Gazi Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Atatürkçü Düşünce Topluluğu toplantısı çıkışında TGB Genel Başkanına ve ADT'lilere yönelik yapılan saldırıyı gençlik hareketinin geleceği açısından değerlendirmek gerekiyor.
Saldırı sonrası çok sayıda Ülkücünün saldırıya tepki vermesi bile, aslında tek bir 'Ülkücü' yapılanmasının bulunmadığını gösteren önemli bir olgu. O yüzden başlıktaki kelime tırnak içerisine alınmıştır.
Genellemeler gerçeğin ancak belli bir kısmını ama en genel kısmını belirtmeye yarar. Bizde okullarda gördüğümüz ülkücüleri en genel olarak ikiye ayırabiliriz;
Birinci türden ülkücüler Atatürkçü, anti-emperyalist ve birleştirici. İkinci türden ülkücüler Fethullahçı, birikimsiz, sığ ve mafyatik, ki ırkçılar bunların arasından çıkar ve gladyo böyle gençleri kolayca kullanır.
Gazi Üniversitesi'nde yapılan saldırı çok açık bir provokasyondur. Provokasyon diyoruz, çünkü saldırıyı gerçekleştiren grup 'özel' bir gruptur. Hedef alınanın doğrudan TGB Genel Başkanı olması, olayın çok önceden planlandığının, hazırlıklarının yapıldığının apaçık bir delilidir. Bir diğer delil ise, ortaya önceden hazırlandığı belli olan yalanlarla dolu bir bildirinin çıkmış olmasıdır.
Bu 'özel' grubu yıllardır Ülkü Ocakları ve Alperen Ocakları içerisinde bir etki alanı yaratmayı başarmış olan Gladyo yapılanmasının yönlendirdiği bilinen bir gerçektir. Geçmişi bir kenara bırakarak sadece Ergenekon soruşturmalarında malzeme olarak kullanılması amacıyla işlenilen cinayetlerin faillerini incelemek bile bu yargının doğruluğu için yeterlidir.
Türkiye'yi adım adım faşizme götüren AKP'nin bir sokak gücü yani bir gençliği olmadığı biliniyor. Milli Türk Talebe Birliği'ni canlandırma girişimi ve Genç Siviller çalışması fiyaskoyla sonuçlanmış durumda. Ama gladyonun bazı 'Ülkücü'leri TGB üzerine sürmesi ihtimal dâhilindedir ve Gazi Üniversitesi'ndeki saldırı bunun ön habercisidir.
TGB'liler Amerikan askerinin başına çuval geçirirken bu tip ülkücüler saçla küpeyle uğraşmaktadır. TGB'liler Atatürk'ün kürsüsünden Gençliğe Hitabe'yi okurken bu türden ülkücüler el ele tutuşan sevgilileri ayırmakla meşguldürler. TGB'liler Türkçülüğün bütün teorisyenlerini tarih içerisindeki rollerini saptamak için incelerken, araştırırken bu türden ülkücüler dizi kahramanlarının ceketlerinin aynısından bulmak için giyim dükkanı gezmekle meşguldürler. Biz 19 Mayıs kaldırılmalı diyen Mümtazer Türköneleri kovalarken bu tip ülkücüler Pensilvanya'dan 'ılımlı İslam' masalları dinlemektedir.
Örnekler çok verilebilir, sadece şu bile yeter; bu tip 'ülkücüler' akvaryumlarında tespih sallamakla meşgulken biz, Ergenekon davasında yargılanmayı ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin şerefli komutanlarıyla aynı sıralarda oturmayı görev biliriz.
Ergenekon mu dediniz? Nato milliyetçiliği artık bu kelimeyi 'çete' olarak algılamaktadır.
Bizler TGB'ye yapılan bu saldırıdan dolayı üzüntü duyan, gönüllerinde Bağımsız Türkiye özlemi olan, bin yıllık kardeşliği savunan anti-emperyalist samimi Ülkücülerin varlığını biliyoruz. TGB saflarında da kendisini Ülkücü olarak isimlendiren çok sayıda arkadaşımız mevcut. Ama camianın geneline sesleniyoruz; Üzülmek yetmez, bunları bir kambur gibi sırtınızda taşıyamazsınız.
Çünkü vatanseverliğin devrimci, devrimciliğin vatansever olmak zorunda olduğu bir döneme girmiş bulunuyoruz.
M. İlker Yücel
TGB Genel Başkanı
Yorum Gönder