Şair Eşref   Üstüne İlginç Anımsamalar
Bu günlerde Şair Eşref’in yaşam öyküsünü seçilmiş şiirleri ile anlatan Hilmi Yücebaş’ın kaleme aldığı “Şair Eşref” adlı kitabı okuyordum. Orada ilgimi çeken bazı olay ve şiirleri sizinle paylaşmak istedim. Yaşadığı 65 yıl ömrünce gerek toplumda gerekse devlet katında gördüğü haksızlıkları, yanlışlıkları şiirleri ile dile getiren Eşref, kimileri tarafından kâh eleştirildiği için kâh övüldüğü için (övdükleri insanlar azsa da), Osmanlı toplumunda mizah şairliği yanında çeşitli ilçelerde kaymakam olarak devlet katında çalışırdı. 

Türk mizah üstatlarımızdan Şair Eşref’in ölümünden yıllar sonra ona saygı olarak anısına bir heykeli dikilmek istenir. İzmir’de bir bira fabrikasının önderliğinde 4 Ağustos 1972 yılında yarışma ile seçilen bir heykeli dikilir. Heykeli gören vatandaşlar heykelin gerek yapılış şeklini gerekse Eşref’in mizahi yanını eleştirenlere karşı ABD de Nev York Başkonsolosumuz İzmirli Şefik dizeleri ile onu şöyle savunur:

“Eşref’in namına bir heykeli kim çok görüyor?

Şairin yaptığı ömrünce muazzam iştir.

Vatanın zulm ile maruz-u helak olduğunu

Kelle koltukta ahaliye haber vermiştir.”

  

Şair Eşref, padişaha kadar devlet katında bütün haksız bulduğu insanları korkusuzca eleştirdiği için Mehmet Akif, “şair Eşref’i Abdülhamid’e en güzel söven adam” diye sever, şu dörtlüğüne bayılırdı:

“Besmele guş eyliyen şeytan gibi,

Korkuyorsun “höt” dese bir ecnebi.

Padişahım öyle alçaksın ki sen,

İzzeti nefsin Arap İzzet  (2) gibi!

Tarihte görülmemiş bir uygulama ile kendini eleştiren binlerce on binlerce vatandaşı ile davalık olan günümüz yöneticisi, (hem de II. Abdülhamid gibi tek adam olarak) Recep Tayip Erdoğan zamanında yani günümüzde Şair Eşref yaşasa idi, sizce ne olurdu? Onca baskılı istibdat yönetimi olan II. Abdulhamid zamanında padişaha bile “alçaksın” diye sövebilen Şair Eşref’in başına kim bilir neler gelirdi?  

Bu anlayış farkı nedeni ile Osmanlıdan beri 200 yıldır neden Avrupalılaşamadığımızı bilmem anlayabiliyor musunuz?  Neden mi? Çünkü yaratıcılığın ilham kaynağı olan fikir ve ifade hürriyeti, gerçek anlamda Avrupa’daki basın ve ifade hürriyeti gibi olmadığından, olmadığı için. Günümüzde Orta Çağda olduğu gibi hoşlanılmayan insanlar hukuka aykırı olarak hapse atılıyor, sonra ona göre suç araştırılıyor. Şair Eşref’ten bu yana doğru gelin, fikir ve düşünceleri uğruna katledilen, yakılan, hapislerde süründürülen ne ki öteye gitmeden Sabahattin Ali’den Uğur Mumculara, Necip Haplemitoğlu’na kadar evlerinin önünde katledilen binlerce aydınımızı bir düşünün. Neyse geçelim, günümüze gelelim.

Devletin dolabı dönmüyor: Şair Eşref, şiirleri ile tüm eleştirilerine karşın, devlet çarkının doğru düzgün dönmediğini, yani işlerin iyi gitmediğini görünce şöyle sitem eder:

“ Asiyab-ı devleti (devlet çarkını) bir har (eşek) olsa döndürür…”

Çetin Altan da şöyle yanıt veriri:

“-Döndürür ama, anasının cebine döndürür. Devlet idaresi ateşten gömlek giymektir. Yanmadan aydınlatamazsınız”.

Hiciv Şairlerimizden Neyzen Tevfik’in hocası Eşref’e cevabı şöyledir:

“Ol kadar har (eşek) koştular ki asiyab-ı devlete,

Çiğnemekten birbirin dolab-ı devlet dönmüyor!”

Şair Eşref, tüm eleştirilerine karşın ülkesi Osmanlıdaki arzularının gerçekleşmediğini görünce, insanların cehaletten kurtulamadıklarını görünce onlardan nasıl yıldığını, yine onların vefasızlığından nasıl nefret ettiğini, mısralarında açıkça belirtir; 65 yıllık ömrünün ağırlığını içinde taşıyarak adeta vasiyet yazar gibi bu duygularını dörtlüklerinde şöyle dile getirir:

“Mümkün olsa kaçarım alem-i ervaha kadar,

İhtilat eyleyemem escam ile makberde bile,

Şol kadar eyledim ebnay-ı beşerden nefret,

İstemem yüzlerini görmeği mahşerde bile…


Ben ölünce seng-i kabrim çalmasın kimse diye,

Havf edip durmaklığın beyhudedir sersem senin..

Kimse dikmez başına taş…bedel-mevt,

Çünkü gördü “itilaf-ı Cürm”ünü alem senin!..


Bildim ey zair ki geldin kabrime, 

S….maya yahud dua ihsanına..

Her ne maksatla gelirsen yok zarar,

Çünkü ben çoktan becerdim canıma…


Ömrü haksızlıkları, haksızları hicivli şiirlerle eleştirerek yaşamını sürdüren, yaşamında dört kez evlenen, ömrü kaymakamlıkta, memurlukta geçiren hayat yokuşunu tırmanıp 1912 de bu dünyadan göçen Şair Eşref, Manisa’nın Kırkağaç kasabasına defnedilir, mezar taşına da hemen herkesin bildiği şu meşhur dörtlüğü yazılır:

“Kabrimi kimse ziyaret etmesin Allah için,

Gelmesin reddeylerim billahi öz kardaşımı.

Gözlerim ebna-yı ademden ol rütbe yıldı kim,

İstemem ben fatiha, tek çalmasınlar taşımı!” 

Eşref’in yaşam öyküsünden ilginç kesitleri aktarmaya bundan sonraki yazımda da devam edeceğim. 

Cevat Kulaksız

Son notlar:

 1 Şair Eşref 1847 Kırkağaç Manisa- ö. 22 Mayıs 1912 Kırkağaç Manisa), Türk şair ve kaymakam. Türk edebiyatının hiciv ustasıdır. Tanık olduğu yolsuzlukların üzerine çekinmeden gitti. Hicviyelerini daha çok gazel, kaside, muhammes (beş dizelik bölümler halinde söylenen nazım şeklidir/) ve özellikle kıtalar biçiminde yazdı.

2  Arap İzzet Holo Paşa- Ahmad Izzet al-Abid d. 1852 Şam – ö. 1924 Kahire), Osmanlı Suriyeli devlet adamı, II. Abdülhamit döneminde Mâbeyn-i Hümâyun Başkâtibi, vezir, hafiye örgütünün yöneticisi”.