Çok yazıldı,çok çizildi fakat bir şey değişmedi.Konu “infaza dönüşen uzun tutukluluk süreleri” görünürde Cumhurbaşkanından Başbakan'a,bakanlardan hükümet sözcüsüne kadar herkes evrensel hukuka,temel insan haklarına aykırı bu uygulamayı eleştiriyor.Adalet Bakanı ise birtakım yasa değişikliklerinin yapılacağını,hazırlıkların son aşamada olduğunu söylüyor.Ne tür bir “son aşama” ise artık,ortaya somut hiçbir şey çıkmıyor.
Yandaş kalemler ise bu “gecikmeye” bahaneler bulmak için birbirleriyle yarışıyorlar.Oysa gecikmenin nedeni belli,iktidarda,iktidar yandaşları da sudan bahanelerle içeri tıkılan,çürümeye bırakılan gazetecilerin,yazarların,yayıncıların,bilim insanlarının,askerlerin,kısacası sesi en gür çıkan muhaliflerin özgürlüklerine kavuşmalarını arzu etmiyor,iktidar sahipleri “nasıl yaparız da bu tutuklulardan bir bölümünü serbest bırakırız” hesabı içindeler.Çünkü Batı bu uygulamalardan rahatsız.Türkiye'ye her gelen bunu dile getiriyor.
Öyle bir şey yapılsın ki mızrak çuvala sokulabilsin,ama olmuyor,sokulamıyor.
***
İktidarı anlayabiliyorum.Gücünü dinden alan,dinden beslenen “siyasal İslamın” temsilcilerinden evrensel insan haklarına,demokrasiye,özgürlüklere “mutlak” saygı göstermelerini beklemek abestir,boştur.Günümüz dünyasında nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan hiçbir ülkede evrensel hukukun,temel insan haklarının,demokrasinin,birey özgürlüğünün uygulanma şansı yoktur,çünkü bu İslamın da,İslamdan beslenen iktidarların da doğasına aykırıdır.Sözgelimi,kadın erkek eşitsizliğini evrensel temel insan haklarının hiçbir yerine yerleştiremezsiniz.Biat kültüründen de demokrasi doğmadığı gibi dogmatik inanç özgürlükçülüğün filizlenmesine izin vermez.
Türkiye İslam dünyasında bir istisnadır.Nitekim bugün Türkiye'de verilen temel mücadelenin tarafları bu istisnai durumu ortadan aldırmak isteyenlerle korumak isteyenlerdir.
Anlayamadığım iktidar yandaşı kalemlerin nasıl olup da bu çıplak gerçeği göremedikleridir.Çünkü içlerinde,ezelden beri,demokrasiyi,özgürlükçülüğü dillerinden düşürmeyen donanımlı insanlar da vardır.
Montaigne. “insanların en çok inanma eğilimi gösterdikleri şey en az anladıklarıdır.” diyor.
Evet,bunlar bir şeylere inanmak istiyorlar,inandıklarını söylüyorlar fakat inanmak istediklerini,inandıklarını söylediklerini ya en az anladıklarından ya hiç anlamadıklarından ya da bir türlü anlayamadıklarından içini dolduramıyorlar.Normalde insan “bir şeyi” merak edip incelemeye,araştırmaya başlar,eğer “o şeyi” benimserse,inanır,savunur,ödün vermez.
Fakat bunlar temel insan hakları,demokrasi,özgürlük gibi,şeyleri,incelemeden,araştırmadan benimser göründüklerinden kolayca çark edebilmekte,ödün verebilmekte,parçalayabilmektedir...
* **
Temel insan hakları,demokrasi,özgürlük gibi kavramlar “mutlak” kavramlardır.Azı,çoğu yoktur.Onun için'i,bunun için'i yoktur!
Bunların bir kesimi,askerler çıksın,öbürleri içeride kalsın., bir kesimi “herkes çıksın,ama askerler içeride kalsın” derken,bir kesimi de “siviller de,askerler de çıksın,ama Kürtler içeride kalsın” diyor.Bu kesimler,suç işleyip işlemedikleri henüz belli olmayan,uzun süredir tutuklu sanıklar hakkında açılan davaların niteliğine göre,sanıkların meslekleri ya da etnik kimliklerine göre oluşuyor.
Bu,evrensel hukuk adına da,temel insan hakları adına da,demokrasi ve özgürlükçülük adına da yüz kızartıcı bir durumdur.
“Yüzkızartıcı” derken,sakın bu ayırımı yapanların yüzlerinin kızardığını söylemek istediğimi sanmayın,yüzü kızaran bizleriz,bunlara baktıkça biz utanıyoruz,bizim yüzümüz kızarıyor.
Ama şunu da itiraf etmeliyiz ki iktidar tencere,ona alkış tutan şakşakçılar da eğer kapaksa,doğrusu birbirlerini iyi bulmuşlar .
Deniz Kavukçuoğlu/Cumhuriyet
Yorum Gönder