Uludere’de Kim Kime Dum Duma! - Özgen Acar

Uludere’de, 28 Aralık’ta, 34 “kaçakçının PKK’li terörist sanısıyla” öldürülmesi olayı dün beşinci ayını doldurdu. Ankara’da, Vaşington’da asker, istihbarat, siyasa ve diplomasi kurumları arasında çok yönlü trafik sürüyor. TC ile ABD arasında sağırlar diyaloğuna benzer haberler havada uçuşuyor. Olayın özü dışlandı, “İstihbaratı kim verdi? Kim vur emrini verdi?” gibi sorularla arapsaçı yaratıldı. Tarihsel bir dizinle olaylara kuşbakışı göz atalım.
30 Aralık… MİT: “Örgütümüzce herhangi bir istihbarat paylaşımı olmadı. İddia edildiği gibi bir grubun Türkiye’ye geçeceği bilgisini vermedik.”
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan: “Görüntüleri güvenlik güçlerine ‘insansız haber araçları (İHA)’ verdi. Ardından F-16 uçakları bölgeyi vurdu…”
3 Ocak… Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay: “İHA istihbaratının analizinden sonra eşgüdüm yapılarak hedefler ateş altına alındı.”
5 Ocak… Milliyet gazetesine konuşan Genelkurmay Başkanı Org. Necdet Özel, “istihbaratı ABD’nin verdiğini” söyledi.
27 Ocak… ABD’nin Ankara Büyükelçisi Francis Ricciardone: “Biz ham bilgi verdik, istihbaratın analiz edilmesine katkımız olmadı.” (Org. Özel doğrulanmıyor mu?)
5 Nisan… “TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu’na” sunulan Genelkurmay Raporu: “İstihbarat ulusal kaynaklardan alındı.” (Oysa Başkan Özel, ABD’yi kaynak göstermemiş miydi?)
Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz: “İstihbarat ulusal kaynaklardan sağlanmıştır. Heronların kullanımı, planlaması tümüyle ulusaldır.” (Heronları İsrail yapmamış mıydı?)
30 Nisan… İçişleri Bakanlığı Araştırma Raporu: “İnsansız Heron uçaklarının görüntülerinde bir anlık kayma ve belirsizlik olmuştur.” (Bakanlığa bağlı karakollarda da her nedense dayak olaylarında görüntü kayıt araçları da o anda bozulmaz mı? Demek ki balık baştan…)
16 Mayıs… Vall Street Journal (VSJ) gazetesinin “Ulusal Güvenlik Muhabiri” Adam Entous ve Türkiye Temsilcisi Joe Parkinson: “ABD Savunma Bakanlığı kaynakları ‘Uludere olayında istihbaratı ABD’nin İHA’sı Predatorların verdiğini, harekâtı Türkiye’nin yaptığını, Türklerin istemleri doğrultusunda başka yönlere kaydırıldığını’ bildirdiler.”
17 Mayıs… Bu tepkiler üzerine ABD Savunma Bakanlığı Pentagon Sözcüsü George Little: “Bu haber ilişkimizi zedelemez. PKK ile mücadelede ve öteki zorluklarda Türkiye ile işbirliğimiz sürecektir.” Gazetecilerin “Pentagon’dan haber sızabilir mi?” sorusuna sözcü “Evet!” yanıtını verdi. (Sözcü, gazetenin haberini yalanlamadı!)
Erdoğan, Pentagon’dan yeni dönen Org. Özel ile açıklanmayan bir görüşme yaptı.
18 Mayıs… ABD’nin istihbaratı sorusuna Cumhurbaşkanı Abdullah Gül: “Önce kendi kaynaklarımıza güvenmeliyiz. Predatorlar bazen yanlış haber verebiliyor.” (Peki, o zaman neden bu uçaklardan satın almak istiyoruz?)
Başbakan Erdoğan: “Amerika’daki uydurma (!) habere, kalkıp Türkiye’de hükümete ya da TSK’ye bir bedel ödetmek kastı ile hareket edenler ya da Amerika’daki seçimler sebebi ile orada mevcut iktidarı zora düşürme gayreti içerisinde olan bir yayın politikasını mevcut gazete kendisine gaye edinmişse, onu bilmem. Ben bu haberi, (ABD’deki) hükümeti bu seçimler öncesinde zora düşürme adımı olarak görüyorum.” (Sanki milyonlarca Amerikalı seçmen, işsizliği, yaşam koşullarını unutmuş, nerede olduğunu bile bilemedikleri Türkiye’deki Uludere olayından dolayı VSJ haberine dayanarak nasıl oy vereceklerine odaklanmış!)
VSJ’den yeni açıklama: “Türkiye haberin tetiklediği büyük tepkileri durdurmak istiyor. Sorun, Vaşington ve Ankara için hassas bir konu. Türkiye bu harekâtta ABD’ye dayanıyormuş gibi görünmek istemiyor!”
23 Mayıs… İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin: “Vur emrini Hava Kuvvetleri’ndeki komutanlar verdi. Yaşamını yitirenlerin, kaçakçılıkla geçimlerini sağladıkları gözden kaçırılmamalıdır. Sağ yakalansalardı kaçakçılıktan yargılanacaklardı. Daha ağır bir sonuç alınınca, yargılanamaz duruma gelip hayatlarını kaybedince, kaçakçılık gölgede kaldı. Terör örgütünün sıktığı kurşun, attığı bomba, yediği ekmek, giydiği ayakkabı parayla alınıyor. Baronların da parada payı var. Para hareketinin bir bölümü kaçakçılıktır. 34 insanımız, çoğu yaşı küçük gençlerimiz bu olayın sadece figüranlarıdır. Filmin senaristi, başoyuncusu vardır. Figüranlara takılıp kalıyoruz!”
ABD Dışişleri Bakanlığı’nın “İnsan Hakları Raporu” yayımlandı. “Türkiye Bölümünün Çocuk Askerler” başlığı altında şu bilgi yer aldı: “Terörist PKK kadrosuna düzenli olarak çocukları aldı. Yüzde 38’inin yaşı 18’in altında…” (Demek ki yöredeki çocuklar ya PKK’ye katılıp çatışmalarda ölecekler ya da PKK’ye ikmal sağlamak için kaçakçılıkta öldürülecekler!)
24 Mayıs… AKP Sözcüsü Hüseyin Çelik: “Sayın Bakan’ın bu yaklaşımını ve üslubunu insani bulmuyoruz. Yasadışı da olsa ekmek parası çıkarmaya çalışan bu insanlar PKK’nin figüranları sayılamaz…” (Cumhurbaşkanı’ndan Başbakan’ına; Genelkurmay Başkanı’ndan MİT’ine; İçişleri Bakanı’ndan AKP sözcüsüne kadar tutarsızlıklar bir TV dizisi gibi… Patavatsız sözleri ile ünlendiği söylenen Şahin’in kurban edileceği anlaşılıyor!)
Sorun, “ilk kim gördü” değil! Sorun, “istihbaratı ilk kimin verdiği” de değil! TBMM Komisyonu’nda İHA’nın görüntüleri milletvekillerince izlendi.
Görüntülerde, kalabalık bir insan grubunun katırlara kaçak sigara, mazot yükledikleri görülüyor. Sınırı geçmeden önce aydınlatma fişekleri atılıyor. Kimse kaçmıyor, saklanmıyor. Sınır ihlali yapılarak Türkiye’ye geçiliyor. Gecenin karanlığında kaçakçı mı, terörist mi ya da yetişkin mi, çocuk mu belli değil! Sonrası trajedi…
Asıl sorun ne? 6 Ocak’ta İçişleri, Milli Savunma, Adalet ve Maliye bakanlarına, Jandarma Genel Komutanlığı’na, Milli İstihbarat Teşkilatı ile Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlıkları’na yönelttiğimiz, 23 Mart’ta bu köşede yinelediğimiz şu sorulara, bazı yazarlarımız da yanıt bulurlarsa, sorun elbette çözümlenecek… Hâlâ yanıt bekliyoruz:
1. Kaçakçılıkta kullanılan katırlar 15 yaşındaki çocukların değildi. Bu “katırların sahipleri” kimlerdir? Haklarında ne gibi yasal kovuşturma başlatılmıştır?
2. Bu çocuklara katır başına 50 lira ödeyecek olan “patronlar” saptanmış mıdır? Haklarında ne gibi işlem yapılmıştır? (Şahin’in “baron” dediği patronlar!)
3. Bu çocukların aileleri kesinlikle bu “patronları” biliyorlardır. Aileler ile bu amaçla görüşmeler yapılmış mıdır?
4. Bu kişiler hakkında “kaçakçılığa teşvik” ve “vergi kaybına yol açmak” suçları ile dava açılacak mıdır?
5. Bu kişiler, “toplu ölümlere sebebiyet verme suçu” ile yargıya teslim edilecekler mi?
6. Olayı soruşturacak olan ilçedeki Emniyet ve jandarmanın başı olan “kaymakamı” öldürmeye teşebbüs edenler ile “kaçakçı patronlar” arasındaki ilişkiler araştırılmış mıdır?
7. Mazot, içki, sigara kaçakçılığını önlemek amacıyla bu maddelerde vergi indirimi yapılacak mıdır?

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget