Hilafet İsteyen Diyanet İşleri Başkanı

Hilafet İsteyen Diyanet İşleri Başkanı Diyanet İşleri Başkanı İbrahim B. Elmalı, Laik TC nde “Hilafet” isteyecek kadar gaf yapıyor, üstelik aynı gafı çağırılı gittiği Tunus’ta da yapınca

Hilafet İsteyen Diyanet İşleri Başkanı
Görevinden alınan başkan böyle diyor: “Yurdumuzda Hilafet kurulmadıkça  kurtuluş yoktur”.
Diy. İşl Başk. İbrahim B. Elmalı
Assam aynı IŞİD gibi şeriat hükümlerinde devlet yapısı kurmayı hedeflemektedir
“Siyaset Meydanında Süleyman Demirel Kuranı öpüp alnına koydu”
50 yıldan fazla bir zaman önce, bugüne dahi ışık tutacak, ibret verecek rahmetli İlhan Selçuk’un 1966 da yazdığı bir yazısının önemli bölümünü ajanda defterime not etmiş, aktarmışım. Korona andemisinin eve hapsettiği günlerde bu defter elime geçti. Oradan zamanın Diyanet İşleri Başkanı İbrahim B. Elmalı(1)ile ilgili bu yazıya rastlayınca, kendi kendime nasıl da ta o zamanları “dinci kinci” devlet”e doğru evirildiğimizi düşündüm. Yazı şöyle:
“-1960 lı yıllarda Diyanet İşleri Başkanı İbrahim Bedrettin Elmalı, Alevilere karşı ayırımcı, Atatürk ve Atatürkçülere düşmanca tutumu, aydın Atatürkçü imamları işlerinden ettiği gibi, bir takım olumsuz tavırları o zamanın basınına yansımıştı.
1964 Temmuz ayının son günlerinde İstanbul Müftülüğü’nde “Müftü Yardımcılarından Fikri Yavuz, ve Şükrü Bey, murakıplardan Yusuf Sağlam bu durumu gazetelere yansıtan Beyoğlu Merkez Vaizi Mehmet Küçük, “yurdumuzdaki ahlak buhranı konusunda sohbet ve çareler konuşulurken Diyanet İşleri Başkanı İbrahim Bedrettin Elmalı şunları söyler (Laik TC nin Diyanet İşleri Başkanı): “Yurdumuzda Hilafet kurulmadıkça  kurtuluş yoktur”.(2)


Hilafet İsteyen Diyanet İşleri Başkanı
Gazetelere yansıyan bu olay karşısında telaşa kapılan Dinayet İşleri Başkanı İbrahim Bedrettin Elmalı, “bunun iftira” olduğunu gazetelere gönderdiği tekzip yazısında devletmakamına yakışmayacak ifadeler yazmıştır:
Müslüman Türk Milleti: Senin mukaddes değerine saldıracak her kalem, Diyanet İşlerinin iman, ahlak ve hakikat kayasına çarparak kırılacaktır, her salyalı dil koparılacak, her mütecaviz bir daha tecavüz edemeyecek hale getirilecektir. Buna inan ve bu mana etrafında birleş. En büyük yardımcımız Allah tır”.
Bu bildiri baştanbaşa kin ve düşmanlığı artırıcı niteliğinde olup devlet diline yakışmayacak konuma, suçluluk telaşı içinde. Bu tanım kanlı katiller için bile kullanılmaz. Devlet organları devlet gurur ve itibarını korumalı, kişi, insan haklarına saygılı olmalıdır. Atatürk’ün Laik TC inde her makam “mukaddestir”; sadece bir makam “mukaddes” değildir. Üstelik bu bildiride Beyoğlu vaazını yalanlayan bir satır bile yok. Sadece suçluluk telaşı içinde küfürlü saldırıyor.
O makam sahibi, tarihe karışan  hilafeti savunmak yerine hilafete karşı olduğunu açıklamalı idi. (Siyasi iktidarın güdümünde davranan, konuşan Şimdiki Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş da, Elmalı gibi Anakara Barosu’nun hukuki eleştirisine karşı, Cumhurbaşkanı RTE ile aynı üslubu kullanarak, eleştirenleri sanki dine karşı imiş gibi göstermeleri, olayı köpürtmeleri ayrı dikkat çekici bir durum olsa gerek)  

Hilafet İsteyen Diyanet İşleri Başkanı
HDP İstanbul Milletvekili Hüda Kaya, Diyanet İşleri Başkanı’nın pek de çağdaş olmayan LGBT konulu konuşmasına cevaben aynen şunları söylüyordu:
“Diyanet İşleri ben bir Müslüman olarak beni temsil eden bir kurum asla değildir, meşru değildir. Çocuklarımızın bile öğrettiği din derslerini aldırabilecek kadar bile bir güvene sahip değildir. Diyanet bizim adımıza ahkâm kesemez, Diyanet kendi düşüncesini söylüyorsa, Barolar da kendi düşüncesini söyleme hakkına sahiptir. Tekçil bir durum yoktur ortada. Mezhepçi Emevi düşünceyi bu toplumun İslam adına dayatma hakkına sahip değilsiniz. Diyanet, Diyanetliğini yapacaksa, din adına konuşacaksa,  İslam adına konuşacaksa, hırsızlık için konuşmalı, çocuk tecavüzleri için konuşmalı, Kuran kurslarında tecavüze uğrayan erkek çocukların hakkını savunmalı, yolsuzluklar için konuşmalı, boş yere haksız yere katledilen insanlar için konuşmalı. Kuranda insani değerlerin en temel hakkı olan düşünce hakkı için özgürlük için konuşmalı, insan olmanın dinin bütün temel hakları katledilirken kalkıp sadece bütün kötülükleri tek bir noktada yoğunlaştırması onu diyaneti meşru kılmaz”.(3)


Hilafet İsteyen Diyanet İşleri Başkanı
İşte Atatürk’e, Atatürk Devrimlerine saygılı olmayan Atatürkçülere karşı din sömürücülüğü ile iktidara gelen Anap’lı (ANAP) Demirel(4), Laik TC nin başbakanı olarak buna tepki göstermeli idi.
Adalet Partisi’nin iktidara gelir gelmez Diyanet İşleri Başkanlığına atadığı İbrahim Bedrettin Elmalı koltuğuna oturur oturmaz, “Türkiye’de Alevilik sönmüştür”  diyerek mezhepçilik, ayırımcılık yapmaya başlamış, Alevi ve Sünniler arasında huzursuzlukların temelini atmıştır. (Daha sonra gelen yıllarda Çorum, Kahraman Maraş, Sivas olaylarında Alevilere yapılan unutulmaz kanlı katliamları anımsayınız).
İbrahim Bedrettin Elmalı İstanbul müftüsü iken Cumhuriyet Bayramlarına katılmaması ile biliniyordu. (Laik TC nde “dinci kinci nesi yetiştireceğiz” diyerek dinciliği ön plana çıkaran AKP-RTE iktidarında önce ulusal bayramlara katılmama, sonra da ulusal bayramları kutlamama uygulamasını düşünürsek, Türkiye’de Laik devleti es geçme çabalarının dinci devlet tırmanışını görebiliriz).
İbrahim B. Elmalı yukarıda belirtilen bildiriyi yayınlayarak, “mukaddes makamlara yalan, tezvir, iftira ve tecavüzle yıpratmak isteyenler” gazetecilere saldırmış. Bu resmi bildiride TC arşivlerinde bir eşi daha görülmeyecek edep dışı üslup kullanarak  “salyalı dillerin koparılacağından” söz etmiş, tehditler savurmuştur.
İbrahim Bedrettin Elmalı, Tunus Cumhurbaşkanı Habib Burgiba’nın çağrısı üzerine 1965 de, ilk Yurt dışına çıkan Diyanet İşleri Başkanı olarak Tunus gezisine çıkmış, orada anlamsız nutuklar atarak Tunus’ta gaflar yapmış,  hükümet tarafından geri çağırılmış, gezisi yarım bıraktırılmış.  Ayrıca Yurt dışına ilk defa çıkan bu diyanet İşleri Başkanı Elmalı, Bakanlar Kurulu kararı ile görevinden alınmış; Tunus’ta yapılan gaf yüzünden Bakanlar Kurulu Kararı ile görevden uzaklaştırılan ilk Diyanet İşleri Başkanıdır. Oysa Tunus ve de Habib Burgiba ki, Atatürk ve Atatürkçülüğü, laikliği en iyi benimsemiş, Turuncu Devrimi başlatan en ileri, çağdaş Arap ülkesidir.
Buradan anladığımız kadarı  ile zamanın Diyanet İşleri Başkanı İbrahim B. Elmalı, Laik TC nde “Hilafet” isteyecek kadar gaf yapıyor,  üstelik aynı gafı çağırılı gittiği Tunus’ta da yapınca, Tunus, büyük elçiliğimizi bunun için protesto ediyor, TC hükümeti de gezide iken alelacele Diyanet İşleri Başkanı Elmalı’yı apar topar Türkiye’ye çağırıyor ve görevden alınıyor. Demek ki bu günkü “dinci kinci” yönetime, böylesine açık gizli hilafet isteyen gerici çıkış ve girişimlerle gelmişiz. Böylece Laik TC nin en üstteki din makamı, ileride olacak dinsel kökenli saldırıların kıvılcımını çakmıştır.
-Ben yurdumuzda hilafet kurulmadıkça kurtuluş yoktur” demedim ve Cumhuriyete bağlı bir insanım” diye dememiştir. Bunun yerine yayınladığı bildiride yakışıksız, çirkin bir anlatımla gazetelere saldırıyor, kin ve düşmanlığı artırıcı tavra giriyordu. Bu suç olup 163. Maddeye girdiği ceza durumu gerektiği halde ne adli makamlardan ne de devlet ilgililerinden, başbakan vb bir tepki görülmüyordu”.(5)
Halifelik 3 Mart 1924 yılında kaldırılmıştı.


Hilafet İsteyen Diyanet İşleri Başkanı
Atatürk, laiklik düşmanları,  hilafetçiler, halifeliğin 3 Mart 1924 yılında kaldırılmasını bir türlü içlerine sindirememişler, zaman zaman siyasetçilerin destek ve himayelerini kullanarak önce mırıldanarak, sonra gizli gizli Diyanet İşleri Başkanı İbrahim Elmalı’nın “yurdumuzda hilafet”  isteme ivmesine ulaşmıştır. (Oysa din işlerinin düzenlenmesi için  03 Mart 1924’te Diyanet İşleri Başkanlığı da kurulmuştu).  İşin acı tarafı, meydanlarda Kuranı Kerim’i öpüp alnına koyan açıkça dini siyasete alet eden zamanın Başbakanı Süleyman Demirel, Elmalı’nın anayasaya aykırı bu tavrını eleştirmemiş, hiçbir yargı organı da “hilafet” isteyen bu devlet görevlisi hakkında bir soru bile sorulmamıştır. İşte bu tür siyasilerin göz yummaları, himayeleri süreci 18 yıldan beri ülkemizin başına “dinci kinci nesil yaratma”aşamasına getirmiş, böylece sanki “dinci devletin alt yapısı oluşturuluyor” intibaını uyandırmıştır.
“Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir konuşmasında artık hayatımızı inancımıza göre tanzim etmeliyiz” demesi, Diyanet İşleri başkanının da katıldığı, bazı belediye ve kurumların desteğinde  yapılan “şeriata hazırlık çalıştayı”, bazı din adamı kılıklı cemaatçi ve tarikatçıların toplumsal hayata müdahale anlamına gelecek konuşmalarının giderek yaygınlık kazanması, ne ki devlet okullarında konferanslara dönüşmesi, Diyanet İşleri başkanının ülke yönetimindeki rolünün giderek artması, bazı resmi kurumlarında giyim ve davranışların inançla uygunluk göstermesini talep eden tebliğler… Bütün bunlar dinsel devlete doğru döşenen yıkım taşlardır.
Hilafet İslam ülkelerine felaket getirdi
Halifelik-Hilafet makamı İslam devleti yönetimi ile eş sayılmış, Peygamberin ölümünden sonra da, halifeliğin kaldırılmasına (3 Mart 1924) kadar 1500 yıldır, dört Halife  ile birlikte Peygamberin torunları katledilmiş,  İslama yüzyıllarca acılar veren Kerbelâ olayından tutun da din ve mezhep savaşlarına kadar insanlığa, devletlere, Müslümanlığa felaket getirmiş bir kurumdur. Hilafet makamı faydalı bir kurumdu da, neden 50-60 Müslüman devletin birisi hilafetliği kuramıyor. Çünkü tarih boyunca hilafetlik makamı ülkelere acı, ıstırap getirmiştir. Öyleyse 1965 yılında Diyanet İşleri Başkanı İbrahim Elmalı’nın  “yurdumuzda Hilafet kurulmadıkça kurtuluş yoktur” demesi kadar aymazca çağ dışı bir düşünce olamaz.(6)
İlk kez yurt dışına seyahate çıkan Diyanet İşleri Başkanı
1924 ile 1965 yılları arasında hiçbir Diyanet İşleri Başkanının resmi bir ziyaret amacıyla, Hac vazifesi dâhil olmak üzere yurtdışına çıkamamıştır.  Yurtdışı ziyaretini gerçekleştirebilen ilk Diyanet İşleri Başkanı İbrahim Bedrettin Elmalı, görevden alınan ilk başkandı aynı zamanda. 1965 yılında Tunus Cumhurbaşkanı Habib Burgiba’dan davet alan Başkan Elmalı, dönemin basınının ve kamuoyunun olumsuz tutumuna rağmen, Tunus’a gitmek ister. Bakanlar Kurulu’nda, “sarığı, cübbesi ile gidebilir mi diye” tartışma çıkar. Sonunda ‘kerhen’ de olsa izin verilir ve Elmalı, Roma üzerinden Tunus’a gitmek için yola koyulur. Fakat basın o daha yoldayken çok ağır yayınlar yapınca “git” izni veren devlet, Elmalı Hoca’yı Roma’da aktarma yaptığı sırada geri çağırtır. Hoca bu çağrıya uymaz ve “senelik iznimi kullanıyorum” diyerek Tunus’a uçar. Burada çok iyi karşılanır ve ziyareti bitince önce Bingazi’ye geçip, yurda oradan dönmek ister. Bu isteği bardağı taşıran son damla olur ve dönemin Dışişleri Bakanı, Libya Büyükelçiliği’ne Diyanet İşleri Başkanı’nın “gerekirse derdest edilerek Türkiye’ye gönderilmesi” şeklinde nota çeker. Başkan Elmalı planladığı programı yarıda keserek Türkiye’ye döner ve istifa etmesi için kendisine baskı yapılır. Direnir ve görevinden ayrılmaz. Devlet kararlıdır, iki ay sonra Bakanlar Kurulu kararıyla görevine son verilen ilk başkan olur İbrahim Bedrettin Elmalı…(7)
Şeriat Devleti İsteyen Cumhurbaşkanlığı danışmanı


Hilafet İsteyen Diyanet İşleri Başkanı
Hilafetin-halifeliğin kaldırılmasından 96 yıl sonra ASSAM (Adaleti Savunmalar Stratejik Araştırmalar Merkezi),  Üsküdar Üniversitesi işbirliğiyle 19-20 Aralık 2019 tarihlerinde İstanbul'da ASSAM İslam Birliği Kongresi düzenlenmişti. ASSAM Yönetim Kurulu Başkanı ve Cumhurbaşkanı askeri Başdanışmanı Adnan Tanrıverdi, bu kongrede herkesin duyacağı şekilde "başkenti İstanbul olan Asya Afrika Şeriat devleti" kurulmasını ister.  ASSAM Yönetim Kurulu Başkanı ve Cumhurbaşkanı askeri Başdanışmanı Adnan Tanrıverdi’nin, kongre sırasındaki açıklamasında geldiği zaman olacak (8). Mehdi hazretleri ne zaman gelecek Allah bilir. O halde b izim de ortamı hazırlamamız gerekmez mi? Ayrıca “gökten methi gelecek” diyen bu danışmanın Anayasanın laiklik hükümlerine aykırı istem ve konuşması toplumda tepki görünce, Başdanışmanı Adnan Tanrıverdi görevinden istifa etmek zorunda kalır. (Demek ki, “dinci kinci nesil yetiştireceğiz” diyen Cumhurbaşkanının danışmanı da böyle şeriatçı, mehdici oluyormuş)(9)
Cumhuriyetin kuruluşundan bir yıl sonra 3 Kasım 1924 de Hilafeti kaldıran onun yerine Diyanet İşleri Başkanlığını getiren Atatürk’ün kurduğu Laik TC nin daha yüz yıl dolmadan nasıl dinci devlete doğru evirildiğini üzüntü ile görmekteyiz. Üzülüyoruz çünkü dünyada, halifelik yok da, dini kurallarıyla- şeriatla yönetilip çağdaş olan, çağın ilerisinde olan bir tane İslam ülkesi gösterebilir misiniz?  Yoktur, çünkü dini kurallarla,  hiçbir ülke ileri gidemez. Bu geri kalma gerçeğini Ortaçağ’da Hıristiyan Avrupa ülkeleri de, hilafetle yönetilen Osmanlı İmparatorluğu da yaşadı gördü verileyip yıkıldı. (Bu arada 15 nci yüzyılda Batı ülkeleri dinci yönetimlerden laikliği aralayınca, hızla ilerlemeye başlamıştır). Öyleyse dini kurallarla devlet ileri gitmeyeceğine, toplum refaha kavuşamayacağına göre,  en iyi yol, yöntem laik devlettir, kısaca dinle devlet yönetiminin birbirine karıştırılmayacağı gerçeğine dayanan akıl, bilim ve teknoloji yoludur. Unutmayalım ki, Batı ülkeleri bu kadar zenginliğe, refaha, çağdaşlığa sadece laiklikte ulaşmışlardır. Bu şaşmaz gerçeği bilen Atatürk ne demişti, “yaşamda en iyi yol gösterici ilimdir”.

Cevat Kulaksız 


Cevat Kulaksız 
 Son notlar
(1)İbrahim Bedrettin Elmalı (1903 - 1994)
Türkiye Cumhuriyetinin 8. Diyanet İşleri Başkanı olan İbrahim Bedrettin Elmalı, 1903 yılında Antalya'nın Elmalı ilçesinde dünyaya geldi. Öğretmen Ali Beyin oğludur. İlk ve orta tahsilini Elmalı'da yaptı. Daha sonra İstanbul'a gelerek Dar'ül Hilafet'ül Aliyye Medresesine girdi. Ardından da 1928 yılında Dar'ül-Funun İlahiyat Fakültesinden mezun oldu.
İbrahim Bedrettin Elmalı İstanbul ve Ankara'da çeşitli memuriyetlerde bulunduktan sonra, Üsküdar ve İstanbul Müftülükleri yaptı. Bir süre Diyanet İşleri Başkanlığı Personel Dairesi Başkanlığı yaptıktan sonra 17 Aralık 1965 tarihinde Diyanet İşleri Başkanlığı'na tayin edildi. Bu görevde yaklaşık bir yıl kaldıktan sonra 25 Ekim 1966 tarihinde emekli olan ve iki dönem milletvekilliği de yapan Elmalı, 5 Aralık 1994 tarihinde vefat etti.
http://www.kimkimdir.gen.tr/kimkimdir.php?id=2889
(2)İlhan Selçuk 13.9.1966; Enel Hakkın Hakkı Pencere İlhan Selçuk sf 47 49)
(3) HDP İstanbul Milletvekili Hüda Kaya, Diyanet İşleri Başkanı ile Ankara Barosu arasında yaşanan “LGBT” tartışmasını Meclis'e taşımış. TBMM de genel kurulunda Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın LGBT ile ilgili yaptığı konuşmayı eleştirirken.
(4) “Seçim meydanlarında Adalet Partisi Genel Başkanı Süleyman Demirel’e bayrağa sarılı Kur’an-ı Kerim hediye ediliyor, o da seçim kürsüsünden bayrağa sarılı Kuran-ı Kerim’i öpüp başına koyuyordu.
Bunu izleyen ahali ise meydanda coştukça coşuyordu.
Meydanlarda arka kapağının içyüzünde “Adalet Partisi’nin hediyesidir” yazılı Kuran-ı Kerim’ler de dağıtılıyordu.
Kütüphanemde öyle bir Kuran-ı Kerim bulunmaktadır. İbret-i âlem olsun diye saklamaktayım”. Tarhan Erdem

4https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/ahmet-hakan/kuran-la-siyaseti-ilk-demirel-yapmisti-289565574
(5) Cumhuriyet Pencere İlhan Selçuk 3.10.1966
(6) "Yurtdışı Hizmetleri Konferansı-“Küresel Gelişmeler Yeni Perspektifler" başlıklı panelde devlet'in derdest ettiği Diyanet İşleri Başkanı İbrahim B. Elmalı’nın Tunus gezisi hakkında, Mart 2012 de konuşan,    Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, 1965 yılında yaşanan ibretlik bir olayı anlattı:
“…gerekirse derdest edilerek Türkiye'ye gönderilmesi' şeklinde acıklı bir nota gidecektir Libya büyükelçiliğine. Sayın Başkan Türkiye'ye dönecektir ve kendisinden behemehâl görevinden ayrılması istenecektir. O da görevinden ayrılmayacaktır ama iki ay sonra Bakanlar Kurulu kararıyla ilk defa görevine son verilen bir başkan olacaktır İbrahim Bedrettin Elmalı”.
https://www.haber7.com/guncel/haber/858506-devletin-derdest-ettigi-diyanet-isleri-baskani
(7)http://www.gercekhayat.com.tr/kapak/diyanetin-aci-tarihi/
(8) Mehdi (İslam'da Ahir zamanda geleceğine ve İslam'ın dünya hâkimiyetini gerçekleştireceğine inanılan kurtarıcı kişi)
(9)https://www.evrensel.net/haber/395083/mehdi-gelecek-diyen-tanriverdinin-seriat-devleti-aciklamasi-meclise-tasindi

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget