Millî mücadelede Subay Mektebi (Zabit Namzetleri Talimgahının) 104. Yılında Abidin Paşa Köşkü ve Millî Mücadeledeki önemi paneli
Ankara Cebeci sırtlarında bulunan tarihi Abidin Paşa Köşkünde, Millî Mücadelenin 104. anısına 1 Temmuz 2024 günü Abidin Paşa Köşkü ve Millî Mücadeledeki önemi konulu panel düzenlendi. Kurtuluş Savaşımızda Türk ordusuna subay (topçu, istihkam, süvari) yetiştirilen bir harp okulu gibi kimliği olan Abidin Paşa Köşkü’nün tarihi özelliği nedeni ile bu yıl Çankaya Belediyesince müze haline getirilmişti. Köşk bahçesinde çamlar arasında açık havada düzenlene paneli yöre halkı ve davetliler beğeni ile izlediler:
Düzenlenen panelde konuşmacı olarak katılan akademisyenler, Kurtuluş Savaşımızda bir askeri okul gibi subay yetiştiren Abidin Paşa Köşkü’nün savaşta oynadığı rol konusunda konuşmalar yaptılar. Konuşmacı olarak katılan akademisyenlerden:
İlk konuşmayı yapan Mamak Bilim ve Sanat Merkezi Başkanı Dr. Özlem Gülenç İğdi konuşmasında şunları söyledi:
“Müzeler geçmişle bugün arasında bir köprü olarak ortak mirasımızı taşıyan, kent hafızasına kent bilincine katkı yapan çok önemli yerler. Ankara’daki bir semte adını vermiş olsa da çevresindeki okullara adını vermiş olsa da Abidin Paşa’yı tanıyanların sayısı çok az, bir vali olduğunu bilenlerin sayısı çok az. Yine aynı şekilde bu okulda yetişen subayların, öğrencilerin Millî Mücadeleli rollerini ilgilendirenlerin de sayısı da çok az.
Burası açılmadan 2013 yılında bir vakfa kiralanmıştı. Vakıf yetkilisine Abidin Paşayla ilgili olup olmadığını sorduğumda “hayır” yanıtını aldığımda çok üzülmüştüm. 2024 Şubat’ında müzenin açıldığını görünce koşarak geldim. Ankara’nın semt kimliğine önemli bir katkı, Abidin Paşa’nın müthiş valiliğine ve burada yetişip şehit olan askerlerimiz bize bir saygı haline gelmiş durumda.
Abidin Paşa’nın valiliğini daha iyi aktarabilmek adına önce 19. Yüzyıl taşra yönetiminin durumundan Ankara vilayetinin genel durumundan Abidin Paşa’nın öz geçmişine bakmak gerekir.
19. Yüzyıl malum Osmanlı Devleti’nin durumu yıkılma dönemidir, pek çok alanda devlet çökmüş durumda. II. Mahmud’dan itibaren padişahlar devletin kötü gidişatını durdurmak, dağılmasını önlemek, azınlık ayaklanmalarını önlemek için bir dizi reform hareketi başlatıyorlar. Ama çok başarılı olmayacak bu reform hareketleri.
Taşrada da çeşitli düzenlemeler var, çünkü taşrada hem ayaklanmalar (Yunanlıların isyanı gibi) var, hem de valilerin isyanı var, II Mahmud döneminden itibaren Tepedelenli Ali Paşa, Kavalalı Mehmet Ali Paşa gibi valiler devlete isyan eder durumdalar. Bunu önlemek isteyen taşrada Celali ayaklanmalarına karşı çıkan kararnameler ve birtakım nizamnameler ve yönetmeliklerle taşrayı düzenlemeleri taşrayı ayaklanmaları durdurmayı, valileri zapturapt altına lamaya çalışıyor. 1842 de 1849 da 1858 de 52 de çeşitli düzenlemeler yapılıyor. Sonunda Tuna vilayetinde 1864 yılında nizamname hazırlanarak yürürlüğe konuyor. Orada Mithat Paşa başarılı bir valilik gösteriyor. Onun çalışmalarının diğer yerlerde de uygulanması esas alınarak Tuna Vilayeti salnamesi 1867’den itibaren ülkede uygulanır hale geliyor. O zaman kadar taşra idaresinde II. Mahmud’da itibaren temel vilayetken etken vilayet oluyor. Ankara’da bir 1867’den itibaren Ankara vilayeti olmuş oluyor. 1871 de bir düzenleme daha yapılıyor, bu da 1813’e kadar yürürlükte kalıyor.
Bu düzenlemelerle beraber valilerin de görevleri sık sık değişiyor, taşrada vilayetler de önemli değişiklikler var. Ama genel olarak Osmanlı devletinde valilerin görevi ne idi, bulundukları yeri yönetmek, merkezden gelen emirleri uygulamak, adaleti sağlamak, güvenliği sağlamak e son olarak, şenlendirmek, yollarını yapmak ticareti geliştirmek gibi bunları valiler uyguluyorlardı, uygulamak durumunda kalıyorlar.
1871 düzenlemesinin yapıldığı yıl Ankara’ya beş vali gelmiş, bir yıl içerisinde beş vali gelmiş. Yine 1881’den 1886 ya kadar 15 yıllık Abidin Paşa’nın 1886 ya kadarki Ankara’ya geliş dönemde 17 vali görev yapmış, nizamnameler yönetmelikler var ama bir istikrar getirilememiş. Bir yıl veya daha az sürede görev yapan valilerden icraat beklemek de doğru değil, şehrin sorunlarına çözüm bulamamışlar. Abidin Paşa’nın farkı burada ortaya çıkıyor. Tanzimattan Meşrutiyete kadar Ankara’da görev yapan en uzun süreli görev yapan validir Abidin Paşa. Yedi yıl yedi ay görev yapıyor, diğerlerin süreleri oldukça kısa, bir yılda beş vali bile gelmiş.
Taşra yönetiminde başarı sağlanamadı dedik, valiler sık sık değişti dedik. Ankara’da 15-18. Yüzyılda bir sancak merkezi iken 19. Yüzyılda eyalet merkezi, 1867’de de “Ankara vilayeti” adını alıyor. İdari dönemde Ankara’da istikrar yok, o dönemde Ankara’ya Yozgat, Kayseri, Kırşehir sancaklarından oluşuyor Kayseri, Yozgat Kırşehir’in sancaklarından oluşuyor. 90 bin km kare alanı kapsıyor, vilayetin genel nüfusu 8bin 800.000, Ankara sancağının nüfusu 249 bin, merkez kaza Ankara 31 bin civarında
Ekonomik açıdan 19. Yüzyıl ortalarında tarımsal açıdan gelirli bir şehir. Ulaşımdaki güçlükler, ulaşım alanındaki sınırlılıklar tarımdaki gelişmeleri engellemiş, toprakların yedide biri ekilebilir durumda 19. Yüzyıla kadar. 1869 ve 1879 da çok önemli bir gelişme yaşanıyor, çok büyük bir kuraklık oluyor Ankara’da; bunun etkileri 1881 kadar da devam edecek Abidin Paşa dönemine 1886 ya kadar. Bu kuraklık kıtlığa da dönüşüyor. Tarlalardan ürün alınamıyor, insanlar beslenemiyor, bazı kaynaklara göre Ankara sancak ve çevresinde 150 bin insan ölmüş bu dönemde yüz bin hayvan ölmüş, kıtlıkla da boğuşuyor bu şehir.
Osmanlıda 15 ve 18 yüzyılda tiftik keçisi kılından üretilen sof kumaşı kentin çok önemli bir gelir kaynağı iken 19. Yüzyılın ilk yarısında bu gelir kaynağını da kaybediyor. İngilizler geliyorlar tiftik keçilerini satın alıyorlar Güney Afrika’da yetiştiriyorlar, sof kumaş artık Ankara’da dokunmaz oluyor. Yani Ankara Abidin Paşa’nın valiliğine gelindiğinde idari açıdan istikrarsız, ekonomik anlamda bozuk bir şehir, kuraklıkla boğuşuyor, susuzlukla boğuşuyor, yol problemleri ile boğuşuyor kent ihtiyaçlarını da zor karşılar durumda.
Abidin Paşa kimdir?
Abidin Paşa’nın Ankara’daki faaliyetlerine geçmeden önce kimdir Abidin Paşa? Arnavut kökenli bir vali, Yanya vilayeti içindeki Prefeze’de dünyaya geliyor. Varlıklı bir aileye mensup, yine “Uzadeler” olarak biliniyor, babası ölünce annesi tarafından yetiştirilmiş, kendisinin özgeçmişinde “tahsili ulumden dolayı” yani bilim öğrenmeye meraklı imiş, dil öğrenmeye de meraklı. Cami hocasından Arapça Farsça öğrenmiş. Bulunduğu coğrafya itibariyle Arnavutça, Yunanca biliyor. Ortaokula Yunan okuluna gidiyor, orada da iyi bir eğitim alıyor. Fransızca öğretmenin de uzun süre Fransızca derler almış. Kendini oldukça iyi bir şekilde geliştirmiş.
20 yaşında silahşorluk eğitimiyle muhafız olarak saraya geliyor, burada başarı gösteriyor ve daha valiliğe yeni başlıyor, kaymakam olarak atanıyor, doğduğu yer olan Prefeze’ye kaymakam olarak atanıyor. İzmir’de mahkeme reisliği yapıyor, Sofya ve Varna tasarrufu yani sancak yöneticilikleri yapıyor. 18873 de çok önemli bir göreve getiriliyor, İstanbul’da borsa komiserliği görevi, Osmanlı borsasının yeni ilk başkanı oluyor, altı yıl kalıyor bu görevde. Bu görevde de önemli kurullarda görev almış Kanuni Esasi’nin hazırlanmasında görev almış, Kanuni Esas komisyonunda. O dönemde Yanya’da çıkan isyanda Yanya olağanüstü komisyon kurulmuş, bu komisyonda başkanlık yapmış, hatta Yanya’da çıkan bir ayaklanmayı da bastırmış.
Daha sonra yine problemli bir bölge, Diyarbakır Vilayeti Komiseri oluyor, orada da başarılı, 1876 da Sivas valiliği kısa süreli bir valilik altı ay kadar görevde kalıyor, ardından üç ay Selanik valisi oluyor. Daha sonra çok önemli bir göreve Hariciye Nazırlığı Diş İşleri Bakanlığı görevine getiriliyor. Üç ay kalmış bu görevde, daha sonra 1881’de Adana Valiliğine atanmış. Adana Valiliğinde dört yıl yedi kalıyor, burada da önemli işler başarıyor. Tekrar on aylığına Sivas valisi olarak atanıyor, 7 Temmuz 1886 da yaklaşık 138 yıl önce Ankara’ya vali olarak geliyor. Tanzimattan Meşrutiyete Ankara’da en uzun süreli vali oluyor.
Ankara valiliğinden sonra 1894’de Rodos’a gönderiliyor, orada da 12 yıl kalacak, orada görev yaparken Yıldız Sarayına Yemen ıslahatı için çağırıldığında kalp krizi geçirerek 1906 da 63 yaşında vefat ediyor, Abidin Paşa. Abidin Paşa altı dil bilen çok yönlü, çok eser veren bir dönemin entelektüelidir, II. Abdülhamid’in en önemli valilerinden biridir. Mesnevi’nin cildini altı cilt halinde açıklama yazmış, bastırmış, Mesnevi haricinde altı dini kitabı var, iki tane şiir kitabı bastırmış, Kuranı Kerim ayetlerinin tesirlerini yazmış dönemin gazetelerinde bunlara rastlıyoruz. Yani bu birikimi ile yeni eserler vermiş okumuş bir kişidir, diyebiliriz Abidin Paşa için.
Ankara’daki icraatlarına gelecek olursak. Ankara’daki sorunları çeşitli raporlarla hükümete bildiriyor. Ankara’da önceliği yol yapımına veriyor Abidin Paşa. Kıtlık zamanında yolların önemi ortaya çıkıyor, ulaşım çok güçlükle yapılıyor. Zahirenin ürünün halka ulaşması çok zor olmuş kıtlık zamanında. 1882 de Ankara Valisi Hacı Arif Paşa, göreve başladığı saatte diyor ki, “kıtlık zamanında muntazam yollar olsaydı bu kadar yokluk çekilir miydi, o kadar canlar telef olur muydu” diyor. O yüzden yol yapımına önem verdiğini söyleyebiliriz. 603 km yol yapıyor Ankara’da 428 km sini tamir ettiriyor, 1630 km’yi buluyor yaptığı yollar. O dönem vilayeti sancaklara bağlayan yolları şose olarak yaptırıyor Abidin Paşa.
İkinci önemli olay onun ikinci olarak Ankara’ya gelişi, Ankara’nın kaderini etkileyecek önemli bir gelişme olur. 19. Yüzyılda imparatorluğun iç ihtiyaçları hem de dış baskılar ülkede demiryolu yapımını hızlandırıyor, Alman demiryolu şirketi bu dönemde Ankara’yı İzmit’e ve İstanbul’a bağlayacak hattın yapımını üstleniyor. Demiryolu 31 Aralık 1892 de Ankara’ya geliyor. Demiryolunun Ankara’ya gelişi çok önemli, Abidin Paşa notlarında diyor ki 1889 da başlayıp dört buçuk sene devam eden demiryolunda pek çok usta, memur, işçi bir yol alınamamışken aldığım tedbirler yolun Ankara’ya gelmesini sağladım” diyor. Garın açılışında trenin son parçasını o yerleştiriyor.
Demiryolu Ankara’da çok önemli gelişmelere sebep oluyor. Demiryolu hattı boyunca o dönem savaşlardan Balkanlardan gelen muhacirler yerleştirilmiş, demiryolu şirketi buradaki muhacirlere modern tarım teknikleri öğretmeye başlamış, tarımsal üretim artmış Ankara’da, iki katı artmış diyebiliriz, 216 bin tondan dört yıl içinde 405 bin tona çıkmış, tahıl üretimi mesela, 150 tarımsal üretimde artış var, demiryolunun gelişiyle beraber. İstanbul tahıl ihtiyacının büyük ölçüde Romanya’dan ve Balkanlardan denizyoluyla karşılaşılmış, Ankara’nın trenle bağlanmasından sonra o ticaret de zayıflamış, artık Ankara demiryoluyla beraber payitahtın İstanbul’un tahıl ihtiyacını da karşılama misyonunu üstlenmiştir.
Ticaret tarım arttığı gibi ulaşım ve haberleşme ağının bu kentte gelişmesi Atatürk’ün burayı başkent olarak seçmesinde de etkili olacak.
Osmanlı Devleti’nde itihar ve irvan dediğimiz toprakların verimli hale getirilmesi sulama politikası Ankara için de önemli bir problem. Abidin Paşa’nın en büyük başarılarından biri Ankara’ya su getirilmesidir. Eymir gölünden Elmadağ’dan, Hanımpınarı’ndan üç koldan Ankara’ya su getiriyor. Kentin su problemini çözmesi itibariyle de unutulmaz oluyor, Ankara için.
İlk olarak Eymir gölünden başlıyor, Eymir gölünden dönemin Meclisleriyle hareket ederek kentin ileri gelenlerinden topladığı bağışlarla hazineye çok da yük olmaksızın Eymir gölünden Ankara ovasına su aktarılıyor, 253 çeşme yapılıyor. Yüz bin dönümden fazla arazı sulanıyor, tarımsal verimlilik kentte artıyor, Eymir gölünden gelen suyla.
Elmadağ’ı suyu aynı şekilde çok önemli, öncesinde de Elmadağ’dan su geliyor, özellikle Ulus civarına. Ama su yolu çok yıpranmış durumda künk denilen toprak borularla geliyormuş. O borular yıprandığı için hatta zamanla kendi içinde oraları tamir ettirerek kendi içinde çözmeye çalışmış ama bu problem çözülememiş su gelememiş Ankara’ya özellikle Cebeci civarına kendin en yüksek yeri Hisar’a hiçbir şekilde su verilemiyormuş; Elmadağ’dan yine piyangolar takip etmiş, para toplamış halktan, şartları zorlayarak yapıyor bazı şeyleri. Merkezden bir kısmını karşılamış bir kısmını Ankara halkından karşılamış. Avrupa’dan demiryolu ile demir borular getirterek hattı döşemiş, Hisar civarında biriken sularla 70 tane yapılan çeşmeyle Ankara Kalesi çevresine 70 çeşmeyle su verilmeye başlamış.
Devrin gazetelerinde çok çarpıcı bir ifade var bununla ilgili olarak, gazete diyor ki “1000-2000 seneden beri çeşmeden akan sudan mahrum olan Ankara halkı valinin çabasıyla suya kavuşmuş”.
Daha sonra Hanımpınarı dediğimiz bugün Mamak Üreyil civarında bir suyu iyi kalitede olan bir yerden su getirmeye gayret ediyor ve getiriyor. O da Ulus’taki valilik konağının önüne geliyor su, oraya da 70 çeşme yapılıyor oraya çevresine.
Hanımpınarı’ndan Elmadağ’dan gelen suyla 150 çeşmeyle halkın suya olan ihtiyacı gideriliyor.
Açtığı okullarAçılan okullarla eğitimde çok etkili, Ankara eğitim eski usullerle yapılıyordu. “Ben bunu değiştirdim, öğretmenlerin ihtiyacı çok fazla var. Bunu için bir öğretmen okulu kurmaya karar veriyor. Bay ve bayan öğretmenler valilikten getiriliyor, hem bayan öğrenciler alıyor burası 378 mezun vermiş Abidin Paşa’nın açtığı Darülmuallimin 1893 yılında, kız öğrenciler açılışında konuşmalar yapmışlar. Yine halktan bağış yoluyla kızlar için bir ilkokul, erkekler için rüştiye açmış iki tane idadi açmış, bunları aynı şekilde Yozgat, Kayseri ve Kırşehir’de de yaptırıyor.
Döneminde güvenlikle ilgili bir olaydan bahsedelim, Ermeni olayları var, Yozgat’ta, Kayseride olaylar bastırılıyor Ermeniler ayaklanıyor, ayaklananlar bastırılıyor ve tutuklanıyor, Ankara’ya getirilip dava açılıyor, bu davada dış devletler gözlerini Ankara’ya yönlendiriyorlar, davayı izlemek için İngiliz konsolos geliyor. Bunun için de olağanüstü bir çaba sarf ediyor, aleyhte bir konuşma olmasın dava düzgün yapılsın diye büyük çaba sarf ediyor.
Son olarak Ankara’ya önemli hizmetlerinden bir tanesi köşkünü de beyaza boyamış, Ankara’da evleri beyaza boyattırıyorlar. Abidin Paşa “Ankara’ya geldiğinde evlerin çamurla sıvalıydı, bu kasvetli bir görüntüydü bu; ben evleri beyaza boyattırarak güzel bir manzara olmasını sağladım” diyor. Bunun için her mahallede iskeleler kurulmasını sağlıyor, fakirler de bundan yararlanarak evlerini boyatıyorlar. Abidin Paşa yaptığı hizmetlerle halkı da yanına alarak çok önemli hizmetlerde bulunuyor, büyük iz bırakıyor.
Yine güvenliğini sağlıyor kentin, kentte adaletin iyi işlemesini sağlıyor Ermeni meselesinde olduğu gibi. Şenlendirme görevi dediğimiz kentin ihya edilmesi, tarımsal bakımından, su bakımından çoğunlukla Abidin Paşa döneminde gerçekleşiyor. Kenti başkent olmaya hazırlamıştır diyebiliriz Abidin Paşa için. Abidin Köşkü’nün bahçesinde onu anlatmak benim için de bir heyecan oldu. Hem Abidin Paşa’yı hem burada yetişen Kurtuluş Savaşımızda şehit düşen askerlerimizi saygı ve minnetle anıyorum”.
Öteki konuşmacı akademisyenlerin konuşmalarını daha sonra vereceğiz.
Cevat Kulaksız kulcevat599@gmail.com
Yorum Gönder