Türkiye pazarlığa zorlanıyor! - Uğur Dündar

Terör yüreklerimizi dağlamaya devam ediyor. Önceki gün de Tunceli'de 7 şehit verdik.
Teröristler, bomba yükledikleri bir aracı, askeri personeli taşıyan sivil plakalı minibüsün geçişi sırasında patlattılar. Patlama sonrasında minibüs ve onun güvenliğini sağlayan askeri cip yandı.
Hainlerin saldırısında 2 uzman çavuş, 4 er ve 1 sivil şehit oldu, 1 sivil de ağır yaralandı.
Güvenlik güçleri, Bingöl'den sonra Tunceli'de de teröristlerin kurduğu tuzağı önceden haber alıp, etkisiz hale getiremedi.
Bombalı pusu, 7 ocağa daha ateş düşürdü.

***

Askerde durum böyle de diğer kurumlarda farklı mı?
Keşke olabilse ama maalesef değil.
Terörün azdığı kentlerde polis araçları da saldırıya uğruyor, onlara da bombalı tuzaklar kuruluyor. Terör örgütünün intikam almasından korkup sinen yerel halk, devlete istihbarat vermiyor. Yakalanan teröristler aleyhinde tanıklık yapması gereken kişiler sus pus oluyor. Polis de korunabilmek için istiridye gibi kabuğuna çekilmek durumunda kalıyor. Sınıra yakın tüm ilçelerde hemen her gece ölüm kalım savaşı veriliyor. Karakollara baskınlar, kahraman polisler sayesinde püskürtülüyor.
İsim belirtmek istemiyorum, Doğu kentlerimizin birinde,  lojmanların bulunduğu güvenli bölgedeki ilköğretim okulu boşaltılıyor, oraya emniyet müdürlüğü taşınıyor.
Çocuklar da bin bir tehlikenin kol gezdiği yollardan geçerek, uzaktaki bir okula gitmek zorunda kalıyor.

***

Peki ya Cumhuriyet Savcıları ne durumda?
Mahmut Esat Bozkurt, büyük önder Atatürk'e Cumhuriyet Savcılarını anlatırken “Öyle zaman olur ki, Cumhuriyeti korumak için başbakandan, bakandan, müsteşardan, validen, büyükelçiden bile hesap sormak gerekebilir. İşte o hesabı soracak olan kişi, Cumhuriyet Savcısıdır'' diyor.
Acaba bu tanıma uygun kaç Cumhuriyet Savcısı kaldı?
AKP iktidarında savcılar, bırakın başbakandan, bakanlardan hesap sormayı, onlara hesap verir oldu!
Baskı ve tayin korkusu, hepsini birer emir kulu yaptı.
Asıl görevi Cumhuriyeti bölünüp parçalanmaktan korumak olan  savcılardan biri, geçen hafta Tunceli'de şehit edildi.
Ovacık Savcısı Murat Uzun, arkasından yaklaşan teröristin başına sıktığı tek kurşunla hayatını kaybetti.
Saldırıya uğradığında ne koruması vardı, ne de bir tabancası!
Ama devlet koruyamadığı, bir tabanca bile veremediği savcısından, Cumhuriyeti korumasını istiyordu!
Savcının durumu, acı bir Türkiye gerçeğiydi.

***

Adalet Bakanı Sadullah Ergin, ekrana çıktı ve bundan böyle devletin savcıları koruyacağını açıkladı.
Bakan bunun nasıl olacağını anlatırken, “Hakim ve savcılarımıza indirimli silah sağlayacağız'' dedi.
Yani devletin, devleti koruyan savcıya ucuz silah satacağını söyledi.
Peki savcı ve hakimler üç kuruşluk maaşlarıyla indirimli fiyattan silah satın aldılar diyelim. Bu silahla ne yapacaklar?
Kendilerine pusu kuran teröristlere ateş mi edecekler?
Neresinden bakarsanız bakın, garip ama gerçek bir durum!
Hatta tiraji komik!..

***

Şehit savcının Ovacık'taki mesai arkadaşlarından biri, korumasız ve sahipsiz bırakılmalarına haklı olarak isyan ediyor:
“Bir aydır istihbaratlar geliyordu, savcılara yönelik hazırlıklar tamamlandı harekete geçin diye... Buna rağmen ne korumamız, ne kameramız, ne de silahımız vardı. İlçede 2 hakim ve iki savcıyız. Hainler bağıra bağıra geldi. Hangimiz önce gitseydik, o hedef olacaktı!'' diyor.
Çukurca Savcısı Serkan Büyükçıkrıkçı ise, yargı mensuplarının kullandığı internet sitesinden Ankara'ya sesleniyor:
''Ey Ankara!.. Burada köhne bir çekyatta uyuyor, öğrencilikten kalma bir bekar evinde, ailemizden ayrı yaşıyoruz. İlçe basıldığında hangi duvar daha sağlam, onu düşünüyoruz!''
İlçe basılıyor ve Cumhuriyeti korumakla görevli savcı, arkasına saklanabileceği sağlam bir duvar arıyor.
Bunlar yaşanırken terör örgütü elinde bayrak, koskoca Türkiye Cumhuriyeti Devletini pazarlık masasına oturmaya zorluyor.

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget