A.Ü.Hukuk Fakültesi, 05/Kasım/2024 tarihinde, yani bugün, 99. yaşını kutlamaktadır.
A.Ü.Hukuk Fakültesini önemli ve değerli kılan ve biz mezunlarını onurlandıran en büyük özelliği; kurtuluş savaşından sonra, tüm kurumlarıyla, hilafeti ve saltanatıyla köhnemiş ve yıkılmış Osmanlı'nın küllerinden yeniden kurulan Türkiye Cumhuriyetinin bir kuruluşu ve Cumhuriyetin ilanından hemen iki yıl sonra, laik ve çağdaş Cumhuriyet yasalarını uygulayacak hukuk adamlarını yetiştirmek üzere, büyük kurtarıcı ve devlet adamı ATATÜRK tarafından bizzat gerekli görülerek kurulup hizmete açılmış olmasıdır.
Bu nedenle, A.Ü.Hukuk Fakültesinden 1970 senesinde mezun olup, 54 yıldır Türk hukukuna ve yargısına hakim, savcı ve emekli olduktan sonra da avukat olarak hizmet etmiş ve halen de etmekte olan, T.C. Yasalarının doğru ve adil bir şekilde uygulanmasına katkı sunmuş ve hala sunmaya, ülkesini seven hukukçu bir aydın olmanın ve bu sıfatla halkımızı aydınlatma sorumluluğunun gereği olarak yazdığı güncel olayları değerlendiren siyasi ve halkı bilgilendiren hukuki makaleleriyle devam eden bir hukukçu olmanın mutluluğunu ve onurunu yaşıyorum.
Bizler, hukukta okurken ve mezun olduğumuz 1970'li yıllarda; sadece, A.Ü.Hukuk Fakültesi ve bir de kuruluşu Osmanlı dönemine ait olan İ.Ü.Hukuk Fakültesi vardı.
Her iki Hukuk Fakültemizde de, çok değerli hocalarımız görev yapıyorlardı, küçümsemek amacıyla yazmıyorum, bizleri yetiştirmek için derslerimize giren öğretim üyelerimizin neredeyse tamamına yakını, dallarında profesör olmuş çok deneyimli kişilerdi. Derslerimize, bugün olduğu gibi, oradan buradan devşirilen hangi koşullarda ve eğitim düzeyiyle akademisyen unvanı aldıkları tartışma götüren doktor seviyesinde bir öğretim üyemiz yoktu, akademik yeterliliği tartışma götürmeyen fakültemizin değerli hocaları tarafından yetiştirilen doktor payesi alan asistanlarımız, ancak kur pratik dediğimiz, hukuki problemleri çözdüğümüz uygulama derslerine girerlerdi. Doçent öğretim üyelerimiz de çok deneyimli ve değerli hukukçulardı. Bizleri bu değerli hocalarımız yetiştirdiler, ölenlere Allahtan rahmet, halen sağ olanlara da sıhhat ve afiyetler diliyorum.
Mezunu olduğum, katışıksız Cumhuriyet kurumu ATATÜRK'ün eseri A.Ü.Hukuk Fakültesinin öğrencisi olduğum yıllarda, İ.Ü.Hukuk Fakültesinin hocaları ve öğrencileri; Osmanlı'dan kalma bir kurum olmalarının ve kuruluşu itibariyle bir Cumhuriyet kurumu olan A.Ü.Hukuk Fakülteli olamamalarının pozitif, olumlu kıskançlığından olsa gerek, biz Ankara Hukuklulara karşı, sözde beynelmilel olduklarını savunarak ve çok değerli idare hukukçusu, üç ciltlik İdare Hukukunun Genel Esasları isimli, benim de kütüphanemde yer alan, hala çok değerli, adeta başvuru kitabı niteliğindeki dev eserin yazarı olan rahmetli hocaları Ord.Prof.Dr.Sıddık Sami ONAR'dan sınıf geçmenin zorluğu ile övünerek moral bulmaya çalışırlar ve bu iki güzide hukuk fakültemiz arasında, bu şekilde kırıcı olmayan tatlı bir rekabet ve çekişme yaşardık.
Ankara ve İstanbul Hukuk Fakülteleri arasında bu tatlı rekabet yanında her ders yılında, belli derslerde ve belli dönemlerde karşılıklı olarak misafir öğretim üyesi değişimi olur ve her iki fakülte öğrencileri, diğer fakültenin öğretim üyelerinden ders alma ve onları tanıma fırsatı bulurlardı. Ben Ankara Hukuk Fakültesininim 1.sınıfında okurken, Roma Hukuku dersimize misafir öğretim üyesi olarak, İ.Ü.Hukuk Fakültesinin değerli hocası, rahmetli Prof.Dr Ziya UMUR gelmiş ve bizim hocamız değerli ve rahmetli Prof.Dr Kudret AYİTER de İstanbul Hukuk Fakültesinin öğrencilerine ders vermek üzere İstanbul Hukuk Fakültesine misafir öğretim üyesi olarak gitmişti. Çok güzel ve anlamlı günlerdi, o günler.
Daha sonraki yıllarda, özel vakıf üniversiteleri kuruldu, yeterli öğretim üyesi ve alt yapısı olmadan, çeşitli ilerimizde lise ve orta okul açar gibi, plansız ve programsız bir şekilde siyasi yarar amacıyla açılan üniversitelerin bünyesinde mantar gibi açılan hukuk fakülteleri ile bugün sayısını dahi bilemediğimiz birçok hukuk fakültesinin sonucu olarak, maalesef, hukukçu kalitesinde büyük bir seviye kaybına uğramış bulunuyoruz.
Bugün, iş başındaki siyasal iktidardan ve yürürlükteki yönetim sisteminden kaynaklı olarak, hukuk ve devletin temelini oluşturan adalet büyük yara almış ve yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı yok olmuş, yargı siyasi rakiplere ve muhaliflere karşı bir silah olarak kullanılıyor hale gelmiş ise; bu, hukukun irtifa kaybetmesinde, yara almasında ve yargının bağımlı hale gelmesinde; siyasi iktidarın payının yanında, yetersiz hukuk fakültelerinde yetişen, gerekli hukuk nosyonunu ve ahlakını edinememiş, yeterli kaliteye ulaşamamış bazı hukukçuların paylarının varlığı da, yadsınamaz bir gerçektir.
A.Ü.Hukuk Fakültesinin 99.kuruluş yıldönümü; bu fakülteden mezun olan devre arkadaşlarım 1970'liler en başta olmak üzere, tüm A.Ü.Hukuk Fakültesi mezunlarına ve halen öğrenci olan kardeşlerime kutlu ve mutlu olsun, bizi yetiştiren ve çoğu rahmetli olan öğretim üyelerimize teşekkürlerimi ve şükranlarımı sunuyor, ölenlere rahmet, sağ olanlara sağlıklar diliyorum.
A.Ü.Hukuk Fakültesinin; halen çalışan ve emekli olan hayattaki öğretim üyelerine ve sair çalışanlarına, günümüze gelene kadarki tüm mezunlarına ve mezun olacak genç hukuk öğrencisi kardeşlerime, buradan selam olsun, ne mutlu Ankara Üniversitesi Hukuk Fakülteliyim diyenlere.
05/Kasım/2024
Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu
Yorum Gönder