Mart 2011
Abbas Güçlü Ahmet Tan Alev Coşkun Ali Eralp Ali Sirmen Ali Tartanoğlu Alican Uludağ Altan Öymen Arslan BULUT Ataol Behramoğlu Atilla Kart Aydınlık yazarları Ayşenur Arslan Barış Yarkadaş Bedri Baykam Bekir Coşkun Bilim Teknik Bozkurt Güvenç Burak H. Özdemir Bülent Soylan Can Ataklı Can Dündar Celal Şengör Cengiz Önal Cengiz Özakıncı Cevat Kulaksız Ceyhun Balcı chp Coşkun Özdemir Cumhuriyet yazarları Cüneyt Arcayürek Çiğdem Toker Deniz Kavukçuoğlu Doğan Kuban Dr. M. Galip Baysan Dünya haberleri Ece Temelkuran Eğitim Ekonomi Emin Çölaşan Emine Ülker Tarhan Emre Kongar Erdal Atabek Erdal Atıcı Eren Erdem Ergin Yıldızoğlu Erhan Karaesmen Erol Manisalı Ertuğrul Kazancı Ferhan Şensoy Fırat Kozok Fikret Bila genel Gündüz Akgül Güner Yiğitbaşı Güngör Mengi Güray Öz Gürbüz Evren Hakkı Keskin Hasan Pulur Hayrettin Ökçesiz Hikmet Çetinkaya Hikmet Sami Türk Hulki Cevizoğlu Hüner Tuncer Hüseyin Baş Işık Kansu Işıl Özgentürk İlhan Cihaner İlhan Selçuk İlhan Taşçı İnci Aral İrfan O. Hatipoğlu İsmet İnönü Kemal Baytaş Kemal Kılıçdaroğlu Köşe Yazıları Kurtul Altuğ Kürşat Başar Levent Bulut Levent Kırca Leyla Yıldız lozan Mehmet Ali Güller Mehmet Faraç Mehmet Haberal Mehmet Halil Arık Mehmet Türker Melih Aşık Merdan Yanardağ Meriç Velidedeoğlu Mine Kırıkkanat Miyase İlknur muharrem ince Mustafa Balbay Mustafa Mutlu Mustafa Sönmez Mümtaz Soysal Müyesser Yıldız Necati Doğru Necla Arat Nihat Genç Nilgün Cerrahoğlu Nuray Mert Nusret Ertürk Oktay Akbal Oktay Ekinci Oray Eğin Orhan Birgit Orhan Bursalı Orhan Erinç Ömer Yıldız Özdemir İnce Özgen Acar Özgür Mumcu Öztin Akgüç Rıza Zelyut Rifat Serdaroğlu Ruhat Mengi Sabahattin Önkibar Sağlık Saygı Öztürk Selcan Taşçı Serpil Özkaynak Sevgi Özel Sinan Meydan Siyaset Soner Yalçın Sözcü yazarları Spor Süheyl Batum Şükran Soner Tarım Tarih Tayfun Talipoğlu Tekin Özertem Tülay Hergünlü Tülay Özüerman Tünay Süer Türey köse Türkiye Türkkaya Ataöv Uğur Dündar Uğur Mumcu Utku Çakırözer Ümit Zileli Vatan Yazarları Video Yakup Kepenek Yaşar Nuri Öztürk Yaşar Öztürk Yazı Dizileri Yener Güneş Yeniçağ yazarları Yılmaz Özdemir Yılmaz Özdil Yurt Yazarları Yüksel Pazarkaya Zeki Tekiner Zeynep Göğüş Zeynep Oral Zulal Kalkandelen

CHP Genel Başkan Yardımcısı Süheyl Batum, AKP'nin kurduğu düzeninin ''kleptokrasi'' olduğunu öne sürerek, ''onların kurdukları bu kleptokratik düzeni başlarına yıkacağız'' ifadesini kullandı.
Batum, yaptığı yazılı açıklamada, ''AKP'nin kurduğu düzenin bugün farklı kavramlarla tanımlanmaya çalışıldığını; faşizmden oligarşiye, teokrasiden diktatörlüğe farklı kavramlarla AKP'nin yarattığı düzenin çözümlenmeye çalışıldığını'' öne sürdü.
AKP'nin kurduğu düzeni karşılayan hiçbir kavram bulunmadığını öne süren Batum, şunları kaydetti:
''İleri demokrasi dedikleri şey, faili meçhuller, işçi, emekçi, öğrenci ve kadına yönelik şiddet, kısacası zam, zulüm, işkencedir. Ancak kişisel olarak ben AKP'nin kurduğu düzeni kleptokrasi olarak tanımlıyorum. Kleptokrasi, politik yozlaşmanın hakim olduğu, siyasal faaliyetin bütün aktörlerinin sadece kendi yararlarına en üst düzeyde bir düzen kurdukları sistemi ifade eder. Evet, bugün AKP'nin kurduğu düzen, sadece kendisine çalışan ve devletin, milletin bütün kaynaklarını yandaşlara aktaran bir nitelik taşımaktadır.
Asıl dertleri kendileridir. Asıl dertleri yandaşlarıdır. Bu yüzden kendilerine yakın medya, kendinden geçecek kadar CHP'ye saldırmaktadır. Çünkü onlara aktarılan bütün hortumları keseceğimizi biliyorlar. Yandaşlara verdiklerini halka, millete vereceğimizi biliyorlar. Bu yüzden Aile Sigortası'na bu denli pervasızca yaklaşıyorlar. Ama onlara inat, bütün kaynakları ve zenginlikleri millete vereceğiz. Ve onların kurdukları bu kleptokratik düzeni başlarına yıkacağız.''

Ergenekon davası sanıkları, önceki akşam Silivri 4 ve 5 No'lu Cezaevi'nden, Silivri 1 No'lu Cezaevi'ne sevk edildi. Aynı koğuşta kalan Cumhuriyet yazarı Mustafa Balbay ile Tuncay Özkan, tek kişilik hücreye konuldu.
‘Bu yapılan intikam mı’ Mektup gönderen Balbay ve Özkan, “Ankara’dan gelen emirle gece 03.00’te zorla koğuşlarımıza götürüldük. Mustafa Balbay F-3’e, Tuncay Özkan B-3’e. Bir 28 Şubat günü yapılan bu zulüm, intikam mı? Hiçbir sorun çıkarmamış, disiplin cezası almamış 2 tutuklunun hiç gerekçe gösterilmeden ayrılıp tek tek hücrelere konması hangi yasada var” sorusunu yöneltti.

Silivri’den mektup

‘KARAR ANKARA’DAN’


28 Şubat 2011 Pazartesi günü saat 16.45’te koğuşun demir kapısı şangırdadı. İçeri hızla 3 ikinci müdür, 3 gardiyan girdi; “Hazırlanın, bu akşam sizi 1 No’lu Cezaevi’ne nakledeceğiz” dedi.

“Neden” diye sorduk, “Ankara’dan” yanıtını verdiler.

Gerekçesinin açıklanmasını istedik, “Yeniden düzenleme, tüm Ergenekon tutuklularını oraya naklediyoruz. 5 No’ludakiler de dahil” dediler.

Böyle ani naklin olamayacağını, bunun bize yazılı olarak bildirilmesini, naklin belli bir süre sonra olması gerektiğini söyledik. Uzun itirazlardan sonra 2 satır yazılı bilgi getirdiler. Yazıda sadece “Ankara’dan gelen emrin” sayısı yer alıyordu. Akşam saat 21.00 sıralarında toparlanmaya başladık. Gece yarısından hemen sonra 00.30’da tüm eşyalarımızı poşetlere koyup koğuşu terk ettik. Tüm eşyalar çıkarılırken tek tek Xray cihazından geçirildi. 01.30 sıralarında 1 No’lu Cezaevi’ne getirildik. Öteki tutukluların bir kısmı bizden önce getirilip koğuşlarına aynen kondu. Bizden sonra getirilenler de kısa bir süre sonra koğuşlarına geçti. Biz, Mustafa Balbay ve Tuncay Özkan saat 03.00’e kadar bekletildik.

Birlikte yeni koğuşumuza geçmeye hazırlanırken bir görevli yanımıza gelip, “Eşyalarınızı ayırın, sizi tek tek ayrı koğuşlara koyacağız” dedi. Nedenini sorduk, “Ankara’dan gelen emir” dediler. Ankara’nın Türkiye’deki 75 bin tutuklu ve hükümlünün hangi koğuşlarda kalacağını saptama işi olmadığını, bunun bize yönelik bir “hapis içinde hapis yaratma, bir daha cezalandırma” olduğunu söyledik. Israrla bu kararın değişemeyeceğini, biraz daha direnirsek zor kullanacaklarını sert bir ifadeyle birkaç kez yinelediler. Bu sırada çevremizi 50’ye yakın gardiyan sardı. Eşyaları birlikte topladığımızı, pek çok günlük kullanım malzemesinin ortak olduğunu, bunu ayıramayacağımızı anımsattık, “Şimdi çok acil eşyalarınızı alın, yarın sabah ayırırsınız” dediler.

Yapılan bu tecrit işleminin yazılı olarak bize bildirilmesini istedik. Bunun olmayacağını anımsatıp, gerekirse zorla koğuşlara götürüleceğimizi yinelediler.

Bu koşullarda tek tek koğuşlarımıza götürüldük. Mustafa Balbay F-3’e, Tuncay Özkan B-3’e.

1 No’lu Cezaevi’ne ilk getirilen tutuklular biziz. Koğuşlar yeni inşaat artıkları, izleri ile dolu. Yeni inşaat tozu içinde.

Sormadan edemiyoruz:

Bir 28 Şubat günü yapılan bu zulüm, intikam mı?

Cezaevi yönetimine hiç sorun çıkarmamış, herhangi bir disiplin cezası almamış 2 tutuklunun hiç gerekçe gösterilmeden ayrılıp tek tek hücrelere konması hangi yasada var?

Adalet Bakanlığı’nın görevi Türkiye’deki tüm tutuklu ve hükümlülerin hangi koğuşlarda kalacağını düzenlemek mi, yoksa kamuoyunda tanınmış iki aydınla özel olarak uğraşmak mı?

Hakkımızı yasalar önünde arayacağız demek istiyoruz ama, böyle bir mekanizmanın da kalmadığı hissi içindeyiz.

Bu hukuksuzluğa, bu zulme karşı artık hitap edebileceğimiz tek kurumun halkın vicdanı ve onun temsilcileri olduğu düşüncesindeyiz.

Mustafa Balbay

Tuncay Özkan

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget