Ülkemizdeki Sığınmacıların Hukuksal ve Eğitsel Durumu

Ulusal Eğitim Derneğinin geleneksel cumartesi konferanslarından “Ülkemizdeki Sığınmacıların Hukuksal ve Eğitsel Durumu” konulu konferansı dernek salonunda yapıldı

Türkiye tam mülteci meselesinin ortasındadır, hem başka ülkelere gitmek isteyenler için hem de kendisi çeşitli sebeplerle mülteci yaratan bir ülke.
“..ülkemizde dört milyona yakın, resmi rakamlara göre Suriye’li var”.
Ulusal Eğitim Derneğinin geleneksel cumartesi konferanslarından “Ülkemizdeki Sığınmacıların Hukuksal ve Eğitsel Durumu” konulu konferansı dernek salonunda yapıldı. Ankara Barosu Mülteci Hakları Merkezi Başkanı Avukat Sadık Onur Gelbal’ın(1)konuşmacı olarak katıldığı konferansı üye emekli öğretmen, akademisyenlerden oluşan bir grup izledi. 5-6 yıldan beri ülkemize sığınmak zorunda kalan 4 milyona yakın Suriye’linin yoğun sorunları ile uğraştığımız ülkemizde, önemli bir sorun teşkil ettiğinden bu hafta bu konunun hukuksal ve eğitim sorunlar irdelendi.  Avukat Gelbal’ın genel sunumundan sonra, karşılıklı tamamlama ve soru ve cevaplarla devam etti.

Ülkemizdeki Sığınmacıların Hukuksal ve Eğitsel Durumu
Avukat Sadık Onur Gelbal yaptığı konuşmada şunları söyledi:
“-Mülteci sorununu Suriye mültecilerinden sonra konuşmaya başladık ama bu mesele Türkiye’nin başında hep vardı. Saddam’ın zulmünden kaçan Kürtlerin Türkiye’ye toplu halde sığınması, ondan önce İran Rejiminde kaçanların Türkiye’ye sığınması olayları oldu,  bunların bir kısmı Türkiye’ye sığınmak için geliyor, bazıları da başka ülkelere gitmek için sığınıyorlar, mesela Afganlılar Avrupa’ya veya Amerika’ya gitmek için, İranlılar da Türkiye’yi transfer olarak kullanıyor.
Türkiye hem hedef ülke oluyor sığınmacılar için, çok eski yıllardan beri, hem de geçiş ülkesi olarak kullanılıyor başka ülkelere gitmek için. Zaten Türkiye de zaten kendisi mülteci üreten, mülteci gönderen bir ülke aynı zamanda 1980 darbesinden sonra yurt dışına kaçmak zorunda kalan kişiler. En son FETO operasyonlarından sonra yakalanmayanlar, firar edenler yurt dışına gitmek zorunda kalanlar onlar da iltica talebinde bulunuyorlar. Türkiye tam mülteci meselesinin ortasındadır, hem Türkiye’de kalmak için, hem de başka ülkelere gitmek isteyenler için hem de kendisi birtakım sebeplerle mülteci yaratan bir ülke.
Mültecilik nedir?
Ülkemizdeki Sığınmacıların Hukuksal ve Eğitsel Durumu
Mülteci tanımı konusu, temel metnimiz 1951 Birleşmiş Milletler (BM) Cenevre  Sözleşmesi, Türkiye o sözleşmeye taraf imza koymuş, belli bir çekince de koymuş. Mülteciyi şöyle tanımlıyor BM Sözleşmesi: “Mülteci kavramı 1951 den önce meydana gelen oylalar sonucunda dini, ırkı, tabiyeti belli bir gruba mensubiyeti veya siyasi düşünceleri yüzünden sürgüne uğrayacağından haklık sebeplerle korktuğu için vatandaşı olduğu ülkenin dışında bulunan ve bu ülkenin korunmasından yararlanamayan ya da söz konusu ülkede yararlanmak istemeyen ya tabiiyeti yoksa vatansız bu tür olaylar sonucu bu ülkenin dışında bulunan, oraya dönemeyen veya söz konusu ülkeye dönmek istemeyen her şahsa uygulanacaktır”.
Şimdi burada bir kaçma durumu var, yani size siz olmanı nedeniyle (ırk, din, mezhep, siyasi gurup), yaşadığınız ülkede size bir saldırı var ve bu korku yaratıyor. Bu korku altında yaşamak istemiyorsunuz başka ülkeye gidiyorsunuz. Size bir takım korkularla başka bir yere kaçmak zorunda kalmak için bir unsurun olması lazım, size mülteci denmesi için. Yoksa hani son zamanlarda da Türkiye’de de çok var. Türkiye’deki daha sistem güzel değil, “ben mühendisim burada çok para kazanamıyorum, başka ülkeye gitsem çok para kazanırım, gibi bir düşünceyle giderseniz bu size mülteci statüsü kazandırmaz. Göçmen olursunuz, düzenin düşmanı olursunuz; mülteci denmesi için size şahsınıza bir saldırı bir korku bir tepki unsuru olması lazım ve ona istinaden isteğiniz dışında gidiyor olmanız lazım.
İran’da mesela İran’da şeriat rejimi var, geldiği ülkenin koşullarına göre, orada şeriat rejimi var. Orada Müslümanken şii iken Hıristiyan olmak bile Müslümanlıkta idam cezası olmak gerekmekte. Siz Hıristiyan olduğunuzu ispatlayabilir seniz, mesela orada kiliseler var, doğuştan Hıristiyanların gittiği, oradaki papazdan diyelim ki yazı aldınız. “Adı geçen şahıs kilisemizin üyesidir” diye. Bu yazı koydunuz Avrupa’ya gittiniz. Dediniz ki, “ben din değiştirdim bu da belgesi”, orada sizin din değiştirdiğiniz, sizin İran’da tehlike altında olduğunu fark edilir. Amerikan kanunlarına göre mülteci statüsü alabilirsiniz, Türkiye için de geçerli bu. Tarih dikkatinizi çekmişse bu 1951 den önceki olaylar, diyor.
Ne oldu 1951 den önce İkinci Dünya Savaşı, onun yarattığı toplu göçler, toplu olaylar. 1951 den sonra dünya duruldu mu, dünya durulmadı tabi ki, bu sözleşme bir ek yapıyor BM 1967 protokolü ile. Diyor ki, “artık 51 kriterim değil, 51 den sonra da aynı koşullara sahip aynı koşullarla ülkesine gitmek zorunda kalan insanlara da mülteci derim”, diyor taraf olan ülkeler de buna “mülteci” diyor.
Türkiye buna imza koyuyor, çok ilginç nokta bu, ama coğrafi çekince de imza koyuyor. Yan, “dünyanın neresinden gelirse gelsin bu tür insanlara mülteci derim” demiyor Türkiye. Sadece “Avrupa Konseyi ülkelerden gelen kişilere mülteci derim” diyor. Yani bir örnek vereyim, Ukrayna’da bir iç savaş yaşandı;  Ukrayna Avrupa Konseyi üyesi bir ülke. Oradan gelenler olsaydı bize, biz buna “mülteci” diyecektik. Peki, İran’dan gelene ne diyeceğiz, Suriye’den gelene ne diyoruz? Onları kabul ediyor muyuz kabul ediyoruz, nasıl ediyoruz? Mülteci tabiri bizim ulusal mevzuatımızda da girmiş durumda, 6458 Sayılı Uluslararası Mültecileri Korunma Kanunun, mülteci deyince bakacağımız temel kanun bu.
Orada da, Birleşmiş Milletlerin sözleşmesinde olduğu gibi birebir aynı almış.
Şartlı Mülteci
Peki diğerleri ne olacak?  Şartlı mülteci işte, bu Avrupa ülkeleri dışında olacak sebebiyle ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi düşüncelerinden dolayı zulme uğrayacağından terörden korunacağı için,  vatandaş olduğu ülke dışında bulunan ve bu ülkenin korunmasından yararlanamayan, söz konusu korku nedeniyle yabancıya veya u tür olaylar sonucu önceden yaşadığı ikamet dışında bulunan, oraya dönemeyen veya söz konusu korku nedeni ile dönmek istemeyen vatansız kişiye statü belirleme işlemleri sonrasında şartlı mülteci statüsü verilir. Üçüncü ülkeye yerleştirilinceye kadar şartlı mültecinin Türkiye’de kalmasına izin verilir.
Şimdi elimizde iki tane tanım oldu, biri “mülteci” biri de “şartlı mülteci”. Aynı şeyler, aynı koşulları yaşamış insanlar ülkelerinde ama Avrupa’dan geliyorsa, Avrupa Konseyi ülkelerinden geliyorsa Türkiye bunlara mülteci diyor, bütün dünyanın aksine, bu arada bu sözleşmeye çekince koyan bir veya iki ülke var, biz de içindeyiz, çekinceyi kaldırmıyoruz. Yani dünyanın her tarafından gelen mülteciyi kabul etmiyoruz mülteci anlaşmasında sadece Avrupa’dan gelenlere mülteci diyoruz. İnsanlara mültecilik hakkı verir insanlara, gelir orada oy kullanma, askerlik gibi haklar dışında, bütün haklardan oturma vs faydalanırsınız.
Şartlı mültecide ise, Türkiye “ben seni kabul ediyorum” diyor,  “Avrupa’lı değilsin ama seni kabul ediyorum, kendin zor durumdasın, gel bana sığın, ama ben seni mülteci kabul eden üçüncü ülke bulana kadar tutarım burada” diyor. “Seni kabul eden üçüncü bir ülke bulduğunda Türkiye’de kalamazsın o ülkeye gideceksin” diyor.
Yani Avrupa’dan gelenler arsında Türkiye böyle bir fark koymuş.
Bir de ikinci koruma diye bir koruma var kanunumuzda. Bu aslında kişi mülteci olarak kabul edilmiyor, yani bir yerden kaçmamış, mezhebine, dinine, şahsına bir saldırı yok, gittiği ülkede öyle bir tehdit altında değil, ama hakkında ölüm cezası var. Türkiye bunlara da “ben seni ülkene geri göndermeyeceğim” diyor, “burada kalabilirsin” diyor.
Benim de öyle bir dosyam vardı, İran’lı bir kişi şimdi Amerika’da yaşıyor. Orada eski rejimin karıştığı bir yolsuzluk dosyasında avukatlık yapıyor eski yönetim aleyhine. Devlet bunu tehdit ediyor vs ölümle tehdit ediliyor. İran Cumhurbaşkanı onun döneminde bir yolsuzluk olayı yaşanıyor, fakat onun aleyhine avukatlık yaptığı için Türkiye’ye geliyor, burada ikinci koruma alacakken Amerika kabul ettiği için Amerika’ya gidiyor vs. Yani bu da ona bir örnek.
“Geçici koruma: Zaten kendini ifade ediyor, ülkesinden ayrılmaya zorlanmış ülkeye geri dönemeyen acil ve geçici koruma bulmak amacıyla kitlesel olarak sınırlarımıza gelen veya sınırlarımızı geçen tebaa ile ilişkin koruma sağlanabilir.
Şimdi hem mülteci de hem şartlı mülteci de bireysel durum bireysel koruma var. Kişi geliyor ülkemize. Diyor ki, “şahsım, eşim, çocuklarımla tehdit altındayım, yaşayamıyorum, sığınmak için geldim” diyor, kendisi başvuruyor Türkiye’ye. Türkiye bunu kabul ediyor, bu hakkı veriyor. Ama burada kişinin Suriye örneğinde olduğu gibi, kişinin başvurusuna gerek yok.  Türkiye toplu halde gelenlere kendiliğinden Bakanlar Kurulu (o zamanlar Bakanlar Kurulu vardı tabi) kararı ile kişinin talebi olmaksızın geçici koruma sağlayabiliyor ki Suriye yasalarında bu.
Şu anda ülkemizde dört milyona yakın, resmi rakamlara göre Suriye’li var. Bu kişilerin tamamı geçici koruma statüsü altındadır. Suriyeliler teknik anlamda ne mülteci, ne şartlı mülteci, ne ikinci koruma altında, kanunumuza göre geçici koruma statüsüdür.
Cumhurbaşkanı, Bakanlar Kurulu olmadığı için, bir kararname ile “geçici korumayı kaldırdım” diyebilir veya diğer statülere sokabilir.
Dört milyon Suriyeli var, dört milyonu da bayramda Suriye’ye gidiyor geliyor, diye bir şey yok. BU vaka bazında, kişi bazında, “sen gittin, “nereye gittin, nasıl gittin, gittiğin yer nasıl bir yer, orada rahat yaşayabiliyor musun? Nerede kaldın, bir yıl daha yaşayabilir misin; ona bakmak bu işle ilgilenen Göç İdaresi Genel Müdürlüğünün, devletin işi tabi ki, orada o yetkililer bunu yapıyor mu? Yapmıyor mu? Takdir sizin. Ama eşitliği biraz şey, “bayramda gidiyorlar, geliyorlar Suriyelilerin hepsinden bu korumayı kaldıralım” demek çok doğru değil. Gidenler bazında bir araştırma yapılır, neyse gereği yapılır. Ama bütün Suriye’liler de gidiyor, geliyor değil.
Biraz da mültecilerin yaşadığı sıkıntılardan bahsedelim. Yanlış bilinen hususlara değinelim. İlk geldiklerinde bu kişiler, kanun çıktığında hukuku sorunları Türkiye’de kalmak üzereydi. Bu konuda yapılan atamalar, bunların sınır dışına edilmelerini engellemek adına hukuki başvurular veya kişinin sınır dışı edilmek üzere kapalı bir yerde kalmasına yapılan itirazlar. Sınır dışı edildiği takdirde, bir tehlike yaşayacaksa o nu Anayasa Mahkemesinde tersine durdurmak üzerine daha çok görev alıyorduk ve atama yapıyorduk, Barodan. Fakat artık kişilerin kalanlar kaldığı Türkiye’de devam ettikçe, hayat devam ediyor, bu ülkede yaşayan insanların sorunları neyse artık, hepimiz gibi onlardan sorunlu olmaya başladılar. Evlilerse boşanma gibi durum varsa boşanma davaları talepleri Baro’ya gelmeye başladı.  Çalışan kişilerin iş hukukuna dair sorunları gelmeye başladı. Bu arada duymuşsunuzdur geçen ay içinde bölgede bir yangın çıktı, beş Suriye’li orada yanarak can verdi, 20 si de yaralandı hiç birinin sigortası yoktu. İşveren hiç birine ne sigorta, ne izin olmadan kötü koşullarda çalıştırılmış ve öyle bir istenmeyen durum meydana geliyor. Yabancının en büyük sorunu “burada kurallara uymuyor”, diye şikâyetler oluyor, ama o kuralları bilmesi gerekiyor, o kuralları öğrenmek de Baroların işi veya entegrasyondan (uyum) sorumlu kamu kurumlarının işi. Biz elimizden geldiği kadar bunu yapıyoruz ki kişilerin haklarını bilerek bu ülkenin kurallarını bilerek yaşasınlar ki herhangi bir olumsuzluk çıkmasın. Bu yangın olayında Suriyeliler haklarını bilseydi, sigortasız çalışabilir miydi, işveren bunları  rahat sömürebilir miydi, sonuçta olan oldu, bundan sonrasına bakacağız.
Mültecilerin Eğitim Hakkı:


Ülkemizdeki Sığınmacıların Hukuksal ve Eğitsel Durumu
Eğitim hakkı deyince çocukların eğitimi söz konusu genel olarak. Hani Üniversiteye kadar 18 yaşına kadar çocuk kabul edildiği için çocuk hakları üzerinden biraz da gitmek lazım.
Gene Uluslar arası mevzuattan başlayalım eğitime de. Birleşmiş milletler Çocuk Haklarına dair sözleşme. Türkiye bu çocuk hakları sözleşmeye de taraf ve imzacı. Kabul ettiğimiz sözleşmeye göre reşit olmaları hariç bizim medeni kanunlarımızda da evlenmede reşit olabiliyor. 18 de evlenmişse o reşit sayılıyor. Onun dışında 18 yaşına kadar herkes çocuk sayılıyor. Ancak taraf devletler bu sözleşme çocuklara tanınan hakları herhangi bir ayırım gözetmeksizin uygulamak durumunda.(Madde 2 Ayırımcılık yasağını düzenliyor.
Diğer bir madde, doğrudan mülteci çocuklara ilişkin ayırımcılık yasağını düzenliyor. İster taraf devletler, ister tek başına olsunlar, ister ana ve başka kimseyle ilişikte bulunsun netice almaya çalışan ya da usul ve esasa dayanan bir çocuğun bu sözleşmede veya insan haklarına insani konulara ilişkin söz konusu devletlerin taraf oldukları diğer uluslar arası sözleşmeler açısından bu durumu kullanmak amacıyla koruma ve insani yardımdan yararlanmak için bir çocuğu mülteci olduğu sebebiyle bu sözleşme haklarından mahrum bırakılamaz.  Diğer taraf devletler Türkiye’de sözleşme tarafı olduğuna göre ayrımcılık haklarına tabi.
Burada çocukların eğitimin zorunlu ve parasız olması gerektiğini kabul etmiş, bizim kanunlarımızda var zaten, bire bir geçmiş. Orta öğretim, yüksek öğretim çocuklara açık olmalı diyor. Türkiye’de de buna hak veren düzenlemeler var.
Yerel bizim mevzuatımıza geçelim.
Türkiye’de 82 Anayasasının 80. Maddesi, kimse eğitim ve öğretim hakkından yoksun bırakılamaz” diyor. Devletin egemenliği altındaki her bireye bu anayasa hükümleri, hak ve yükümlülükler uygulanır. Bu anda da yabancılar da bu haklara tabi. Yasada yasa hükümleri her vatandaşa uygulanır diyor. Biz de eski sözleşmeyi kabul ettiğimize göre biz de hukukla bağlıyız artık. Dolayısıyla ikisini birden yorumladığımızda, kimsenin eğitim öğretimden mahrum bırakılmayacağı düzenlemesiyle yabancılar açısından ancak anaysa uygun sınırlama gereğini değerlendirdiğimizde ortaya çıkan sonuç eğitim öğretim hakkından yabancılar da her hangi bir kısıtlama olmaksızın yararlanabilir oluyor.
Suriye ağırlıklı Suriyeli çocukların eğitim meselesi sorunu gündemde olduğu için geçici koruma yönetmeliği konusunu anlattım. Ondaki eğitim hakkının nasıl olacağına dair yönetmelik var. Kişilerin nasıl eğitim alacağı daha ayrıntılı bir şekilde düzenlenmiş. Diyor ki Madde 28: Eğitim hizmetlerinde, bu yönetmelik kapsamındaki yabancıların tüm faaliyetleri geçici barınma merkezleri içinde ve dışında (geçici barınma merkezleri ilk Suriye’liler geldiğinde çok fazlaydı. Fakat Göç idaresinin politikası gereği artık, mülteci kampı diyelim, halk arasındaki tabirle, fazlaydı. Nüfusun çoğunluğu orada idi. Ama bunlar peyderpey kapanıyor, artık mülteciler ya da Suriye’liler bu kamplarda değil, evlerde normal yaşayan bireyler gibi kendi imkânlarıyla kiralık evlerde filan yaşıyorlar.
Mülteci kamplarındaki okullar kısmı artık çok şeyde değil, M. Eğitim Bakanlığının yükümlülüğünde ve sorumluluğunda yürütülür. Bu kapsamda 54-66 aylık çocuklar öncelikli olmak üzere 36-altı aylık çocuklara eğitim verilebilir. İlköğretim Ortaöğretim çağındaki eğitim ve öğretim faaliyetleri Milli Eğitim Bakanlığının ilgili çerçevesi içerisinde yürütülür. Her yaş grubuna yönelik dil eğitimi, meslek edindirme, beceri ve hobi kursları talebe bağlı düzenlenir. Yani yabancı da olsa vatandaş da olsa her türlü eğitim hakkı var. Dolayısıyla devlet de bu eğitim hakkını düzenlemiş, kimseyi teorik olarak eğitim hakkından mahrum bırakmamış. Ülkemiz mültecilere eğitim öğretim hakkı tanıyor, üniversiteye sınavsız giriyorlar diye bir şey duymuşsunuzdur, sırf yabancı olduğu için sınavsız giremiyor, ya da önden koşa koşa kimse almıyor. Ülkemizde yaşayan her yabancının, bir diplomatın çocuğu da olabilir bu, Suriye’den gelmiş bir herhangi kişi de olabilir. Her yabancının ülkemizde okuma hakkı var, belli koşullar çerçevesinde. Yabancılar için sınav var, onların da aynı şekilde sınava giren her yabancı ülkemizde okuyabiliyor, belli koşullar kapsamında. Suriyeliler de bu koşulları taşıyorlarsa onlar da üniversiteye girebiliyorlar tabi ki, ama sırf Suriyeli olduğu için sınavsız girmiyor.
Maaş meselesi, Suriyelilere belli bir ödeme yapılıyor, Bunu TC yapmıyor, yani bizim hazinemizden, bizim bütçemizden bizim vergilerle yapılmıyor bu. Avrupa ülkeleri belli fonlar kapsamında, onların da işine geliyor tabi ki, “bu kişiler Türkiye’de kalsınlar, bize gelmesinler” diye belli projelerin kapsamında Türkiye’ye para gönderiyor. Türkiye sadece bu Avrupa’dan gelen paranın, bunu ulaştırması noktasında bir aracı durumunda, yoksa TC nin hazinesinden bu kişilere maaş ödenmiyor.
Sağlık da öyle:Sağlık hizmetlerinden bedava yararlanıyorlar, diye bir şey yok, bizim kanunlarımızda öncelikle yararlanacaklar belidir, bunlar gaziler, şehit yakınları, hamile kadınlar, yaşlılar vs o kapsamdaysa, hamile Suriyeli kadın önceliklidir belki, ama Suriyeli olduğu için değil, hamile ve kadın olduğu için önceliklidir. Suriyeliler önceliklidir diye bir şey yok.
Suriyeliler ve öteki yabancılar için harcanan paralar UNİCEF gibi yabancı bazı fonlardan gönderilmektedir. Para tek kaynaktan gelmiyor Suriye’liler için.


Ülkemizdeki Sığınmacıların Hukuksal ve Eğitsel Durumu
Türkiye’deki okula başlama yaşı 66  iki yıl zorunlu eğitim var yabancılar da bu zorunluluğa bu hakka tabi ama şöyle bir durum var, bunlar kâğıt üzerinde kalıyor. Ben Ankara özelini biliyorum, birebir mülakat yaptığımız konuştuğumuz tabi Suriyeliler, velilerden öğretmenine okul yönetimine kadar çocuklarının okuldan istenmediği, dışlandığı yönünde şikâyetleriyle geliyorlar. Bu insanlar, tamam başka kültürden geliyor, başka bir anlayış, başka bir yaşam tarzları var, bize uymayabilir, öyle düşünüyor olabilirsiniz. Ama uyum için ne yapıyoruz. Bir çocuğu dahi dışlayarak entegre edebilir misiniz bu insanları, bu ülkeye. Çocuğu alın, eğitim görmek istiyor, onu kendi ellerinizle kendi dilinizle, kendi tarihinizle kültürünüzle eğitin, çocuk burada yaşamayı nasıl bir şey olduğunu bilsin. Çocukları bu okullardan dışlamak iyi bit şey yaratmayacak, daha kötü sonuç yaratacak. Bu çocukları ayırıma tabi tutmaları bana mantıklı gelmiyor. Bir insanı, bir çocuğu sırf Suriyeli diye, çocuğun yanında istememek nasıl bir şeydir. Bunlar oluyor, okul müdürü diyor ki “velilerim burada yabancı çocuk istemiyor git başka okula” diyor. Başka okul yok ki, başka eğitim kurulu da kabul etmiyor çocuğu. Eğitim hakkını çocuğa veriyoruz ama uygulamada maalesef ayrıcalıkla karşılaşılıyor.
Ülkemize gelen bu insanlar keyfi gelmiyorlar. Eğitim her şeyin başı eğitim çok önemli, özellikle uyum açısından eğitim çok önemli. Daha önce Suriye’de ilkokul eğitimini almış çocuk, burada Ortaokula gitmesi, denkliği sağlamak için komisyon sınava tabi onu hak ettiği sınıfa alabiliyor. Lisede de aynı işlemle denklik sınavı, mülakat ile çocuk okula alınıyor.
Ayrıca kayıt için geçici ikamet verildikten sonra kimliği ile kayıt yaptırması gerekiyor. BU okullar Milli Eğitim Bakanlığı denetiminde, özel okul dahi olsa bakanlığın denetimi dışında bir eğitim kurumu açamıyor.
Yüksek öğretime geçersek, yabancı öğrenciler için bir sınav var. Üniversiteler kendileri bir kota açabiliyorlar. Suriye’n gelen öğrenciler de öteki yabancı ülkelerden gelen öğrencilerin sınavlarına girerek her yabancı öğrenci gibi sınava girip okuma hakkına sahip Türkiye’de.
Onun dışında mesleki eğitimi içinde bunların şartları var. İlgili sınavları aldıktan sonra her genç bu mesleki okullarda okumaya hak kazanabiliyor”.
Bu sunumdan sonra karşılıklı tamamlama ve sorularla bu haftaki etkinlik sona erdi.

Cevat Kulaksız

Cevat Kulaksız 
SONNOTLAR 
(1) Avukat Sadık Onur Gelbal Ankara Barosu Mülteci Hakları Mer. Başkanı: 1978 Niksar Doğumlu, 2003 yılından beri avukatlık yapıyor. Ankara Gazi Lisesi ve A.Ü. Hukuk Fakültesi mezunu. 2011 yılından beri Baro içinde çeşitli görevlerde bulundu. Mezuniyetten sonra ilgi alanlarına göre bazı sertifika programlarına katıldı. Ankara Barosu’nun düzenlediği Adli Yardım Merkezi orada başkanlık yaptı. CMK Yürütme Merkezi sayman üyesi adli yardıma ihtiyaç duyanlara avukatlığı sağlayamayanlara Baro’nun yardım etme hükümlülüğü CMK alanında düzenlenmiş Mülteci Hakları Kurulu başkan yardımcısı, Mülteci Hakları Merkezi başkanı olmuş. Arabuluculuk eğitimi, uzlaştırma eğitimi, CMK eğitimi, Bankacılık Hukuku, İş Hukuku, Tüketici Hukuku, Fikri, Sinai Haklar Hukuku ve Mülteci Hukuku eğitimi aldı. Yabancı Dili İngilizcedir.

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget