Meral AKŞENER yılların poltikacısı onu kimse acemilikle suçlayamaz.
AKŞENER; İyi Partiyi kurdu ve zamanın CHP Genel Başkanı KILIÇDAROĞLU'nun yerinde bir kararı ile CHP'den emanet olarak verdiği CHP milletvekilleriyle mecliste grup kurarak seçimlere katılabildi ve meclisteki yerini aldı. AKŞENER, CHP ve KILIÇDAROĞLU'nun bu jestinden çok memnun ve mutlu oldu ve sonucunda 2023 Cumhurbaşkanlığı ve Genel Seçimlerine gidilen süreçte KILIÇDAROĞLU'nun ittifak çağrısına olumlu yanıt vererek, oluşturulan altılı masanın CHP'den sonraki ikinci büyük partisi olarak masadaki yerini aldı.
Altılı masanın ikinci büyük ortağı olan AKŞENER; Cumhurbaşkanlığı seçimlerine gidilen süreçte, altılı masanın liderler toplantısının tümüne katıldı. Bu toplantılarda neler konuşulduğunun detaylarını tam bilmesek de, bu toplantılarda konuşulanlardan, AKŞENER'in; 14 Mayıs 2023 de yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçiminde, altılı masanın lideri KILIÇDAROĞLU'nun Cumhurbaşkanlığına aday olmak istediğini anlayamayacak kadar geri zekalı olması, asla mümkün değildir.
Kaldı ki; o süreçte, KILIÇDAROĞLU birçok projesini ve seçimi kazandıklarında yapacaklarını medyadan açıkça kamuoyu ile paylaşıyordu. Seçildiğimizde şunu yapacağız bunu yapacağız demiyor, sürekli birinci tekil şahıs konuşarak yapacağım edeceğim diyordu.
Seçildiğinde yapacağını halkımıza deklere ettiği vaatlerinden en önemlisi neydi? bir hatırlayınız lütfen.
Döviz cinsinden, kar garantili olarak yap işlet devret yoluyla yapılan, devletimizin hazinesine büyük yük olan, fakir halkın vergilerinden toplanan paraların transfer edildiği, tırnak içinde KILIÇDAROĞLU'nun beşli çete dediği iktidar yanlısı şirketlerden, haksız olarak kazandıkları, hazineden çaldıkları 418 milyar doları kuruşuna kadar çatır çatır geri alacağını vaat etmiyor muydu, kendisinden korkan beşli çete tabir ettiği şirketlerin aracılar koyarak kendisine ulaşmak istediklerini, ancak buna izin vermediğini her vesileyle açıklamıyor muydu?
Açıklıyordu tabi.
Özetlersek, KILIÇDAROĞLU açıkça söylemese de, birinci tekil şahıs konuşarak, seçilirsek şunu yapacağım bunu yapacağım diyerek, Cumhurbaşkanlığına adaylığının yan ısıra, seçildiğinde, insanları heyecanlandıran ve beşli çete denilen şirketleri ve iktidarı korkutan hazinenin çalınan 418 milyar dolarını geri alacağı vaadini, kararlı bir şekilde dillendiriyordu.
Geri zekalı olmadığı kesin olan, yılların politikacısı AKŞENER; KILIÇDAROĞLU'nun eylem ve söylemlerinden, kesinlikle cumhurbaşkanı adayı olacağını anlamış ve biliyor olmasına rağmen, bu adaylığa açıkça karşı çıkma cesaretini gösteremediği için, KILIÇDAROĞLU'nun adaylığını itibarsızlaştırma stratejini benimsemiş ve hem kendisi ve hem de partisinin ileri gelen kendisine yakın mensuplarını devreye sokarak, her vesileyle seçilebilecek bir kişinin aday olması gerektiğini söyleyerek KILIÇDAROĞLU'nun seçilemeyecek aday olduğunu kamuoyuna yaymaya çalışıyor, KILIÇDAROĞLU'nun yerine, onu karşı çıkmasına rağmen ve CHP'nin içişlerine karışma pahasına, CHP'nin mensupları olan İNAMOĞLU ve Mansur YAVAŞ'dan birinin Cumhurbaşkanı adayı olmasını açıktan açığa talep ediyordu.
İş altılı Masada aday belirlenmesine gelip çattığında, altılı masanın beş bileşeni parti, KILIÇDAROĞLU'nun adaylığı üzerinde ittifak ettiklerinde, AKŞENER altılı masayı kumar masasına benzeterek, ya tarih yazacağız, ya da tarih olacağız diyerek, çok ağır ve sert açıklamalar ve ses tonuyla, altılı masayı devirerek altılı masadan ayrıldı.
Olabilir, AKŞENER altılı masadan ayrılabilir, ancak, hiç gereği yokken babasını öldürmüşler gibi, bu şiddet ve ağır suçlamanın gereği var mıydı? Aslında, normal koşullarda, bu şiddet ve ağır suçlamanın hiç gereği yoktu.
Ancak, AKŞENER; altılı masanın ve lideri Cumhurbaşkanı adayı KILIÇDAROĞLU'nun yıpratılarak halk ve seçmen nazarında itibarsızlaştırılıp kesin olarak seçilmesinin önüne geçilmeliydi sanırım.
Artık seçmen nezdinde altılı masanın ve KILIÇDAROĞLU'nun itibarı zedelenmiş ve onlara duyulan güven sarsılmıştı.
Sonradan masaya dönülse de kırılan vazoyu, masayı tamir etmek mümkün değildi. Hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.
Bu nedenle, AKŞENER; devirdiği masaya dönmesinin hiçbir yararının olmayacağını bildiğinden, masaya dönermiş gibi yaptı ve yine KILIÇDAROĞLU'nun seçilemez bir aday olduğunu kanıtlamak ve vurgulamak adına, İMAMOĞLU ve Mansur YAVAŞ, masaya dönme karşılığında, KILIÇDAROĞLU'nu ayakta tutacak Koltuk değnekleri olarak cumhurbaşkanı yardımcıları olarak altılı masaya monte edildi.
14 ve 18 Mayısta seçimler iki turlu olarak yapıldı ama kırılan vazo yapıştırılamadığı için, koşulların tümü ERDOĞAN'ın aleyhine olmasına rağmen, ERDOĞAN seçimleri kazanarak, hakkı olmadığı halde, üçüncü kez ve anayasaya aykırı olarak Cumhurbaşkanı seçildi.
KILIÇDAROĞLU'nun Cumhurbaşkanı seçilememesi; sanırım, KILIÇDAROĞLU'nun; tırnak içinde, beşli çete dediği yap işlet devretçi şirketlere derin bir nefes aldırdı.
AKŞENER'in; sayesinde kaybedilen seçimlerden sonra hırçın davranışlarına, CHP'ye KILIÇDAROĞLU'na, bir zamanlar yere göğe koyamadığı, KILIÇDAROĞLU'nun adaylığını engellemek ve itibarsızlaştırmak için kendilerini piyon olarak kullandığı, benim Cumhurbaşkanı adayım onlardır dediği İMAMOĞLU ve Mansur YAVAŞ'a yönelik ağır eleştirileri ve hatta hırsızlıkla suçlaması gerçekten hayatın olağan akışına aykırı ve dikkat çekicidir.
Yukarıda özetlemeye çalıştığımız tüm yaşananları başından sonuna alt alta koyduğumuzda, özellikle KILIÇDAROĞLU'nun seçildiğinde yapacağını vaat ettiği hazineden nemalanan şirketlere kaptırılan 418 milyar doları kuruşuna kadar geri alıp hazineye kazandırılacağına ilişkin vaadini boşa çıkaran Cumhurbaşkanlığı seçiminin kaybedilmesinin tüm günahlarını tek başına KILIÇDAROĞLU'na yıkan at gözlüklülerin, seçimin kaybına biraz daha geniş bakacaklarını, AKŞENER'in; CHP, KILIÇDAROĞLU, İMAMOĞLU ve MANSUR yavaşı ağır bir şekilde sebepsiz olarak eleştirerek ve partisini tek başına yerel seçimlere sokarak, kendisini ve partisini tarihin çöplüğüne atan siyasi intihar girişimini, daha iyi ve objektif olarak değerlendireceklerini umut ediyoruz.
Bu yazıda dile getirilen görüş ve yorumlar; her siyasinin, siyasete girerken göze alması gereken, eleştiri niteliğinde ve kesin kanıya dayanmayan, konuyu okurların yorumlarına bırakılan, politik bir iddia ve değerlendirme olup, kimseye yönelik kesin bir suçlama, itham ve yargısız infaz değildir.
08/04/2023
Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu
Yorum Gönder