Zonguldak Cinayetleri - Mümtaz Soysal

ETKİLİ önlemler alınmazsa, günün birinde Zonguldak’tan, cinayet sayılacak kadar düşündürücü kaza haberleri gelebilir.

ETKİLİ önlemler alınmazsa, günün birinde Zonguldak’tan, cinayet sayılacak kadar düşündürücü kaza haberleri gelebilir.
O Zonguldak ki, bir zamanlar sınaileşmeye başlayan Türkiye’nin fabrikalarına, demiryollarına, vapurlarına, elektrik santrallarına yakıt sağlar, neredeyse bir tür sanayi devriminin sonuçlarını kendi çapında yaşarcasına emeğin merkezi sayılıp Doğu Karadeniz kıyıları başta olmak üzere, ülkenin her yanından göç alırdı.
Şimdi, göç veriyor. İkinci Dünya Harbi’nin hemen öncesinde havzanın devletleştirilmesi üzerine kömür yataklarının çağdaş yöntemlerle değerlendirilmesi için Ereğli Kömürleri İşletmesi adıyla kurulan kamu kurumu, küreselleşme furyası döneminde pes edip maden alanlarının “rödövans” şirketlerince işletilmesini kararlaştırmış ve onların satışlarından alacağı payla ayakta kalmaya başlamıştı. Çözülme bununla kalmadı ki. İthal kömürün rahatlığı ve rödövans sisteminin adamsendeciliği uğruna kendi görevini bir yana bırakan kamu işletmesi, adını Türkiye Kömürleri Kurumu’na çevirdiği halde, çıkarılan kömür ve alınan işçi sayısını azalttıkça azalttı. Sonuç, Ukrayna’nın Donetz havzasında çıkarılan kömür kadar nitelikli maden yatakları üzerinde işsizlikten kırılan bir toplum oldu.
Ama, o bölgenin çalışkan ve onurlu insanları boş durur mu? Ekmeğini taşkömüründen çıkarmaya hazır insanlar iş olsun da hangi koşullarda olursa olsun demeye hazırdılar. Bu durum, rödövansçılıktan da öteye kaçak aile işletmelerini yarattı. Geçen günkü Cumhuriyet’te Aykut Küçükkaya ile Ali Ayaroğlu’nun haberlerinde vardı: Sosyal güvencesi kalmadığı gibi iş güvenliği de biten insanların en tehlikeli koşullarda “mâaile” çalışması, ana babalarla birlikte, sağlam travers direkleri, domuzdamları olmayan ince damarlarda bazen sürünerek kömür kazmaya uğraşan kızlar oğlanlar.
Merkezden Bartın il sınırına kadar Gelik, Kırat, Dilaver tepelerinin bu tür ocaklarla dolduğu söyleniyor. Denetim hak getire. Ne TTK’nin, ne rödövans sahiplerinin ne güvenliği müfettişlerinin göründüğü yokmuş ortalıkta. İşsizlikten “sosyal patlama” olmasın ve düzen çökmesin diye göz yumuluyormuş her şeye. Peki, grizu patlar ve yüz küsur metre derinde ocak çökerse?
Charles Dickens’in ve Emile Zola’nın romanlarında anlatılan tabloları meğer Cumhuriyet Türkiyesi’nde hâlâ yaşamaktaymışız.

Mümtaz Soysal/Cumhuriyet

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget