde işletebilmek için, demokrasinin olmaza olmazı olan; siyasi partiler, serbest ve adil seçimler, yasama, yürütme ve bağımsız yargı gibi organ ve kurumların yanı başında, insan vücudunda yer alan kılcal damarlar gibi, demokrasiye hayat veren demokrasinin kılcal damarları diyebileceğimiz, baskı gruplarına da ihtiyaç vardır.
Peki, nedir bu demokrasinin kılcal damarları saydığımız baskı grupları?
Üniversiteler, barolar, meslek kuruluşları, sendikalar ve sivil toplum kuruluşları demokrasinin kılcal damarlarıdır.
İşte o demokrasinin kılcal damarlarından biri olan Türkiye Sanayici Ve İş Adamları Derneği (TÜSİAD)'ın 49.Genel Kurul Toplantısı vardı bugün. Bu toplantıda, görevini bırakan başkan Erol BİLECİK, bir veda konuşması yapmış, öğlen haberlerinde izledik, konuşmasında yer verdiği en can alıcı iki noktaya burada aynen yer vermek istiyoruz.
Erol BİLECİK diyor ki; “ Emin olun güçlüyüz demekle güçlü ülke olunmuyor. Ülkeleri güçlü yapan değerler var. Bunlar hukukun üstünlüğü ve insan haklarına saygıdır. İnsan sadece söylediklerinden değil sustuklarında da sorumludur. ”altına imzamızı atacağımız çok doğru sözler bunlar.
Bugün, ülkemizde bir sessizlik hakimdir. Herkes susmaktadır. Bu sessizlik, ülkenin iyi yönetildiğinden ve demokrasinin tıkır tıkır işliyor olmasının insanlarımızda oluşturduğu mutluluk ve memnuniyetten kaynaklı değildir. insanlarımız, mutlu olmadıkları halde, maalesef korkudan susmaktadırlar. Ama korkunun ecele faydası yoktur.
Görevini devreden TÜSİAD Başkanı Erol BİLECİK'in dediği gibi, ”İnsan sadece söylediklerinden değil, sustuklarında da sorumludur.”
Bugün ülkemizde demokrasi yoksa, insanlarımız mutsuzsa, bunun en büyük sorumluları da, susan insanlarımızdır.
Güner Yiğitbaşı
20/02/2019Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu
Yorum Gönder