Kendini fesheden PKK tarafından, nihayet beklenen açıklama yapıldı.
Açıklanan fesih bildirgesinde, T.C. suçlayan ve aşağılayan, binlerce masum insanın acımasızca katledilmesine, binlerce masum insanın yaralanmasına yol açan silahlı terör eylemlerini meşru bir hak mücadelesi olarak kutsayan ağır ifadelerin yer aldığını görüyoruz.
Fesih bildirgesi;
“Partimiz PKK; kaynağını Lozan Antlaşması ve 1924 Anayasasından alan Kürt inkar ve imha siyasetine karşı, halkımızın özgürlük hareketi olarak tarih sahnesine çıktı” değerlendirmelerinin yer aldığı ifadelerle başlamakta ve T.C. Devleti Kürtleri inkar ve imha etmekle suçlanmakta olup, bu inkar ve imha hareketine T.C. Devletinin tapu senedi olan Lozan Antlaşması ve 1924 Anayasasının kaynaklık ettiği beyan edilerek, Lozan Antlaşması ve 1924 T.C. Anayasası yaftalanmakta ve değersizleştirilmektedir.
Bildirgede yer alan; ”Partimiz PKK; ulusların kendi kaderini tayin hakkı ilkesini benimseyerek, silahlı mücadele stratejisi temelinde, meşru, haklı bir mücadele yürüttü” ibaresi, dikkat çekicidir. Bu ibareden açıkça anlaşılmaktadır ki; ülkemiz sınırları içinde kurularak faaliyete geçen, faaliyetlerini sınır ötesine de taşıyan ve kendini feshettiğini açıklayan PKK tarafından temsil edilen, fesih kararıyla bugün için barış ile sonuçlandığı zannedilen Kürt hareketinin asıl ve nihai amacı; Kürt Ulusuna dayalı, adına ne derseniz deyiniz, T.C. Devletinden, İrandan koparılacak olan, Irak ve Suriye'den zaten koparılmış olan topraklar üzerinde özerk, bağımsız bir Kürt Devletinin, Büyük Kürdistanın kurularak hayata geçirilmesidir.
Bildirinin devamında da, mealen;
Kürt inkarı, buna dayalı Kürt imha siyaseti, soykırım ve asimilasyon politikaları egemen olmasaydı PKK kurulmazdı, PKK'yı kurup silahlı özgürlük mücadelesine başladıktan sonradır ki; Kürt varlığı kabul edildi ve Kürt sorunu realitesi kabul edildi.
1990'lı yılların koşularında Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Turgut ÖZAL'ın Kürt sorununu siyaset yoluyla çözme arayışına önder Apo'nun destek çıkmasıyla başlayan çözüm süreci, Turgut ÖZAL ve ekibinin derin devlet tarafından ortadan kaldırılması sonucunda sabote edilerek Kürtlerin inkar ve imha siyasetinde ısrar ve devam edildi.
Buna karşılık, Kürt özgürlük hareketi; hem nicel hem de nitel olarak büyüdü, PKK'nın gerilla savaşı Kürdistan ve Türkiye'ye yayıldı, Gerillanın yürüttüğü savaşın etkisiyle Kürt halkı başkaldırıya kalktı. Böylece her iki taraf açısından savaş temel seçenek haline getirildi, Önder Apo'nun Kürt sorununu demokratik ve barışçıl yollardan çözme çabaları sonuçsuz kaldı beyan ve değerlendirmelerinde bulunulmuş, PKK terörü; T.C.Devletinin Kürtlere yönelik imha siyaseti, soykırım ve asimilasyon politikalarının eseri olarak ortaya çıkan silahlı ve meşru bir mücadele olarak açıklanmış, bu mücadelenin galibinin PKK, mağlup olan tarafın ise T.C. olduğu ima edilmiş, PKK'nın legal siyaset içinde yer alması için gerekli yasal düzenlemelerin yapılması talep edilmiştir.
En üzücüsü de T.C.Devletinin tapu senedi olan Lozan Antlaşmasına dil uzatılmıştır.
PKK'nın fesih kararıyla; bu kararın kapsamı dışında kalan PKK'nın diğer kollarına meşruiyet ve dokunulmazlık kazandırılmış, Büyük Ortadoğu Projesinin amaçladığı Büyük Kürdistan'ın kurulmasının önüne set çekilememiştir. Bu proje Amerika, İsrail, İngiltere, Fransa ve benzeri devletlerin himayeleri altında emin adımlarla ilerlemektedir.
T.C.ne yönelik ağır ve haksız suçlamaların yer aldığı PKK'nın fesih bildirgesine karşı, siyasal ikbal endişesiyle sessiz kalınması, ileride devletimizin başını ağrıtacak gelişmelere neden olabilecektir.
Bugün ERDOĞAN'ın dile getirdiği, PKK'nın fesih kararının en fazla Şehit ve gazilerimizin yararına olduğuna yönelik üzücü beyanları, siyasal iktidarın bu fesih kararından ne kadar fazla memnuniyet duyduğunu, açıkça ortaya koymaktadır.
ERDOĞAN yanılmaktadır. Fesih kararı, genç yaşlarda hayatlarını yitiren şehitleri geri getirmediği gibi, sakat kalan gazilerimizi de şifalı kılmamış olup, şehit yakınlarının, gazilerimizin ve yakınlarının üzüntülerini tazelemiştir.
12/05/2025
Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu
Yorum Gönder