Sayenizde Kadının Sadece Adı Kaldı
AKP Milletvekili Özlem ZENGİN ne demişti?
“AK Partiden önce kadının adı yoktu”
AKP'li sözde kadın olan Özlem ZENGİN; bir anlamda, kadınlarla ilgili doğru söylemiş bize göre.
Her nekadar, rahmetli gazeteci ve yazar İnci ASENA; kadınların, erkeklerle eşit yurttaşlar olmalarına rağmen, toplumumuzda kadına değer verilmemesini, kadının yok sayılmasını, itibarsızlaştırılmasını, can güvenliklerinden yoksun olmalarını ifade etmek için, “Kadının adı yok” demişse de; tüm sağ iktidarlar ve özellikle de AKP iktidarı döneminde; kadın, toplumdan o kadar dışlandı, soyutlandı, itibarsızlaştırıldı, erkeklerle eşit bireyler olarak kabullenilemez oldular ki; aslında kadının tadı ve tuzu kalmadı, ikinci sınıf insan sayılarak, horlandılar, yaşam hakları ellerinden alındı, sevgilileri, eski ve yeni kocaları tarafından, sokak ortasında, halkın ve kolluğun gözleri önünde canlarına kıyıldı ve kıyılmaya da devam ediyor.
AKP iktidarı, demokrasinin ve demokrasinin gereği tüm kurumların içini boşalttığı ve demokrasiyi yok ettiği gibi, kadının; insan ve erkeklerle eşit birey olmaktan kaynaklanan tüm hakları, ellerinden alınmaya başlandı, kadının içini boşalttılar, elma şekerinin sapı gibi, kadının sadece adı kaldı adeta.
Bu nedenle, AKP Milletvekili Özlem ZENGİN çok haklı. Bize göre, istemeden de olsa, çok doğru söylemiş.
AKP iktidarı döneminden önce, birey olarak bazı eşitsizliklere ve haksızlıklara maruz kalsa da, birey olarak iyi kötü, kadının bir varlığı söz konusuydu, en azından can güvenliği ve en doğal hak olan yaşam hakkı vardı.
AKP iktidarından sonra, kadının; eşit birey olarak sahip olması gereken, en başta yaşam hakkı olmak üzere, tüm hakları kadınlara çok görüldü, tüm hakları evrak üzerinde kaldı, kadının kala kala, sadece adı kaldı elinde.
Eskiden olduğu gibi, kadınlara bir yerlere seçilmeleri ve atanmaları için kotalar kondu, bazı makamlar kadınlara hak görülmedi, lütuf olarak, ilan edilen kotalarla sınırlı olarak önemli mevkilere geldiler, bu kotalar da tamamen doldurmadı tabi.
Kadın, her geçen gün artarak, yarım ve eksik etek insan muamelesi görmeye devam ediyor.
Kadın, çocuk doğuran, erkeğine yemek pişiren çamaşırlarını yıkayan, erkeğin seks ihtiyacını gideren, kendisinin arzu, istek ve umutları olmayan, toplum ve aile içinde iradesi yok sayılan, erkeklerle anayasal eşit haklara sahip olan bireyler olarak kabul edilmeyen, insan müsveddesi olarak görülmeye başlandılar.
Özellikle geri kalmış ve kırsal bölgelerimizde; kadınlarımız, çocuk yaşta istemediği halde, yaşça kendisinden çok büyük erkeklerle zorla evlendirilerek, henüz çocukluklarını yaşayamadan, çocuk gelin olarak hayata adımlarını attılar.
En yetkili ağızlar; kadına yüksek sesle gülmeyi yasakladılar, bu kadınlara kötü gözle bakıldı, hamile kadınlar sokakta dolaşamaz dediler, kadının başı zorla örttürüldü, kadınlar doğuracağı çocuk sayısını dahi özgür iradesiyle belirleyemez hale getirildiler, en yetkili ağızlar kadınların doğuracakları en az çocuk sayısını belirlemeye kalkıştılar ve sonra da, ihtiyaç fazlası doğan o masum çocukları aç ve işsiz bıraktılar.
Kadın eğlenemez, gülemez dans edemez, erkeğine itiraz edemez, başını açamaz, kendisini sözde erkekleri tahrik edecek hiçbir insani davranışta bulunamaz, ruhsuz, duygusuz, umutları olmayan bir robot haline getirildi.
Eskiden, özellikle ATATÜRK döneminde, öyle miydi?
Kadınlara, Dünyada ilk kez seçme ve seçilme hakkı veren yasa AKP döneminde değil ATATÜRK tarafından çıkarılmış ve kadınlarımıza layık oldukları değer gösterilmiştir.
ATATÜRK ve devamı dönemindeki başı açık kadınlar, dans eden ve eğlenen kadınlar, özel spor kıyafetleriyle bayram törenlerine katılan kadın ve genç kızlar, anılarda ve fotoğraflarda kaldı adeta.
ATATÜRK; Türk kadınına, eşit bireyler olarak çok değer veren bir devlet adamıydı. ATATÜRK; kurtuluş savaşını da, kadınlarımızla omuz omuza vererek, onların da yardımlarını alarak, kadınlarımızı da cephede savaştırarak kazanmış ve bu ülkenin kurtuluşunda ve Laik Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunda kadınlarımıza da aktif rol vererek, kadınlarımızı da bu onura ortak etmiştir.
Bu nedenle; AKP iktidarından önce kadının adı yoktu diyen hanımefendi halt etmiştir.
Eskinin; kırsal kesimler dahil, medeni ve toplum içinde bir yeri ve işlevi olan, can güvenliği korunan ve saygı gören, erkeklerle eşit bireyler olan kadın; an itibariyle, kişilik olarak yok edilmiş ve sadece adı kalmıştır maalesef.
O kadar ki; adına ister yağcılık deyin, ister başka bir şekilde tanımlayın, çocuğumun ömründen bir bölümünü, AKP Genel Başkanına bağışlamak istiyorum, Allah çocuğumun ömründen bir bölümünü alsın ve ERDOĞAN'ın ömrüne ilave etsin diyebilecek kadar kişiliksiz, şahsiyetini ve benliğini kaybetmiş kadın profiline, AKP iktidarından önce asla rastlamadık.
29/06/2020
Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu
“AK Partiden önce kadının adı yoktu”
AKP'li sözde kadın olan Özlem ZENGİN; bir anlamda, kadınlarla ilgili doğru söylemiş bize göre.
Her nekadar, rahmetli gazeteci ve yazar İnci ASENA; kadınların, erkeklerle eşit yurttaşlar olmalarına rağmen, toplumumuzda kadına değer verilmemesini, kadının yok sayılmasını, itibarsızlaştırılmasını, can güvenliklerinden yoksun olmalarını ifade etmek için, “Kadının adı yok” demişse de; tüm sağ iktidarlar ve özellikle de AKP iktidarı döneminde; kadın, toplumdan o kadar dışlandı, soyutlandı, itibarsızlaştırıldı, erkeklerle eşit bireyler olarak kabullenilemez oldular ki; aslında kadının tadı ve tuzu kalmadı, ikinci sınıf insan sayılarak, horlandılar, yaşam hakları ellerinden alındı, sevgilileri, eski ve yeni kocaları tarafından, sokak ortasında, halkın ve kolluğun gözleri önünde canlarına kıyıldı ve kıyılmaya da devam ediyor.
AKP iktidarı, demokrasinin ve demokrasinin gereği tüm kurumların içini boşalttığı ve demokrasiyi yok ettiği gibi, kadının; insan ve erkeklerle eşit birey olmaktan kaynaklanan tüm hakları, ellerinden alınmaya başlandı, kadının içini boşalttılar, elma şekerinin sapı gibi, kadının sadece adı kaldı adeta.
Bu nedenle, AKP Milletvekili Özlem ZENGİN çok haklı. Bize göre, istemeden de olsa, çok doğru söylemiş.
AKP iktidarı döneminden önce, birey olarak bazı eşitsizliklere ve haksızlıklara maruz kalsa da, birey olarak iyi kötü, kadının bir varlığı söz konusuydu, en azından can güvenliği ve en doğal hak olan yaşam hakkı vardı.
AKP iktidarından sonra, kadının; eşit birey olarak sahip olması gereken, en başta yaşam hakkı olmak üzere, tüm hakları kadınlara çok görüldü, tüm hakları evrak üzerinde kaldı, kadının kala kala, sadece adı kaldı elinde.
Eskiden olduğu gibi, kadınlara bir yerlere seçilmeleri ve atanmaları için kotalar kondu, bazı makamlar kadınlara hak görülmedi, lütuf olarak, ilan edilen kotalarla sınırlı olarak önemli mevkilere geldiler, bu kotalar da tamamen doldurmadı tabi.
Kadın, her geçen gün artarak, yarım ve eksik etek insan muamelesi görmeye devam ediyor.
Kadın, çocuk doğuran, erkeğine yemek pişiren çamaşırlarını yıkayan, erkeğin seks ihtiyacını gideren, kendisinin arzu, istek ve umutları olmayan, toplum ve aile içinde iradesi yok sayılan, erkeklerle anayasal eşit haklara sahip olan bireyler olarak kabul edilmeyen, insan müsveddesi olarak görülmeye başlandılar.
Özellikle geri kalmış ve kırsal bölgelerimizde; kadınlarımız, çocuk yaşta istemediği halde, yaşça kendisinden çok büyük erkeklerle zorla evlendirilerek, henüz çocukluklarını yaşayamadan, çocuk gelin olarak hayata adımlarını attılar.
En yetkili ağızlar; kadına yüksek sesle gülmeyi yasakladılar, bu kadınlara kötü gözle bakıldı, hamile kadınlar sokakta dolaşamaz dediler, kadının başı zorla örttürüldü, kadınlar doğuracağı çocuk sayısını dahi özgür iradesiyle belirleyemez hale getirildiler, en yetkili ağızlar kadınların doğuracakları en az çocuk sayısını belirlemeye kalkıştılar ve sonra da, ihtiyaç fazlası doğan o masum çocukları aç ve işsiz bıraktılar.
Kadın eğlenemez, gülemez dans edemez, erkeğine itiraz edemez, başını açamaz, kendisini sözde erkekleri tahrik edecek hiçbir insani davranışta bulunamaz, ruhsuz, duygusuz, umutları olmayan bir robot haline getirildi.
Eskiden, özellikle ATATÜRK döneminde, öyle miydi?
Kadınlara, Dünyada ilk kez seçme ve seçilme hakkı veren yasa AKP döneminde değil ATATÜRK tarafından çıkarılmış ve kadınlarımıza layık oldukları değer gösterilmiştir.
ATATÜRK ve devamı dönemindeki başı açık kadınlar, dans eden ve eğlenen kadınlar, özel spor kıyafetleriyle bayram törenlerine katılan kadın ve genç kızlar, anılarda ve fotoğraflarda kaldı adeta.
ATATÜRK; Türk kadınına, eşit bireyler olarak çok değer veren bir devlet adamıydı. ATATÜRK; kurtuluş savaşını da, kadınlarımızla omuz omuza vererek, onların da yardımlarını alarak, kadınlarımızı da cephede savaştırarak kazanmış ve bu ülkenin kurtuluşunda ve Laik Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunda kadınlarımıza da aktif rol vererek, kadınlarımızı da bu onura ortak etmiştir.
Bu nedenle; AKP iktidarından önce kadının adı yoktu diyen hanımefendi halt etmiştir.
Eskinin; kırsal kesimler dahil, medeni ve toplum içinde bir yeri ve işlevi olan, can güvenliği korunan ve saygı gören, erkeklerle eşit bireyler olan kadın; an itibariyle, kişilik olarak yok edilmiş ve sadece adı kalmıştır maalesef.
O kadar ki; adına ister yağcılık deyin, ister başka bir şekilde tanımlayın, çocuğumun ömründen bir bölümünü, AKP Genel Başkanına bağışlamak istiyorum, Allah çocuğumun ömründen bir bölümünü alsın ve ERDOĞAN'ın ömrüne ilave etsin diyebilecek kadar kişiliksiz, şahsiyetini ve benliğini kaybetmiş kadın profiline, AKP iktidarından önce asla rastlamadık.
Güner Yiğitbaşı
29/06/2020Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu