Soğanınız cücüklendi! - Necati Doğru


Buruşuktu soğanlarınız.
Pörsüdü.
Çürüdüler.
Soğanlarınızın çöplük olmuş iğrenç kokusu; şark kurnazlığı, softa yalancılığı, cumhuriyet değerlerinden intikam, öfke sarmalı, kindarlık depreşmesi ve topluma pusuyla örülmüş yorgan oldu, ““hukukun üstünlüğü temel ilkesinin üstüne” örtüldü.
Sakladığınız yüzünüze sindi.
Gizlediğiniz isminize.
Ceketinize sindi giydiğiniz.
Gazeteye basılan fotoğrafınıza.
Demecinize sindi TV’de yayınlanan.
Doğradım… Doğramadım… Doğrardım… Doğrayacaktım… Balyoz ve Ergenekon Davaları’nın savcısıyım… Savcısı olacağım…” diye ekip, suladığınız, gübre verip büyüttüğünüz soğanlarınız sonunda cücüklendi.

Mahkeme yansız değildi.
Bağımsız olmadı.
Sanıklara engeller kondu.
Tanıklara zorluk çıkartıldı.
Kanıtlar dikkatle toplanmadı.
Lehte kanıtlar gizlendi.
Şahitler çağırılmadı.
Dinlemede eşitlik sağlanmadı.
Bir çok belge sahte çıktı.

Xxx

Tamamı 19’du.
Kuyumcu terazisine koysan.
50 gram gelir.
Bu 19 CD’ydi tüm iddialar.
Hiçbir CD’de tek bir imza yoktu.
Belli ki düzmeceydi CD’ler.
Fakat “pusucu gazetecilik” vardı.
Sizleri baş tacı yapardı.
Düzmece CD’leri imzalı diye halka yutturdu. Türk halkı, toplumun neredeyse yüzde 80’ni, “Ordunun içinde iktidarı yıkmak için oluşmuş bir cunta ve eyleme geçirilmiş darbe girişimi var” propagandasına inandırıldı.
Toplum pusuya düşürüldü.
Ne gerçek bir savcı!
Ne gerçek bir mahkeme!
Amigo yazarlarınız da vardı.
Soğanınızı alkışlıyorlardı.
Evet darbe düşündüler.
Ama yapmadılar.
Düşüncede kaldı.
Eyleme dönüşmedi düşünce.
Siz mi caydırdınız?
Ne yaptınız da caydırdınız?
Bu bilgiyi de sakladınız.
Siz “soğan doğramam” dediniz.
Sessiz, sözsüz kaldınız.
“Savcısıyım davanın” diye buyuran siyasetçiden alkış ve “hocam” diye övgü aldınız.
Sonunda soğanınız cücüklendi!
5 bin yıl hapis çıktı.

Xxx

Çürüdü soğanlarınız.
Kokusu Türkiye sınırlarını aştı; Atlantik ötesi’ne geçip ABD’nin başkenti Washington’a ABD Ankara Büyükelçisi tarafından gönderilen ve Barış Pehlivan ile Barış Terkoğlu’nun “Sızıntı: Wikileaks’te Ünlü Türkler” adlı kitabına koyduğu şu satırlara da sindi:
Tayyip Erdoğan güçlü bir müttefikimizdir…. Muhalif generaller, Orgeneral Hilmi Özkök’ün çizgisine itiraz etmektedirler… Erdoğan, kendisine desteğin devamı halinde ABD’nin bir müttefiki olarak Ortadoğu ve Irak dahil olmak üzere Türk hava sahasını, kara ve demiryolları ile Mersin ve İskenderun limanlarını kullanmamıza açacağını taahhüt etmektedir. Ancak Türk ordusundaki üst rütbeli subaylar tarafından sürekli engellenmek istenmekteyiz…  Bu bakımdan değerlendirildiğinde  güçlü bir medya gurubunun oluşturulmasına ihtiyaç vardır…” (Aktaran Cüneyt Ülsever)
Soğanınız böyle cücüklendi.
Sizi alkışlayan “pusucu kalemlerin”  büyük bir bölümü bile dünkü yazılarında “demokrasi kazandı diyemeyiz, askerleri vesayetçilikten kovdular yerine kendileri oturdular” diye yazmışlardı.
Cücüğünüz bile beğenmedi!
NOT: Cücük: soğanın iç kısmı, ortası. Cücüklenmek: filiz vermek.

(uyan borusu)

Neşet Ertaş!

En az kelimeye en çok manayı; sesiyle, sazıyla, sözüyle o yüklerdi. Onun için onu çok severdik. Onun gibisi 100 yılda bir gelir. Türkülerini, kaynaktan fışkıran su gibi ve dalda açan çiçek gibi söyledi. Şöhretinin en yüksek noktasında unutulmayacak dersi verdi. Devlet sanatçılığı ünvanını; “hepimiz bu devletin sanatçısıyız, ayrıca bir devlet sanatçısı sıfatı bana ayrımcılık geliyor” diye reddetmişti.

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget