‘Sultan’dan ‘Acımasız Sultanlığa’ - Nilgün Cerrahoğlu

“Financial Times” (FT) geçen güz, Erdoğan’ı “sultan” yapmıştı...
“Erdoğan’ın kusurlarını görmezden gelmeyin” başlığı ile yayımlanan ve yorum sayfasının neredeyse tamamını kaplayan FT makalesi yanında yer alan iri bir karikatür, Erdoğan’ı Boğaz’a kondurulmuş bir taht üzerinde gösteriyordu.
Tahtın yanında minareler yükseliyor, altında da demir parmaklıklardan elini uzatan bir kişi seçiliyordu…
FT, sultan çizimiyle sunduğu yazıda Erdoğan için “Daha otokratik ve pervasız davranıyor. Bu kusurlar ileri giderse Türkiye’nin demokrasisi tehlikeye girer!” diyordu….
Anglosakson dünyasının en etkili finans ve siyaset gazetesi şimdi “bu kusurların ileri gittiğini” görmüş olacak ki, bu defa tam sayfa verdiği son yazısında “karikatür” yerine doğrudan “fotoğraf” kullanıyor.
Başka söze gerek bırakmayacak denli güçlü bir yorum içeren “fotoğraf”, “foto-shop” değil.
Arka planda, dev boyutlu bir Erdoğan resmi sergileyen AKP’nin propaganda afişlerinden biri seçiliyor…
Afiş üzerinde, meydanlarda insanların coplandığı bir ülke için acı bir “ironiye” dönüşen “istikrar” sözcüğü okunuyor.
“İstikrar” parolasının önünde de yarım düzine çevik kuvvet polisi göze çarpıyor.
Bir zamanlar Türkiye ile ilgili makalelerin yanında mutlaka asker portresi olurdu.
Bu defa polis resmi görüntüleniyor. Başka deyişle “Erdoğan’ın istikrarı, polis devleti temelleri üzerinde yükseliyor!” mesajı veriliyor. Bu görsel mesaj yanında iri puntolarla ayrıca “Erdoğan’ın Türkiyesi daha acımasızlaştı” sözleri okunuyor.
Denge - fren yok
Açıktan bir “diktatör” demediği kalmış İngiliz gazetesinin. Yerine, “acımasız” sözcüğünü kullanmış. Özetle birkaç ay önce “sultan” ilan ettiği Erdoğan’ı, bu defa bir nevi “acımasız sultan”lığa terfi ettirmiş..
Zaten “tek adam” vurgusuyla başlayan yazı, konuya Erdoğan portrelerinin Türkiye’de artık “TC’nin kurucusu” Atatürk denli yaygın olduğunu söyleyerek giriyor...
“Yalnız alkış, sadakat isteyen” ve “her şeyi bildiğini sanan” bir “tek adam” portresi çizen yazıda “otoriterleşmede” iki temel unsur irdeliyor:
1. Yürütme üzerindeki denge-fren mekanizmalarının ortadan kalkması... FT, “AB müzakereleri ile ordu, Türkiye’de yürütmeyi frenleyen bir denge unsuruydu. AB müzakerelerinin felç olması ve askerin devre dışına çıkarılmasıyla, hükümeti denetime tabi tutan denge mekanizmaları iflas etti” diyor…
2. Bu iflasın ardından “hoşgörü” azaldı ve yargı siyasallaştı. Türkiye’nin AİHM’deki davalarının sayısı Rusya’yı aştı. Hapisteki gazetecilerinin sayısı da İran (42) ve Çin’dekilerin (27) toplamını arkada bıraktı.
Anafikir bu.
Hapisteki gazeteciler
On gün önce Erdoğan’ın Almanya’da yarattığı isyan dalgası yüzünden alamadığı “Bochum ödül skandalını” yazarken TC Başbakanı’nın uluslararası planda bir “imaj çürümesi” yaşadığını yazmıştım…
Eski Kıta’nın “yerleşik düzen” gazetelerinden FT’nin sert eleştirisi istisna değil.
Hatırlayacağınız gibi “12 Haziran” seçimleri arifesinde, gene FT gibi bir başka “yerleşik düzen” yayın organı “Economist” de; Türk seçmenine seslenerek, “Demokrasi için AKP’ye değil, CHP’ye oy verin!” demişti.
“Economist” de, tıpkı FT gibi, denge ve fren mekanizmalarının yok olmasının yarattığı iktidar sarhoşluğuna dikkat çekmiş, “Erdoğan’ın ordu ve yargıya karşı mücadelelerini kazandıktan sonra, çok az sınırlandırmayla karşılaştığını” söylemişti.
“Bu durum Erdoğan’ın doğasından gelen eleştiriye karşı hoşgörüsüz tutumunu şımartmasına izin verdi ve otokratik içgüdülerini besledi” demiş; listenin gerisini şöyle getirmişti: “Yolsuzluk artıyor gibi görünüyor. Basın özgürlüğü saldırı altında. Türkiye’de Çin’dekinden daha fazla sayıda gazeteci hapiste!”
Bu son cümleyi, o günden bugüne Batı basınında artık kurmayan organ kalmadı.
“Hapisteki gazeteciler”; Erdoğan’ın imaj kaybındaki en birinci unsur olarak temayüz etti.
AB, İsrail krizi, referandum dönemeci
Ancak Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’nın imajındaki düşüşün ilk büyük dönüm noktası gerçekte AB müzakerelerinin donması oldu.
Bunu İsrail’le yaşanan “one minute” krizi izledi…
Dış politikadaki büyük kırılmayı; içeride 12 Eylül referandumu sonrasında Kopenhag kriterlerinin yerine geçen Ankara kriterlerinin yaygınlık kazanması takip etti. Erdoğan ile Batı arasındaki “büyü” bozuldu.
Bugün artık çok ciddi sağlık sorunlarıyla mücadele eden ve kendi cephesinde Fethullah Gülen gibi kontrol edilemez bir rakiple baş etmek durumunda olan Başbakan’ın sorunlarına bir de dışarıda tuz buz olan bu “imaj” sorunu eklendi…
Türkiye’de “istikrarın güvencesi” olarak görülen Erdoğan üzerinde soru işaretleri arttı.
FT makalesini, bakın görün, daha böyle nice yazı izleyecek.

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget