Haber Güncel

Son Konular
Abbas Güçlü Ahmet Tan Alev Coşkun Ali Eralp Ali Sirmen Ali Tartanoğlu Alican Uludağ Altan Öymen Arslan BULUT Ataol Behramoğlu Atilla Kart Aydınlık yazarları Ayşenur Arslan Barış Yarkadaş Bedri Baykam Bekir Coşkun Bilim Teknik Bozkurt Güvenç Burak H. Özdemir Bülent Soylan Can Ataklı Can Dündar Celal Şengör Cengiz Önal Cengiz Özakıncı Cevat Kulaksız Ceyhun Balcı Coşkun Özdemir Cumhuriyet yazarları Cüneyt Arcayürek Deniz Kavukçuoğlu Doğan Kuban Dr. M. Galip Baysan Dünya haberleri Ece Temelkuran Ekonomi Emin Çölaşan Emine Ülker Tarhan Emre Kongar Erdal Atabek Erdal Atıcı Eren Erdem Ergin Yıldızoğlu Erhan Karaesmen Erol Manisalı Ertuğrul Kazancı Eğitim Ferhan Şensoy Fikret Bila Fırat Kozok Gündüz Akgül Güner Yiğitbaşı Güngör Mengi Güray Öz Gürbüz Evren Hakkı Keskin Hasan Pulur Hayrettin Ökçesiz Hikmet Sami Türk Hikmet Çetinkaya Hulki Cevizoğlu Hüner Tuncer Hüseyin Baş Işık Kansu Işıl Özgentürk Kemal Baytaş Kemal Kılıçdaroğlu Kurtul Altuğ Köşe Yazıları Kürşat Başar Levent Bulut Levent Kırca Leyla Yıldız Mehmet Ali Güller Mehmet Faraç Mehmet Haberal Mehmet Halil Arık Mehmet Türker Melih Aşık Merdan Yanardağ Meriç Velidedeoğlu Mine Kırıkkanat Miyase İlknur Mustafa Balbay Mustafa Mutlu Mustafa Sönmez Mümtaz Soysal Müyesser Yıldız Necati Doğru Necla Arat Nihat Genç Nilgün Cerrahoğlu Nuray Mert Nusret Ertürk Oktay Akbal Oktay Ekinci Oray Eğin Orhan Birgit Orhan Bursalı Orhan Erinç Rifat Serdaroğlu Ruhat Mengi Rıza Zelyut Sabahattin Önkibar Saygı Öztürk Sağlık Selcan Taşçı Serpil Özkaynak Sevgi Özel Sinan Meydan Siyaset Soner Yalçın Spor Sözcü yazarları Süheyl Batum Tarih Tarım Tayfun Talipoğlu Tekin Özertem Tülay Hergünlü Tülay Özüerman Tünay Süer Türey köse Türkiye Türkkaya Ataöv Utku Çakırözer Uğur Dündar Uğur Mumcu Vatan Yazarları Video Yakup Kepenek Yazı Dizileri Yaşar Nuri Öztürk Yaşar Öztürk Yener Güneş Yeniçağ yazarları Yurt Yazarları Yüksel Pazarkaya Yılmaz Özdemir Yılmaz Özdil Zeki Tekiner Zeynep Göğüş Zeynep Oral Zulal Kalkandelen chp genel lozan muharrem ince Çiğdem Toker Ömer Yıldız Özdemir İnce Özgen Acar Özgür Mumcu Öztin Akgüç Ümit Zileli İlhan Cihaner İlhan Selçuk İlhan Taşçı İnci Aral İrfan O. Hatipoğlu İsmet İnönü Şükran Soner

Sadece İstanbul Değil Ülke Fetret Devri Yaşıyor
AKP Genel Başkanı ve partili ve taraflı Cumhurbaşkanı; 2019 yılından bu yana İstanbul Belediye seçimlerini kaybetmiş olmayı bir türlü içine sindiremedi, İstanbul'u kaybedenin Türkiye’yi de kaybedeceğini düşünerek,  halkın oylarıyla alamadığı İstanbul'u CHP'nin elinden almak için her türlü hukuk dışı gayretin içine girmiş olup, en başta İBB Başkanı ve CHP Cumhurbaşkanı adayı İMAMOĞLU olmak üzere birçok ilçenin belediye başkanlarını hedef alarak hukuksuz bir şekilde hapse attırmıştır.

 

AKP Genel Başkanının İstanbul belediyesine yönelik bu hukuk dışı tutumundan dolayı,  İstanbul yerel yönetiminde bir belirsizlik,  kaos ve kargaşa başlamıştır.

 

İstanbul’un yerel yönetimine yönelik  olarak, AKP Genel Başkanı tarafından uygulamaya konulan ve başlatılan belediye başkanlıklarını ele geçirme,  belediye başkanlıklarına yandaş kayyumlar ve AKP'li başkan vekilleri atama çabaları nedeniyle yaşanan belirsizlik,  kaos ve kargaşayı Osmanlı döneminin bir kısmına damgasını vuran ve Fetret Devri olarak tarihe geçen Fetret Devrine benzetmek,  çok yerinde bir benzetmedir.

 

Google'ye girip Fetret Devri yazarak” tıklayınca; ”Osmanlı tarihinde 1402'deki Ankara Savaşı'ndan sonra başlayıp 1413'te Çelebi Mehmed'in (ö.  1421) duruma hâkim oluşuna kadar geçen,  Yıldırım Bayezid'in (ö.  1403) oğulları arasında vuku bulan taht mücadelesi sırasındaki belirsizlik ve karışıklık devrine verilen ad. ”

 

Tanımı çıkmaktadır. Yani,  aynen bugün yaşamakta olduğumuz da; seçim mağlubiyetini kabul edemeyen,  İstanbul seçmeninin iradesine saygı duymayan,  ancak kendisi bugüne kadar seçimlerle ve halkın iradesiyle Cumhurbaşkanlığı makamına kadar gelen AKP Genel Başkanının  İstanbul yerel yönetimlerini halkın iradesine ve hukuka aykırı olarak  seçim dışı yollarla ele geçirme mücadelesinden kaynaklanan belirsizlik ve karışıklık  olarak Osmanlının yaşadığı Fetret Devrine,  çok uymaktadır.

 

AKP Genel Başkanının;  İstanbul yerel yönetimlerinde  bugün yaşanmakta olan belirsizlik ve kargaşaya koyduğu Fetret Devri tanımlaması çok doğrudur ve yerine cuk oturmaktadır. Bu doğru tanımlaması nedeniyle kendisini kutluyoruz.

 

Ancak, AKP Genel Başkanının ; çok doğru ve yerinde  tanımladığı İstanbul’da yaşanan Fetret Devrini yaratan ve İstanbullulara yaşatanların; demokratik seçimlerle ve halkın iradesiyle iş başına gelen CHP'li İMAMOĞLU ve diğer ilçe belediye başkanları olduğuna yönelik değerlendirmesi, asla doğru değildir.

 

Bugün İstanbul yerel yönetimlerinde Fetret Devri benzeri bir taht ve koltuk  mücadelesi ve bundan kaynaklı bir belirsizlik ve kargaşa varsa;  bunun yaratıcısı, demokratik seçimlerin sonuçlarını, halkın iradesini kabullenmeyen AKP Genel Başkanının kendisidir.

 

AKP Genel Başkanı; İstanbul’a ve İstanbullulara Fetret Devri yaşatanlarla mücadele edecekse, mücadele edeceği bu kişi,  İMAMOĞLU değil,  bizzat kendisidir. Bir kez daha oturup düşünmelidir.

 

Kaldı ki; şayet varsa bir Fetret Devri, ülkenin makro koşullarına baktığımızda, Fetret Devri sadece İstanbul ile sınırlı olmayıp tüm ülkemizde yaşanmaktadır, maalesef.

 

03/11/2025

Güne YİĞİTBAŞI

Hukukçu

Konuşmacılar vatandaşları 6 Aralık’ta Tandoğan Meydanında yapacakları mitinge davet ettiler.

 

Üniversite Öğrencilerine Yapılan Palalı Saldırılar Basın Açıklaması İle Protesto Edildi

33 Kuruluştan oluşan (dernek, vakıf, sendika) YURTTAŞ BİRLİKTELİĞİ ortaklaşa olarak, Hacettepe Üniversitesi Öğrencilerine pala gibi kesici aletlerle yapılan, saldırılarda bazı öğrenciler yaralanmıştı, bu saldırılar basın açıklaması ile protesto edildi.

3 Kasım 2025 günü Yüksek Ticaretliler Derneği salonunda çeşitli dernek, vakıf, sendika kuruluşların temsilcileri ile salonda bulunan katılımcılara basın açıklaması yapılarak üniversite öğrencilerine yapılan saldırılar protesto edildi. Basın bildirisini Dernek Başkanı Av. Şenal Sarıhan tarafından sunarken şunlar açıklandı:

“Hacettepe öğrencilerinin yanındayız. Üniversite Gençliğinden emeklilere mücadeleyi her alanda büyüteceğiz.

Üniversite Öğrencilerine Yapılan Palalı Saldırılar Basın Açıklaması İle Protesto Edildi

“Üniversitelerin açılmasıyla birlikte farklı kampüslerde beslenme hakkı gibi temel haklar için seslerini yükselten, Filistin halkı ile dayanışmak için bir araya gelen öğrencilere, okul içindeki farklı gruplar tarafından saldırılar yapıldığı haberlerini aldık. Bu haberleri, yenileri izledi; 27 Ekim’de Hacettepe Üniversitesi Beytepe Kampüsü’nde “Reis değişimi” adıyla bir provokasyon gerçekleştirilmek istendi. Üniversite dışından, yüzleri maskeli, ellerinde palalarıyla kampüse gelenlerin desteğiyle öğrencilere saldırılmış, bir öğrenci kafasından bir diğer öğrenci ise dizlerinden ağır şekilde yaralanmıştı. Saldırı, metro girişindeki öğrencilere de yönelmiş. Ve öğrencilere şiddet uygulanmıştı. Ne var ki, gözaltına alınanların saldırganlar yerine mağdurlar olduğu haberi basına yansıdı. Palayla yaralandığı için muayene sırasını bekleyen bir öğrenci ve dayanışma için hastaneye gelen toplam 23 öğrenci hastaneden zorla gözaltına alınmıştı. Bu öğrenciler daha sonra salındılar. Ancak saldırıyı gerçekleştirenlerden gözaltına alınan oldu mu ve haklarında ne gibi bir işlem yapıldı henüz bilmiyoruz! Hacettepe Üniversitesi Rektörlüğü, bu grupla ilgili olarak 5 Mayıs 2024’te üç yıldır kampüste pek çok saldırıya karıştıkları ve kampüsün huzurunu bozdukları” açıklaması yapılmıştı. Bu kez, grupları eşitleyen “karşıt görüşlü gruplar” kurgusunu kullandı. Oysa, bir taraftan elleri palalı, yüzleri maskeli, eğitimli profesyonel saldırganlar diğer tarafta yemek hakları için mücadele eden üniversite öğrencileri bulunmaktaydı. Saldırganların, farklı görüşlere, görüşle-fikirle yanıt vermeyi değil, şiddetle karşılamayı istedikleri açıktı. Üniversite öğrencilerinin çok masum istemleri için dahi seslerini yükseltmelerine izin verşilmek istenmiyordu.

Bizler, demokratik kitle örgütlerinin, meslek örgütlerinin yan yana geldiği, Yurttaş Birlikteliği olarak, hakları için mücadele eden Hacettepe öğrencilerinin yanında olduğumuzu bir kez daha ifade ediyoruz.

Biliyoruz ki bu saldırı, geçmişten bugüne demokratik hakları için verdikleri mücadele ile ülkeyi demokratikleştiren gençliğin engellenmesi girişimidir. Gençliğin, 19 Mart’ta Beyazıt’tan başlayan, dalga dalga Ankara Üniversitesine yayılan demokratik talepleri yok sayılmak istenmektedir. Ancak, yurttaşlar ve hak arama geleneğinin sürdürücüsü olan Yurttaş Birlikteliği olarak, bizim birleşenlerimiz ve çocuklarımız olan üniversite gençliğinin demokratik mücadelesinin yanında olduğumuzu ifade etmek isteriz.

Üniversite Öğrencilerine Yapılan Palalı Saldırılar Basın Açıklaması İle Protesto Edildi

Bugüne kadar yanıtlanmadığı için, Türkiye’nin dört bir yanından yükselen soruları bugün bir kez daha soruyoruz:

-Ellerinde palalar, yüzlerinde maskelerle üniversitelilere saldıranlar kimlerdir? Bu çeteler kimler tarafından beslenmektedir?

-Saldırıya uğrayan üniversiteliler gözaltına alınırken saldırganlar da gözaltına alınmış mıdır? Haklarında ne gibi işlem yapılmıştır?

-Üniversitenin Sayın Kayyım Rektörü, daha dün üniversitenin huzurunu bozduklarını ifade ettiği bu saldırgan grupla ilgili bugün neden tutumunu değiştirmiştir?

Gençlik, mücadele geleneğini 1923’lerin Tıbbiyeli Nazımlar’ından bugüne onurla taşıyor.

İktidar, Üniversite gençliğinin haklı istemlerini yerine getirmek için harekete geçmek yerine hareketsiz kalıyor. Aksine, bu istemlere karşı şiddet uygulayanları engellemeyerek koruyor. Bu tutumu ile derinleşen yoksulluğun, emek sömürüsünün, geleceksizliğin, hak gasplarının karşısında susalım istiyor. Tek söz iktidarın olsun istiyor. Kazanmadıkları tüm seçimleri yok sayıp ülkeyi kayyum siyasetiyle yönetmek istiyor. Demokratik seçimlerle, seçilmiş yerel yönetim başkanları tutuklanıyor. Bugün Tele 1’e bu nedenle kayyum atanıyor Merdan Yanardağ gözaltına alınıp tutuklanıyor. Mezopotamya Ajans ve Jin News muhabirlerinin cezaları istinaf dairesince onanıyor.

           Gençler, işçiler, kamu görevlileri, serbest çalışanlar, emekliler, kadınlar, erkekler kısaca emekçiler! Yurttaşlar! Susacak mıyız? Hayır!

Emek mücadelesini, haklar mücadelesini büyüteceğiz. 6 Aralık’ta Tandoğan’dayız.

Üniversite gençliğinden, bütçe hakkı için mücadele eden toplumun geniş kesimlerine ve insanca bir yaşam mücadelesini büyüten emeklilere mücadelenin köprülerini kuruyoruz. 6 Aralık’ta emeklilerin bütçe hakkı için Tandoğan Meydanı’nda olacağız. Yılarca topluma hizmet için dişini tırnağına takarak çalışmış, sayıları 17 milyona ulaşmış emeklilerin insan onurunu zedeleyecek bir yoksulluğa mahkûm edilmesine karşı bütçe hakkımızı isteyeceğiz. Bütçe Hakkı mitinginde geleceksizleştiren gençlikle, bütçe hakkını isteyen kamu emekçileriyle, Türkiye’nin dört bir yanında yoksulluğa karşı hakları için direnen emekçilerle, emeklilik hakkı talep edenlerle buluşacağız.

           Biliyoruz, onlar bir avuç, biz milyonlarız. Bütçe hakkımızı istiyoruz ve alacağız.

Haksızlıklara karşı yan yana olduğumuz gibi mücadelede de yan yana olacağımıza inanarak, tüm yurttaşları, emeklilerin sesini çoğaltmak üzere 6 Aralık’ta Tandoğan Meydanı’na bekliyoruz”

YURTTAŞ  BİRLİKTELİĞİ

 

Üniversite Öğrencilerine Yapılan Palalı Saldırılar Basın Açıklaması İle Protesto Edildi

Bu bildiriden sonra Eğitim-Sen, Halkevleri gibi bazı sivil toplum örgütlerinin temsilci başkanları, üniversite öğrencilerine yapılan palalı saldırılar, bu saldırılara ilgisiz kalan dekanlar, hükümet ilgilileri kınanırken, topluca öğrencilerin haklarının savunacakları ve öğrencilerin yanında olacaklarını gibi konuları kapsayan konuşmalar yaptılar.

Palalı maskeli iktidar militanlarının saldırısından yaralanan (alnında sargı band olan) Hacettepe Üniversitesi öğrencisi Arif Kalaycı yaptığı konuşmada, üniversitede yüzü maskeli, eli palalı kişilerin üniversite öğrencilerine saldırılarından, rektörlerin ve hükümetin bu saldırılara ilgisiz kaldıklarını, bu saldırılarda polisin saldırganları değil de saldırıya uğrayan öğrencileri gözaltına aldıklarını gibi maruz kaldıkları saldırılar ve öteki sorunları hakkında açıklamalarda bulundu.

Cevat Kulaksız kulcevat599@gmail.com.


29 Ekim Cumhuriyet Bayramınız Ve Cumhuriyetimizin 102. Yaşı Kutlu Olsun
Bayramların en büyüğü, Cumhuriyet Bayramını, Cumhuriyetimizin ilanının 102.  yıldönümünü kutluyoruz bugün.

 

Bu sene de,  en büyük bayramımız olan Cumhuriyet Bayramını ve Cumhuriyetimizin 102. yıldönümünü, geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi,  yine buruk kutlayacağız.

 

Cumhuriyet ve onun temel kurucu ilkeleri ve Cumhuriyetin kurucusu ATATÜRK  ile sorunları olan AKP iktidarı döneminde,  tüm milli bayramlarımızı, özellikle de Cumhuriyet Bayramımızı,  kısıtlı ve buruk kutlamaya alıştık artık.

 

Daha doğrusu,  bizler alışmadık ama, Cumhuriyetimizin  ikinci yüzyılının başlangıcında kurtulmayı çok arzu etmemize rağmen kurtulamadığımız AKP iktidarı;  bizi bu duruma alıştırmakta kararlı gözüküyor.

 

Mutlaka bir bahane bularak, Cumhuriyet Bayramı Kutlamalarına sınırlandırma getirmeyi, kutlamaların yoğunluğunu ve coşkusunu asgari düzeye indirmeyi alışkanlık  haline getirdiler.

 

Bu sene,  29 Ekim 2025 de Cumhuriyetin 102. yaşını, millet olarak,  ikinci yüz yıla yakışan görkemli bir şekilde kutlayacağız ama, saray iktidarında bu konuda yine  hiçbir kıpırdanma ve hareketlilik yok, muhalefet cephesi, özellikle ana muhalefet partisi CHP, doğrudan partiye ve milli iradeye, özgürlüklere yönelik saldırılar nedeniyle elinden geleni yapmakla birlikte, kendi dertleriyle uğraşmanın çaresizliği içine düşmüş durumda.

 

İktidar, FETÖ ile kol kola iken, aynı hedefe birlikte yürürlerken,  icat ettikleri kutlu doğum haftasını,  23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramına alternatif bir kutlama haline getirerek,  23 Nisan Bayramını gölgelemeye çalıştığı gibi,  Cumhuriyetin 102.  yılını kutlayacağımız bu sene de,  kutlamaları etkisizleştirmenin gayreti içine girecek ve marjinal bir yandaş grup tarafından,  ulu önder ATATÜRK'ün huzurunda,  Recep Tayyip ERDOĞAN sloganları atılacaktır.

 

İktidar; ne yaparsa yapsın, Cumhuriyeti ve Cumhuriyetimizin 102. yılının önemini ve görkemini, asla gölgeleyemeyecek, birilerini ATATÜRK'e şirk koşamayacak ve 102. yaşına basan Cumhuriyetimizi ve ATATÜRK'ü asla itibarsızlaştıramayacaktır, 102 yaşındaki Cumhuriyetimiz, Cumhuriyet ve ATATÜRK sevdalısı halkımızın yüreğinde tüm canlılığı ve görkemi  ile yaşamaya devam edecektir.

 

Cumhuriyetin,  en başta laiklik olmak üzere,  tüm değerlerine sadık olan  biz Cumhuriyet ve ATATÜRK sevdalıları; Cumhuriyet Bayramını, Cumhuriyetin 102. yılını, iktidarın tüm engellemelerine rağmen,  hak ettiği değerde ve  coşkuda kutlamakta kararlıyız.

 

Hepinizin, Cumhuriyet sevdalısı Milletimizin Cumhuriyet Bayramını,  yürekten kutluyor, bu vatanı ve Cumhuriyeti bize kazandıran ve emanet eden  ATATÜRK ve tüm silah arkadaşlarını, rahmetle, minnetle ve şükranla anıyorum. Mekanları cennet olsun.

 

29. Ekim. 2011 yılında,  Cumhuriyetin 88. yıldönümünde,  yine çok kısıtlı ve buruk olarak kutladığımız Cumhuriyet Bayramı nedeniyle, bundan  on dört sene önce yazdığımız ve güncelliğini hiç kaybetmeyen,  “ŞİMDİ GERÇEKTEN ÖLDÜM İŞTE!” başlıklı yazımızı, aşağıda sizlerle yeniden ve aynen paylaşıyorum. 29/10/2025

 

Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

 

ŞİMDİ GERÇEKTEN ÖLDÜM İŞTE!

Ben,  Van ve Erciş de yüzlerce kişinin enkaz altında kalarak öldükleri depreme Erciş de yakalanarak enkaz altında yaşamını yitiren onlarca öğretmenden biriyim.

 

Ben,  Cumhuriyet çocuğuyum,  bu nedenle,  Cumhuriyetin kazanımlarından yararlanarak ve Cumhuriyetin ilkelerini benimseyerek okudum ve öğretmen oldum.  

 

Cumhuriyetin kazanımlarını ve ilkelerini benimseyerek,  bunların savunuculuğunu yapacak ve Türkiye Cumhuriyetini daha da ileriye götürecek olan genç nesiller yetiştirmek üzere,  tüm sıkıntılarına,  yokluklarına ve zorluklarına katlanarak,  Erciş ilçesinde severek ve isteyerek öğretmenlik yapmaya başladım.

 

Hayatın cilvesi işte,  her şey iyi ve yolunda giderken,  tabii bir afet olan depremin,  Van ve Erciş'i vurması üzerine,  yıkılan bir binanın enkazı altında kalarak,  hayata veda ettim.

 

Beni bu fani dünyadan uzaklaştıran depremden üç beş gün sonra,  29. Ekim. 2011 de,  Cumhuriyetimizin 88.  kuruluş yıl dönümü kutlanacaktı.  Tek arzum;  öğrencilerimle birlikte 29. Ekim Cumhuriyet Bayramını kutlamak ve bu vesileyle,  ülkemizde Cumhuriyeti kuran Atamızı ve diğer büyüklerimizi anıp,  onlara şükranlarımızı sunmak ve öğrencilerime,  Cumhuriyetin ilkelerini ve pozitif kazanımlarını anlatarak; onların,  Cumhuriyetin ilkelerine ve Türkiye Cumhuriyeti Devletimize dört elle sarılmalarına katkı sağlayabilmekti.

 

İnanın,  depremde enkaz altında kalarak bedenen sizlerden ve aile yakınlarımdan ayrılmış olmam,  beni  hiç üzmedi,  tek üzüntüm,  29. Ekim. 2011 tarihinde Cumhuriyetimizin 88. kuruluş yıl dönümünü kutlama imkanından mahrum kalmış olmamdı.

 

Aslında daha yolun başındaydım ve bu vatana ve bölge halkına yapacağım ve yapmak istediğim daha çok güzel şeyler vardı.  Ancak,  benim için kısmet bu kadarmış.

 

Ülkemizde,  Cumhuriyetin ilkeleri doğrultusunda yetişmiş,  insan hak ve özgürlüklerini ve demokrasiyi benimsemiş ve özümsemiş çok sayıda insan ve öğretmenin var olduğunu bildiğim için,   deprem yüzünden hayatımı kaybederek,  Cumhuriyetimizin 88.  kuruluş yıl dönümünü kutlayamamaktan kaynaklanan üzüntüme rağmen,  teselli buluyor ve gözüm arkada kalmıyordu.  

 

Canlı bedenim sizlerden ve ülkemden kopmuş olsa da,  ruhum sizlerle ve ülkemle birlikte,  tüm canlılığı ile yaşamaya devam edecek,  Mustafa Kemal ATATÜRK ve arkadaşlarının yadigarı olan,  insan hak ve özgürlüklerine dayalı demokratik ve laik sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyetinin yaşatılması ve daha da ileriye götürülmesi için yapılacak olan icraatları uzaktan izleyerek,  teselli bulacaktım.

 

 

Biliyordum ki;  benim yapamadıklarımı,  arkamda bıraktığım arkadaşlarım yapacaklar,  Cumhuriyetimizin kuruluşunun 88. yıl dönümü,  tüm ülkede coşkuyla kutlanacak,  Cumhuriyetimizi kurarak bize emanet eden Mustafa Kemal ATATÜRK ve arkadaşları,  minnetle anılacak,  bu coşkulu kutlamalarla,  demokratik ve laik Türkiye Cumhuriyetinin her kesimden tüm iç ve dış düşmanlarına korku salınacak ve  hak ettikleri cevap verilecekti.

 

Heyhat!

 

Bir de ne duyayım;  her fırsatta insan hak ve özgürlüklerinden,  demokrasiden,  Cumhuriyetten dem vuran ve daha özgür bir yeni Anayasa yapma hazırlığında olan Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanı Recep Tayyip ERDOĞAN,  bir genelge yayınlamış ve tüm yurtta,  çelenk sunumu ve tebriklerin kabulü dışında,  Cumhuriyetimizin 88. kuruluş yıl dönümü olan bu seneki Cumhuriyet Bayramı kutlamaları ve resmi geçit törenlerini  iptal etmiş.

 

Gerekçe olarak da,  benim de enkazı altında kalarak hayata veda ettiğim Van depremini göstermiş.  Asıl beni üzen husus da,  Cumhuriyet Bayramı kutlamalarının iptaline,  benim de enkazı altında kalarak bu hayattan göçmeme neden olan  Van depreminin gerekçe yapılarak,  benim cansız bedenimin,  bu gereksiz iptal kararına alet edilmiş olmasıdır.

 

Oysa ki,  benim tek arzum ve vasiyetim,  geride bıraktığım arkadaşlarım tarafından,  Cumhuriyetin 88.  kuruluş yıl dönümü olan 29. Ekim. 2011 bugün,  Cumhuriyet Bayramının coşkuyla kutlanmasıydı.  Şunu da ilave edeyim;  Cumhuriyet Bayramı kutlamalarını iptal ettiniz ama,  görüyorum ki,  ölenle ölünmüyor ve herkes,  olduğu gibi günlük yaşantısına aynen devam ediyor.  

 

Kaldı ki,  ülkemiz,  tabii afet olsun,  PKK terörü olsun,  çok sık aralıklarla onlarca toplu ölümlere maruz kalıyor,  bu koşullarda,  Milli Bayramlarımızı iptal etmeye kalktığımızda,  hiçbir bayramı kutlama imkanı bulamayacağımız çok açık.  Önümüzde,  bir de dini Kurban Bayramı var.  Kurban Bayramı için Sayın ERDOĞAN ne düşünüyor bilemiyorum.

 

İşte,  en önemli Milli Bayramız olan 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamalarının,  hem de,  benim de içlerinde bulunduğum Van depreminde ölenler gerekçe gösterilerek iptal edilmesiyle,  şimdi ben gerçekten öldüm.

 

Sizlerin,  kutlanması yasaklanan,  ancak hepinizin gönüllerinizde yürekten kutladığınızdan emin bulunduğum 29 Ekim Cumhuriyet Bayramınızı kutluyorum.

 

Hoşça kalın.  

 

29. Ekim. 2011

Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

Lozan Barışı antlaşmasına katılan Devlet yolluğunu istemeyen gazeteci
“İtibardan tasarruf yapılmaz” üstüne.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “itibardan tasarruf yapılmaz” demişti. Oysa Müslümanlıkta çeşitli ayetlerin açıklamasında olduğu gibi, yaşamda tasarrufu öngörür, israfı yasaklar.


“İtibardan tasarruf yapılmaz” diyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “nas” “ümmet” diyerek dinsel ögeleri ön plana çıkaran gelmiş geçmiş cumhurbaşkanlarının içinde dinciliği ön plana çıkaran; fen liselerini es geçip durmadan imam hatip okulları açan, kendi çocuklarını Amerika, İngiltere gibi Batı ülkelerinde okutan, yoksul öğrencileri çocukları sürekli imam hatiplere yönlendiren kişi olarak, Kuranı Kerimdeki tasarrufu öngören ayetleri bilmiyor diyemeyiz. Bu ikiyüzlülüğe İslam’da takiye deniyor.  Gerçek Müslümanın söylem ve eylemleri dinsel hükümlere uygun olmalıdır.


Bu açıklamadan sonra Kuran’da geçen tespit edebildiğimiz tasarrufu ön gören ayetlere bir göz atalım, diyorum:


Ürün verdikleri zaman onların ürününden yiyin; mahsulün biçilip toplandığı gün fakirlerin hakkını verin”, fakat israf etmeyin, çünkü Allah, israf edenleri sevmez”.


Enam Süresi 141. Ayet


**


Ey Âdem oğulları! Namaz kıldığınız, ibadet ettiğiniz her yerde temiz ve güzel elbiselerinizi giyin. Yiyin, için fakat israf etmeyin. Çünkü Allah israf edenleri sevmez.


Araf Süresi 31. Ayet


***


“Akrabaya, yoksula ve yolda kalmış yolcuya hakkını ver; fakat malını israf ederek saçıp savurma.


İsrâ / 26. Ayet


“……Çünkü saçıp savuranlar, şeytanların kardeşleridir. Şeytan ise Rabbine karşı çok nankördür.


İsrâ / 27. Ayet[i]


Lozan Barışında tasarruflu bir gazetecimiz


Tasarruf, bireylerin ve toplumların ekonomik refahını artırmalarına yardımcı olan temel bir finansal ilkedir


İsmet İnönü başkanlığında 24 Temmuz 1923 Tarihinde imzalanan Lozan Barış Konferansına katılan Türk delegelerinin yolluk ve İsviçre’de kaldıkları süre içerisinde günlük masrafları Türk hazinesinden ödeniyordu.  Mütareke Yıllarında İstanbul[ii] adlı kitaptan öğrendiğimize göre, İsviçre’deki Lozan Barışı süresince Türk delegeler yanında oraya giden Türk gazetecilerinin de yolluklarının Türk Devleti tarafından ödendiğini öğreniyoruz.


Türk delegeleri yanında katılan gazetecilerden Velid Ebüzziya devlet tarafından verilen yolluğu almak istemiyor, bunun için Lozan’da Türk Delegelerinin başındaki İsmet Paşa’ya şunları söylüyor:


“-Paşam, ben bu konferansa bir devlet memuru olarak değil, gazetem adına bir muhabir olarak bulunuyorum. Ne diye bir ücret alayım? Gazetem çok şükür kazanıyor, buradaki masraflarını kolayca karşılayabilir. Bu hususta beni af buyurun! Demiş ve devlet kasasından on para bile almayacak kadar onurlu davranmıştır.


Velid Ebüziya, gazeteciliği yanında Kuvayi Milliye yararına Mim Mim grubuna katılmış, Kuvayi Milliye yararına çok çaba göstermiş, Anadolu’ya silah sevkinde rol almış bu değerli hizmetlerinden dolayı kendisine İstiklal Madalyası verilmiştir.


Şimdilerde basın-medyada çalışan gazetecilerimiz de böylesine tasarruflu davranış ve tutum içindeler mi? Lozan barış antlaşmasında Türk heyetinde bulunan gazetecimiz Velid Ebüzziya gibi mi davranıyorlar, yorumunu siz yapın.


------

Lozan Barışı antlaşmasına katılan Devlet yolluğunu istemeyen gazeteci

Kamuda tasarruf böyle olur…


10. Cumhurbaşkanımız Sn. Ahmet Necdet Sezer, 7 yıllık cumhurbaşkanlığı görevi döneminde (16 Mayıs 2000 – 28 Ağustos 2007) Cumhurbaşkanlığı'na 167 milyon TL bütçe ayrılırken, Sezer bunun 46 milyon TL'sini harcamayarak Maliye'ye iade etti.[iii]


 


5,3 B görüntüleme 1 yıl görüntüleme 1emeklizammı #erdoğan #tasarruf


Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın geçen ay ABD'de yapılan NATO Zirvesi'ne heyetiyle birlikte 5 uçakla gittiği ortaya çıkmıştı. CHP Bartın Milletvekili Aysu Bankoğlu, bu ziyaretin sadece yakıt maliyetinin 83 milyon lirayı bulduğunu söyledi. Bankoğlu "Uçakların Amerika'ya gidiş gelişinin maliyeti 2,5 milyon …


………………………………….


7 bin emeklinin maaşı Erdoğan'ın özel uçak konvoyuna gitti! ABD ziyaretinin yakıt maliyeti 83 milyon


***************


Sayıştay Raporları Cumhurbaşkanlığı Harcamalarını Ortaya Koyuyor


Başlangıçta Türkiye Cumhuriyeti başbakanları için yeni bir merkez olarak tasarlanan ve inşasına 2013 yılında başlanan yapı 2014 yılında Recep Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’nin 12. Cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından Cumhurbaşkanlığına tahsis edilmişti.   Bu yapı artık Cumhurbaşkanlığı Külliyesi olarak anılıyor. Külliye içerisinde 15 Temmuz Şehitler Abidesi, Beştepe Millet Camii, Cumhurbaşkanlığı Millet Kütüphanesi ve Cumhurbaşkanlığı Konutu bulunuyor ve Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçilmesiyle beraber yürütme organının merkezi olarak işlev görüyor.


Genel yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin mali hesaplarını denetlemek ile görevli Sayıştay, denetlemekle yükümlü olduğu kurumların mali faaliyet, karar ve işlemlerini kurumların hesap verme sorumlulukları çerçevesinde denetliyor, sonuçlarını başta TBMM olmak üzere kamuoyu ile paylaşıyor. Sayıştay'ın merkezi yönetim bütçesi kapsamına giren kamu idarelerine dair hazırladığı denetim raporlarına internet adresi üzerinden 2013 yılına dek ulaşmak mümkün.[iv]


Cevat Kulaksız kulcevat599@gmail.com


SONNOTLAR



[i] https://www.kuranvemeali.com/israf-ile-ilgili-ayetler


[ii] Ahmet Cemalettin Saraçoğlu Hazırlayan İsmail Dervişoğlu İstanbul 2009 Kitabevi sf. 98-99


[iii]https://www.facebook.com/www.addkadikoy.org/posts/kamuda-tasarruf-b%C3%B6yle-olur10-cumhurba%C5%9Fkan%C4%B1m%C4%B1z-sn-ahmet-necdet-sezer-7-y%C4%B1ll%C4%B1k-cum/785618070326038/


[iv] https://www.dogrulukpayi.com/dogruluk-kontrolu/cumhurbaskanligi-nin-gunluk-harcamalari-11-milyon-liraya-mi ulasti?gad_source=1&gad_campaignid=1455793348&gbraid=0AAAAADkwFYLl4rGfsNd5ZB6O-x9NViEMr&gclid=CjwKCAjw6vHHBhBwEiwAq4zvA-YLopyWywN3jGyW8coDKFmJGrpmPWY6KWKeQEm8ThbqkI2SihNyKhoC7_8QAvD_BwE

Emekliler haklarının almaları için tüm emeklileri 29 Kasım’da yapacakları Tandoğan’daki mitinge çağırdılar.

33 Birleşen Emekliler Basın Açıklaması İle “Bütçe Hakkı” İstiyorlar

Maaşlarının yetersizliği ve artan hayat pahalılığı karşısında gittikçe yoksullaşan emeklilerin yönetim kuruluşlarının başkan ve temsilcileri bir araya gelerek tüm dernek, sendika, vakıf gibi sivil toplum örgütlerinden oluşan 33 kuruluş, Ankara Mülkiyeliler Merkezi salonunda 22 Ekim 2025 günü toplanarak “Yurttaş Birlikteliği” adı altında “Emeklilerin Bütçe Hakkı”  istemleri doğrultusunda ortak basın açıklaması yaptılar.

Basın Açıklaması sırasında, 33 tüm dernek, sendika, vakıf gibi sivil toplum örgütlerin üyeleri ile halkın 29 Kasım’da Ankara Tandoğan’da (Anadolu) Yurttaşlar Birlikteliği Kuruluşlarının düzenleyeceği “Emeklilerin Bütçe Hakkı” mitingine katılmaları için çağrıda bulunuldu.

Bu 33 kuruluşların temsilcileri Mülkiyeliler Birliğindeki salonda basın açıklamasında şu açıklamada bulundular:

“Bizler, yıllarca topluma hizmet için dişini tırnağına takarak çalışmış, sayıları 17 milyona ulaşmış emeklileriz. Ne var ki yaşanılan son süreçte, maaşlarımızın giderek, insan onurunu zedeleyecek ve bazı yoksulluğa mahkûm edecek bir düzeye indirgendiğini görüyoruz. Bugüne dek çeşitli yollarla ve parça parça ifade ettiğimiz taleplerimizi, bu kez hep birlikte bir mitingle yinelemek ve sesimizi iktidara duyurmak istiyoruz.

“Değerli emekli arkadaşlar, emekliliğe erişim hakkı engellenenler ve yarınının emeklileri:

1-En düşük emekli maaşının, en düşük memur maaşı ile eşitlenmesi için,

2-Muayene, tetkik, tedavi ve ilaç bedeli olarak emeklilerden kesilen “katkı payını” kaldırmak, parasız sağlık hizmetlerine kolay erişebilmek için,

3-Bütçe kaynaklarının tüm yurttaşlar tüm yurttaşlar ve toplumsal kesimler arasında eşit ve adil dağıtılması için,

4-Bayram ikramiyelerinin bir maaş tutarına yükseltilip yılda dört kez ödenmesi için,

5-Banka promosyonlarının bir maaş tutarında ve her yıl ödenmesi için,

6-Halen ihtiyaca cevap vermeyen 18.000 yatak kapasiteli resmi huzurevi sayısının artırılarak yatak kapasitesinin 50.000’e çıkarılması için,

7-Emekli sendikalarının örgütlenmesi önündeki fiili engellerin kaldırılarak hukuksal statü elde edilmesi için,

8-Engellilerin erken emeklilik hakkını ortadan kaldıran 7538 Sayılı yasanın iptal edilmesi ve emeklilik değerlendirilmesinde yeniden sakatlık oranının esas alınması için,

Tüm emeklileri ve halkımızı 29 Kasım’da Tandoğan’da saat 13.00 de yapılacak mitingimize bekliyoruz.

Taleplerimiz, emeğimizin hakkıdır. İnsanca yaşamak için hakkımızı istiyoruz. Halkımızı, sesimize güç vermeye çağırıyoruz. Sesimiz çığlığımızdır. Onu çoğaltmak ve sağır kulaklara duyurmak için, siz yoksanız bir eksiğiz.

 

Yurttaş Birlikteliği kuruluşları

 

1-29 Ekim Kadınlar Derneği

2-2021 Tüm Emekliler Sendikası

3-Alevi-Bektaşi Federasyonu

4- Anadolu Halk Ozanları Kültür ve Dayanışma Derneği

5-Ankara Dayanışma Derneği

6-Ankara Divriği Kültür Derneği

7-Ankara Kadın Ressamlar Derneği

8-Ayrımcılıkla Mücadele ve Eşitlik Derneği

9-Bağımsız Emekliler Sendikası

10.Birleşik Kamu-İş

11-Çayyolu Güç Birliği

12-Çiğdemim Derneği

13-DİSK Devrimci Emekli sandığı

14-Eğit Der

15-Eğitim-İş

16-Eğitim-Sen

17-Emekli Meclisleri Sendikası

18-Emekli ve Emekçiler Dernekleri Federasyonu

19-Hacı Bektaş Eğitim ve Kültür Derneği

20-Halkevleri

21-İstanbul Yüksek Ticaret ve Marmara Üniver. İ.İB.F.Mezunları Derneği Ankara şb.

22-Kahramanmaraş Dernekler Federasyonu

23- Kızılırmak Yerel Yerel Dernekler Federasyonu

24-Köy Enstitüleri Çağdaş Eğitim Vakfı

25-Ozan-Der

26-Öğrenci Veli Derneği Ankara Şübesi (Veli-Der)

27-Öğretmen Okulları ve Eğitimciler Der (Öğret-Der)

28-Pir Sultan Abdal 2 Temmuz Vakfı

29-Pir Sultan Abdal Kültür Derneği

30-Sosyal Demokrat Avukatlar Derneği

31-Sosyal Demokrasi Derneği

32-Tüketici Hakları Derneği

33-Tüm Emekliler Sendikası.

 

Cevat Kulaksız kulcevat599@gmail.com 

Erdoğan'ın kucaklayıcı siyaseti (mi)?
AKP'nin; adeta basın sözcülüğünü yapan gazeteci Abdulkadir SELVİ, köşesinde yazmış ve demiş ki;

Erdoğan, yeni dönemde CHP’yi yalnızlaştırmak için mücadele edecek. CHP’yi vurdukça vuracak. Özgür Özel’i hedef aldıkça alacak. Özgür Özel’e “Kukla genel başkan” dedi. CHP ile diğer muhalefet partilerinin arasını açmaya özen gösterecek. CHP’yi muhalefette tek başına bırakmak için çalışacak.

Bakalım Erdoğan’ın kucaklayıcı siyaseti mi yoksa Özgür Özel’in sertlik siyaseti mi galip gelecek.”

 

Gazeteci SELVİ'nin ERDOĞAN'ın kucaklayıcı siyasetinden bahsetmesi, ironi gibi, gerçekten çok komik bir yakıştırma. ERDOĞAN; bugüne kadar, asla kucaklayıcı bir siyaset yapmadığı gibi, bundan sonra da yapması asla mümkün değildir.

 

AKP Genel Başkanı ERDOĞAN; bölen, ayrıştıran, düşmanlaştıran, gerginlikten hoşlanan ve beslenen bir politikacı olarak ün salmış ve bu siyasetin patentini ve markasını adına tescil ettirmiştir.

 

ERDOĞAN; genel başkanı olduğu  AKP dışındaki muhalefet partilerinin hiçbirini, kendiliğinden ve siyasi bir karşılık beklemeden, asla kucaklamaz. Çok kullanılan bir deyim olan ve birinin amaçlarına alet olmak anlamına gelen, kucağa oturtur sadece. Kucaklaşmayı, kucağını açmasını, kucağa oturmasını, yani kendi amaçlarına alet olmasını, karşısında duran diğer muhalefet partilerinden bekler ve ister.

 

Bir zamanlar araları açık olan MHP lideri BAHÇELİ'nin nereden nereye geldiğini herkes biliyor. BAHÇELİ; ”tekeden süt sağılmadığı gibi, ERDOĞAN'dan da Cumhurbaşkanı olmaz” gibi ve en hafifi bu olan birçok ağır sözlerinden sonra, hidayete ererek ERDOĞAN'a yaklaşmış ve ona kucağını ve partisini açmış, kendisine tam destek vererek Cumhur İttifakı adı altında iktidar ortağı ve bugünkü acayip sistemin oluşmasında ve ERDOĞAN'ın tek adam yetkileriyle donatıldığı Cumhurbaşkanı koltuğunda oturmasının mimarı olmuştur. Yani, MHP ve BAHÇELİ'ye kucağını açan kişi ERDOĞAN olmamış, ERDOĞAN'a kucağını açan ve kucağa oturan BAHÇELİ  olmuştur. Kucağa oturmak, yukarıda da belirttik, sık kullanılan bir deyim olup, bir hakaret değildir ve yazıda hakaret amaç ve kastıyla kullanılmamıştır, bir durum tespiti yapılmış olup, bu deyim birinin amaçlarına alet olmak anlamına gelmektedir.

 

Sonuç olarak, ERDOĞAN; kucaklamayı değil, kucaklanmayı kendisine koşulsuz biat edilmesinden, kucağa oturtmaktan hoşlanan bir politikacıdır.

 

Özgür ÖZEL de; CHP Genel Başkanı seçilir seçilmez, ilk hatasını yaparak, yumuşama ve normalleşme adı altında ERDOĞAN'a elini uzatmış, kucağını açmış, ancak, kucağa oturmadığı için araları bozulmuş, çok doğru bir kararla erkenden geri çekilmiş ve kanlı bıçaklı olarak bugünlere gelinmiştir.

 

ERDOĞAN; Meclisin açılış konuşması için meclise geldiğinde, meclise katılmayarak kendisine boykot eyleminde bulunan CHP dışındaki diğer muhalefet partilerine samimiyet göstererek onların kendisiyle kucaklaşmalarına kapı aralamış, kendisini çok ağır eleştiren, hatta partisinden koparak kurulan partilerin de içlerinde bulunduğu muhalefetin çoğu partisi, ERDOĞAN'ın etrafında saf tutarak ERDOĞAN'a kucaklarını açmışlar ve çok mutlu pozlar vererek fotoğraf karesine girmişlerdir.

 

İşte  gazeteci SELVİ'nin yazdığı; “Erdoğan, yeni dönemde CHP’yi yalnızlaştırmak için mücadele edecek. CHP’yi vurdukça vuracak. Özgür Özel’i hedef aldıkça alacak. Özgür Özel’e “Kukla genel başkan” dedi. CHP ile diğer muhalefet partilerinin arasını açmaya özen gösterecek. CHP’yi muhalefette tek başına bırakmak için çalışacak.

Bakalım Erdoğan’ın kucaklayıcı siyaseti mi yoksa Özgür Özel’in sertlik siyaseti mi galip gelecek.” ifadeleri, tam da bu durumun tarihe not düşülmesidir.

 

CHP’yi muhalefette tek başına bırakmak, yalnızlaştırmak, diğer muhalefet partileriyle arasını açmak, gelinen ve içinde bulunduğumuz bugünkü koşullarda, asla CHP'nin zararına ve iktidara gelmesine engel değildir. Zira; çoğu, altılı masa adı altında ittifak yaparak  KILIÇDAROĞLU'nun yanında saf tutan muhalefet partilerinin, hiçbir oy tabanlarının olmadığı, âdeta kağıttan kaplan oldukları, seçim sonuçlarıyla ortaya çıkmıştır, altılı masa ittifakından karlı çıkan, CHP ve KILIÇDAROĞLU değil, ittifak yaparak CHP oylarıyla milletvekilliği kazanarak meclise giren kağıttan kaplan  partiler olmuştur.

 

Önümüzdeki seçimlerde, AKP Genel Başkanı ERDOĞAN ve üst yönetimleriyle, yönlerini AKP ve ERDOĞAN'a çevirme eğilimi gösteren muhalefet partilerinin, CHP'yi yalnızlaştırmaları; CHP’nin lehine olup, adına çok değerli yalnızlık dediğimiz bu durum, CHP’nin; iktidardan kurtulmak için gün sayan, her şeyiyle  ezilmiş, çoğunluğu kendi partilerine ait olmak üzere, iktidarıyla muhalefetiyle  her partiden toplumsal muhalefeti oluşturan milyonlarla miting meydanlarında birlik ve beraberlik içinde bütünleşerek sandıkta da oylarıyla kucaklaşmalarına asla engel olamayacağı gibi, CHP'nin çok değerli olan bu yalnızlığı, CHP ve ülkemiz adına bir kayıp değil, bilakis hayırlara vesile olacaktır.

 

09/10/2025

Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget