Ağustos 2023
Abbas Güçlü Ahmet Tan Alev Coşkun Ali Eralp Ali Sirmen Ali Tartanoğlu Alican Uludağ Altan Öymen Arslan BULUT Ataol Behramoğlu Atilla Kart Aydınlık yazarları Ayşenur Arslan Barış Yarkadaş Bedri Baykam Bekir Coşkun Bilim Teknik Bozkurt Güvenç Burak H. Özdemir Bülent Soylan Can Ataklı Can Dündar Celal Şengör Cengiz Önal Cengiz Özakıncı Cevat Kulaksız Ceyhun Balcı chp Coşkun Özdemir Cumhuriyet yazarları Cüneyt Arcayürek Çiğdem Toker Deniz Kavukçuoğlu Doğan Kuban Dr. M. Galip Baysan Dünya haberleri Ece Temelkuran Eğitim Ekonomi Emin Çölaşan Emine Ülker Tarhan Emre Kongar Erdal Atabek Erdal Atıcı Eren Erdem Ergin Yıldızoğlu Erhan Karaesmen Erol Manisalı Ertuğrul Kazancı Ferhan Şensoy Fırat Kozok Fikret Bila genel Gündüz Akgül Güner Yiğitbaşı Güngör Mengi Güray Öz Gürbüz Evren Hakkı Keskin Hasan Pulur Hayrettin Ökçesiz Hikmet Çetinkaya Hikmet Sami Türk Hulki Cevizoğlu Hüner Tuncer Hüseyin Baş Işık Kansu Işıl Özgentürk İlhan Cihaner İlhan Selçuk İlhan Taşçı İnci Aral İrfan O. Hatipoğlu İsmet İnönü Kemal Baytaş Kemal Kılıçdaroğlu Köşe Yazıları Kurtul Altuğ Kürşat Başar Levent Bulut Levent Kırca Leyla Yıldız lozan Mehmet Ali Güller Mehmet Faraç Mehmet Haberal Mehmet Halil Arık Mehmet Türker Melih Aşık Merdan Yanardağ Meriç Velidedeoğlu Mine Kırıkkanat Miyase İlknur muharrem ince Mustafa Balbay Mustafa Mutlu Mustafa Sönmez Mümtaz Soysal Müyesser Yıldız Necati Doğru Necla Arat Nihat Genç Nilgün Cerrahoğlu Nuray Mert Nusret Ertürk Oktay Akbal Oktay Ekinci Oray Eğin Orhan Birgit Orhan Bursalı Orhan Erinç Ömer Yıldız Özdemir İnce Özgen Acar Özgür Mumcu Öztin Akgüç Rıza Zelyut Rifat Serdaroğlu Ruhat Mengi Sabahattin Önkibar Sağlık Saygı Öztürk Selcan Taşçı Serpil Özkaynak Sevgi Özel Sinan Meydan Siyaset Soner Yalçın Sözcü yazarları Spor Süheyl Batum Şükran Soner Tarım Tarih Tayfun Talipoğlu Tekin Özertem Tülay Hergünlü Tülay Özüerman Tünay Süer Türey köse Türkiye Türkkaya Ataöv Uğur Dündar Uğur Mumcu Utku Çakırözer Ümit Zileli Vatan Yazarları Video Yakup Kepenek Yaşar Nuri Öztürk Yaşar Öztürk Yazı Dizileri Yener Güneş Yeniçağ yazarları Yılmaz Özdemir Yılmaz Özdil Yurt Yazarları Yüksel Pazarkaya Zeki Tekiner Zeynep Göğüş Zeynep Oral Zulal Kalkandelen

Meral Hanım Sen Milletten Özür Dile Liderlik Vasfın Olmadığı İçin Milletten Özür Dile Ve İstifa Et
Meral Hanım Sen Milletten Özür Dile Ama Bir Koşulla Grubuna Ve Seçmen Tabanına Sahip Olamadığın Onları Kılıçdaroğlu'nun Adaylığına İkna Edemediği Liderlik Vasfın Olmadığı İçin Milletten Özür Dile Ve İstifa Et 

Akşener,  çok eleştirilen Kocatepe konuşmasında, "Önce ben diyenlerle de uğraştık.  Nefsinin esiri olanlarla uğraştık.  Ne yazık ki koltuğundan başka şeyi olmayanlarla uğraştık.  Yankı odalarında ihanetle suçlandık" 

“seçimden önce İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş'ın cumhurbaşkanı seçilebileceklerini gördük Onların yolunu kapatanlara maalesef engel olamadım.  Aziz Türk milleti ve değerli arkadaşlarım,  sizlerden özür diliyorum" dedi. 

AKŞENER; bu beyanlarıyla, seçimden önce İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş'ın cumhurbaşkanı seçilebileceklerini gördüklerini, ancak onların yolunu kapatanlarla, önce ben diyenlerle, nefsinin esiri olanlarla, koltuğundan başka şeyi olmayanlarla uğraştıklarını,  maalesef engel çıkaranlara engel olamadığını ifade ederek, doğrudan KILIÇDAROĞLU'nu hedef almış ve bu nedenle Türk Milletinden özür dilemiştir. 

AKŞENER; altılı masanın iki seneye yakın periyodik görüşmelerine katılarak ve medyayı izleyerek KILIÇDAROĞLU'nun altılı masanın ortak adayı olmayı kafasına koyduğunu, belediye başkanlarının, çok haklı ve zorunlu nedenle bu makamların tekrar AKP'ye kaptırılmaması için, belediyelerinin başında kalmalarını isteyerek onların aday olmamalarını ısrarla istemesine rağmen, sözde anketlere güvenerek İMAMOĞLU ve YAVAŞ'ın kesinlikle Cumhurbaşkanı seçilecekleri saçmalığına kendisini ve partisini inandıracağına, bu uğurda altılı masayı devireceğine, biraz feraset göstererek KILIÇDAROĞLU'nun bu niyetinden dönmeye asla razı olmayacağını kabullanerek,  başkanların adaylığında inat etmekten vazgeçerek, niçin önce kendisini ve daha sonra da parti grubunu ve seçmen tabanını KILIÇDAROĞLU'nun ortak adaylığına ikna ve onları KILIÇDAROĞLU'nun ortak adaylığına sıcak bakmaya hazırlamamış, bu konuda çaba sarf etmemiştir?

AKŞENER; hadi biz farkına varamadık diyelim, öncelikle kendisini, grubunu, parti ve seçmen tabanını KILIÇDAROĞLU'nun ortak adaylığına ikna ve kabule ilişkin çok çaba sarf etmesine, bu uğurda çok uğraş vermesine rağmen;  kendisini, grubunu, parti ve seçmen tabanını KILIÇDAROĞLU'nun adaylığını kabule ikna ve razı edememişse; AKŞENER olarak, partisini ve seçmenlerini peşine takıp gidebilen, güvenilir ve sözünü geçirebilen başarılı bir lider olamadığını kabul etmeli ve özür dilediği kişiler arasına,  Türk Milletinin yanında, KILIÇDAROĞLU'nu da ilave etmelidir. 

Yok öyle yağma, KILIÇDAROĞLU'nu ikna edemedim, onun adaylığına engel olamadım diyerek Türk Milletinden özür dileyip zeytinyağı gibi suyun üzerine çıkmak.  

Gerçek ve başarılı parti lideri;  yeri geldiğinde risk almasını bilmelidir. Anketlere göre seçileceğini garanti gördüğü kişileri adaylığa öngörmek ve hiç çaba sarf etmeden oturduğu yerden seçim kazanmak liderlik değildir. 

Beğenmediğiniz KILIÇDAROĞLU dahi; 2019 yerel seçimlerinde, sınırlı sayıdaki İstanbullu hariç, İstanbullular dahil Türkiye’nin tanımadığı ismini dahi duymadığı İMAMOĞLU'nu risk alarak, partisini de karşısına alarak aday yapmış ve ittifak da kurarak İMAMOĞLU'nun seçilmesinin önünü açmıştı.  İşte çoğu insanın beğenmediği, liderliğini çok gördüğü KILIÇDAROĞLU kadar olamayan bir AKŞENER,  KILIÇDAROĞLU'na dil uzatmıştır. 

Bana kalırsa, benzetmemi mazur görünüz,  Türk siyasetinde,  yüzde elli artı bir saçmalığını getiren tek adam sistemi nedeniyle; at izi,  it izine karışmış olduğundan, bu kaostan kurtulmak, her partinin gerçek gücünü, keza değerleri kendilerinden menkul kim varsa herkesin gerçek değerinin ve siyasal gücünün ortaya çıkması için, önümüzdeki yerel seçimlerde, her parti kendi adayını çıkarmalı,  kurumsal bir işbirliği ve ittifak yapılmamalı, yerel seçimlerin kendine has dinamiklerine göre,  seçmen,  partisin veya parti farkı gözetmeden en başarılı olabileceğine inandığı adaylara oy vermelidir. 

Sonuçları neye mani olursa olsun, İstanbul ve Ankara AKP'ye kaptırılırsa kaptırılsın, 

Türk siyasetinin;  böyle bir arınmaya, berraklaşmaya ve seçmen karnesine büyük bir ihtiyacı var bana göre.

Güner Yiğitbaşı

28/08/2023 

Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

Dağ'ın Fare Doğurduğu Sadece Suçlayan Klasik Bir Akşener Konuşması
AKŞENER Hanımefendi;  bolca reklamı yapılan o tarihi(!) konuşmasını dün (26/08/2023) nihayet yaptı. 


AKŞENER ve İYİ Parti cephesinde değişen bir şey yoktu. 


Üslup, sertlik, haksızlık, isabetsiz teşhisler, kendisini ve partisini beğenmişlik, CHP ve KILIÇDAROĞLU'na yönelik haksızlık ve nankörlük, İMAMOĞLU ve YAVAŞ hayranlığı, onlara olan garanti özgüveni, seçimin hukuk dışı ve haksız eşit olmayan koşullarını dikkate almayan, sayılarını kendisinin dahi bilmediği oy veren sığınmacı miktarının seçim sonuçlarına olan etkisini dikkate alıp değerlendirmeyen, güya üç aylık muhasebenin sonucu olan konuşması,  özü itibariyle bundan öncekiler gibiydi. 


Özgüveni tavan yapan, ERDOĞAN kadar eline fırsat geçtiğinde terör estirecek ve ERDOĞAN'a dahi rahmet okutacak, hep ben merkezli, özeleştiriden yoksun kötü ve hamaset yüklü bir konuşmaydı. 


AKŞENER; bağırdı,  çağırdı. esti ve gürledi ama,  yine karnından konuştu.  KILIÇDAROĞLU'nun  altılı masanın diğer liderlerinin isimlerini açıkça anarak, eleştirilerini yapma cesaretini gösteremedi. Çok güvendiği,  aday olsalardı garanti seçimi kazanacaklardı diyerek öne çıkardığı kişilerin de açıkça isimlerini söylemeden makamlarını söylemekle yetindi. 


Partisinin ve seçimin tüm  başarısızlıklarını, İttifak’a ve ittifak ortaklarına yükledi ve bu nedenle ittifaklara kapıyı kapattı, kendi kanatlarıyla uçacağını ilan etti. 


Altılı masayı devirmesinden, o andan itibaren başlayan istifalarla partisinin erimeye başlamasından, sonra masaya tekrar dönmek zorunda kalmasından, ortak seçim mitinglerinde,  bir oy KILIÇDAROĞLU'na bir oy da İyi Partiye ve AKŞENER'e diyerek,  Medine fıkarası gibi seçmenden oy dilenmesinden hiç bahsetmedi. 


Aslında, AKŞENER'in bu konuşmasını muhatap alıp yazmaya bile değmezdi sanırım. 


AKŞENER; senelerce,  Anadolu’yu karış karış gezmiş ve halka dokunmuş onların sorunlarını dinlemiş, bu gezilerde halkın nabzını tutmuş ve hepsi İMAMOĞLU ve YAVAŞ demiş, ancak, KILIÇDAROĞLU koltuk ve makam hırsından dolayı bu iki ismin önünü tıkamış. 


Parti genel başkanı olan AKŞENER şun iyi bilmeli. İMAMOĞLU ve YAVAŞ'ı belediye seçimlerinde destekleyerek onların o makamlara gelmesinde payın olabilir ama, onlar CHP'nin üyeleri olup, partilerinin tercihlerine, disiplinine uymakla mükelleftirler. Buna rağmen, seçilecek aday KILIÇDAROĞLU değildir, İMAMOĞLU ve YAVAŞ'tır diyerek ısrarcı olmak, siyaseten nezakete yakışmaz ve onların seçileceklerinin de bir garantisi yoktur. Nitekim, masayı devirdikten sonra tekrar masaya dönmesinin koşulu olarak İMAMOĞLU ve YAVAŞ Cumhurbaşkanı yardımcısı adayı olarak belirlendikleri ve tüm mitinglere katılarak konuştukları halde,  alınan sonuç ortadadır, onlar da başarılı olamamışlardır. Karadenizliliği ile övünen İMAMOĞLU,  memleketi Trabzon’da dahi, Mustafa SARIGÜL'ün;  kısa zamanda memleketi Erzincan’da gösterdiği seçim başarısının onda birini dahi gösterememiştir. 


AKŞENER Hanımefendi; şimdi,  kalkmış kazanacak aday İMAMOĞLU idi demeye devam ediyor hayal aleminde yaşıyor sanki. 


Adaylığını eleştirdiği ve yerden yere vurduğu KILIÇDAROĞLU'nun;  aday olacağını, eylemleri ve söylemleriyle uçan kuş dahi anlamıştı.  Bir tek AKŞENER anlayamamış ve çok önceden kesin tavrını koyamamış, güle oynaya altılı masanın periyodik tüm toplantılarına katılarak gülücükler dağıtmış,  seçimler arifesinde ise,  KILIÇDAROĞLU'nun adaylığını,  dayatma olarak niteleyerek,  altılı masayı devirip kaçmıştır. 


Hanımefendi, sen önce ağır suçlamalarla devirdiğin masanın makul bir özeleştirisini yapmalısın. 


Hadi masayı devirdin, madem ki, KILIÇDAROĞLU seçilemez adaydı, niçin masaya tekrar geri döndün ve mitinglerde boy göstererek konuşmalar yaptın? Evet, niçin?


AKŞENER diyor ki; Anadolu’yu karış karış gezdim,  halkı meclis kürsüsünden konuşturdum ve halka dokunup dertlerini ve sorunlarını dinledim, Peki dinledin de sonrasında ne yaptın, bu halkın sorunlarını bir rapor haline getirerek,  hangi somut çözüm önerilerini sunabildin halkımızın ve altılı masanın önüne?


Halkın elini sıkarak sorunlarını dinlemiş gibi yapmak, sonra kulağının üzerine yatmak, somut çözüm önerileri üreterek halkımızla paylaşmamak, sorunları sigara kağıdına yazmak ve sonra yırtıp atmaktır hanımefendi. 


İMAMOĞLU ve YAVAŞ mutlaka seçilecek adaydı diyor hanımefendi. 


Peki hangisini aday yapacaktık, ikisini birden mi, iki başlı bir Cumhurbaşkanı mı isteniyordu?


Halkı,  hiç gereği yokken,  İMAMOĞLU'cular ve YAVAŞ'cılar diye ikiye bölen bu strateji, seçimlerde asla başarılı olamayacaktı, bizin halkımız duygusaldır, dediğim dedikçidir, beynini değil duygularını kullanır öncelikle, bu sefer de oylar yine bölünecekti hanımefendi. KILIÇDAROĞLU'nun adaylığı bu riski de ortadan kaldırmış ve onlara rüyalarında görseler inanamayacakları Cumhurbaşkanlığı yardımcılığı adaylığı sunulmuştur. 


Tüm politikacılar gibi, AKŞENER de seçmene hiç toz kondurmadı. AKŞENER'e göre de, seçmen en iyisini bilirmiş,  seçmen karşısında hazır ola geçmek lazımmış. Yok öyle bir Dünya. Senelerce,  seçmen en iyisini bilir,  doğru tercih yapar, diye diye bugünler geldik. 


AKP ve Saray iktidarından kötüsü olabilir miydi?


AKP 21 yıldır iktidarda ve yapamadıkları ve bundan sonra da yapamayacakları ortada. Yaptığı kötülükler, bundan sonra yapacağı kötülüklerin aynası ve garantisi.  Seçmen bunları bizzat yaşayarak gördü,  hissetti ve acısını ruhunda ve bedeninde hissetmesine rağmen, hiçbir şey olmamış gibi,  tekrar gidip oyunu AKP iktidarına verdi. Ben, aklını kullanamayan,  sorgulamadan yoksun bu seçmen çoğunluğunun karşısında asla hazır ola geçmem,  Sayın AKŞENER. 


Hep şu örneği veriyorum. İki yaşındaki bir çocuk dahi,  ilk karşılaştığı yanan bir sobaya parmaklarını uzatınca parmaklarının yandığını görüp bu acıyı bedeninde ve ruhunda  bizzat hissederse,  bir daha tekrar parmaklarını yanan sobaya asla uzatmıyor. 


Halep oradaysa arşın burada. İMAMOĞLU ve YAVAŞ, parti farkı gözetmeksizin  mutlaka Cumhurbaşkanı  seçilecek kadar seçmenler tarafından sevilip tutuluyorlarsa. önümüzde yerel seçimler var, her ikisi de ittifaksız bir şekilde kendi güçleri ve karizmalarıyla sandıkta seçmenleri bir araya getirerek yeniden seçilsinler hep birlikte görüp alkışlayalım onları. 


AKŞENER'in bolca reklamı yapılan Kocatepe de yaptığı konuşması;  dağın fare doğurduğu, özeleştiriden yoksun, haksız suçlamalar içeren,  bolca Allah ve benzeri dini motifler içeren, iktidardan ziyade muhalefete meydan okuyan ve hesap soran, ülkenin hiçbir derdine merhem olmayan, kutuplaştırıcı kötü bir konuşmaydı, kimse kusura bakmasın. 


Bu konuşma; AKŞENER'e tarih yazdırmaz, ancak kendisini tarih yapabilir, masayı devirirken yaptığı konuşmada söylediği “ya tarih yaratacağız, ya tarih olacağız” tahmininde bulunduğu gibi. 


Karnından konuşma Sayın AKŞENER; siz dahil,  tüm Türk Halkı çok iyi biliyor ki; ipi göğüslemeye çok yaklaşan KILIÇDAROĞLU'nun,  Cumhurbaşkanı seçilememesinin en önemli sebebi, maalesef Alevi olmasıdır. 

Kimlik, din ve mezhep üzerinden siyaset yapıldığı sürece,  millet olarak sürünmeye mahkumuz.

Güner Yiğitbaşı

27/08/2023

Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

26/30 Ağustos Zafer Haftası Ve Zafer Bayramı Kutlu Olsun
Milli duyguları gelişmiş bir Türk olarak; Türklerin kazandıkları,  tarihin sayfalarında şanlı yerlerini alan  tüm zaferleri, hiçbir ayrım yamadan anmak ve bunlarla gurur duymak başlıca görevimizdir. 


26 Ağustos, büyük bir tesadüf eseri olarak, Türklerin Anadolu’ya ayak basarak ele geçirdikleri, Anadolu'ya yerleşmelerini sağlayan Alpaslan komutasında kazanılan 1071 Malazgirt Meydan Savaşının yanı sıra,  30/Ağustos/1922 de büyük taarruz ile sonuçlanarak bugünkü son Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kuruluşunun temel taşını oluşturan  Kurtuluş Savaşımızın ve büyük zaferin kutlandığı zafer haftasının yıldönümüdür. 


Son Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kuruluşuna temel oluşturan Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün liderliği ve başkomutanlığında kazanılan,  düşmanın denize döküldüğü,  güçlü emperyalist ve işgalci devletlere diz çöktürüldüğü büyük zafer ve kurtuluş savaşının; daha öne çıkarılan Malazgirt Savaşı ve 15 Temmuz ayaklanma girişiminin bastırılması eylemiyle adeta perdelenmeye, keşke Yunan kazansaydı diyerek kurtuluş savaşını aşağılayan, bu savaşın komutanı ve devletimizin kurucusu büyük ATATÜRK'e ağır hakaretler yağdıran vatan haini fesli Kadir'in can dostu, bu haini makam otosu ve resmi kıyafetiyle ayağına kadar giderek ziyaret eden, bu fesli Kadirle aynı fikir ve kafa yapısına sahip Ali ERBAŞ'ın başında bulunduğu Diyanet tarafından hazırlanan Cuma hutbesinde,  her zaman olduğu gibi,  ATATÜRK'ün yok sayılarak adının anılmaması ve güya  ATATÜRK''ün  unutturulmaya,  itibarsızlaştırılmaya çalışılması, sadece eleştirişlerek geçiştirilecek bir terbiyesizlik ve aymazlık olmayıp, bu davranış;  Diyanet İşleri Başkanlığının ve laik Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurucusu ATATÜRK'e yapılan bir hakaret ve laik Türkiye Cumhuriyeti Devletine ihanettir ve bunun hesabı mutlaka sorulmalıdır.  


Şu terbiyesizliğe ve ihanete bakar mısınız?


Bu terbiyesizlik ve ihanet; kuru kuru eleştirilerek, kimse ATATÜRK'ü unutturamaz ve küçümseyemez diyerek,  asla lafla geçiştirilemez. 


ATATÜRK'ün kurucusu olduğu, her dinden Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşının vergilerinden oluşan bütçeden,  birçok bakanlıktan daha fazla ödenek alarak yararlanan, milletin bu paralarını afiyetle yiyen,  lüks ve şatafat içinde sadece tüketen,  üretime hiçbir katkısı bulunmayan, Türk halkı açlıktan ve yoksulluktan geberirken, yurt dışında camiler yaptırarak,  para yardımlarında bulunarak,  tüyü bitmemiş yetimin hakkını yiyen, başka bir ifade ile bol keseden haram yiyen Diyanet İşleri Başkanlığı,  yasal görev çerçevesine sokulmalı ve başındaki ATATÜRK ve laiklik  düşmanı zat,  derhal görevden alınmalı ve yasalar önünde hesap vermelidir. 


Kimse ATATÜRK'ü sevmek zorunda değildir ama,  en başta AKP Genel Başkanı ve partili Cumhurbaşkanı ile onun atadığı ve bilerek hala Diyanetin başında tutmaya devam ettiği malum zat; ATATÜRK'ü sevmeseler de-ki sevmedikleri ATATÜRK düşmanı ve vatan haini Fesli Kadir ile olan yakınlıklarından açıkça anlaşılmamaktadır-ATATÜRK'e ve onu şahsında Türk Milletine ve laik Türkiye Cumhuriyetine saygı göstermek zorundadırlar. Bunun aksi asla savunulamaz ve kabul edilemez, bunun aksini savunanlar ve kabul edenler,  ayaklarını denk almayanlar bu ülkeye ihanet içindedirler, kimse kusura bakmasın. 


Demokratik ve laik Türkiye Cumhuriyeti ve onun kurucusu, bu vatanın kurtarıcısı ATATÜRK, Türk Milletinin olmazsa olmazı ve  kırmızı çizgisidir. Sıfatı ve makamı ne olursa olsun, ister seçilmiş, isterse atanmış olsunlar;  herkes,  bu kırmızı çizgiyi bir milim dahi aşamaz. 


Başkomutanlığı,  oturduğu yerden ve Anayasada yer alan ve sembolik bir değer ifade eden bir hükümden yararlanarak yapay olarak değil,  emperyalist devletleri harp meydanlarında dize getirerek,  ülkemizi düşmanlardan kurtarmak suretiyle ve canı pahasına hak eden,  laik ve demokratik Türkiye Cumhuriyetini kurarak bizlere hediye ve emanet eden,  ezeli ve ebedi,  gerçek ve tek Başkomutanımız ve liderimiz Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK'ümüzün manevi kişiliğinde kutladığımız 26 Ağustos Zafer haftamız ve 30 Ağustos Zafer Bayramımız,  “NE MUTLU TÜRK'ÜM” diyebilen tüm halkımıza kutlu ve mutlu olsun. 


Bu zaferi bizlere yaşatan,  en başta Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK olmak üzere,  artık hepsi aramızdan ayrılmış bulunan,  generalinden er'ine kadar,  zaferde payları bulunan tüm silah arkadaşlarına Allah'tan rahmet diliyor,  aziz hatıraları önünde minnetle ve saygıyla eğiliyoruz.

Güner Yiğitbaşı

26/08/2023

Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

Muhalefete Göz Açtırma Sonra Da Ana Muhalefet Yok De
Partili cumhurbaşkanı AKP Genel Başkanı Recep Bey; Macaristan dönüşü uçakta yandaş gazetecilerine çeşitli konularda beyanlarda bulunmuş ve demiş ki; ”CHP,  ana muhalefet ne hale geldi? Demokrasi mücadelesinde muhalefet çok çok önemli,  ama ne yazık ki Türkiye'nin en büyük kaybı,  demokrasi mücadelesinde karşısında muhalefet yok,  ana muhalefet yok. " 


Vay be. 


Ülkede,  demokrasi ve  muhalefete ve ana muhalefete değer veren, onun yokluğunu hissederek üzülen ve eleştirilerinden dersler çıkaran demokrat bir iktidar varmış da. bizim haberimiz yokmuş. 


AKP Genel Başkanı Recep Bey; adeta,  muhalefete susamış, karşısında bir muhalefetin olmaması onun kanına dokunuyormuş, vah yazık(!) bu duruma çok üzülüyormuş.  Türkiye’nin ve tabi iktidar olarak da kendisinin en büyük kaybı, demokrasi mücadelesinde karşısında muhalefetin, ana muhalefetin olmamasıymış. 


Recep Bey aklımızla alay ediyor olmalı. 


Bizler biliyoruz ki, AKP Genel Başkanı Recep Bey; kendisine ve iktidarına karşı muhalefet edilmesinden asla hoşlanmaz. Muhalefetin kanatlarını koparan,  tüylerini yolan, seçimlerde muhalefete iftiralar atan, düzmece kasetler yayınlayan, muhalif gazetelerin seslerini kısan, aleyhine konuşanları da, RTÜK silahıyla vuran cezalar yağdıran,  ekranlarını karartan, toplumsal muhalefetin sesini kısan, anayasal en temel hak olan insanların barışçıl ve silahsız gösteri yapmalarını fiilen yasaklayan ve engelleyen, gösteri yapmaya kalkışanların karşısına,  polis bariyerlerini ve joplu ve biber gazlı polisleri diken, basın özgürlüğünü yok eden, ülkeyi hiçbir çatlak ses çıkmadan dikensiz gül bahçesi gibi keyfine göre yönetmeye kalkan,  sanki kendisi değilmiş gibi, bugün çıkmış ülkede muhalefet ve ana muhalefetin yokluğundan,  eksikliğinden dem vuruyor, demokrasi dersi vermeye kalkışıyor bizlere. Kısacası halkıyla alay ediyor. 


Recep beyin; muhalefetin ve ana muhalefetin olmadığına ilişkin sözü, bir yanıyla doğru. Evet,  muhalefet ve ana muhalefet;  özellikle 14 ve 28 Mayıs seçimlerinin kaybından sonra girdiği şokun ve parti içi çekişmelerin etkisiyle, özellikle ekonominin girdiği dar boğaza, her gün artan enflasyon ve fiyatlara, geçim sıkıntısına, ekonomik yangına rağmen en küçük bir muhalefette bulunamamakta, halkı bu durumu protesto etmek üzere miting meydanlarına toplayamayarak, tüm bu olumsuzlukların yaratıcısı iktidara meydanı boş bırakarak, iktidarın bu kötü yönetimine adeta çanak tutmakta,  ülkemizde iktidar partisi ana muhalefet rolünü oynayarak, muhalefeti iktidar partisiymiş ve ülkedeki tüm olumsuzlukların yaratıcısıymış gibi,  pişkin bir vaziyette eleştirebilmektedir. 


Evet bu yönüyle Recep Bey çok haklıdır. Ancak, muhalefetin etkili bir şekilde kendisine muhalefet yapamamasından asla üzüntü duymamakta, bunu ülkemiz ve demokrasimiz için bir eksiklik ve kayıp olarak nitelendirmemekte olup, bu durumdan çok büyük mutluluk duymaktadır. 


Bu olumsuzluklardan ve kötü yönetimden dolayı,  halkımıza da hiç üzülmüyorum, tek üzüntüm ve mahcubiyetim, bu aziz vatanı bizlere emanet eden ATATÜRK'e karşı yaptığımız ihanetedir. 


Bu ihanet; halkıyla, iktidarıyla ve muhalefetiyle hepimizin eseri ve ayıbıdır.

Güner Yiğitbaşı

22/08/2023

Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

İmamoğlu Ve İstanbul İttifakı
İBB Başkanı ve CHP'de değişim ve dönüşümü kendisine misyon olarak seçen ve bu harekete öncülük eden İMAMOĞLU;  dün (15/08/2023) yaptığı basın toplantısında yeni yol haritasını açıklayarak kamuoyu ile paylaştı. 


İMAMOĞLU'nun bu açıklamasından anladığımız kadarıyla; kendisi,  CHP'deki değişim ve dönüşüm hareketine liderlik yaparak, bu konuda bir misyon yüklenme amacını saklı tutarak, menzilinin, amacının  ve misyonunun CHP'de değişim ve dönüşümü sağlamak olduğunu açıkça belirterek, 2024 Mayıs ayında yapılacak olan belediye seçimlerinde,  yeniden İBB Başkanlığına aday olacağını açıklamış ve bir dönem daha yapmak istediği  İBB Başkanlığını araç, CHP deki değişim ve dönüşümü sağlama ve bu partiye ve daha da ötesinde Türkiye'ye liderlik-Cumhurbaşkanı olmayı yani-yapmayı,  ileriye dönük,  nihai amaç olarak benimsediğini alenen ilan etmiştir. 


İMAMOĞLU'nun bu kararı siyaseten çok doğru bir karardır. 


Evet,  İMAMOĞLU;  görev yaptığı İstanbul dışında dahi, geniş bir kitle tarafından da sevilmektedir. Bunu,  14 Mayıs 2023 Cumhurbaşkanı seçimlerinde, Millet İttifakının Cumhurbaşkanı adayı olması için verilen halk desteğinden anladık. 


Ancak, buna rağmen, İMAMOĞLU'nun;  KILIÇDAROĞLU'nun seçilmesi için gösterdiği çaba ve  gayretler,  bir karşılık göremedi. 


Hepimiz biliyoruz ki; İMAMOĞLU; 2019 seçimlerinde, Millet İttifakının ortak adayı olarak İBB Başkanlığını kazandı. 


Bu nedenlerle, İMAMOĞLU'nun;  CHP içindeki ve genel olarak Türk halkı nezdindeki gerçek siyasal gücünü, halkın desteğini, siyasetteki becerisini ve inandırıcılığını, CHP'nin değişim ve dönüşüm hareketine liderlikte başarılı olup olamayacağını,  bugünden kestirmek çok zordur. 


İMAMOĞLU'nun; yüklendiği misyonu gerçekleştirebilecek  siyasal gücünün ve becerisinin, seçmen nezdindeki itibarının ve inandırıcılığının, CHP'yi derleyip toparlayarak seçmen tabanını genişlete bilebileceğinin, partiyi büyütebileceğinin test edilebilmesi için, 2019 seçimlerinde olduğu gibi,  partiler arasında bir seçim ittifakı yapılmaksızın,  CHP adayı ve İMAMOĞLU olarak,  2024  İBB Başkanlığı seçimlerine katılması ve seçimi kazanarak  güven tazelemesi zorunludur. 


İMAMOĞLU'nun; nihai amaç olarak benimsediği,  CHP'nin başına geçerek partide değişim ve dönüşüm sağlayarak, siyaset sahnesinde liderlik mücadelesi verebilmesi için, ittifaklarla seçilmesine katlı sunan ve İMAMOĞLU bizim de belediye başkanımız diyerek üzerinde hak iddia eden diğer muhalefet partilerinin kendi üzerine düşen gölgesinden ve ipoteğinden kurtulması ve bunun için de muhalefet partilerinin seçim ittifakıyla değil, kendi siyasal güç ve becerisiyle, yeteneğiyle diğer muhalefet partilerinin seçmenlerini sandıkta kendi etrafında toplamayı sağlayacak olan  bir İstanbul Seçim İttifakını kurmayı başararak, seçimi kazanması şarttır. 


Halen, partiler arası ittifakla seçildiği İBB Başkanlığı koltuğunda oturmakta olan İMAMOĞLU'nun; küçük Türkiye olan  16 milyonluk İstanbul’da bu seçim sınavını kazanamaması halinde, değişim ve dönüşüm yaparak başına geçmeyi düşündüğü CHP ve Türkiye için bir umut olamayacağını,  üzülerek belirtmek zorundayız. 


Bu nedenle, İMAMOĞLU;  siyaseten doğru ve güvenilir olmakla birlikte,  başarılması çok zor ve riskli olan bir yolu tercih etmiştir.  


Seçimde başarılı olamaz, 2024 seçimlerinde İBB Başkanı seçilemez ve koltuğunu AKP'ye kaptırırsa, siyaseti tamamen bırakarak asıl işi olan ticarete dönmek zorunda olduğunu,  göze almış olmalıdır. 


Umarım, İMAMOĞLU;  bu iddialı siyasi yolculuğuna çıkarken, tüm bu ihtimalleri düşünmüştür.

Güner Yiğitbaşı

16/08/2023

Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

Seçmeni Serbest Bırakın Kendi Kişiliğini Bulsun
Bizim halkımız; maalesef hazıra alışmıştır,  armut pişsin,  ağzıma düşsün ister sürekli. 


Halkımız;  siyasal,  ekonomik, sosyolojik ve hukuksal tüm haklarını,  hiçbir mücadele vermeden, kan dökmeden, hiçbir emek sarf etmeden, burnu dahi kanamadan,  hep yukarıdan, tepeden inme olarak,  altın tepsi içinde hazır bir şekilde bularak elde etmiştir. 


Bu nedenle, haklarının kıymetini bilmemekte ve onları korumak ve genişletmek için hiçbir bedel ödemeyi göze alamamaktadır. 


Bu durum,  aynı halkın fertleri olan seçmenlerimiz için de geçerlidir. 


Bizim seçmenimiz,  kimse alınmasın ama,  biraz tembel,  nazlı ve şımarıktır. Ne istediğini bilmekte, doğru olanı seçmekte zorlanmaktadır. 


Ben politikacı olmadığım ve seçmenden oy beklemediğim için,  rahat yazabiliyorum bu doğruları. Politikacılarımız bunları söylese ve yazsa, vay siz seçmeni küçük mü görüyorsunuz,  seçmeni mi eleştiriyorsunuz diye ayağa kalkarlar haksız bir şekilde. 


Evet, kral çıplak diyorum ve korkudan politikacıların söyleyemediği gerçekleri yazıyorum. 


Saray iktidarından kötüsü mü olabilirdi de, Millet İttifakına burun kıvırdı bu seçmenler?


Evet bizim halkımız, mevcut tüm haklarını altın tepside oturduğu yerden kazandığı, hçbir efor sarf edip bedel ödemediği  için, herşeyi muhalefetten bekliyor, ayağımıza gelsinler, elimi sıksınlar,  hal hatır sorsunlar, iktidar olduklarında ne yapacaklarını medyada ve seçim propaganda mitinglerinde ve parti programlarında yazmış olsalar da, benim ayağıma kadar gelip bana özel aynı şeyleri yüzüme  tekrarlasınlar,  beni onurlandırsınlar, sırtımı sıvazlasınlar, gelsinler de yalan dahi söyleseler,  gam yemem diye düşünüyorlar. 


Seçmenler bir zahmet biraz gözlerini açsınlar, AKP'nin iktidara geldiği günlerdeki ülkenin ekonomik, sosyal, kültürel ve hukuksal durumuyla 21 sene sonra bugün ülkenin geldiği içler acısı durumunu bir mukayese etsinler. Saray yönetimi ülkeyi ne hale getirmiş,  bir görsünler ve oylarını sorgulayarak sandığa atsınlar. 


Bunları yapma, yoksulluk çek, oturduğun yerden muhalefeti yetersiz gör ve seni yoksullaştıran, özgürsüzleştiren, adaletsizleştiren, pahalılıktan adeta ezen, tüm kötülüklerin mimarı olan mevcut iktidara oy ver,  yeniden seç ve onları çare gör. 


Bu nedenle, diyorum ki; en başta CHP olmak üzere,  tüm muhalefet partilerimiz, önümüzdeki yerel seçimlerde,  seçim ittifakı, seçim işbirliği yapmaktan vazgeçsin. 


Seçmeni serbest bıraksın ki; artık seçmenimiz kendi kişiliğini ve şahsiyetini bulsun ve  kazansın, siyasi rüştüne ersin. Seçmen,  hangi partiden olduğuna bakmaksızın en doğru belediye başkanı adayına oy versin, seçmenlerin kendileri, oy verirlerken sandıkta spontane  seçim ittifakını gerçekleştirsinler.  


Örneğin; İstanbul da,  Ekrem İMAMOĞLU, Ankara’da Mansur YAVAŞ,  halkımız tarafından yere göğe bırakılmadan çok sevildiler ve hatta seçilebilecek aday olarak Cumhurbaşkanlığına aday adayı olarak önerildiler ya, işte bu seçmenlere güzel bir fırsat, Cumhurbaşkanı olarak görmek istedikleri İMAMOĞLU ve YAVAŞ;  partileri tarafından,  Ankara ve İstanbul'a hiçbir seçim ittifakı yapmadan tek başlarına CHP'den aday gösterilsinler ve seçilsinler,  biz de seçmenlerimizin ferasetini, samimiyetlerini, bu adayların tek başlarına seçim kazanacak derecede gerçekten  güçlü olup olmadıklarını görüp test edelim. 


Muhalefete sesleniyorum, serbest bırakın şu seçmeni artık. Seçmen, tek başına balık tutmayı öğrensin, şahsiyetini kazansın, kendi başına sorgulasın ve sandıkta işbirliği yaparak oyunu en doğru adaya versin. Başarısız olan partiler arası ittifaklardan vaz geçin, herkes kaderine razı olsun.

Güner Yiğitbaşı

06/08/2023

Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget