İptal edildi diyemiyorum iptal ettirildi.
İ.Ü.İşletme Fakültesinin onurlu dekanının; İMAMOĞLU'nun diplomasının iptali için kendisine yapılan hukuksuz baskılara karşı çıkmasına rağmen, en sonunda baskılara dayanamayarak istifa etmesinden sonra, bu hukuksuz kararı, yetkisi olmayan İstanbul Üniversitesi Yönetim Kuruluna aldırdılar.
Bu kararı almaya yetkili olan merci, Üniversite yönetim kurulu değildir.
Zira;İMAMOĞLU'nun, usulsüz denilen yatay geçiş kararını alan ve bu geçişi kabul eden merci, İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesinin Yönetim Kuruludur. İdare hukukunun şekil muvaziliği (Şekil paralelliği)ilkesine göre, bir kararı hangi merci almışsa, o kararın geri alınması da, aynı merci tarafından yapılır. Bu nedenle, İMAMOĞLU'nun diplomasının iptali kararının Fakülte yönetim kurulu tarafından alınmamış olması, bir yetki gaspıdır.
Yetkili olmadığı halde, yapılan baskılara direnç gösteremeyen İ.Ü.Yönetim Kurulu bu hukuksuz kararı almak zorunda kalmıştır. Ancak, baskıya uğramış olması, bu kararı almasının mazereti asla olamaz. Bu kararın ayıbını ve mahcubiyetini bir ömür boyu çekeceklerdir.
İstanbul Üniversitesinin almış olduğu diploma iptal kararının, baskı sonucu alındığının en önemli kanıtı, bu iptal kararının baskılarına maruz kaldıkları makamlara gönderilmesidir. Adeta işte karar, yakamızı bırakınız artık demek istemişlerdir. Baskının ilk orijininin, AKP Genel Başkanının olduğunu tahmin, zor olmasa gerek.
Kararın verildiği tarihin, Çanakkale Deniz Zaferinin 110.yıldönümü kutlamalarına rast getirilmesi ve bu zaferin gölgelenmesi de ayrı bir üzüntü ve talihsizliktir. Emperyalist düşman gemi ve savaşçılarının; Çanakkale’yi geçerek İstanbul'a girmelerinin önüne geçildiği günün yıldönümünde, emperyalistlerin İstanbul'a ve ülkemize yönelik başaramadığı kötülüğü, baskılar sonucunda İstanbul Üniversitesi Yönetim Kurulu yaparak, İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanı İMAMOĞLU'nun Cumhurbaşkanlığına giden yoluna taş konulmuş, ülkemizin demokrasisine, halkın iradesine, hak ve özgürlüklerine, hukukun üstünlüğüne, devletin güvencesine ve koruyuculuğuna olan güvene son verilmiştir.
Bu karar da gösteriştir ki; iş başındaki iktidarın gözü iyice kararmış, kendi iktidarını ve koltuğunu koruyabilmek için, hukuk dışı her kararı alabileceğini ve aldırabileceğini halkımız görmüş, halkımız en başta can güvenliği ve özgürlükleri olmak üzere, devletin teminatı altında olması gereken tüm haklarına el konulabileceğinin veya bir sınırlama getirilebileceğinin dehşetini ve güvencesizliğini yaşar hale getirilmiştir.
Bu güzel ülkeyi; hukukun dışına çıkarak, koltuklarını muhafaza edebilmek için istediği kararın alınabileceği veya aldırılabileceği, sadece güçlünün hukukunun geçerli olacağı bir ülke haline getirmeyi, kimse başaramayacaktır.
Bu ülke, yani ATATÜRK'ün kurup bizlere emanet ettiği T.C.Devleti;asla sahipsiz bir ülke değildir.
18/Mart/2025
Güner YİĞİTBAŞI
Yorum Gönder