Onur - Gündüz Akgül

Onur - Gündüz Akgül Tek sözcükten oluşan Onur’un anlamı bir insanın yaşamını şekillendirecek kadar değerlidir…

Onur - Gündüz Akgül

Tek sözcükten oluşan Onur’un anlamı bir insanın yaşamını şekillendirecek kadar değerlidir…
Türk Dil Kurumu Sözlüğünde Onur, “İnsanın kendine karşı duyduğu saygı, şeref, öz saygı, haysiyet, izzetinefis”  şeklinde tanımlanmıştır…
Ne yazık ki bazı insanlar bu değerli hazinelerini mevki, makam, para ve çıkar için hiç düşünmeden harcamayı göze alabiliyorlar…
Başkasını örnek verip kırmak yerine, onları kendileriyle baş başa bırakarak kendimden bir örnek vermek ve herkesin durumuna göre bundan ders çıkarmasını uygun görüyorum…
Yıl 1992, İktidarda Doğruyol Patisi (DYP) - Sosyal Demokrat Halkçı Parti (SHP) koalisyon hükümeti var…
 27 Temmuz günü Adalet Bakanlığı İdari ve Mali İşler Dairesi Başkanlığı görevine başladım…
Yıl 1995, Adalet Bakanlığı İdari ve Mali İşler Daire Başkanlığından isteğim üzerine İzmir Karşıyaka Başsavcılığına atandım ve 02.02.1995 tarihinde göreve başladım…
Ben göreve başladıktan sonra 28.06.1996 tarihinde hükümet değişikliği oldu…
Refah Partisi (RP) ve DYP, REFAHYOL adıyla koalisyon hükümetini kurdu…
Adalet Bakanı Refah Partili Şevket Kazan’dı…
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) zorunlu olmadıkça yaz ve güz kararnamesi diye adlandırılan iki kararname ile Yargıç ve Cumhuriyet Savcılarının atamalarını yapar…
1996 yılı Temmuz ayında günlük yazılı medyada HSYK’nun bir kıyım kararnamesi hazırladığı haberleri yayınlandı…
Kamuoyunda kıyamet koptu…
Bu baskılarla yaz kararnamesi ertelenerek Eylül ayının ortalarında ancak çıkabildi…
Kararnamede gerçekten büyük bir kıyım vardı…
Bu kıyımlardan biride bana denk gelmişti…
Öyküsü, Bakanlıkta bulunduğum dönemdeki usulsüz bir olayı Ceza İşleri Genel Müdürlüğüne bildirmemden kaynaklanıyordu. Uzun olduğu için tamamını yazmıyorum…
HSYK bir dilekçe ile başvurarak…
Atama ve Nakil Yönetmeliğinin 4/2 Maddesinde “Bu Yönetmelikteki istisnalar dışında en az hizmet süresini doldurmayan hâkim ve Cumhuriyet savcıları atanmalarını istemeyecekleri gibi; resen de atanamazlar.”
Keza ayni maddenin 3. fıkrasında “Bölgelerden herhangi birinde iki yılını dolduranlar istekleri ile aynı veya alt seviyedeki bölgelerden birine veya resen aynı bölge seviyesinde daha üst bir göreve atanabilirler.” Amir hükümlerin bulunduğunu…
4/2 maddeye göre bulunduğum 1. Bölgede kalma süresinin 7 yıl olduğunu ve bu süreyi tamamlamadığımı…
4/3 maddeye göre de Karşıyaka ile Bakırköy’ün 1. Bölge olmalarına karşın, henüz Karşıyaka’da 2 yılımı doldurmadığımı ve Bakırköy’e bir üst göreve değil aksine bir alt göreve düz Cumhuriyet Savcısı olarak atandığımı…
Bu durumların tamamen Atama ve Nakil Yönetmeliğine aykırı olduğunu ve kararın tekrar gözden geçirilerek HSYK İç Yönetmeliğinin 19. Maddesi gereğince kaldırılmasını istedim…
Tabii ki karar hukuki değil, siyasi olduğu için kaldırılmadı…
Yapmam gereken 2. Şık vardı…
1-Onuru göz ardı ederek, bu hukuksuz atamayı içime sindirip, eski deyimle tenzili rütbe (mevki indirimi) ile Başsavcılığı bırakarak düz Savcılık görevine başlamak…
2-Emekli yaş sınırıma henüz 8 yıl vardı ve birikimimle devletime daha yaralı olacağım bir dönem olmasına karşın, onurumu koruyarak adına 32 yıllık emeğime nokta koyarak emekliye ayrılmak…
Tabii ki hiç duraksamadan onurumu koruyarak için emekliye ayrıldım…
Büyük Ozan Namık Kemal’in Hürriyet Kasidesi adli şiirinde dediği gibi…
“Görüp ahkâm-ı asrı münharif sıdk u selametten
Çekildik izzet ü ikbal ile bab-ı hükûmetten”
Günümüz Türkçesi ile…
“Çağın değer yargılarını doğruluktan ve samimiyetten sapmış görerek
Kendi arzumuz ve saygınlığımız ile devlet kapısından ayrıldık.”
Katıldığım bir ADD toplantısında yaptığım konuşmada, gerektiği için anlattığım bu öykümü dinleyen ve beni tanımayan Divan Başkanı (sonradan dost olduk), “Savcım, bu zor günlerde görevi bıraktığın için size teessüf ederim” deyince…
Şu yanıtı verdim…
32 iki yıllık çalışma yaşamımda yurttaşın ve devletin çıkarını hep kendi çıkarımın önünde gördüm. Ama benim onurum her şeyin önündedir. Devlet benim onurumu paramparça ettiği için onu kurtarmak adına ayrıldım…
Bu yanıtım, toplantı salonunda bulunan onurlu Kemalistlerden büyük alkış aldı…
Sevgili dostlar,
Zamanınızı alıp bu öyküyü anlatmaktaki amacım, bu günlerde onuruna sahip çıkmayan o kadar çok kişi görüyorum ki içim bulanıyor. Bir olasılık olsa bile belki bunlarda biri okurda bundan bir ders çıkarır…

13.09.2015
Gündüz AKGÜL
Emekli Cumhuriyet Savcısı

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget