Haber Güncel

Son Konular
Abbas Güçlü Ahmet Tan Alev Coşkun Ali Eralp Ali Sirmen Ali Tartanoğlu Alican Uludağ Altan Öymen Arslan BULUT Ataol Behramoğlu Atilla Kart Aydınlık yazarları Ayşenur Arslan Barış Yarkadaş Bedri Baykam Bekir Coşkun Bilim Teknik Bozkurt Güvenç Burak H. Özdemir Bülent Soylan Can Ataklı Can Dündar Celal Şengör Cengiz Önal Cengiz Özakıncı Cevat Kulaksız Ceyhun Balcı Coşkun Özdemir Cumhuriyet yazarları Cüneyt Arcayürek Deniz Kavukçuoğlu Doğan Kuban Dr. M. Galip Baysan Dünya haberleri Ece Temelkuran Ekonomi Emin Çölaşan Emine Ülker Tarhan Emre Kongar Erdal Atabek Erdal Atıcı Eren Erdem Ergin Yıldızoğlu Erhan Karaesmen Erol Manisalı Ertuğrul Kazancı Eğitim Ferhan Şensoy Fikret Bila Fırat Kozok Gündüz Akgül Güner Yiğitbaşı Güngör Mengi Güray Öz Gürbüz Evren Hakkı Keskin Hasan Pulur Hayrettin Ökçesiz Hikmet Sami Türk Hikmet Çetinkaya Hulki Cevizoğlu Hüner Tuncer Hüseyin Baş Işık Kansu Işıl Özgentürk Kemal Baytaş Kemal Kılıçdaroğlu Kurtul Altuğ Köşe Yazıları Kürşat Başar Levent Bulut Levent Kırca Leyla Yıldız Mehmet Ali Güller Mehmet Faraç Mehmet Haberal Mehmet Halil Arık Mehmet Türker Melih Aşık Merdan Yanardağ Meriç Velidedeoğlu Mine Kırıkkanat Miyase İlknur Mustafa Balbay Mustafa Mutlu Mustafa Sönmez Mümtaz Soysal Müyesser Yıldız Necati Doğru Necla Arat Nihat Genç Nilgün Cerrahoğlu Nuray Mert Nusret Ertürk Oktay Akbal Oktay Ekinci Oray Eğin Orhan Birgit Orhan Bursalı Orhan Erinç Rifat Serdaroğlu Ruhat Mengi Rıza Zelyut Sabahattin Önkibar Saygı Öztürk Sağlık Selcan Taşçı Serpil Özkaynak Sevgi Özel Sinan Meydan Siyaset Soner Yalçın Spor Sözcü yazarları Süheyl Batum Tarih Tarım Tayfun Talipoğlu Tekin Özertem Tülay Hergünlü Tülay Özüerman Tünay Süer Türey köse Türkiye Türkkaya Ataöv Utku Çakırözer Uğur Dündar Uğur Mumcu Vatan Yazarları Video Yakup Kepenek Yazı Dizileri Yaşar Nuri Öztürk Yaşar Öztürk Yener Güneş Yeniçağ yazarları Yurt Yazarları Yüksel Pazarkaya Yılmaz Özdemir Yılmaz Özdil Zeki Tekiner Zeynep Göğüş Zeynep Oral Zulal Kalkandelen chp genel lozan muharrem ince Çiğdem Toker Ömer Yıldız Özdemir İnce Özgen Acar Özgür Mumcu Öztin Akgüç Ümit Zileli İlhan Cihaner İlhan Selçuk İlhan Taşçı İnci Aral İrfan O. Hatipoğlu İsmet İnönü Şükran Soner

Toplantı Ve Gösteri Yürüyüşü Ve Protesto Hakkı
Değerli okurlar;  bu yazı,  ülkemizde hukuken var olduğu halde iş başındaki iktidar tarafından fiilen uygulanmayan anayasamız esas alınarak kaleme alınmış olup, yazımızdan dolayı ülkemizde anayasa ve demokrasi var mı ki? siz hayal mi kuruyorsunuz diye beni eleştirmeyin lütfen.

 

Şimdi yazımıza geçebiliriz.

 

İş başındaki AKP iktidarı en başta olmak üzere, aşağı yukarı tüm sağ iktidarlar,  demokrasiyi;  insanların,  beş yılda bir yapılan seçimlerde,  seçim sandığına giderek oylarını atmaları ve bu oylarıyla ülkeyi yönetecek iktidarları belirlemelerine ve belirlenen bu iktidarın,  yeni seçimlere kadar,  seçmene hiç hesap vermeden,  ülkeyi, kah yasalara ve anayasaya uyarak,  kah uymayarak,  istedikleri gibi yönetme hak ve yetkisini elde etmiş olmaya indirgerler.

 

Bilmezler veya çok iyi bildikleri halde, işlerine gelmediği için bilmez gözükerek,  demokrasilerin sandıktan çıkan  çoğunlukçu değil,  çoğulcu bir sistem olduğunu hiç dikkate almadan, kendi çoğunluklarına göre bildikleri gibi at koştururlar, kendilerini eleştirenlere de,  utanmadan ve sıkılmadan  sandığı işaret ederler, ben sana hesap vermem,  benden ancak seçmen çoğunluğu sandıkta hesap sorabilir, seçimleri bekle lütfen derler. Ülkemizde,  seçmen iktidarı belirleyince,  o iktidarlar yeni seçimlere kadar adeta bir dokunulmazlık kazanırlar. Bu durum, çoğulcu, azınlığın da söz hakkı bulunan batı tipi gerçek demokrasilere açıkça aykırı olup, demokrasinin çarpıtılması, demokrasinin nimetlerinden istifade ederek demokrasinin yok edilmesi ve yozlaştırılmasıdır. Başka bir anlatımla,  Türk tipi demokrasidir bunun adı.

 

Gerçek demokrasilerde seçimle iş başına gelen iktidarlar; kendilerini, yürürlükteki anayasa ve yasalarla bağlı hissederler, anayasa ve yasalara saygı duyarlar. Seçmen,  onlara yürürlükteki anayasa ve yasa hükümlerine göre ülkeyi yönetmeleri,  vatandaşların anayasal hak ve özgürlüklerine saygı göstermeleri,  bu hak ve özgürlükleri kısıtlamamaları ve engellememeleri koşuluyla ülkeyi yönetme hak ve yetkisini tanımıştır.   

 

Mevcut iktidara oy vermiş olan iktidar yanlısı ve/veya oy vermemiş olan muhalif seçmenin; seçim bitti,  benim görevim sonlandı, yeni seçimlere kadar iktidarın anayasa ve yasa dışı karar ve icraatlarına karşı sesimi çıkarmadan, iktidarı eleştirmeden,  bireysel olarak veya mensubu olduğum toplumsal gruplar yoluyla toplu olarak,  anayasal toplantı ve gösteri yürüyüşü, eleştiri ve protesto hakkımı kullanamam diyemeyeceği gibi, siyasal iktidarlar da, ben sandıktan çıktım,  sizler beni eleştiremezsiniz, toplantı ve gösteri yürüyüşü ve protesto hakkınızı kullanamazsınız,  ben size kamu güvenliği ve emniyeti gibi uyduruk nedenlerle yasaklar getirir ve bu haklarınızı kullanmanızı, emrindeki orantısız kolluk gücünü, demir barikatları, tomaları ve biner gazlarını kullanarak engellerim, diyemez.  

 

İşte ülkemizin durumu budur.  

 

İş başındaki AKP iktidarı; ben sandıktan çıktım,  milli irade bana beş yıllık yetki verdi,  yeni seçimlere kadar beş yıl boyunca ülkeyi  istediğim gibi yönetirim, eleştiri, yürüyüş,  toplantı, gösteri, protesto, anayasa falan tanımam, anayasal haklarınızı kullanmaya kalkarsanız yasak kararı alırım, yollara ve meydanlara çıkmanızı engellemek amacıyla yolları, köprüleri kapatırım, metro, otobüs ve vapur seferlerini durdururum, polis barikatları kurarım, polisi üzerinize salar su ve biber gazı sıkarak sizi engeller ve gücümü gösteririm demektedir.  

 

Siyasal iktidarın asli görevlerinden ilki;  ne idüğü belirsiz,  hayali ve uydurma cafcaflı sözlerle,  kamu düzenini, kamu güvenliğini ve emniyetini yok edeceği bahanesinin arkasına gizlenerek, vatandaşının anayasal hak ve özgürlüklerini yasaklamak değil,  kamu gücünü ve yetkilerini kullanarak, vatandaşının bu anayasal hak ve özgürlüklerini kullanırken ortaya çıkacak olası engelleri ortadan kaldırarak bu hakların kullanılmasını sağlamak olmalıdır.

 

Vatandaşların anayasal toplantı ve gösteri yürüyüşü ve protesto haklarını kullanmalarını yasak getirip engellemek için,  iktidarın arkasına sığınmak zorunda kaldığı kamu düzeni, kamu güvenliği ve emniyetini sağlamak,  o kadar zor mudur? Ben,  anayasal haklarını kullanmak isteyen vatandaşımın ve kamunun emniyet ve güvenliğini sağlayamıyorum ve o nedenle yasak getiriyorum demek,  siyasal iktidarın acizliğinin açık bir  itirafıdır.

 

Aslında,  siyasal iktidar;  anayasal hakların kullanılmasını yasaklarken,  kamunun güvenliğine ve emniyetine önem verdiğini ve bunun  zarar göreceğini düşünmemekte olup,  anayasayı sürekli ihlal eden, Anayasa Mahkemesinin bağlayıcı kararlarına uymayan, ülkeyi zora sokan kötü yönetiminin eleştirilmesinin, bu yolla iktidarının siyaseten yıpranmasının önüne geçerek kendi kötü yönetiminin selametini, güvenliğini ve emniyetini düşünmektedir.

 

Anayasal hakların kullanılmasını yasaklarken,  kamunun güvenliğini, düzenini,  selametini ve emniyetini düşündüğünü ileri süren siyasal iktidar da, aslında  görmekte ve bilmektedir ki; yasak kararı alınmasa, toplantı ve gösteri yürüyüşleri, güvenlik güçlerinin güvencesinde bir düzen içinde yapılacak ve kimsenin burnu kanamadan, ortalık karışmadan, polisle vatandaş çatışmadan sonlanacaktır. Yasaklama kararı alındığında ise, iktidarın güya korktuğu başına gelmekte, gösteri haklarını kullanmak isteyen vatandaş ile buna engel olmak isteyen polis karşı karşıya gelerek çatışmakta,  ortalık siyasal iktidarın basiretsizliği yüzünden karışmakta gözaltılar ve soruşturmalar devreye girerek ülkede iktidar eliyle kamu düzeni bozulmaktadır.

 

Siyasal iktidar; aslında çok iyi bildiği bu gerçeği artık görmeli ve kamu güvenliğini, emniyetini ve asayişi bahane ederek anayasal hakların kullanılmasını yasaklamamalı, bilakis bu hakların kullanmasını güvence altına alan gerekli emniyet tedbirlerini almak suretiyle toplumun huzurunu sağlamalıdır.

 

18/12/2025

Güner YİĞİTBAŞI

Özgür Özel Chp Ve Ülkemizin Şansıdır
Ülkemiz AKP iktidarı döneminde siyaseten büyük bir şanssızlık yaşamış ve sanırım bu şanssızlık 2028 Mayısına kadar sürmeye devam edecektir.

 

İşte,  ülkemizin bu şanssız döneminin sonlarında ortaya çıkan ve CHP'nin başına geçen Özgür ÖZEL;  CHP Genel Başkanı olarak partinin başına geçtiği andan bugüne kadar artarak devam eden, devamlı yükselişe geçen siyasal ve insansal performansıyla CHP ve ülkemizin geleceği adına büyük bir şans  olduğunu göstermiştir.

 

Özgür ÖZEL;  KILIÇDAROĞLU döneminde meclis grup başkan vekili olarak,  meclis ve meclis dışında,  partisine yönelik olarak iktidarın sataşmalarına ve gerçek dışı beyanlarına karşı hazırcevap,  ateşli, etkileyici,  haklı ve yerinde cevaplarıyla,  basın toplantılarıyla, benim olduğu gibi, herkesin dikkatini çekmiş ve çok sevilmiştir. Buna rağmen, CHP İstanbul İl Örgütünün ve İMAMOĞLU'nun desteğini arkasına alarak CHP Genel Başkanlığına seçildiğinde,  herkes gibi ben de,  acaba emanetçi bir genel başkan mı olacak kuşkusunu taşıyordum.

 

Sonrasında koşullar öyle değişti ve gelişti ki; Özgür ÖZEL, değişen ve  gelişen çok zorlu bu yeni koşullarda genel başkanlık yapmak zorunda kaldı. Bu zor koşullar;  aslında, ilk başlarda  Özgür ÖZEL adına bir talihsizlik olarak görüldüyse de, bu zorlu koşullar ÖZEL adına bir sınav ve şans olmuş ve bu zorlu koşullarda genel başkanlık yaparken,  gerçek liderlik özelliklerini ve yeteneklerini ortaya çıkarma ve topluma gösterme imkanını bulmuş ve bu imkanı çok başarılı bir şekilde değerlendirmeyi başarmıştır.

 

Özgür ÖZEL; siyaseten liderlik başarısını kanıtladığı gibi, yine parti içinde altı ay ara ile peş peşe yaşanan,  Manisa Büyük Şehir Belediye Başkanı Ferdi ZEYREK ve Manisa  Şehzadeler Belediye Başkanı Gülşah DURBAY'ın genç yaşlarında ve en verimli çağlarında beklenmeyen ölümleri üzerine,  hem Manisa Milletvekili ve hem de CHP'nin Genel Başkanı olması nedeniyle,  partisinin mensupları ve hemşerisi olan kaybettiğimiz bu iki değerli belediye başkanlarının ölümlerinden sonra duyduğu büyük üzüntü ve acıyı; tüm benliğinde, vicdanında ve ruhunda yaşayarak hiç çekinmeden tüm samimiyetiyle ve duygusallığıyla, yüreğinde hissettiği büyük acıyı ağlayarak hiç kimseden çekinmeden dürüstlükle sergileyen, cenazelere en az ailesi kadar sahiplenerek, politikacı üzeri insanlığını, vefa duygusunu ortaya koyan tutumuyla,  alışık olmadığımız bir politikacı profilini ortaya koymuş ve siyasi başarısını,  insanlığı ve etik değerleriyle de taçlandırmış,  liderlik konusundaki üzerindeki tüm kuşkuları dağıtmış ve CHP'nin yeni lideri olarak kendisini tescil ettirmiştir.

 

Özgür ÖZEL; genel başkan seçildiği günden bu yana yaşadığı siyasi zorlu koşular ve manevi acılar, peş peşe mitinglere koşarak yaptığı konuşmalarla bedenen ve ruhen oldukça yıpranmıştır. Seçimlerin zamanında yapılacağı varsayıldığında,  seçimlere kadar,  önünde zorlu geçeceği muhakkak olan uzan bir zaman vardır ve bu zamanını beden ve ruh sağlığı için ekonomik olarak kullanmak zorundadır.

 

Bu nedenle, biz diyoruz ki; Özgür ÖZEL,  CHP mitinglerine ara vermeden devam etmelidir,  ancak bu konuda tek adamlığı bırakarak, CHP'nin lidere dayalı bir kişi ve tek adam partisi olmadığını,  ilkeler ve kurumsal bir parti olduğu gerçeğini de ortaya koyması adına,  CHP mitinglerinde değerli grup başkan vekillerine de görevler vermeli,  mitinglerde onların konuşmalarının önünü açarak kendisini fazla yormamalıdır.  

 

17/12/2025

Güner YİĞİTBAŞI

Öcalan ile yapılan görüşme tutanakları neden açıklanmıyor dersiniz?

Meclis Çözüm Komisyonunun üç üyesinin İmralı Adasına giderek ÖCALAN ile doğrudan yaptıkları görüşmelerin yazılı olduğu tutanakların tümünün komisyon üyelerinin bilgilerine sunulmayarak çok kısa bir özetinin açıklanması, haklı olarak bir takım rivayetlere ve bazı spekülasyonlara yol açmıştır.

 

Bu nedenle, şeffaflık çok önemlidir. Şeffaflıktan uzaklaşırsanız bir takım yanlış yorumlara ve spekülatif açıklamalara göz yummak zorundasınız.

 

Tutanakların tümüyle açıklanmayarak içinden cımbızlanan çok kısa bir özetle geçiştirilmeye çalışılması, görüşme tutanaklarında yer alan ÖCALAN'ın bazı beyanlarının;  çözüm süreci için pek iç açıcı olmadığının, ÖCALAN'ın dahi;  özellikle,  PKK'nın eski Suriye uzantısı olan ve  bugünün Amerika ve İsrail’in güdüm ve himayesindeki SDG'si (Suriye Demokratik Güçleri) üzerinde, ÖCALAN'ın  söz geçirmeye ve sonuç almaya elverişli bir güç ve etkinliğinin olmadığını açığa çıkardığı ve çözüm adına beklendiği şekilde işlerin pek yolunda gitmediğini açıkça işaret ettiğini zannediyoruz.

 

Evet; ÖCALAN yirmi beş senedir İmralı Adasında tutuklu olup, içinde bulunduğu kısıtlı koşullarda ve aradan geçen uzun zaman zarfında ÖCALAN'ın örgüt üzerindeki hakimiyetinin hala mutlak bir şekilde devam ettiğini düşünmek ve sanmak, çözüm için ÖCALAN'dan adeta bir mucize beklemek,  abesle iştigaldir.

 

Kurucu lideri olması nedeniyle;  biraz saygıdan ve biraz da ahde vefadan dolayı, örgütün ülke ve ülke dışında faaliyet gösteren PKK kolu üzerinde, aradan geçen yirmi beş yıl içinde azalarak da olsa hala etkinliği devam eden ÖCALAN'ın,  çözüm süreci için PKK'dan istediği,  örgütün kendisini feshetmesi,  silahlarını bırakması ricası, örgütün yurt içini ve dışını kapsayan PKK kolu için geçerli ve sonuç alıcı ise de, örgütün Suriye kolu olan Amerika’nın silahlandırdığı, koruma altına aldığı, gözü gibi baktığı, Türk Silahlı Kuvvetlerinin operasyonlarından koruduğu, Suriye’nin Kuzeyinde barınmasını ve temel atmasını sağladığı, Büyük Ortadoğu Projesinde kullanmayı planladığı, emperyal amaçlarının maşası, eski adıyla PYD/YPG,  bugünkü adıyla SDG (Suriye Demokratik Güçleri) üzerinde bugün için ÖCALAN'ın söz geçirebileceği, emir ve talimat verebileceği bir etkinliği asla bulunmamaktadır. Bunun aksini, ÖCALAN isterse SDG'ye bir talimat verir ve SDG'de kendisini fesheder ve silahlarını bırakır diye düşünenler hala varsa, onlar ya akıllarını kaçırmışlar, ya da Amerika ve İsrail'i tanımıyorlar, Büyük Ortadoğu Projesinden habersizler, idrak ve anlama kabiliyetleri kalmamış demektir.

 

Evet,  sanırım ÖCALAN;  ziyaret için yanına gelen ve kendisiyle görüşen üç kişilik komisyon üyelerine,  açık yüreklilikle ve dürüst bir şekilde, bu konuda kendi elinden geleni yaptığını, kendisi İmralı’dayken gelişen,  büyüyen, mutasyona uğrayan ve  Amerika’nın himayesi ve kontrolü altına giren SDG üzerinde;  kendilerini feshetmeleri ve silahlarını bırakmaları ve hatta olduğu gibi Suriye ordusuna katılmaları ve Suriye ile bütünleşmeleri konusunda söz sahibi ve etkinliğinin bulunmadığını açıklamış ve bu yalın  gerçekler görüşme tutanağında yer almış olmalı ki; çözüm konusunda halkı oyalama ve kandırma olanaklarının ellerinden kayıp gitmemesi için görüşme tutanaklarının bazı bölümlerinin gizlenmesi yolu seçilmiştir.

 

Ama nereye kadar?

 

08/12/2025

Güner YİĞİTBAŞI

Köy Kökenli Bir Anadolu Kadınının Samimiyeti Ve Medeni Cesareti

Yaşadığım İzmir Bostanlıdaki evimin hemen karşısında,  bir bölümü otopark,  bir bölümü köpek parkı ve yeşil alan olan bir tesis vardır, tesisin etrafı da toplam 200 metreden ibaret yaya yürüyüş yoludur.

 

Ben,  sağlık açısından,  her sabah ve akşamları buraya gider ve sabah on ve akşam on olmak üzere,  en az yirmi tur,  yani toplamda dört kilometre yürürüm.

 

İyi bir gözlemci olduğum için,  bu yürüyüşlerim sırasında,  bir yandan da etrafımı gözlemlerim.

 

Benim gibi kendi sağlığını düşünerek yürüyenler,  maalesef yok denecek kadar az.

 

Daha çok elinde bir veya iki köpek bulunan ve bu köpekleri gezdiren bayan ve beylere rast gelirim.

 

Benim köpeğim yok, ben kendimi gezdiriyor, yürüyor ve sağlık arıyorum.

 

Köpeksiz olduğum için,  yaşımıza hürmeten ve insanlık gereği de olsa,  yüzüme bakan ve sabah ise günaydın, akşam ise iyi akşamlar dileyen bir köpek sahibine hiç rastlamadım. Şayet yüzüme bakan olursa bazen ben inisiyatif kullanarak günaydın diyorum, hiç içimden gelmese de.

 

Ama,  gözlemliyorum, bana karşı burunlarından kıl aldırmayan o köpek sahipleri,  parka gelen diğer köpek sahibi kişilere karşı, önceden tanısın veya tanımasın ve cinsiyet farkı da gözetmeksizin,  öyle bir samimiyet gösteriyorlar ki, şaşırmamak mümkün değil. Günaydınlar,  hal ve hatır sormalar havada uçuşuyor, aralarında koyu sohbetler başlıyor, köpeklerinin yaşlarını soruyorlar, birinin köpeği hastaysa, diğeri ona bir veteriner veya köpek hastanesi öneriyor. Allah muhabbetlerini artırsın bir diyeceğimiz yok. Aralarında ortak bir payda,  köpek var ne de olsa.

 

Bazen, parkta müstakil bir köpek parkı bölümü olmasına rağmen, oraya girmeyip ellerinde tasma ipleri gevşek ve uzun bırakılmış köpekleri olduğu halde benim yürüyüş yapmakta olduğum yürüyüş pistini işgal ederek benim ve diğer yürüyenlerin yollarını tıkıyorlar, durup beklemek zorunda kaldığım,  tabiri caiz ise,  pardon diyerek adeta korna çaldığım durumlar oluyor, bir keresinde,  yine yürüyüş pistini işgal eden bir bayan, yolu açmasına yönelik ikazım üzerine, güçlü çıkarak bana geçmem için  pist dışında  bir yol göstermiş ve terbiyesizlik etmişti.

 

Asıl yazmak istediğim bunlar değil,  benim. Yazıya girizgah için yazdım bunları.

 

Yine bu akşam (07/12/2025)yürüyüşe çıkmıştım. Pistte yürürken, kıyafetine bakıldığında köy kökenli olduğunu tahmin ettiğim  bir bayan,  sağımdan yürüyerek geçti, o da benim gibi yürüyüşe çıkmış olmalı, yüzünü görmedim, arkadan gördüğüm kadarıyla kısaya yakın orta boylu pek zayıf sayılmayan bir bayan, kendisini daha önceki günlerde de yürürken görmüştüm. O bayan benden daha genç olduğu için daha hızlı yürüyordu,  bir turdan sonra beni birkaç adım geçti ve önümde durdu, samimi bir şekilde ve tüm iyi niyetiyle;  iyi akşamlar dileyerek, haydi ben biraz kiloluyum yürüyorum,  sizin kilonuz yok niçin yürüyorsunuz? diye safça sordu. Birlikte yürümeye devam etmek zorunda kaldım, evet zayıfım ama sağlık için yürüyorum, yüksek tansiyonum var diye cevapladım, bayanın da şekeri ve yüksek tansiyonu varmış doktor yürümesini tavsiye ettiği için yürüyormuş ve bu yürüyüşlerle sekiz on kilo verdiğini söyledi.

 

Ortalık suçlu ve ahlaksız insan kaynıyor, ancak benim yaşım ve kıyafetim kendisine emniyet ve güven telkin etmiş olmalı ki, çok temiz duygularla ve merakla benim niçin yürüdüğümü öğrenmek istediği için benimle diyaloga girdi. Akşam yürüyüşünü bu saf ve temiz Anadolu kadınıyla birlikte sohbet ederek tamamladık, sohbet sırasında çok güzel bir tesadüfle bayanın eşinin İzmir adliyesinde bir ağır ceza mahkemesinde mübaşir olarak görev yaptıktan sonra emekli olduğunu öğrendim. Bununla da kalmadı, eşinin ismini sorup öğrendiğimde, emekli bir hakim ve avukat olarak,  daha da mutlu oldum, zira; sohbet ederek birlikte yürüdüğümüz bayanın emekli mübaşir eşini çok iyi tanıyordum, avukat olarak kendisiyle çok sık yüz yüze gelmiş ve onun çağırısı ile duruşma salonuna girmiştim.

 

Ne kadar güzel ve mutluluk veren bir tesadüf değil mi?

 

Benim de emekli bir hakim ve sonrasında avukat olmam ve eşini tanıyor olmam, o saf ve temiz ve samimi, aynı zamanda medeni cesaret sahibi köy kökenli bayanı da çok memnun ve mutlu etti.

 

Sonunda,  mübaşirlikten emekli tanıdığım eşine selamlarımı iletmesi temennim ve iyi akşamlar dileklerimle o temiz ve iyi yürekli, samimi ve medeni cesaret sahibi bayanla vedalaşarak evime döndüm ve yaşadıklarımı bir öykü tadında siz okurlarımla paylaşmayı uygun buldum.

 

Akşam yürüyüşümde karşılaştığım ve yukarıda sizlerle paylaştığım öykünün; beni asıl memnun ve  mutlu eden yanı; köpek gezdirmeye gelenlerin, köpekli olmayan ve sadece sağlık için yürüyüş yapan yaşlı insanlara yönelik, bir günaydın veya iyi akşamlar dileğini dahi esirgedikleri vurdum duymazlıklarına,  saf ve samimi köy kökenli bir Anadolu kadını tarafından verilen adeta bir tokat niteliğindeki cevap oldu.  

 

07/12/2025

Güner YİĞİTBAŞI


Tam Bir Rezalet

Çözüm süreci için Türkiye Büyük Millet Meclisinde birkaç istisna dışında CHP'nin de dahil olduğu ve üye verdiği bir komisyon oluşturuldu ve bu komisyon çalışmaya başladı birçok toplantı yaptı ve toplumun çeşitli kesimlerinden kişilerin ifadelerine baş vurdu.

Sonunda,  çözüm sürecinin bir süjesi olan İmralı’da hükümlü ÖCAL'an ile de görüşme yapılıp yapılmayacağı gündeme getirilerek tartışıldı ve komisyon,  bazı partilerin muhalefetine rağmen,  oy çokluğuyla,  komisyon içinden belirlenecek olan üyelerin İmralı adasına gönderilerek ÖCALAN ile konuşulması karar altına alındı.

Komisyona üye verdikleri halde İmralı Adasına gidilmesine karşı koyan partilerin dışındaki; AKP,  DEM ve MHP İmralı’ya gitmeleri ve ÖCALAN ile görüşmeleri için birer üye görevlendirdi, görevlendirilen bu üyeler İmralı Adasına giderek ÖCALAN ile görüştüler ve görüşmeler bir tutanağa bağlandı.

Buraya kadar her şey normal seyrinde cereyan etti.

Ne olduysa bundan sonra bir sorun çıktı ve kamuoyuna yansıyan bilgilere göre,  İmralı'ya giden heyet'in ÖCALAN ile yaptığı görüşmelere ilişkin olarak düzenlenen ve komisyon başkanı ve aynı zamanda Meclis Başkanı olan Numan KURTULMUŞ'a teslim edilen ÖCALAN ile görüşmeye dair tutanak metninin tümü; KURTULMUŞ tarafından olduğu gibi ve  aynen Meclis Komisyon üyelerinin tümünün bilgilerine açılmadı, tutanak içeriği özet halinde üyelere açıklandı.

Bu durum bize göre tam bir hukuki rezalettir ve komisyona saygısızlık ve güvensizliktir. Görüşme tutanağı aynen kendilerine sunulmayan ve eksik bilgilenen  komisyon,  çalışmalarının bitiminde eksik bilgilerle nasıl bir rapor düzenleyecek öneriler sunacak? anlayan beri gelsin.

Çözüm Komisyonu;  birçok partiden ve onlar tarafından verilen üyelerden oluşan ve heyet halinde çalışan bir topluluk olup, Çözüm Komisyonundan oluşturulan ve adaya giden üç kişilik daraltılmış heyet, yargıda olduğu gibi, mahkeme binası dışında yapılacak, -örneğin hasta olan bir tanığın hastanede dinlenmesi gibi - işlemler için, ağır ceza mahkemeleri gibi kurul halinde çalışan toplu mahkemelerde,  mahkeme kurulu içinden görevlendirilen naip hakim misali,  kendi adlarına değil,  çözüm süreci için oluşturulan ve İmralı Adasına gidilmesine muhalefet ederek adaya gitmeleri için üye vermeyen Çözüm Komisyonunun tümünü temsil eder.

Yukarıda verdiğimiz örnekte olduğu gibi, bir ağır ceza mahkemesinde görev yapan üç kişilik kurul adına,  mahkeme binası dışında tanık dinlemekle görevlendirilen naip hakim;  nasıl ki, tek başına dinlediği tanığın ifadesini içeren tutanağı gizleyemez ve mahkemenin diğer üyelerinin de okumalarına ve bilgilenmelerine engel olamazsa,  bir nevi naip hakim gibi,  İmralı Adasına giderek ÖCALAN ile görüşen İmralı heyeti de, ÖCALAN ile yaptıkları görüşmeleri içeren tutanakları,  Çözüm Komisyonundan ve tüm üyelerinden gizleyemez.

Aksi halde,  Çözüm Komisyonunun bir anlamı kalmaz. Çözüm Komisyonunun başkanı KURTULMUŞ bu konuda kendisine düşen görev ve sorumluluğu derhal yerine getirmelidir.

Şayet,  ÖCALAN ile yapılan görüşme tutanakları tüm içeriğiyle Komisyon üyelerinin bilgilerine sunulmazsa,  Çözüm Komisyonunun misyonu ortadan kalkmış olacaktır ve buna rağmen CHP'nin komisyondan çekilmemesi halinde ise,  CHP büyük bir inandırıcılık ve samimiyet kaybına uğrayacaktır.

05/12/2025

Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

İranlı Bir Türk Olan Ülgen Tölge’nin Atatürk Hakkındaki Tespitleri:

*Atatürk kimdir?

1- Atatürk üst insandı. Onu herkesle karşılaştırmak doğru olmaz kanımca.

Atatürk’ün vatan sevgisi basit bir ifade olur! Üst insanlarda vatan sevgisi çok farklıdır!

Başka şey olmalı: Vatan kuruculuğu...

Farklı düşünüyorum bu konuda. Çünkü o zaman sevilecek vatan diye bir olgu yoktu.

Osmanlı’nın yok ettiği ümmetçi karanlık geçmişin harabeleri vardı. Vatan sadece toprak yığınından oluşmuyor. Vatan, değerlerin zarfıdır.

Peki Atatürk zamanında hangi değerler vardı? Hiçbir değer...

Hiçlik vardı, insan hiçliği nasıl sevebilir?

Atatürk sevilecek ve insanca değerlere zarf olacak bir vatan tesis etmek istedi.

Yüksek ölçüde de bunu başardı. Çünkü üst insanlar, değerlerin kurucuları olurlar.

O değerlerle de vatan, madde olmaktan, toprak yığını olmaktan çıkarak manevi ölçütlerin yurduna dönüşür. Atatürk´ün kurduğu ve Anadolu´ya armağan ettiği değerlerin O´ndan önce var olduğuna dair hiçbir örnekle karşılaşmadım.

Nelerdi bu örnekler?

2- Cumhuriyet bir değerdir ve Atatürk öncesi yoktu.

3- Laiklik, sadece bir değer değildir, değerlerin üreme ve üretilme olanağıdır ve Atatürk öncesi yoktu.

4- Türkçe bir değerdir ve Atatürk öncesi yoktu. Özellikle benim için önemli olan budur. Ben birkaç dil bilirim ve Türkçenin de birkaç lehçesini bilirim.

Atatürk öncesi Türkçe yoktu.

Felsefeye, fiziğe, tıbba, bütün bilim dallarına girmiş bulunan modern Türkçenin kurucusu Atatürk´tür.

Çağımızda eski Yunan felsefesinden modern Batı felsefesine denli bilgi kaynakları tercüme edilmişse, bunun nedeni Atatürk tarafından insanlık tarihine sunulan ve grameri belli olan Türkçedir.

5- Atatürk öncesi kadın yoktu.

Şeriat esiri ve seks makinası olan, evde oturması gereken, cihat için çocuk doğuran dişi nesne vardı.

Kadına insan onuru kazandıran, yazıp okuması için önündeki şeriat engellerini kaldıran, seçip seçilme hakkı kazandıran Atatürk olmuştur. Atatürk olmuştur ve başka kimse olmamıştır.

6- Atatürk öncesi tarih hafızası olan bir toplum yoktu.

Çünkü tarih bilgisi ve bilinci olan bir toplum yoktu.

10 yıl boyunca TDK başkanlığı yapmış olan felsefeci Macit Gökberk "Değişen dünya, değişen dil" kitabında "Ortaokulu Osmanlı döneminde bitirdim. Anadolu’da Selçuklu devletinin de olduğunu ortaokulu bitirdikten sonra yabancı kaynaklardan öğrendim" diye yazar.

Yani Anadolu toplumunda tarih bilinci ve bilgisi yoktu.

Bu hafıza, bilinç ve bilginin yaratıcısı Atatürk’tür.

7- Türkler için (Sadece Türkiye Türkleri için değil) Atatürk´ten önce tarihin kendisi de yoktu. Üst insanlar kendilerinden itibaren başlayan tarihin yaratıcıları olmuyorlar. Daha önceki tarihin de kurtarıcıları, aydınlatıcıları oluyorlar. Bu açıdan Atatürk tarihin kurucusu, kurtarıcısı ve aydınlatıcısıdır.

8- Atatürk öncesi Arap töreleri Türk toplumunun beynini öylesine karanlığa gömmüştü ki, iğne deliği denli bir yer bile ışık sızması için kalmamıştı.

Atatürk büyük dinsel aydınlatıcı gibi Kuran’ı Türkçeye çevirttirerek 1000 yıllık katı ve delinmesi güç olan karanlıklara ışık sızdırtmaya çalıştı ve büyük ölçüde başarılı oldu.

Günümüzdeki Osmanlı karanlıklarına dönüşün macerası başkadır.

9- Atatürk´ten önce edebiyat yoktu, çünkü alfabe yoktu.

Arap alfabesi, sadece Türkçe'nin düşmanı değil, Arapçanın ve Farsçanın da düşmanı. Arap harflerinin beyinleri körleştirme sürecini durduran Atatürk olmuştur ve başkası değildir.

Atatürk öncesinde 1000 yıl boyunca Ebu Reyhan El Biruni gibi bilgeler bu alfabeden Orta Doğu’yu kurtaracak kurtarıcı üst insan aramışlardı.

O kurtarıcı Atatürk kişiliğiyle ortaya çıkmıştır.

10- Atatürk öncesi musiki yoktu.

Osmanlı sarayının saçma ve karmaşık dildeki aruz edebiyatı musiki için asla yatkın değildi ve beyinlere uyuşturucu etkisi bırakmaktaydı. Konservatuarların kurucusu ve eski karanlıklara gömülmüş toplumun estetik zevk algısını aydınlatan Atatürk olmuştur.

11- “Atatürk’ten önce, Tanzimat’tan başlayarak Batılılaşma süreci vardı ve bu süreç Atatürk’ü yetiştirdi" savını kabul edemiyorum. Çünkü böyle olsaydı, o zaman Atatürk gibi bir önder Batının kendisinde yetişmeliydi?

Ama yetişmedi.

İranlı Bir Türk Olan Ülgen Tölge’nin Atatürk Hakkındaki Tespitleri:
18. YY itibarı ile Rusya’da büyük aydınlanma süreci başladı.

Rusya aydınlanma ve intelenjiyası 19. yüzyılda bütün dünyayı etkisi altına aldı.

Tanzimat’tan sonra Osmanlı'da Dostoyevski, Tolstoy, Turgenyev, .... Gibi dâhiler mi yetişti? Yok.

O zaman neden Rusya intelejensiyası Atatürk gibi bir önder değil, Lenin gibi bir terörist yetiştirdi?

Evet, Lenin teröristti ve Çar saltanatını mensuplarının hepsini toptan teröre uğratarak katletti.

Atatürk de Osmanlı hanedanını toptan katledemez miydi?

Ama etmedi.

Hz. Muhammed’in "Yeryüzünde İslam egemen olana dek savaşın!" sözlerine benzer Lenin de "Yer yüzünde işçiler azat olana dek savaşın ve proleter diktatörlüğünü kurun!" dedi.

Ama Atatürk ne Arap ne de Lenin saçmalıklarına aldırış etti.

Bu saldırgan zihniyetlere karşı "Yurtta barış dünyada barış" söylemini ortaya koydu. Tarihte böylesine bir devlet adamıyla karşılaşmadım ve neler neler...

12- Özetle: Atatürk öncesi yokluk vardı, en önemli ve kıymetli insani ve evrensel değerler yoktu!

ATATÜRK, sadece Türkiye’ye değil, dünyaya eşsiz bir armağandır...*

 

ÜLGEN, TÖLGE’nin Ülgen Tölge…İranlı Sosyolog Tölge’nin Atatürk ve Türkiye’ye bakışı

Türk asıllı İranlı siyaset bilimci ve sosyolog

Cevat Kulaksız kulcevat599@gmail.com


Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget