Demokratik ve sosyal hukuk devletlerinde; grev hakkı, işçiye tanınan en temel haklardan biridir.
İzmir Belediyesi çalışanı
işçiler de, ekonomik ve sosyal haklarını
iyileştirmek amacıyla, anayasal grev
haklarını kullanma yolunu seçmişlerdir.
İşçinin emeği kutsaldır ve
karşılığı ödenmelidir.
Her insan gibi, işçinin de insanca yaşamasını sağlayacak gelir
düzeyine ulaşması, en temel hakkıdır.
Ancak, her hak gibi, grev hakkı da sınırsız değildir, hukuk
nezdinde grev hakkı ne kadar yasal, kutsal ve hukukun koruması altındaysa, her
hak da olduğu gibi, grev hakkının da
kötüye kullanılması, hukuken himaye
edilmemelidir.
İzmir Belediyesinin grev hakkını kullanan işçileri, temizlik ve ulaşım sektöründe hizmet
verdikleri için, grev nedeniyle temizlik ve ulaşım hizmetlerinin aksaması, doğrudan halka dokunarak zarar vermekte ve
grevin sonuçları çok olumsuz ve şiddetli hissedilmektedir.
Bu itibarla, grevdeki işçiler; grev nedeniyle duran hizmetlerinin insanları doğrudan etkilediğini,
günlük yaşamın olumsuz etkilendiğini
bilmenin avantajı ve şımarıklığı içinde, belediyenin bütçesini aşan hak taleplerinde
kolaylıkla bulunabilmektedirler.
Grevdeki işçiler; hizmet sundukları İzmir halkının ödediği
vergiler ve satın aldıkları belediye hizmetlerinden elde edilen paralarla
oluşan belediye bütçesinden ücret aldıklarını, bu nedenle kendilerinin de
topluma, İzmir halkına karşı sorumlu olduklarını bilmeliler ve belediyenin, bütçe imkanlarını zorlayarak teklif ettiği
ücret zamlarını yetersiz bulsalar bile, topluma ve İzmir halkına olan vefa borçlarını,
verecekleri tavizlerle grevi
sonlandırarak ödemelidirler.
İşçiler; belediyenin bütçe
imkanlarını aşan ve bütçeyi zorlayan yüksek ücret zamlarının karşılanabilmesi
için, belediyenin; halka sunacağı
hizmetlere ve alacağı vergilere yapmak zorunda kalacağı zamların, kendilerine geri döneceğini, bu hizmet zamları
nedeniyle hem kendilerinin hem de günahsız İzmir halkının zarar göreceğini asla
unutmamalıdırlar.
Ücrette adaleti hüküm altına
alan anayasanın 55. maddesine göre; asgari ücretin tespitinde çalışanların
geçim şartları ile ülkenin ekonomik durumu da göz önünde bulundurulur.
Anayasanın 55. maddesi hükmü,
ekonomik hakların sınırsız olmadığını, ücret
tespitinde, ülkenin ekonomik durumunun, yani
belediyenin bütçe imkanlarının göz önünde bulundurulması, anayasal
zorunluluktur.
Basından edindiğimiz
bilgilere göre; grevdeki işçiler ve
bağlı oldukları sendikanın, İzmir’in CHP'li belediyesini AKP ile tehdit ettiği
görülmektedir. Verin oyunuzu ve İzmir Belediyesini AKP'ye, başınıza gelecekleri görün.
İzmir Belediyesinin
şanssızlığı ve işçilerin şımarıklığı, belediyenin CHP'li olması ve AKP'nin İzmir
Belediyesini ele geçirme arzusundan kaynaklanmaktadır.
Aslında doğrudan halk ve
toplum sağlığını ilgilendirmesi nedeniyle ertelenebilecek olan grev'in, sırf CHP'ye zarar versin amacıyla
ertelenmemesi, AKP iktidarı tarafından
grevdeki işçilerin sırtlarının sıvazlanması olup, bu durum İzmir Belediyesinin
en büyük talihsizliğidir.
Grevdeki belediye işçileri; büyük
fedakarlıklarla kendilerine önerilen ücreti yetersiz görerek geri çevirmekle ve
grevde ısrar etmekle, AKP'nin ekmeğine
yağ sürdüklerini, AKP'nin yelkenini
rüzgar ile doldurduklarını, asla
unutmasınlar.
03/06/2025
Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu
Yorum Gönder