Demokrasi Ve Diktatörlük

Demokrasi ve diktatörlük, birbirinin karşıtı iki ayrı siyasi rejim ve yönetim biçimidir. Demokrasinin karşıtı olan diktatörlüklerin; dayandıkları i

Demokrasi Ve Diktatörlük
Demokrasi ve  diktatörlük, birbirinin karşıtı iki ayrı siyasi rejim ve yönetim biçimidir.  

Demokrasinin karşıtı olan diktatörlüklerin;  dayandıkları ideolojik temellere göre, sağ, sol ve dini olanları vardır.  

İngiltere’de,  geleneksel ve sembolik hanedana dayalı bir kraliçe mevcutsa da, İngiltere,  tam anlamıyla demokrasi ile yönetilen bir ülkedir.  Yönetimde yetkisiz ve etkisiz sembolik bir kraliçe mevcutsa da, İngiltere demokrasinin beşiği olarak bilinir.  

Bu nedenle, demokrasilerde seçim ve sandık gereklidir ancak,  demokrasinin tek ve yeterli koşulu değildir.  Seçim ve sandık var, öyleyse orada demokrasi de vardır denilemez.  

Demokrasi ile yönetilen çoğu ülkede;   kadınlar,  seçme ve seçilme hakkını  Türkiye’den sonra elde etmişlerdir,  bu ülkelerde kadınların seçme ve seçilme hakları mevcut değilken, seçme ve seçilme hakkı sınırlı iken de demokrasi vardı.  Zira, demokrasinin tek koşulu seçim değildir.  

Diktatörlükle yönetilen ülkelerde de seçimler vardır, diktatörler de seçimle iş başına gelirler.  

Demek ki, seçim ve sandık var, kadınların da seçme ve seçilme hakları var,  ülkeyi yönetenler,  kadın erkek ayrımı gözetilmeksizin  tüm seçmenlerin oylarıyla ve seçimle iş başına geliyorlar,  öyleyse o ülkede demokrasi vardır tezi,  asla doğru değildir.  

Demokrasi karşıtı olan diktatörlükle yönetilen, anayasası buna göre yazılan ülkeleri yöneten diktatörler de,  saygın kişilerdir.  

Bu nedenle, anayasasına göre diktatörlükle yönetilen ülkeleri yöneten diktatörlere diktatör demek,  asla hakaret değildir, bilakis onlar için övünç vesilesidir.  

Bir de,  anayasasına göre, yönetim biçimi demokrasi olan ve aslında diktatörlükle yönetilmemesi gereken, anayasasında;   insan hak ve özgürlüklerine ve hukukun üstünlüğüne dayalı, yargısı bağımsız, demokratik bir hukuk devleti olduğu yazılı olmasına rağmen, anayasanın bu amir  hükümlerine fiilen uyulmayan,  demokrasinin fiilen rafa kaldırıldığı ülkeler vardır ki;  bu ülkelere,  seçim ve sandık var,  öyleyse o ülke demokrasiyle yönetiliyor denilemez.  

Bu tür ülkelerde, yani aslında anayasasına göre yönetim biçimi demokrasi olmasına rağmen,  fiilen demokrasinin askıya alındığı ülkelerde, anayasayı ve  demokrasiyi rafa kaldıran yöneticilere,  açıkça diktatör diyemezsiniz, diktatör olduklarının farkında bile değildirler, diktatör derseniz sanki kötü bir şeymiş gibi, çok alınırlar,  kendilerine hakaret ediliyor zannederler,  aslında hakaret değil,  sadece bir durum tespitidir bu.  

Diktatör demek gerçekten bir hakaret değildir, bir durum tespitidir, dikte eden, dayatan, muktedir kişi anlamındadır.  Bir kişi gerçekten diktatör değilse, el alem ne derse desin, asla üzerine alınmamalıdır.  Gerçekten diktatörse de,  sesini kısıp oturmalıdır, oturduğu yerde.  

Bir ülkede;   yargı fiilen bağımsız değilse, tüm devlet yetkileri kendisinden hesap sorulmaksızın  tek kişide toplanmışsa,  parlamento işlevsiz kalmışsa, tek kişinin dikte ettiği yasa teklifleri emrindeki iktidar milletvekillerinin oylarıyla yasalaşıyor ve muhalefet milletvekillerinin muhalefeti dikkate alınmıyorsa, çoğulcu değil çoğunlukçu bir sistem söz konusuysa, devleti yönetenler;   yönetimleri ve harcadıkları devletin paraları nedeniyle denetlenemiyorsa, halkına hesap vermiyorlarsa, en başta düşünce ve düşünceyi açıklama özgürlükleri olmak üzere, insan hak ve özgürlükleri sınırlandırılmışsa, insanlar ve gazeteciler,  düşündüklerini açıklamaktan ve yazmaktan korkuyorlarsa, korkmayanlar da,  açıkladıkları ve yazdıkları düşüncelerinden dolayı hakarete ve tehdide maruz kalıyorlarsa, soruşturmaya maruz kalıyorlarsa, basın özgür değilse, basının çoğunluğu yandaş edilmişse, yandaş olmayan basın da korkudan oto sansür uygulamak zorunda kalıyorsa,  ülkeyi yöneten tek kişi;  tek doğru olduğuna inandığı kendi dini ve mezhepsel inançlarını,  halkına tek doğru olarak dayatıyor ve terör örgütü olup olmadığı tartışmalı bir örgütün öldürülen lideri için,  yasalara ve teamüllere aykırı olarak milli yas ilan edebiliyorsa, buna haklı olarak karşı çıkan ve eleştiren halkın saygın büyük kesimine, partili Cumhurbaşkanı sıfatının koruma zırhına güvenerek, bu gerçek cibiliyet sahibi insanlara,  cibiliyetleri bozuk diye hakaret edebiliyorsa, aslında gerçek bir cumhurbaşkanının;  halkına,  bu tür hakaretleri yapma görev,  hak ve yetkisinin olmaması, bu tür hakaretleri yapan kişilerin,  cumhurbaşkanına tanınan yasal korumaları hak etmemesi nedeniyle,  bu hakaret içeren sözlerinden dolayı partili cumhurbaşkanına verilecek olan hak ettiği cevapların,  asla cumhurbaşkanına hakaret suçunu oluşturmayacak olmasına rağmen,  bağımlı yargının savcılarının bu hukuki gerçeği görmezlikten geldikleri bir ülkede, demokrasinin var olduğunu savunabilir misiniz?


08/08/2024

Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget