“Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin 1960 darbesini, 1971 muhtırasını, 1980 darbesinin zulmünü, 1997 post modern muhtırasının ayıbını gördüğünü vurgulayarak,
15 Temmuz'da milletin sinesine çarpıp yenilmeselerdi, darbecilerin ülkeyi nasıl bir iç savaş iklimine sürükleyeceklerini bilmeyen var mı? Tüm bu hakikatler gün gibi ortada dururken kılıç şakırtıları arasında disiplinsizlik yapanları kahramanlaştırmak neyin nesidir?” diye seslenmiştir.
Teğmenlerin kılıçlarını çatarak yatukları laik Cumhuriyete ve ATATÜRK ilkelerine bağlılıklarını gösteren yeminlerinden hiç memnun kalmayan ERDOĞAN ne demişti?
Siz bu kılıçları kime çekiyorsunuz? Diye sormuştu.
Aslında, teğmenlerin kılıçlarını çatarak yaptıkları yeminin muhatabı çok açıktı. Muhatap yeminin içindeydi.
Görevine başlarken, laik ve demokratik Cumhuriyeti koruyacağına dair namusu ve vicdanı üzerine yemin eden ERDOĞAN'ın; bu kılıç çatılarak yapılan teğmenlerin yemininden gocunması ve kendi üzerine alınmasına hiç gerek yoktu.
ERDOĞAN; kendisini, laik ve demokratik Cumhuriyete ve onun değerlerine ve yaptığı yeminine sadık hissediyorsa, bu konuda kendisinden gerçekten eminse, teğmenlerin kılıçlarını çatarak yaptıkları yeminin kendisine ve iktidarına yönelik olmadığını, kılıçların, muhtemel laik ve demokratik Cumhuriyet düşmanlarına çekildiğini anlamalı ve bu konuda alıngan bir davranış içine girmemeliydi ve 15. Temmuz 2016 da başından geçen ve ATATÜRKÜN askerleri olan laik ve demokratik Cumhuriyete ve onun değerlerine saygılı askerlerin, FETÖ'nün darbeci askerlerinin saflarına katılmayarak onlarla mücadele etmesi sonucunda, koltuğunu ve belki de hayatını kaybedeceği 15. Temmuz hain darbe girişiminden kurtulduğunu, bugünkü iktidar koltuğunu ve hayatını, tıpkı teğmenler gibi, laik ve demokratik Cumhuriyete ve onun değerlerine sahip çıkan TSK daki ATATÜRK'ün askerlerine borçlu olduğunu unutmamalıydı.
Ama ERDOĞAN ne yaptı?
Özellikle bugün parti grubunda yaptığı konuşmasında; 15 Temmuz darbe girişiminde bulunan FETÖ'nün askerleri tarafından başlatılan darbe girişimini bastıran laik ve demokratik Cumhuriyete bağlı ATATÜRK'ün askerlerini yok sayarak, ”15 Temmuz'da milletin sinesine çarpıp yenilmeselerdi” demek suretiyle, FETÖCÜ darbecilerin, sokağa çıkan halkın sinesine çarparak, darbe girişimini başarıya ulaştıramadıklarını iddia etmiş ve büyük bi vefasızlık örneği göstermiştir.
ERDOĞAN; kendi desteğiyle Türk Silahlı Kuvvetlerine büyük oranda sızan laik ve demokratik Cumhuriyet düşmanı FETÖ ve onun askerleri ile laik ve demokratik Cumhuriyet değerlerine sadık ATATÜRK'ün askerlerini aynı kefeye koyarak aralarında paralellik ve benzerlik kurmuş, ülkemizin darbe geçmişinden örnekler vermek suretiyle, kılıçlarını çatarak laik ve demokratik Cumhuriyete ve ATATÜRK'e sadakatlerini deklere ederek yemin eden ATATÜRK'ün askerlerine, adeta potansiyel darbeciler olarak imada bulunmuştur.
15 Temmuzda TSK' ya sızan FETÖCÜ askerler tarafından başlatılan ve TSK'nın laik ve demokratik Cumhuriyet değerlerine bağlı ATATÜRKÇÜ askerleri tarafından başarısız hale getirilen darbe girişimi de göstermiştir ki; Demokratik ve laik Cumhuriyet değerlerine bağlı ATATÜRKÇÜ askerler, durduk yerde darbe yapmazlar, ancak; FETÖ örneğinde olduğu gibi, laik ve demokratik Cumhuriyete ve onun değerlerine karşı, karşı devrimciler tarafından bir saldırı olursa, laik ve demokratik Cumhuriyeti savunmayı kendilerine görev addederler. Teğmenler de bu görevlerinin bilincinde olduklarını yeminleriyle Türk Ulusuna ilan etmişlerdir.
Yazımıza son vermeden önce; bugün, ERDOĞAN'ın grupta yapmış olduğu konuşmasında, ülkemizin darbe ve muhtıralar geçmişiyle ilgili olarak verdiği bilgilerde bilerek ve isteyerek es geçtiği, zamanın Genelkurmay Başkanı Yaşar BÜYÜKANIT tarafından ERDOĞAN Hükûmetine verilen ve içeriği hala sır olan Dolmabahçe mutabakatı ile tatlıya bağlanan 27 Nisan 2007 tarihli e-muhtırayı da biz ERDOĞAN'a hatırlatmış olalım.
27/Kasım/2024
Güner YİĞİTBAŞI
Yorum Gönder