Toplantı Ve Gösteri Yürüyüşü Ve Protesto Hakkı
Şimdi yazımıza geçebiliriz.
İş başındaki AKP iktidarı en
başta olmak üzere, aşağı yukarı tüm sağ iktidarlar, demokrasiyi; insanların, beş yılda bir yapılan seçimlerde, seçim sandığına giderek oylarını atmaları ve
bu oylarıyla ülkeyi yönetecek iktidarları belirlemelerine ve belirlenen bu
iktidarın, yeni seçimlere kadar, seçmene hiç hesap vermeden, ülkeyi, kah yasalara ve anayasaya uyarak, kah uymayarak, istedikleri gibi yönetme hak ve yetkisini elde
etmiş olmaya indirgerler.
Bilmezler veya çok iyi
bildikleri halde, işlerine gelmediği için bilmez gözükerek, demokrasilerin sandıktan çıkan çoğunlukçu değil, çoğulcu bir sistem olduğunu hiç dikkate
almadan, kendi çoğunluklarına göre bildikleri gibi at koştururlar, kendilerini
eleştirenlere de, utanmadan ve
sıkılmadan sandığı işaret ederler, ben
sana hesap vermem, benden ancak seçmen
çoğunluğu sandıkta hesap sorabilir, seçimleri bekle lütfen derler. Ülkemizde, seçmen iktidarı belirleyince, o iktidarlar yeni seçimlere kadar adeta bir
dokunulmazlık kazanırlar. Bu durum, çoğulcu, azınlığın da söz hakkı bulunan
batı tipi gerçek demokrasilere açıkça aykırı olup, demokrasinin çarpıtılması, demokrasinin
nimetlerinden istifade ederek demokrasinin yok edilmesi ve yozlaştırılmasıdır. Başka
bir anlatımla, Türk tipi demokrasidir
bunun adı.
Gerçek demokrasilerde seçimle
iş başına gelen iktidarlar; kendilerini, yürürlükteki anayasa ve yasalarla
bağlı hissederler, anayasa ve yasalara saygı duyarlar. Seçmen, onlara yürürlükteki anayasa ve yasa
hükümlerine göre ülkeyi yönetmeleri, vatandaşların anayasal hak ve özgürlüklerine
saygı göstermeleri, bu hak ve
özgürlükleri kısıtlamamaları ve engellememeleri koşuluyla ülkeyi yönetme hak ve
yetkisini tanımıştır.
Mevcut iktidara oy vermiş
olan iktidar yanlısı ve/veya oy vermemiş olan muhalif seçmenin; seçim bitti, benim görevim sonlandı, yeni seçimlere kadar
iktidarın anayasa ve yasa dışı karar ve icraatlarına karşı sesimi çıkarmadan, iktidarı
eleştirmeden, bireysel olarak veya
mensubu olduğum toplumsal gruplar yoluyla toplu olarak, anayasal toplantı ve gösteri yürüyüşü, eleştiri
ve protesto hakkımı kullanamam diyemeyeceği gibi, siyasal iktidarlar da, ben
sandıktan çıktım, sizler beni
eleştiremezsiniz, toplantı ve gösteri yürüyüşü ve protesto hakkınızı kullanamazsınız,
ben size kamu güvenliği ve emniyeti gibi
uyduruk nedenlerle yasaklar getirir ve bu haklarınızı kullanmanızı, emrindeki
orantısız kolluk gücünü, demir barikatları, tomaları ve biner gazlarını
kullanarak engellerim, diyemez.
İşte ülkemizin durumu budur.
İş başındaki AKP iktidarı; ben
sandıktan çıktım, milli irade bana beş
yıllık yetki verdi, yeni seçimlere kadar
beş yıl boyunca ülkeyi istediğim gibi
yönetirim, eleştiri, yürüyüş, toplantı, gösteri,
protesto, anayasa falan tanımam, anayasal haklarınızı kullanmaya kalkarsanız
yasak kararı alırım, yollara ve meydanlara çıkmanızı engellemek amacıyla
yolları, köprüleri kapatırım, metro, otobüs ve vapur seferlerini durdururum, polis
barikatları kurarım, polisi üzerinize salar su ve biber gazı sıkarak sizi engeller
ve gücümü gösteririm demektedir.
Siyasal iktidarın asli
görevlerinden ilki; ne idüğü belirsiz, hayali ve uydurma cafcaflı sözlerle, kamu düzenini, kamu güvenliğini ve emniyetini
yok edeceği bahanesinin arkasına gizlenerek, vatandaşının anayasal hak ve
özgürlüklerini yasaklamak değil, kamu
gücünü ve yetkilerini kullanarak, vatandaşının bu anayasal hak ve
özgürlüklerini kullanırken ortaya çıkacak olası engelleri ortadan kaldırarak bu
hakların kullanılmasını sağlamak olmalıdır.
Vatandaşların anayasal toplantı
ve gösteri yürüyüşü ve protesto haklarını kullanmalarını yasak getirip
engellemek için, iktidarın arkasına
sığınmak zorunda kaldığı kamu düzeni, kamu güvenliği ve emniyetini sağlamak, o kadar zor mudur? Ben, anayasal haklarını kullanmak isteyen vatandaşımın
ve kamunun emniyet ve güvenliğini sağlayamıyorum ve o nedenle yasak getiriyorum
demek, siyasal iktidarın acizliğinin
açık bir itirafıdır.
Aslında, siyasal iktidar; anayasal hakların kullanılmasını yasaklarken, kamunun güvenliğine ve emniyetine önem
verdiğini ve bunun zarar göreceğini
düşünmemekte olup, anayasayı sürekli
ihlal eden, Anayasa Mahkemesinin bağlayıcı kararlarına uymayan, ülkeyi zora
sokan kötü yönetiminin eleştirilmesinin, bu yolla iktidarının siyaseten
yıpranmasının önüne geçerek kendi kötü yönetiminin selametini, güvenliğini ve
emniyetini düşünmektedir.
Anayasal hakların
kullanılmasını yasaklarken, kamunun
güvenliğini, düzenini, selametini ve
emniyetini düşündüğünü ileri süren siyasal iktidar da, aslında görmekte ve bilmektedir ki; yasak kararı
alınmasa, toplantı ve gösteri yürüyüşleri, güvenlik güçlerinin güvencesinde bir
düzen içinde yapılacak ve kimsenin burnu kanamadan, ortalık karışmadan, polisle
vatandaş çatışmadan sonlanacaktır. Yasaklama kararı alındığında ise, iktidarın
güya korktuğu başına gelmekte, gösteri haklarını kullanmak isteyen vatandaş ile
buna engel olmak isteyen polis karşı karşıya gelerek çatışmakta, ortalık siyasal iktidarın basiretsizliği
yüzünden karışmakta gözaltılar ve soruşturmalar devreye girerek ülkede iktidar
eliyle kamu düzeni bozulmaktadır.
Siyasal iktidar; aslında çok
iyi bildiği bu gerçeği artık görmeli ve kamu güvenliğini, emniyetini ve asayişi
bahane ederek anayasal hakların kullanılmasını yasaklamamalı, bilakis bu
hakların kullanmasını güvence altına alan gerekli emniyet tedbirlerini almak
suretiyle toplumun huzurunu sağlamalıdır.
18/12/2025


